‘Memlük ve Fidan’ın görüşmesinin hedefinde Kürt halkı var’

Son zamanlarda gözler Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Ali Memlük ile MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Bağdat’a yapacağı görüşmede. Türkiye uzmanı Dr. Mihemed Nûredîn, toplantının hedefinde Kürtlerin olduğunu belirtti.

‘Memlük ve Fidan’ın görüşmesinin hedefinde Kürt halkı var’
14 Sep 2021   02:14
HABER MERKEZİ-YEHA EL-HEBÎB

Son günlerde Türk Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan ile Suriye Ulusal Güvenlik başkanı Ali Memlük’ün Irak’ın başkenti Bağdat’a görüşeceğine dair haberler yayınlandı. Ancak Fidan ve Memlük arasında yapılması beklenen toplantıya ilişkin çelişkili bilgiler var.

‘İSTİHBARİ İLİŞKİLER DEVAM EDİYOR’

Konuya ilişkin ajansımıza konuşan Türkiye Uzmanı Dr. Mihemed Nuredin, “Devletlerarası ilişkilerde, kirli ilişkiler tamamen kesilmez, her zaman istihbari ilişkiler vardır. Bu prensip devletlerarası ilişkilerde stabildir. Bu nedenle Şam istihbaratı ile Türk istihbaratı arasındaki yapılan, yapılacak olan  toplantı ve görüşmeler normal ve doğal bir durumdur. Bu duruma şaşırmamak gerek. Devletlerarası ilişkiler yalnızca istihbari ilişkilerle devam edebilir. Bu durum bütün devletler için geçerlidir. Ancak görüşmelerin düzeyi istihbari düzeyi aştığında, örneğin istihbarat şefi, içişleri bakanlığı veya savunma bakanlığına ulaştığında bu iki devlet arasında yeni gelişmelerin olduğunu gösterir. Şu ana kadar Şam hükümeti ile Ankara arasındaki ilişkilerin daha yüksek bir istihbarat seviyesine geçtiğini görmedik. Bununla birlikte iki ülke arasında siyasi ve ekonomik ilişkilerde yeni bir gelişme olduğu öngörülmüyor” dedi.

‘TÜRKİYE DUYURUYOR, ŞAM İNKAR EDİYOR’

Türk medya kuruluşları geçtiğimiz hafta Fidan ve Memlük’ün Bağdat’ta bir araya geleceğini ve güvenlik ile teröre karşı mücadele konularını tartışacaklarını duyurdu.

Eski Türk İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Fidan ve Memlük arasında yapılacak olan görüşmenin “yeni bir operasyonun başlangıcı” olacağını belirterek, bunun Rusya ve İran’ın yardımıyla olacağını ifade etti.

Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz Salı günü özel bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada ülkesinin güvenlik sorunları ve özellikle “terörle mücadele” konusunda Şam ile temas halinde olduklarını belirtti.

“Şam yönetimi ile siyasi bir görüşme mümkün değil” diyen Çavuşoğlu, “Diplomatlar görüşüyor” diye konuştu.

Dr. Mihemed Nuredin, Türk devletinin bu toplantıyı duyurmasına ilişkin şunları söyledi; “Gerçekten de bu çok dikkat çekicidir. Bu durum Türk devletinin yalnızca Suriye düzeyinde değil bölge devletleri arasında  yapılacak olan Ortadoğu müzakereleri masasında yer alma girişimidir. Bununla birlikte Türk Dışişleri Bakanı’nın Suriye ile diyalogları var. Bu da Türk devletinin yalnızca müzakerlerde yer almadığını müzakarelerin esas taraflarından biri olduğunu ve bununla müzakerelerden uzak tutulduğunun mesajını verdiğini gösteriyor.”

Türk devletinin karşı tarafın tepkisini beklediğini söyleyen Dr. Mihemed Nuredin, “Ancak karşı tarafın tepkisi sertti. Bu bilgileri yalnızca yalanlamakla kalmadı, Türk devletini ‘terör yuvası’ olmakla suçladı ve dünya güvenliği için bir tehdit olarak adlandırdı” dedi.

Şam hükümeti Çavuşoğluna şöyle yanıt vermişti; “Terörle mücadele konusunda Şam hükümetinin Türk devletiyle konuşacağı bir şeyi olmayacak. Ankara dünyanın bir numaralı terör destekçisidir. Türkiye dünyanın terör yuvası haline gelmiş ve bu yapısı bütün Ortadoğu için tehdittir. Türkiye uluslararası hukuku çiğnedi. Türk devleti dünyanın terörle mücadelesini zorlaştırdı.”

Bir kaynak artık Ankara rejiminin terörün en büyük destekçisi olduğunu herkes tarafından bilindiğini, Türkiye’nin dünya ve bölge güvenliğini tehdit eden terör ve aşırılıkçı grupların yuvası olduğunu ve açık bir şekilde uluslararası terörle mücadele kararlarını ihlal ettiğini söyledi.

Şam hükümetinin Memluk ve Fidan arasında görüşmenin yapılacağı haberlerini yalanlamasına rağmen, gerçekleştirilmesi muhtemel olan bu görüşme iki taraf arasında yapılan ilk görüşme olmayacak. Memluk ve Fidan 2020’nin başında Rusya’nın başkenti Moskova’da bir görüşme gerçekleştirmişti. Bu görüşme 2011’den 2020’ye kadar olan dönemde duyurulan ilk görüşmeydi.

O dönemde SANA, Moskova’da Suriye, Rusya ve Türkiye’den oluşan 3’lü bir toplantının gerçekleştirildiğini duyurmuştu.

Diğer yandan Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Beşar El Caferi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Danışmanı Buseyna Şaban birçok basın toplantısında Şam ile Ankara arasındaki güvenlik görüşmelerine ilişkin konuşmalar yaptı. Bununla birlikte Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce küçük çapta güvenlik görüşmeleri yaptıklarını ifade etti.

Dr. Mihemed Nûredin, “İlişkiler istihbarat düzeyinde olsa da bu ilişkilerde bir gelişme değildir. Şüphesiz ki istihbarat düzeyinde birçok konu tartışılıyor. Fakat bunu pratikleştiren siyasi veya ekonomik heyetlerdir

MASADAKİ DOSYALAR

İki ülke arasındaki görüşme dosyalarına değine Dr. Mihemed Nûredin, bu görüşmelerin yapılması halinde ikili, bölgesel ve çok taraflı dosyalar başta olmak üzere birçok dosyanın görüşüleceğini ifade etti.

İlk dosyanın Suriye’deki güvenlik ve Kürt dosyası olduğunu söyleyen Dr. Mihemed Nûredin, “ Türkiye’ye göre Kürt dosyası önemli bir dosya. Şam ve Türkiye, Kürt temsiliyeti olmayan bir görüşme yapacak. Bu, 1998 yılında imzalan Adana antlaşmasıdır ki, Suriye bu antlaşmaya göre hareket ediyor.  Türkiye, BM tarafından takip edilen bu dosyayı sürekli gündem de tutmak istiyor. Türkiye’ye göre Suriye göçmen dosyası çözüme kavuşmalı. Ama Türkiye’nin dosyayı hemen çözüme kavuşturma gibi bir niyeti gözükmüyor. Çünkü Suriyeli göçmenler dosyasıyla hala Avrupa’ya şantajlarda bulunuyor” dedi.

ikili ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkiler olduğuna dikkat çeken Dr. Mihemed Nûredin, “ İki tarafın biraraya gelmesi normal bir durum. Doğu Akdeniz'de petrol ve gaz arama çalışmaları da dahil olmak üzere her iki ülkeyle ilgili bir düzineden fazla bölgesel dosya var. Çünkü Türkiye ve Suriye, petrol arama ve çıkarma ile özel açık deniz alanlarına sahip olup, birbirine yakın ve kara-deniz sınırlarında yer almaktadır. Ancak bölgede barış, istikrar ve İsrail ile ilişkilerin doğası gibi diğer konular daha sonraki bir aşamadır” dedi.

‘BAŞARI ŞANSI AZ’

Dr. Mihemed Nûredin,  “Bu tür görüşmeler üzerine değerlendirme yapmak için daha çok erken. Öncelikle Türk devleti Beşar Esad'ın varlığı sayesinde bu tür görüşmeleri yapmak istemiyor. Recep Tayyip Erdoğan, Suriye rejimini kabul etmemeyi kişisel bir mesele olarak görüyor. Beşar Esad ile doğrudan teması reddediyor ve bu konularda Rusya ile görüşmeleri yeterli görüyor. Suriye Rejimini kabul etmeme, ikili ilişkileri kördüğüme çeviriyor" dedi.

“Aklıma gelen ilk soru böyle bir süreçte ikili bir görüşme olacak mı? Çünkü yakın bir süreçte görüşme gerçekleşeceğini düşünmüyorum. Uluslararası bir değişime gidilmelidir. Sorun sadece iki ülke arasında çözüme kavuşturulacak bir dosya değil” diyen Dr. Mihemed Nûredin, toplantının Bağdat’ta gerçekleşeceği iddialarında dikkat çekere şunları kaydetti: “Ankara’nın Bağdat’ın egemenliğini çiğnemesine rağmen ilişkileri güçlü. Yine Bağdat Suriye yanlısı olarak görünmezse de Suriye ve Bağdat’ın ilişkileri de güçlü. Bu bağlamda Toplantının Bağdat’ta gerçekleşmesi çok olağanüstü bir durum değil. Bağdat'taki merkezi hükümet, ya İran ile ABD arasında ya da kendisi, Körfez ile Türkiye arasında bir çatışma olduğunu tek taraflı göstermeye çalışıyor. Aynı zamanda, Bağdat'taki mevcut hükümet, ABD'nin doğrudan emirlerine göre hareket ediyor."

KÜRT DOSYASI İLK SIRADA

İkili görüşmenin gerçekleşmesi halinde, Kürt dosyasının başat durumda olacağını söyleyen Dr. Mihemed Nûredin, “ Şam ve Türkiye görüşmesi,  Elbette Şam ile Ankara arasında bir yakınlaşma olursa, Kürt halkı Türkiye ve Şam güçlerinin hedefinde olacak. Kürtler görüşmede yer alsın almasın iki taraf arasındaki anlaşmaların kurbanı olacaktır. Şam ile Ankara arasında yapılacak herhangi bir anlaşmanın Kürtlerin çıkarına olmayacağını tahmin ediyorum. Bu nedenle Kürtler Şam hükümeti önünde bir seçim yapmalıdır. Bu, Şam hükümetinin kabulü ya da dayatması meselesi değil, kendi kaderini tayin esası meselesidir” dedi.

‘SURİYE DEVLETİ ADİL BİR POLİTİKA İZLEMELİ’

Suriye'nin birliğinin herkes için kalıcı bir stratejik hedef olması gerektiğine işaret eden Dr. Mihemed Nûredin, Suriye devletinin herkese açık olması ve tüm taraflar için adalete dayalı adil bir politika izlemesi gerektiğini belirterek, ayrıca bölgelerin kültürel haklarını, dilini, eğitimini ve özelliklerini de göz önünde bulundurması gerektiğine dikkat çekti.

Konuşmasının devamında ise Dr. Mihemed Nûredin, “ Bu, Suriye'deki Kürtler ve Şam hükümeti için önemlidir. Dolayısıyla Kürtlerin, Türkiye ile Şam arasındaki herhangi bir ittifak veya çatışmada tek taraflı kalması mümkün değildir. Çünkü Kürtler Suriye'de. Kürtler ve Şam birbirlerini yarı yolda da olsa görmeliler” dedi.

‘RUSYA SURİYE’DEKİ HESAPLARI İÇİN , TÜRKİYE VE ŞAM ARASINDA İLİŞKİLER KURUYOR’

Kürt Araştırmacı ve Yazar Hisên Umer, “Toplantının daha önce duyurulduğunu ve yeni olmadığını düşünüyorum. Türkiye ve Şam arasında istihbarat ilişkileri en üst düzeydeydi. 2011’den sonra ilişkiler askıya alındı. Türk devleti Şam hükümeti’nin erken yıkılacağını tahmin ettiği için ilişkilerine yeni bir boyut verdi” dedi.

Hisên Umer, “ Türk devleti muhalefetin ya da çete gruplarının iktidara gelmesini istiyordu fakat bu gerçekleşmedi. Bundan dolayı istihbarat ilişkilerine tekrar başladı. Şam hükümeti bu arayışlara onay vermedi. Bu 2015 yılına kadar devam etti. Çünkü bu süreçte Şam hükümeti herhangi bir kazanım elde etmedi. Buna karşılık Türk devleti YPG-YPJ güçlerine darbe vurmak için hiçbir karşılığı olmadan Şam Hükümeti’nde yardım istiyordu. Şam hükümeti bu yardım isteğini kabul etmedi, ta ki Rusya bölgeye girene kadar. Rusya, Şam hükümeti yerine anlaşma ve ortak komiteler kurmak için Türk devletiyle Suriye ve halkın üzerinden farklı ilişkiler kurdu. Bu ilişkilerden tatmin olmayan işgalci Türk devleti yeniden istihbarat ilişkileri geliştirmek istedi. Bu ilişkilerin hedefinde de Kürtler var” şeklinde ifade etti.

Türkiye’nin toplantıya dair propagandası ve Şam Hükümeti’nin yalanlamasının iki taraf arasındaki ilişkilerin kopmasının ve anlaşmazlıkların başlangıcı olarak değerlendiren Hisên Umer, “ Türk devletinin Şam Hükümeti’yle olan doğal ilişkileri yenileme ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde Şam hükümetini razı etmek ve Özerk Yönetim ile Kürt halkına karşı ortak adımlar atmak için Suriye’deki çeteler ve muhalefetin rolünü zayıflatacak.  Çok açık görülüyor ki  Türkiye’nin kendisine başlıca düşman olarak gördüğü Özerk Yönetim ve özellikle de Kürt halkıdır” dedi.

TÜRK DEVLETİ BÜYÜK TAVİZLER VERECEKTİR

Hisên Umer, “ Türk devleti İdlib konusunda Şam hükümetine taviz vermesi dışında amacına ulaşamayacaktır. Çünkü işgal edilen Efrîn ve Serêkaniyê’ye kadar olan bölge Şam Hükümeti için önemli değildir. Fakat Türk devleti egemenliğine aldığı bölgelerden çıkıp Şam hükümetine istihbarat noktasında ortaklık yapmak ve Özerk Yönetim’e darbe vurmak amacıyla teslim edebilir. Şam Hükümeti’nin de amacı Özerk Yönetim’in ortadan kalkmasıdır. Fakat Türk devletinin burada payı olmasını istemiyor. Bu durum yapılan birçok istihbarat ve diplomatik paylaşım arayışlarında iki rejim arasında açıkça görülmektedir” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın Şam hükümeti’ni ortak amaçlarının Özerk Yönetimin tasfiye etmek olduğunu bu nedenle Erdoğan’ın Şam hükümetini razı etmek için bazı tavizler vereceğini söyleyen Hisên Umer, “ Fakat Suriye’de güçlü olan Amerika ve Rusya gibi devletler Suriye’nin çözümünde bir anlaşmaya varırsa Türk devleti ve Şam hükümeti de bu anlaşmaya uymak zorunda kalacak” diye konuştu.

Hisên Umer konuşmasının sonunda, “Her yönden Türkiye, Suriye, İran ve Irak arasında Kürt halkına yönelik önceden de ortak istihbarat çalışma heyetleri vardı” dedi.

ANHA