Rojava’ya dayatılan soykırım savaşıdır- Rauf KARAKOÇAN

Rojava’ya dayatılan soykırım savaşıdır- Rauf KARAKOÇAN
31 OCAK 2024   07:38

Rojava halkı DAIŞ’i yenilgiye uğrattıktan sonra, mütemadiyen Türk devletinin saldırılarına maruz kalmaktadır. Uluslararası alanda yürüttüğü bütün siyasi, askeri, diplomatik ilişkilerini Rojava özerk yönetimini ortadan kaldırılması üzerinden kullanmaktadır. Yeni Osmanlıcılık projesi çerçevesinde faşist İşgalci TC Suriye iç savaşı ile birlikte işgal ve ilhaklara başlamıştır. Bununla birlikte uluslararası hukuku ihlal ederek, savunmasız sivil halk kitlelerine saldırılarını süreklileştirmiştir. 

 Türk devleti, Efrîn başta olmak üzere işgal ettiği bütün alanlarda hemen her gün suç işlemektedir. Çetelerin insafına terk edilmiş bu alanlarda işkence, insan kaçırma, fidye, gasp, tecavüz vakaları günlük sıradanlaşan uygulamalar haline gelmiştir. İşgal edilen yerleşim yerlerinde tam bir zulüm hakimken çevre bölgelere de sürekli hava-kara saldırıları yapılarak insanlar katledilip köyler boşaltılarak bu coğrafya Kürtsüzleştirilmeye çalışılmaktadır.

 Kuzey-Batı Suriye Özerk Yönetim Bölgesi’nde Suriye’nin geneline nazaran siyasi, ekonomik ve güvenlik konularında görece sağlanan istikrarın bozulması için Türk devleti günü birlik saldırılarını yoğunlaştırmış bulunmaktadır. Halkın meşru özerk yönetimini sözde ‘terörle’ ilişkilendirerek sürekli baskı uygulamaktadır. Oysa özelde Rojava, genelde ise Kuzey-Doğu Suriye üzerinde tam anlamıyla Türk devlet terörü uygulanmaktadır. Türk dışişleri bakanı Hakan Fidan zaten bu terör saldırılarını resmen ilan etmiştir. ‘Yeraltı, yerüstü bütün ekonomik kaynakların hedef alındığını’ belirtmiştir. Bu açıklamalar temelinde de ekonomik hedeflere yönelik saldırılar yoğunlaştırıldı.

 Son dönemlerde petrol tesisleri, gaz dolum tesisleri, elektrik santralları, buğday ambarları, hastaneler ve değişik üretim sektörlerinde hizmet veren şirketler, matbaa, dikimi atölyeleri, özel işletmeler hedef alınmıştır. En son saldırılarda tahrip edilen ekonomik kaynaklarda yaklaşık 4 milyar dolar civarında maddi kayıp yaşanmıştır. SİHA saldırıları aralıksız devam etmektedir. Çok sayıda can kaybının yanı sıra ekonomik kaynaklar da açıktan hedef alınmaktadır.

Sömürgeci Türk devleti; her türlü özel savaş taktiğini Rojava’da uygulayarak, ekonomik kaynakları tahrip ederek, burada yaşayan halkın tümünü cezalandırıyor. Coğrafik olarak zaten kuşatma altında olan Rojava’nın mevcut ekonomisini tahrip ederek, üretimi durdurarak, halkı açlığa mahkûm ederek toplumsal yaşamı bozmak istiyorlar. Rojava’nın bütün kaynakları düşman olarak görülmekte, bu nedenle saldırıların hedefi haline getirilmiştir.

 Saldırılar karşısında ne yazık ki uluslararası toplum sesiz kalarak Türk devletinin terör saldırılarını onaylamış oluyor. Filistin halkıyla dayanışma kadar Kuzey-Batı Suriye halk bileşenleri de dayanışma ve desteğini hak ediyor. Türk devletinin soykırım saldırılarının artarak devam ettiği bir süreçte uluslararası kamuoyunun sessiz kalması Türk devletinin soykırım suçu işlemesine fırsat vermektedir. Bütün bu saldırıların amacı Rojava özerk yönetim alanlarını bertaraf ederek DAIŞ ve diğer radikal İslami terör örgütlerine kalıcı zemin sunmaktır.

 Türk devletinin soykırım uygulamalarının hedefinde her ne kadar bölgedeki halk bileşenleri olsa da tehlike ve risk çok daha büyüktür. Türk devletinin şimdiki AKP-MHP faşist iktidarı dünya halkları için de küresel bir tehdit oluşturmaktadır. İstanbul’un göbeğinde hükümetin destek sunduğu gruplar, cemaatler, tarikatlar açıktan hilafet isteyip şeriattın gelmesini talep eden gösteriler düzenlemektedir.

 Yabancı uyruklu çetelerin Türkiye’yi zaten çoktandır mesken tuttukları biliniyor. Türkiye, AKP-MHP faşist iktidarının icraatlarıyla küresel çaptaki İslami terör örgütlerinin bir üssü haline geldiği artık su götürmez bir gerçektir. Avrupa’daki bir takım DAIŞ saldırılarından tutalım Ankara Gar katliamı, Suruç katliamı ve İstanbul’daki son kilise saldırısına kadar yabancı uyruklu çetelerin Türkiye’de ve dünyada eylem yapma kapasitesine ulaşmaları tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermektedir.

 Türk devletinin soykırım uygulamaları kaos ve krizlere yol açarak İslami terör odaklarına yeni rezerv alanları açmaktadır. Faşist diktatör Erdoğan, temsil ettiği siyasi İslam görüntüsünün örtüsü altında cihatçı çetelerle kendisine çizdiği stratejinin gereğini yerine getirmekle meşgul. Rojava’ya saldırarak kazanacağı mevzilerde bölge ve dünya halklarına karşı cihat savaşı vereceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

 Tehlikenin bölgesel ve küresel boyutlarını görerek tedbir geliştirmek elzem olmuştur. Rojava halkının dostlarıyla birlikte bölgesel ve küresel çapta eylemler geliştirmesi, uluslararası kurumlar nezdinde hukuki girişimlerde bulunması önem taşımaktadır. Soykırım saldırılarına karşı çok daha duyarlı davranmalı, örgütlenmeli ve uzun vadeli bir mücadelenin içinde olduğunu bilerek tedbir geliştirmelidir.