Barzani yönetimi Kürt karşıtı bir projedir- RAUF KARAKOÇAN

Barzani yönetimi Kürt karşıtı bir projedir- RAUF KARAKOÇAN
16 Jul 2024   05:06

KDP, Mustafa Barzani, Mesut Barzani ve Mensur Barzani, dededen toruna kadar uzanan bir örgütsel yapıdır. Barzaniler, hanedanlığa has bir idari sistem kurup çıkarları için Kürt karşıtı bütün operasyonel faaliyetlerin altında imzası bulunmaktadır. Barzanilerin yönetimi, geçmişte olduğu gibi günümüzde de iş başındadır. 

Güney Kürdistan’daki Kürt mücadelesini sekteye uğratmada da Barzanilerin yönetimi belirleyicidir.  KDP içinde İbrahim Ahmet gibi sosyalist aydınların tasfiyesinden tutalım, Talabani ile olan çatışmasına kadar karanlık bir geçmişe sahiptirler. 1964 yılında yapılan KDP’nin 6. Kongresine gelen Talabani yanlısı delegeler tutuklanmış, Mustafa Barzani’ye muhalif olanlar siyasi olarak devre dışı bırakılmıştı. Ardından da İdris Barzani komutasında büyük bir askeri güçle İbrahim Ahmet ve Celal Talabani’nin güçleri üzerine yürümüş, 4000 civarındaki Talabani gücünü İran’a sürmüşlerdi. Barzanilerin KDP içindeki mutlak liderliği bu olaylardan sonra daha da pekişmiş oldu. Komploların ardı arkası kesilmedi. Yine 1978’de bir komplo sonucu, içinde YNK’nin kurucu üyesi ve aynı zamanda üst düzey komutanı olan Ali Askeri’nin de bulunduğu 300’e yakın peşmergenin Türkiye sınırındaki Qeşûra mıntıkasında katledilmesine kadar sayısız ihanet örneklerine rastlamak mümkündür.

Mustafa Barzani’nin Irak hükümetiyle ilişkileri ve anlaşmaları da Kürtlerin çıkarlarını temsil etmekten uzaktır. Irak’ın ilk Baas partisi hükümetini askeri bir darbeyle deviren Abdüsselam Arif ile yakın ilişkiler geliştiren Mustafa Barzani, kişisel sıfatıyla anlaşma imzalayarak, ‘Bağdat’a karşı herhangi bir direnişin kendisine ve Barzanilere karşı bir savaş anlamına geleceğini’ açıklaması, Kürt direnişinin ilk kırılma noktası olmuştur.  Mustafa Barzani’nin şahsi imzaladığı anlaşmada öz yönetimi, özerkliği dışlayarak Bağdat hükümetine taahhütte bulunması Talabani’nin KDP’den ayrılmasına ve YNK’nin kuruluşuna vesile olmuştur.

İhanet mirası babadan oğula ve daha sonra da toruna kalmıştır. Mustafa Barzani’nin işbirlikçi diplomasi geleneği Mesut Barzani döneminde de devam etmiştir. Doksanlı yıllarda ise YNK ile yaşadığı ‘Bırakuji’ iç çatışmalarda binlerce Peşmergenin kanına girdiler. Mesut Barzani son çare olarak Saddam ile anlaşarak Irak ordusunun tankları eşliğinde Erbil’e girip YNK’yi Erbil’den çıkarmış ve böylece güney Kürdistan’da egemenliği ele geçirmiş oldu. Güney Kürdistan coğrafyası Behdinan ve Soran olarak KDP ile YNK arasında ikiye bölünmüş, sonunda ABD’nin arabuluculuğuyla iki örgüt arasındaki çatışmalar sona ermiş ve güneyin ortak yönetilmesi süreci başlamıştı.

Son dönemlerde Türk devletinin güney Kürdistan’da, medya savunma alanlarında yoğunlaştırdığı saldırılar, sivil yerleşim alanlarını da içine katarak coğrafik olarak da genişlemektedir. Türk devleti alenen Güney Kürdistan’ı işgal ve ilhak etmiştir. Yollarda kontrol noktaları kurmuş, fiilen denetlemektedir. Klasik sömürge tarzı bir işgal girişimidir. Eğer şimdiden engellenmezse yakın gelecekte Efrin’in başına gelenlerin bir benzerini güney Kürdistan’da görmek mümkün olacaktır. Bölgesel vali, kaymakam ataması, Türk dili ve para birimini kullanmasına, kültürünü dayatmaya geçiş yapması kaçınılmaz olacaktır. Kırsaldaki yaşamı zorlaştırarak, halkı tehdit ederek, korkutarak yüzü aşkın köy boşaltılmıştır. Günübirlik yaptığı hava saldırılarıyla Güneyi savaş alanına çevirmiştir.

KDP’nin PKK düşmanlığı ise PKK’nin kuruluşuna kadar uzanan uzun bir öyküsü vardır. Kuzey devrimini gerileten, engelleyen girişimlerden asla vaz geçmemiştir. Daha seksenleri yılların başında Kuzey Kürdistan’a geçmeye başlayan bazı gerilla guruplarını imha etmeyle işe başlamıştır. Bizzat gerçekleştirdiği komplolara gerillanın geçiş hatlarında pusular kurmuş ve birçok gerillayı şehit etmiştir. Hakkâri-Gerdiler mıntıkası başta olmak üzere sınır kesimlerinde bazı aşiretleri PKK’ye karşı örgütleyerek çeteciliğin yaygınlaşmasını sağladı, gerillanın bu alanlara girmesini engellemeye çalıştı.

PKK; kuruluşundan itibaren KDP’ye hep diyalog çağrılarında bulunmuş, görüşmeler yapmış, ulusal birliğe davet etmiştir. Bütün çabalara rağmen istenilen karşılığı görmemiştir. Komploların ve saldırıların ardı arkası kesilmemiştir. Her ne hikmetse, Kürt Özgürlük hareketine karşı yapılan bütün askeri operasyonların hazırlık aşamasında Barzaniler vardır. PKK’ye karşı en kapsamlı savaşı 1992 güney savaşıdır. Türk devletinin kendilerine verdiği pasaport karşılığında KDP-YNK’nin Türk Devletiyle birlikte PKK’ye karşı cephe açması ihanet savaşı olarak tarihe geçti. 1995, 1997 yılı içinde de KDP ve Türk devleti ortaklaşa PKK gerillalarına saldırmış, yıkıcı sonuçlara neden olmuştur. 1990’lı yılları PKK ile silahlı çatışmalar içinde geçiren KDP, Türk devletiyle birlikte irili ufaklı birçok askeri operasyonu birlikte örgütleyip yürütmüştür.

KDP’nin PKK düşmanlığı Önder Apo’nun esaretinden sonra da devam etmiştir. Bunca yaşanmışlıklar ve ihanetlere rağmen Önder Apo, ulusal kongrenin toplanması ve başkanlığına da Mesut Barzani’nin getirilmesini önermiş ve onure etmek istemişti. Barzani yönetimi yine şaşırtmadı ve bildiği ihanet çizgisinde yürümeye devam etti. Büyük bir emekle bir araya getirilen ulusal konferansın dağılmasına yol açarak, bütün bu çalışmaları sabote etmiştir.

Medya savunma alanlarına yönelik 3 Temmuz’dan itibaren yapılan ilhak amaçlı saldırılar, Mesut Barzani’nin Bağdat’ı ziyaret ederek Irak hükümetiyle yaptığı temaslar sonrası başlamıştır. Hemen ardından Iraklı yetkililerden PKK karşıtı açıklamalar geldi. KDP’nin ranta açmak için çıkardığı çarşı yangını da dahil Güneyde meydana gelen yangınları PKK’ye yıkmaya çalıştı. Irak başbakanlığı ofisi PKK’ye karşı ortak operasyon yürüttüklerini belirtti. Barzanilerin Kürt özgürlük hareketine ve dolaysıyla Kürt halkına ihaneti sadece bunlarla sınırlı değil.

Barzaniler, kendileri dışında hiçbir gücün güney Kürdistan’daki varlığına asla tahammül göstermezler. Güney Kürdistan’ın işgal ve ilhakına yönelik askeri operasyonların bütün hazırlık çalışmalarında yer almışlardır. Barzanilerin Türkiye ziyaretleri de PKK’ye karşı operasyonları planlama görüşmeleridir. Erdoğan hükümeti çözüm masasını devirdikten sonra, İmralı’ya ağır tecrit uyguladı, gerillaya ve halka karşı da soykırım-imha saldırılarını başlattı. Bu saldırıların Güney ve Rojava, Maxmur, Şengal ayağını Barzanilerle birlikte planlayarak gerçekleştirmektedir.

Rojava halkı büyük bedeller vererek, elde etti kazanımlarla Rojava’da devrimsel bir çıkış yapmıştır. Barzanilerin bu devrimsel gelişmeye de tahammülü yoktur. ‘Rojava’da Devrim yok’ diyerek özerk yönetim oluşumunun tasfiyesi için Türk devleti ile iş birliği içerisine girmiştir. Askeri siyasi diplomasi ve istihbarat bilgi paylaşımı konularında Türk devletiyle stratejik bir iş birliği içindedirler. İşgal edilen Efrin’de, Barzaniler Türk devleti ve çetelerle yan yana duruyorsa bu durum ihanetin ve işbirlikçiliğin en somut ispatıdır.

Barzaniler, Kürtlerin başına gelmiş en büyük beladır. İhanet virüsü gibi mücadelenin bütün alanlarına yayılıyor. Tarihleri boyunca komplo ve ihanetle özdeşleşen bir çizginin istikrarlı takipçisi oldular. Günümüzde de bunu devam ettirmektedirler. Türk devletiyle ölüm kalım mücadelesi içinde olan Kürt halkını imha etmek için her türlü desteği vermekten geri durmuyor.

Erdoğan’ın ve Barzani’lerin, Güney Kürdistan’a yönelik işgal ve ilhak saldırıları tehlikeli bir duruma doğru gitmektedir. Gelecekte onarılamaz tahribatlara yol açmaktadırlar. Barzanilerin kirli işbirlikçi ilişkileri her açıdan Kürt halkına zarar vermektedir. Vakit kaybetmeden tüm yurtsever halkımızın bu konuda duyarlı olması ve ihanete karşı durması gerekir.