95 isimden CPT’ye mektup

Almanya'da tanınan 95 ismin CPT’ye yazdığı mektupta, acilen bir CPT heyetinin İmralı adasına gidip inceleme yapmasını istedi.

95 isimden CPT’ye mektup
3 Jun 2024   11:50
HABER MERKEZİ 

“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” hamlesi kapsamında Önder Abdullah Öcalan’ın 3 yılı aşkın süredir mutlak iletişimsizlik haline ilişkin uluslararası alandan tepkiler gelmeye devam ediyor.

İmralı adasında resmi düzeyde inceleme yapmaya yetkili tek uluslararası kurum niteliğine haiz Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) İmralı’daki tecride karşı sessizliği nedeniyle Avrupa Konseyi Tüzüğünden kaynaklı sorumluluğu hatırlatıldı.

CPT Başkanı Dr. Alan Mitchell’e yönelik çeşitli sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasi partiler, barış ve insan hakları örgütlerinin temsilcileri, aktivistler, akademisyenler, profesörler, avukatlar ve gazetecilerden oluşan 95 tanınmış isim, acilen bir CPT heyetinin İmralı adasına gidip inceleme yapmasını istedi.

Önder Abdullah Öcalan'ın milyonlarca Kürt tarafından meşru siyasi temsilci olarak kabul edildiğinin belirtildiği mektupta, Abdullah Öcalan'a insanlık dışı tecrit uygulandığı vurgulandı.

AVRUPA KONSEYİ STATÜSÜ 3. MADDESİ HATIRLATILDI

CPT’ye yönelik çağrı mektubunda CPT’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyi Statüsü 3. Maddesi hatırlatılarak, bu madde uyarınca hareket edilmesi istendi. Mektupta "Sayın Öcalan, yirmi beş yıldır insan haklarından mahrum bırakılan ve üç yıldır avukatlarıyla görüşme ve ailesiyle iletişim kurma hakkından mahrum bırakılan Avrupa Konseyi üyesi bir devletin vatandaşıdır” denildi.

 'DERHAL HEYET GÖNDERİN'

Almanya'da tanınan 95 ismin CPT'ye yazdığı mektupta şunlar da kaydedildi:

“Sayın Öcalan ile görüşmek ve sağlık durumu hakkında bilgi almak üzere derhal İmralı'ya bir heyet göndermenizi talep ediyoruz. Türkiye'nin nihayet Sayın Öcalan'a ailesi ve avukatlarıyla görüşme temel hakkını tanıması için ısrarcı olmanız son derece arzu edilir bir durum olacaktır. Böyle bir adım, Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyesi olarak yükümlülüklerini tam anlamıyla yerine getirmesini sağlamak açısından hayati önem taşımaktadır. Bu, acil bir insan hakları meselesinin çözümüne yardımcı olacak ve milyonlarca Kürdün endişelerini giderecektir. Ayrıca Türkiye'deki Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunması için gerekli olan uzlaşma ruhunu da yeniden canlandırabilir.”