​​​​​​​Dr. Cewad El-Bêdanî: Erdoğan bölgenin tarihini yok ediyor

Reportaj Summay

​​​​​​​Dr. Cewad El-Bêdanî: Erdoğan bölgenin tarihini yok ediyor
28 May 2022   07:44

Iraklı araştırmacı ve tarihçi Dr. Cewad El-Bêdanî, Erdoğan'ın partisi ve müttefikleri aracılığıyla "yeni Osmanlı devleti" kurmaya ve bölgeyi işgal etmeye çalıştığını belirtti. El-Bêdanî, Kürt ve Arap halklarını Türk devletinin politikalarına karşı birleşmeye çağırdı.

Türk devletinin on yıllık politikalarına ve yeni Osmanlı devletini yeniden inşa etme çabalarına rağmen, yeni projesi içerisinde birçok şüpheyi barındırıyor.

Erdoğan, Suriye topraklarının demografisini değiştirmek için çalışıyor. Bununla beraber Suriye, Başûrê Kurdistan ve Şengal’in diğer bölgelerine de saldırılar başlattı.

Iraklı araştırmacı ve tarihçi Dr. Cewad El-Bêdanî, bu konulardaki görüşlerini ANHA'ya açıkladı.

*Yeni Osmanlı devleti projesinin gerçeği nedir? Kaynağı nedir?

Osmanlı devleti projesi esasında Fethullah Gülen'in teorisine dayanıyor. Batı stratejik ilkelerine göre bir İslam devletinin kurulmasını amaçlıyor. Ardından kaynağı Kürt bilgin Seîd El-Newresî’nin görüşlerinin olduğu tasavvuf teorisine dayalı çağrılarla oluşturulan İslam dünyasının kontrolünü sağlamayı amaçlıyor. Bu projenin teorisi temelde Seîd El-Newresî’ye aittir. Feytullah gülen’in kitaplarına bakıldığında aynı şeyleri de önerdiği görülmektedir.

Seîd El-Newresî’nin Batılı ülkelerle hiçbir bağlantısı yoktur ancak Batılı ülkeler onun teorisini kökünden söküp Fethullah Gülen ve Erdoğan gibi müttefiklerinin zihinlerine yerleştirdiler. Amaç yeni bir teori ile Müslümanların varlığına dayalı yeni bir terör yaratmaktır. Batılı ülkelerin Ortadoğu'daki stratejilerinde başarılı olabilmeleri için Arap ülkeleriyle Batı'nın çıkarlarına uygun yeni bir durum oluşturulmalıdır.

AKP yandaşları arasındaki tartışmanın ve bölünmenin nedeni Erdoğan'ın Fethullah Gülen'den ayrılması ve ayrı bir örgüt kurulmasıdır. Bu örgüt artık Türkiye'yi yönetiyor.

Bu teorilerin çoğu Aleksandr Dugin’in dördüncü siyaset teorisinden etkilenmiştir. Teoriden birbirinden farklı olsalar da ondan türetilmiştir. Devletler aynı zamanda büyük Avrasya'nın temeli üzerine inşa edilmiştir. Her devletin kendi değerleri ve gelenekleri üzerine inşa edildiğini söylemek gerekiyor.

Ancak ekonomik ve politik bir sistem geliştirmeye ihtiyaç var. Bu gelişme, Batı Liberallerinin tarzı ne olursa olsun, çağa uygun olmalı ve ülkesinin medeniyetinden başlamalıdır.

Yani Alexander Dogin'in belirttiği gibi bir teori olarak uygar mirasın geliştirilmesi ve yenilenmesine dayanmaktadır. Onlarla Aleksandr Dugin teorisi arasında bir anlaşma vardır.

*AKP'nin bu bağlamda ne yapmasını istiyorlar?

Erdoğan ve Türk siyaset teorisyenleri Fethullah Gülen'in teorisi ile Aleksandr Dugin'ın teorisi üzerinde anlaştılar ve bunları Türk stratejilerine göre geliştirdiler.

Türkiye Körfez bölgesine müdahale etmek ve eskiye dönmek istiyor. Bu elbette Amerikan onayıyla yapılıyor. ABD, Rusya ve Çin'e karşı durmak istiyor. Devletler başta Avrupa'daki rol dağılımı, ikincisi Çin'in Afrika'ya yayılması, üçüncüsü Ortadoğu'da yaşananlar ve uzlaşı harekâtının reddi gibi birçok şeyle meşguller. İran, Çin ve Kore gibi, bunların hepsi kafa karıştıran noktalar.

Bu nedenle ABD, Polonya gibi bazı devletlere destek veriyor. İngiltere’de Ortadoğu ve Avrupa'da ve Batı Avrupa'da önemli rol ve destekler verdi. Aynı zamanda İsrail gibi Ortadoğu'daki bazı devletlere yardım ederek, bölgedeki Arap ülkelerinin gücünü artırmayı da amaçlıyor.

Ancak Ortadoğu'daki retler arttı ve onları Türkiye'yi desteklemeyi bıraktılar.

Artık Türk devleti Irak'a yaklaşırken, Türkiye'nin Irak Büyükelçisi'nin Irak’ın iş işlerine müdahalelerde bulunduğunu, Körfez ülkeleriyle de ilişkilerini geliştirdiğini görülüyor.

Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt ve diğer ülkelerle ikili ilişkiler kurmuş, Mısır, Libya ve Fas ile ilişkilerini geliştirmiştir.

Türk devletinin stratejisi bu ilkeye dayanmaktadır. Türk devletinin cumhurbaşkanı, müttefikleri ve bağlı partileri aracılığıyla bu devletlere müdahale ediyor. Azerbaycan, Başûrê Kurdistan, Kuzey Suriye, Somali, Kenya, Yemen ve Katar gibi dünyanın önemli yerlerinde askeri varlığı olmasına rağmen, önemli bir güç değil.

Irak'ta 2003 öncesi gibi bir askeri güç olsaydı, Türk ordusu birkaç gün içinde mağlup olurdu. Ancak Suriye ve Irak'taki durumu yakından biliyor. QSD'nin elinde hava silahı olmadığını biliyor ve ABD her zaman bu şekilde güçlere sahip olmak istedi.

Amerika'nın bir güce ihtiyacı olmazsa asla desteklemez. Aynı şey Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletleri gibi diğer devletler için de geçerlidir. Dolayısıyla Türk devletinin stratejisi, Fethullah Gülen'e ve bugüne kadar Erdoğan şahsında güvenen Osmanlı devleti kurma stratejisidir.

*Türk devleti, bir milyon Suriyeli mülteciyi Suriye'de sakinlerinin yerinden edildiği bölgelere yerleştirmeyi planlıyor. Bununla neyi amaçlıyor?

Türkiye, Suriye sınırını kendi sınırlarına katmaya çalışıyor ve bu seçenekte kararlı adımlarla ilerliyor. Benim görüşüme göre, uluslararası koşullar ve Ukrayna-Rusya savaşı, özellikle iç faktörlerin ve ekonomik koşulların ondan önce geldiği göz önüne alındığında, bu seçeneğin daha güçlü hale gelmesine izin verdi.

Türkiye'nin amacı, Türkiye ile Suriye arasında insani bir duvar inşa etmektir. Sınır hattındaki büyük demografik değişimle, Suriye savaşında halkın kanında dökmede parmağı olan ve Türkiye'ye kaçmak zorunda kalan Türkiye'nin silahlı ve terörist destekçilerini bölgelere yerleştirmek istemektedir. Çoğu sığınma kapısı olarak gördükleri Türkiye'ye çok güveniyor.

Dedikleri gibi, Türkiye cumhurbaşkanı bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Bir yandan onlardan kurtuluyor çünkü Türkiye'de iç baskı var ve seçimler yaklaşıyor. Türk toplumu artık o mültecilerden çok rahatsız. Türk toplumu Türk cumhurbaşkanına onları bölgeden uzaklaştırması için baskı yapıyor. Erdoğan bu adımla Türkiye içindeki muhalefeti yatıştırmayı planlıyor.

Aynı zamanda Demokratik Suriye Güçleri veya Suriye rejimi ile kendi arasına bir duvar örüyor ve onlara çok az destek veren güney sınırını koruyor. Önemli olan nokta, bu güçlerin bölgedeki varlığı ve Türkiye'den desteklerinin Suriye Demokratik Güçleri ve Suriye rejimi için sorun ve endişe yarattığıdır.

Öte yandan Türkiye bazı ekonomik kaynaklar sağlamak istiyor. Suriye bölgesinin Türkiye ile olan sınırını kapattığını hepimiz biliyoruz. Sonuç, Türkiye için ekonomik başarısızlıktır. Yani Türkiye bu grupları yerleştirmeye, bölgeyi Suriye ile Türkiye arasında ticaret bölgesi haline getirmeye ve dünyaya Suriye'ye gönderilenlerle hiçbir ilgisi olmadığını söylemeye çalışıyor. Aynı zamanda bu grupların ekonomilerini güçlendirecek ve onları ekonomik baskıdan kurtarıyor. Tabi ki dediğimiz gibi çoğu DAİŞ terör örgütü ama hepsi öyle diyemiyorum.

*Bu aşamaya gelindiğinde Türkiye gerillalara saldırıyor. Bu saldırıların amacı nedir?

Türk kuvvetlerinin gerilla bölgelerine yönelik saldırılarını artırdığı bir dönemde gerillaları zayıflatmaya çalışıyor. Ama bunun olduğunu görmek çok zor. Çünkü bu güçlerin (gerillanın) savaşta ve halkın yanında gücü var ve daha önce Türkiye bu güçlerle şansını denedi ama çok şey kaybetti.

Türk devletinin gerilla bölgelerine yönelik saldırılarını artırdığı bir dönemde Türk askerleri gerillayı zayıflatmaya çalışıyor. Bu güçlerin (gerillanın) savaşta gücü var ve daha önce Türkiye bu güçlerle savaştı ve gerilla bu savaşlardan çok şey kazandı.

Türk kuvvetlerinin ve Türk ordusunun bu savaşta iyi mücadele edebileceğini düşünmüyorum. Türk kuvvetlerinin iyi askeri yeteneklerine ve kusurlarına rağmen büyük yenilgiler alabilir.

Bu nedenle Türkiye şimdi müttefiklerinin bazı üyelerini gerilla kuvvetleri üzerinde baskı kurmak, sonra kullanmak ve stratejik olarak önemli bazı alanları ortadan kaldırmak için eğitmeye çalışıyor.

Bu konu Türkler için atlatması zordur. Savaşın imkânları ve askerî eğitimleri, bölgenin coğrafyasına aşinalıkları ve savaşın imkânları ile örtüşmemektedir.

*Yeni Osmanlı İmparatorluğu'nun Arap devletlerine ve bölgeye yönelik tehdidi nedir? Arap dünyası üzerinde bir etkisi var mı?

Evet dediğim gibi, Türk devletinin on kanalda faaliyet gösterdiği propagandasının yanı sıra o ülkelerdeki Türkmen azınlığı ve bunların Türkiye'nin elinde bir alete dönüşmesi meselesidir. Türk dizileri aracılığıyla Türkiye'nin elinde büyük bir etkisi var. Türk erkeğinin Türk kahramanları ve askerlerinin kahraman olarak resmedildiği, sonuç olarak bu nesil Türkiye'nin medyasından etkilenecek, Türkiye’de topluluklar üzerinde kültürel ve ekonomik bir etkiye sahip olacak ve bizim kullandığımız bazı araçlarla bile bölgeyi dolaylı olarak alanı kontrol edecek.

*Bu siyasete karşı Arap-Kürt ittifakının önemi nedir?

Katıldığım panel ve kongrelerde hep Arap-Kürt bütününden bahsederim. Bu işbirliğinin sistemle bölgeler arasında değil, halklar veya Kürt ve Arap halkları arasında olması gerektiği hep söylenir. Örneğin Irak'ta Kürtler ve Araplar, Suriye'de Kürtler ve Araplar var. Entelektüeller arasında hareket birliği olmalıdır. Bu birlik güçlendirilmelidir. Araplara da Kürtlere de bir şey vermeyen milliyetçi bilinçten kurtulmaya çalışmalıyız.

Milliyetçi teori başarısız oldu ve başarısızlığını da kanıtladı. Arap bölgelerinde bir Kürt'ü kimliğini kaybetmeye zorlayamayız. Kürt bölgelerinde bir Arap’ı kimliğini kaybetmeye de zorlayamayız. Entelektüel kesim olarak, halk zeminine dayalı paneller düzenleyerek kendi aramızda barışçıl ve güvenli bir yaşam sürdürmeliyiz.

Bu nedenle halkın zeminine dayandırılmalı ve bu zemini Araplar ve Kürtler arasındaki işbirliği seviyesinin önemli olduğu konusunda uyarmalıdır, çünkü bölgenin kontrolünü ve topraklarını ele geçirmeye, tarihini yazmaya çalışan ortak bir düşman var. Irak tarihinin mirasının Türkiye'nin emriyle nasıl yok edildiğini görüyoruz. Türkiye'nin tarihi herkesin malumudur. İstanbul'a giderseniz, Bizans'ın tüm tarihinin mahvedildiğini görürsünüz. Sadece Ayasofya kalmış durumda. Yani o bölgenin tarihini yok edip her şeyi kendilerine mal etmeye çalışıyorlar.

Bağdat'ta da Türk büyükelçisi şimdi Osmanlı İmparatorluğu'nu kendisi kuruyor ve bunun için para harcıyor. Abbasi merkezleri ve binaları Irak hükümeti tarafından bilinçli olarak ihmal ediliyor. Bu tarihi miraslar ortadan kaldırılarak Bağdat, Türk devletinin istediği bir Osmanlı haline getiriliyor.

ANHA