Erdoğan’ın Esad’la barışmaya çok acelesi var -RAUF KARAKOÇAN

Erdoğan’ın Esad’la barışmaya çok acelesi var -RAUF KARAKOÇAN
27 Jul 2024   09:10

Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında kendisine rol biçilen ve başkanlığına getirilen Recep Tayyip Erdoğan hem Türkiye ve hem de bölgenin geleceği açısından risk barındıran ciddi bir tehdittir. 

Arap Baharı dalgası başlamadan önce Suriye’nin muhaliflerini İstanbul’da ağırlayarak Esad sonrası sürecin planlandığı günlerde, Suriye çantada keklik gibi görünüyordu. Türkiye için tıkırında ilerleyen bir Suriye iç savaş planı iştahları epeyce kabartmıştı. Suriye iç savaşına bodoslama dalarak ibreyi kendi lehine çevirmeye çalışmışlardı. Gel gör ki işler sapa sardı. Bütün planlar zamanla suya düştü. Siyasi, askeri, ekonomik, güvenlik konularında içinden çıkılamayacak bir duruma gelip dayandıklarında ise Suriye ile görüşme çağrıları, sözde yumuşama belirtileri gündemi meşgul eder hale geldi. 

Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından günümüze Türkiye’nin izlediği politikalar ve yol açtığı tehlikeler, beklenenden ve bilinenden de fazladır. Kürt düşmanlığı üzerinden kurgulanan dış politika çözümsüzlük ve çöküş olarak Türkiye’ye geri dönmüştür. Dış güvenlik adı altında Rojava’yı işgal etmekle Türkiye’yi batağa sapladığı gibi iç güvenliğini de tehlikeye atmıştır. Yani, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldular. Desteklediği radikal dinci örgütler Türkiye için de tehlikeli hale geldi. Suriye ile barışmanın yolu radikal dinci gurupların tasfiyesinden ve işgal ettiği alanlardan çıkmasına bağlanmış haldeyken yapılan görüşme çağrıları karşılık görmemektedir.

Kürtleri tehdit gerekçesi yaparak işgal ve saldırılarla Suriye’yi dize getirme senaryoları, Türkiye’nin başına dert açtığının farkına yeni varılıyor. Suriye Kürtleri Türkiye için hiçbir zaman tehdit olmadı. Rojava’nın temsilcileri Ankara’da ağırlandıkları zaman tehdit değillerdi, peki tehdit etmek için ne yaptılar? Sorusunun cevabı da yok. Uydurma, yalan propagandalarla kamuoyu oluşturmak için 7/24 saat terör diye diye saldırı gerekçesi haline getirildi. Oysa ki asıl terör, besledikleri ve bölgeyi tehdit eden saldırgan politikalar için kullandıkları DAIŞ ve artıklarıdır. 

Dünyanın terör örgütü olarak tanımladığı Suriye’deki radikal dinci çete guruplarını, Erdoğan Kuvayı Millîye olarak tanımladı. Eh ne diyelim, bu da ‘Allah’ın bir lütfu’ olsa gerek, Erdoğan ve küçük ortağı Bahçeli’ye hayırlı ve uğurlu olsun. Türkiye, bölgesel terörü hortlatan ülke haline geldi/getirildi. ÖSO denilen çapulcu silahlı gurupların temsilcilerini faşist MHP lideri ve ülkücü mafya lideri tarafından ağırlanması hayra alamet olmasa gerek. Radikal dinci çetelerin ülkücü mafya ile ortaklığının altında yatan kirli işler bölgesel çapta uyuşturucu pazarını yönetmekten, kara para aklamaya, insan ticaretinden, her türlü illegal yapılanmaya, savaş suçu işlemeye kadar uzanmaktadır. Türkiye halkı da büyük bir aymazlık içinde olup biteni sadece seyretmekle yetinmektedir. İşin farkına varan çevreler ise sadece ciyak ciyak bağırmakla yetiniyor. Yeterince olmasa da Türkiye’nin içine girdiği bataklıkta debelendiğini nihayet fark etmiş oldular.

Suriye’deki radikal dinci terör çetelerin varlığı, mülteci sorunu, işgalci durumu, saldırgan politikası, Kürtlere düşmanlığı Türkiye için yapısal sorunlara yol açmıştır. Ne yazık ki uzun yıllar Türkiye’nin çözemeyeceği ve belki de hiç çözemeyeceği sorunlar haline gelmiştir. Artık yumurta kapıya dayanmıştır. Çözüm üretmez çaresizliği içinde Esad’la bir uzlaşıya varmanın acelesi içine girdi. İflasa doğru giden bir Türkiye yarattılar ve yaratıkları tahribatı onarmak için zaman daralıyor. Erdoğan’ın Suriye konusunda neden aceleci davrandığına pek kafa yoran yok. Yaratılan felaketin boyutlarını yeterince idrak edememek Türkiye halkı açısından üzücü bir durum

Ukrayna-Rusya ve İsrail-Hamas savaşının genişleme ihtimali, üçüncü dünya savaşının tırmanma öngörüsü içindeki dünya siyasal konjonktürü de Türkiye’yi daraltmaktadır.  Fakat Esad’ın şartları kısa ve net. Yumuşama, uzlaşma, ailece görüşme hevesi, ‘işgale son vermesi ve çete guruplarını desteklememesi’ şartına takılı kalıyor. Dünya lideri havasında olan kişinin içine düştüğü hal tam bir iflas halidir. 

Erdoğan ve ortağı Bahçeli, içerde ve dışarda yarattığı sorunları çözmeye ömürleri de yeterli değil. Gelecek nesillerin geleceğini de kararttılar. Türkiye’nin temel yapı taşlarını yerinden oynattılar. Çöken ve enkaz haline gelen bir Türkiye’yi bırakıp bu dünyadan göçecekler. Sadece Türkiye için değil bölge için de baş ağrıtan bir dizi sorun bıraktılar. 

Faşist AKP-MHP iktidarının hayal ettiği Suriye, bölgesel sorunlar üretmeye devam etmektedir. Bölge çapına yayılan uyuşturucu belası da Erdoğan-Bahçeli iktidarının icraatları arasındadır.  Türkiye’nin işgal ettiği ve çetelerin denetimindeki alanlar, uyuşturucu sevkiyatının üssü haline geldi. Türkiye’deki ülkücü mafyanın ve eski İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu döneminin organize suç örgütlerinin, Arap ülkelerine uyuşturucu trafiğini yöneterek büyük vurgunlar vurmaktadırlar. Başta Ürdün olmak üzere Arap coğrafyasına yönelen uyuşturucu rotasını kullanan Türkiye, ekonomiyi düzeltmenin umudunu Araplardan elde edeceği uyuşturucu parasına, kara paraya bağlamıştır. 

Rojava Asayiş Güçlerinin başarılı operasyonlarıyla Türkiye’nin uyuşturucu sevkiyatı büyük darbe almakla birlikte tümüyle engellenmiş değildir. Uyuşturucuyla başı dertte olan Arap ülkeleri Rojava’daki güvenlik birimleriyle ortak çalışması ve Türkiye’yi caydırıcı tedbirlere yönelmeleri gerekmektedir. Tarihin garip cilvesi olacak ki Arap coğrafyasına akan uyuşturucu akımını engelleyen tek güç Rojava güvenlik birimleridir. Türkiye’nin Rojava’yı düşmanlaştırmasının bir nedeni de uyuşturucu maddelerden elde ettiği maddi gelirdir. 

Gerek içerde ve gerekse dışarda, faşist AKP-MHP iktidarının yol açtığı tahribatlar, bölge halkları açısından büyük tehlikeler barındırmaktadır. Bu nedenle Türkiye’deki faşist iktidara karşı bölgesel çapta Rojava ile ortak bir konsensüsün sağlanmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Esad sonrası Suriye hayali kuranlar, Esad’la birlikte yeni bir Suriye hayali kurmaya başladılar. Türkiye’nin atacağı her adım halkların yararına olmayacağı kesindir.