Newroz Uysal: Türkiye adım atarak kararı uygulamak zorunda

Reportaj Summay

Newroz Uysal: Türkiye adım atarak kararı uygulamak zorunda
4 Aralık 2021   06:55

Önder Öcalan’ın avukatı Newroz Uysal, Avrupa Konseyi’nin “Öcalan-2” başvurusuna dair, Türk devletinde hukuk mekanizmasının olmadığı, yasalarda değişiklikler yapması gerektiği yönündeki kararlarını değerlendirerek, “Komitenin önümüzdeki 3 toplantıda alacağı kararlar, Türk devletinin kanunlarını ve duruşunu etkileyecektir” dedi.

Asrın Hukuk Bürosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV), Önder Abdullah Öcalan, siyasi tutsaklar Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına AİHM’in verdiği ihlal kararının denetlenmesi için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvuruda bulunmuştu. Söz konusu başvuruyu 30 Kasım-2 Aralık’ta gündemine alan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, kararlarını açıkladı.

Toplantı sonucunda Komite; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile ilgili olarak, kararın gereklerinin bugüne kadar hiçbir şekilde yerine getirilmediği tespitinde bulunmuş, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının belirli bir asgari sürenin ardından gözden geçirilmesine dair inceleme mekanizması için yasal ve diğer yeterli tedbirlerin bir an önce yerine getirilmesini belirtti.  

Komite, Türkiye tarafından kendilerine öngörülen tedbirler hakkında da yeterli bilgi verilmediği kanaatini paylaşarak, Türkiye’yi daha fazla gecikmeden mevcut yasal çerçeveyi AİHM tarafından belirlenen, standartlara uygun hale getirmek için gerekli tedbirleri kabul etmeye çağırdı. 

Komitenin kararı üzerine kamuoyuna açıklama yapan Asrın Hukuk Bürosu, AİHM tarafından işkence yasağına aykırı olarak kabul edilen ağırlaştırılmış müebbet hapsin Bakanlar Komitesi’nin gündeminde olmasını önemli bulduklarının altını çizdi.

Gelişmelere ilişkin, 2019 yılında 5 kez İmralı’ya giderek Önder Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştiren avukat Newroz Uysal ANHA’nın özel programında soruları yanıtladı.

*Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 3 günlük toplantısını önemi nedir?

Avrupa Konseyi'nin bazı kurum ve kuruluşları bulunmaktadır. Bunlardan biri, devletlere karşı bireysel başvuruları karara bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'dir (AİHM). Sayın Öcalan'ın avukatları, iki ayrı başvuruya aynı kararı veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne temyiz başvurusunda bulunmuştu. Karar Mart 2014'te alındı. Bu kararlarda, Türkiye’de ağır müebbet hapis cezalarının olduğu, devlete karşı suçlu bulunanların yaşamını yitirene kadar hapiste kalacağına dair bir madde var. Bu yasa, Türkiye'de AİHM anlaşması kapsamında insan haklarının ihlali olarak görüldü. Bunun üzerine Türk devletine ihlal kararı verildi.

AİHM’nin aldığı bu karar sadece devletin değil, Bakanlar Komitesi'nin de bulunduğu Avrupa Konseyi kurumlarının eline geçiyor. Bu komisyonun, karar sonucunda devlette ne gibi ilerlemeler, çabalar gösterildiğine, bu kararın gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini takip ediyor.

Sayın Öcalan'ın kararı da 2014'ten sonra bu komitenin önüne geldi. Sayın Öcalan'ın yanı sıra AİHM’de karar verilen üç kişi daha var. Bugün Türkiye'de binlerce kişi ağır müebbet cezalarıyla karşı karşıya. Bunun ortadan kaldırılması gerekiyor. 7 yıl sonra, Avrupa Bakanlar Komitesi ilk toplantısında konuyu ilk kez tartışmaya karar verdi. Bu yüzden bu toplantı son derece önemli.

Toplantı sonrası alınan kararları tartışacak olursak;

Bu davaların, Türk mevzuatında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için bir inceleme mekanizmasının bulunmaması nedeniyle insanlık dışı ve aşağılayıcı muamelenin önlenmesine ilişkin ihlallerle ilgili olduğunu, ayrıca, böyle bir ihlal tespitin, başvuranlara yakın bir zamanda salıverileceklerine dair umut vermek olarak anlaşılmaması gerektiğini, ancak ulusal makamların, Mahkeme tarafından belirlenen standartlar ışığında bir inceleme mekanizması kurmasını gerektirdiğini hatırlatmıştır.

Bu kararı umut hakkı olarak adlandırıyoruz. Cezaevindeki birinin bir gün özgür olacağı ve topluma girebileceği umudu olmalıdır. Müebbet hapis cezalarında ölene kadar cezaevinde kalınacak diye bir şey yok. Kişinin özgürlüğe ihtiyacı olup olmadığını takip edebileceği bir mekanizma olmalıdır.

Mahkeme standartlarına göre bu mekanizma tüm devletlerde olmalıdır. Ancak Türk devleti bunu ağır müebbet cezaları için kabul etmedi. Bunun nedeni nedir? Sayın Öcalan komplo sonucu esir alındığında idam cezası almıştı. Türk devletinin uzun süredir uygulamadığı ve Sayın Öcalan'dan sonra durdurduğu idam cezası, Avrupa Konseyi'nde uzun süre tartışılmıştı. Avrupa Konseyi'ne göre Türk devleti cezayı değiştirmek ve ağır müebbet vermek zorunda kaldı.

O dönem Türkiye parlamentosunda bazı parti milletvekillerinin "Öcalan'ın idam edilmemesini kabul etmiyoruz" dedikleri tartışmalar yaşandı. Buna başka biri ‘İdam etmeyeceğiz ama her gün idam edeceğiz’ demişti. Bu cezanın temelinde, Sayın Öcalan'ın ölümüne kadar devam etme ve kimseye özgür olma ümidi vermeme amacı yatıyor. Ama bu ceza sadece Sayın Öcalan için uygulanmadı, bugün binlerce kişiye bu ceza verildi.

*Sizce komitenin, Türkiye’ye yasalarda değişlik yapması yönündeki çağrısı karşılık bulacak mı?

Komite, Türk devletinde hukuk mekanizmasının olmadığını, yasalarda değişiklikler yapması gerektiğini belirtti ki bu zaten açıktır. Söz konusu karar 7 yıldır gündemimizde. HDP de Türkiye Meclisi’nde bu konuya ilişkin birçok kez önerge sunmuş ancak reddedilmişti. Bugün Türk devleti kararı uygulamak ve adım atmak zorundadır.

Sayın Öcalan’ın özgür olmaması için devlet kanunlarda değişiklik yapmıyor. Çünkü eğer değişiklik yaparsa Sayın Öcalan’ın bu değişimden yararlanabileceğini düşünüyor. Türk devleti var olan mekanizmayı olduğu gibi kabul ediyor.

*Peki, nasıl bir mekanizmaya ihtiyaç vardır?

Bu önemli olduğu kadar tekniki bir konudur. Çünkü Türkiye’de hukuk bağımsız değildir, insan haklarına ve kanunlara göre işlememektedir. Özellikle cezaevlerinde büyük baskılar var. Hasta ve infazını tamamlamış tutsaklar için oluşturulan, Cezaevi Ceza Komisyonu’nun aldığı kararlar nedeniyle maalesef birçok kişi, infaz süresini tamamlamasına rağmen cezaevinden çıkamıyor.

Söz konusu mekanizmaya göre kişinin durumu, toplum için tehlike oluşturup oluşturmadığı ve infaz döneminde nasıl bir süreç yaşadığı gibi konular ele alınarak her 15 yılda bir gözden geçirilir. Bu istişarelerin ardından insan haklarına uygun hareket edilir.

*AİHM tarafından da altının çizildiği gibi, bir inceleme mekanizmasının getirilmesinin, belirli bir asgari tutukluluk süresinden sonra şartlı tahliye için başvuruda bulunma imkanının tanınması anlamına geldiği, ancak yetkili adli makamların söz konusu kişinin toplum için tehlike arz etmeye devam ettiği sonucuna varması halinde şartlı tahliyenin yine de mutlaka gerçekleşeceği anlamına gelmediğini vurgulamıştır. Bu kararı Önder Abdullah Öcalan yönelik biraz açabilir miyiz?

Sayın Öcalan Türkiye devleti için, Kürt ve Türk toplumları için tehlike değildir. Aksine Sayın Öcalan toplum için bir umuttur. Toplumsal barış için en büyük muhatap kendisidir. Tüm bunlar göz önüne alınıp doğrudan objektif bir değerlendirme yapıldığında Sayın Öcalan’ın serbest bırakılır.

Ancak Türkiye devletinde bu mekanizma bulunmamaktadır. Başlıca isteğimiz Türk devlet zihniyetine göre değil, Avrupa Konseyi ya da uluslararası standartlara uygun bir yasa ve anayasa değişikliğidir. Komite de sürecin mekanizmaya uygun olup olmadığını tartışır.

*AİHM, Sayın Öcalan davasında, 17 Kasım 2009’dan sonraki döneme ait tutukluluk koşullarına ilişkin olarak sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edilmediğini tespit ettiğini bildirdi. 3’üncü madde de neler yer alıyor ve neden özellikle 3 maddeye dikkat çekilmiş?

Sayın Öcalan’ın tecrit ve tutukluluk koşullarına ilişkin hem Türkiye’ye hem de AİHM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlara çok sayıda başvuru yaptık. Komite Sayın Öcalan’ın fizikî koşullarına ve tecride ilişkin hiçbir değerlendirmede bulunmadı. En azından bu durumlara ilişkin Türk devletine çağrı yapılabilirdi.

Sözleşmenin 3. maddesi yaşam hakkı ile insanlık dışı muamele ve işkenceye ilişkindir. Bu madde hiçbir şekilde ihlal edilemez ve ihlalinde hiçbir gerekçe sunulamaz. Bu açık ve net maddenin 7 yıldır ihlal edildiğini belirtiyoruz fakat Komite 7 yıldır bunu gündemine almadı. 3. madde hem insan hakları açısından önemlidir hem de ihlallerin önlenmesinden bu yetkililer sorumludur. Mahkeme tutukluluk koşullarıyla meşgul ki bu konu CPT takip edilmektedir.

Sayın Öcalan hakkındaki ağırlaştırılmış müebbetteki değişiklikler de bu şekilde olmalıdır. Binlerce kişi bu ceza ile yüz yüze. Komite bu konuyu Sayın Öcalan’a yönelik şahsi bir konu olarak değil, genel görüyor ve anayasanın değiştirilmesini istiyor. Türk devleti ise sürecin devam etmesini istiyor.

*Komitenin kararı bir sonuç verir mi? Aksi durumda yeni başvurularınız olacak mı? Önümüzdeki dönemde nasıl bir sürecin işleyecektir?

Sayın Öcalan’a karşı prosedür geç uygulandı. Kararın içeriği ortaya dikkat çekici bir şey koymadı. Yetkililer kararın ihlaline ilişkin yeterli bilgi vermedi. Çünkü AİHM standartlarına göre bir yasal çerçevenin oluşturulması ve AB üyesi ülkelerde yapılan değişikliklerin örnek alınması için kendilerine çağrı yapıldı. 2014’e kadar Adalet Bakanlığı kaç kişinin ağırlaştırılmış müebbet aldığı, kaç kişinin 20-30 yıl cezaevinde olduğuna ilişkin istatiksel bilgileri kamuoyuyla paylaşıyordu. 2014’te Sayın Öcalan hakkında çıkan kararın ardından Türk devleti, paylaştığı istatistiklerde bu bilgileri paylaşmadı. Artık kaç kişinin müebbet cezası aldığını bilmiyoruz çünkü gizleniyor.

Türk devleti ‘bende böyle bir şey yok’ diyerek Komiteyi kandırıyor. Sayı hakkında bilgi almak istedik fakat Türk devleti bize de Komiteye de bilgi vermedi. Bugün İngiltere ve Macaristan’da yapılan değişikliklerle ‘özgürlük umudu hakkı’ olan kişilere bu hakları verildi. Komitenin bazı ülkeler için aldığı kararlar sonucu o ülkelerde değişikliklere gidildiyse Türk devleti de gidebilir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 3 ayda bir toplantı gerçekleştiriyor. Yani Komite, değişiklik yapması için Türkiye’ye 3 toplantı süresi kadar süre verdi. Burada ortaya çıkan çelişki şudur; Komite neden 7 yıldır bu kararı gündemine almadı, neden bilinçli bir şekilde kararı durdurdu. Bizim için önemli olan budur. Kalan 3 toplantıda Komite bu kararı tartışacak. Toplantılarda alınacak her bir karar Türkiye devletinin tutumu ve kanunlarında değişiklik yapacak etkiye sahip olacaktır.

Bu nedenle Mart ayı toplantısına kadar neler olacağını bekleyeceğiz. Sayın Öcalan’ın avukatları olarak o zamana kadar hem bu kararlar hem de komitenin duruşuna ilişkin yeni bir başvuru ve rapor sunacağız. Bu durum bir anda ortadan kalkmayacak bir süreç gibi. Çünkü Türk devletinin kanunu değiştirmesi gerekiyor ve kanun da Türkiye yasalarına göre mecliste değiştiriliyor. Bugün mecliste Kürtlere karşı savaş koalisyonu yürüten, birbirinden beter durumda olan AKP ve MHP var. Aynı zamanda insan hakları konusunda da sadece Kürtler için değil her alanda kirli bir tarihleri var. Bizler standartlara uygun adil bir değişim olmasını bekliyoruz.

*Türk devleti Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında verilen kararlar gibi birçok kararını yerine getirmedi. Türk devletinin verilen kararları yine yerine getirmemesi halinde nasıl bir süreç başlayacak?

Avrupa Konseyi üyesi bir devletin AİHM kararlarını yerine getirme zorunluluğu vardır. Eğer yerine getirmezse komite toplantılarında bu devleti uyarır ve ona biraz zaman tanır. Söz konusu devlet en nihayetinde kararı yerine getirmelidir. Bu devlet hala kararı yerine getirmemekte ısrar ederse ve kararın yerine getirilmeyeceği saptanırsa, ihlal başvurusu yapılır. Dosya Avrupa Konseyi’ne gönderilir ve söz konusu devlete karşı yaptırım kararları alınır.

Hatta bu devletin üyeliği de kaldırılır. Ancak komite Türk devletine karşı bu prosedürü uygulamıyor. Osman Kavala kararında bu prosedürü başlatacağını söyledi ve 19 Ocak’a kadar süre verdi. Peki bu prosedür devleti ne kadar etkiler? Doğrusu çok etkilemez. Türkiye ve Avrupa Konseyi’nin ilişkileri belli. Çoğu zaman Kürt sorunu üzerine, mülteciler, ekonomik kriz üzerine ilişkiler yürütülüyor. Bu komite özünde siyasidir ve yalnızca hukuka göre karar almıyor. Devletler birbiriyle barış içinde olduklarında birbirini tutuyorlar. Ancak siyasi anlamda anlaşmazlık içindelerse birbirlerine karşı kararlar alıyorlar. Ne yazık ki ciddi bir prosedür uygulamıyorlar. Politik ve Avrupai bir yaklaşım söz konusu.

*Önder Abdullah Öcalan için birçok kez görüşme başvuruları yapıldı. Ancak ya başvurulara ilişkin bilgi verilmiyor ya da geç cevap veriliyor. Bu yaklaşımı nasıl görüyorsunuz?

İmralı’da 22 yıldır Sayın Öcalan’ın hakları her gün ihlal ediliyor ve kanunlar yerine getirilmiyor. Bu durum nedeniyle Sayın Öcalan’ın sağlık ve güvenliği konusunda endişeliyiz. Ne yazık ki tecrit her geçen gün derinleşti. 2015’ten sonra Sayın Öcalan’dan hiçbir şekilde bilgi alamadık. Artık bu durum Sayın Öcalan’ın İmralı’da olup olmadığını sorgulatacak düzeye geldi. Sadece olağanüstü bir durumda Sayın Öcalan’dan bilgi alabiliyoruz. Ne yazık ki disiplin cezası her 6 ayda bir tekrarlanıyor.

ANHA