Şoreş Reşî: PKK ‘terör listesinden’ çıkarılırsa Kürt-Türk barışı sağlanır

Olof Palme katliamının açığa çıkmasına rağmen PKK’nin ‘terör listesinde’ tutulmasını, büyük bir haksızlık, olarak tanımlayan Şoreş Reşî, Kürtlere yapılan bu haksızlığın ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti.

Şoreş Reşî: PKK ‘terör listesinden’ çıkarılırsa Kürt-Türk barışı sağlanır
29 Nov 2021   00:43
HABER MERKEZİ – CÎHAN BÎLGÎN

Eski İsveç Başbakanı Olof Palme, 28 Şubat 1986’da saat 23.30 sularında eşiyle sinemadan döndüğü sırada suikasta uğradı. Olof Palme saldırı yerinde yaşamını yitirirken, eşi saldırıdan hafif yara alarak kurtuldu.

İsveç Güvenlik Servisi Şefi Hans Holmer, PKK’yi saldırının doğrudan sorumlusu olarak göstermesiyle birlikte Kürtlere dönük sürek avı başladı.

Olayın hemen ardından başlayan katliam, gözaltı ve baskı furyasıyla PKK’yi uluslararası alanda kriminalize edilmeye çalışıldı. Birçok siyasetçi bu ihaneti uluslararası komplo olarak değerlendirirken, siyasetçi ve yazar Şoreş Reşî ise durumu, “uluslararası kapsamda bir plan” olarak nitelendiriyor.

Olof Palme’nin katledilmesinin ardından Almanya’da “Düsseldorf Davası” açıldı ve aralarında Önder Abdullah Öcalan’ın da olduğu çok sayıda PKK öncüsü yargılandı. Davayla birlikte Duran Kalkan ve Ali Haydar Kaytan gibi PKK’nin öncü kadroları tutuklanarak, yıllarca cezaevlerinde tutuldular.

1993'te PKK ve Kürtlere karşı mücadelede kilit rol oynayan Almanya’ya daha sonra Fransa da katıldı. Ardından ABD, İsrail ve İngiltere de hiçbir hukuki gerekçesi göstermeden PKK'yi AB'nin "terör listesine" alınmasına neden oldular.

PKK ve Kürtlere dönük süren 34 yıl haksızlığın ardından İsveç mahkemesi, PKK’nin Olof Palme katliamıyla bir bağlantısı olmadığına hükmetti ve suçu PKK’ye atılanlar bu şekilde suçüstü yakalanmış oldular.

Ne var ki, 34 yıllık süre boyunca Kürtler büyük baskılara maruz kaldı ve bütün dünyanın gözünde Kürtlere dönük bir karalama kampanyası yürütüldü. Tüm haksızlık ve hukuksuzluğa rağmen hiç kimse Kürtlere ve PKK’ye yapılanların hesabını sormadı, aksine PKK, AB’nin ‘terör listesinde’ tutulmaya devam etti, ediyor. 

PKK’nin 43. yıl dönümünde halen devam eden PKK yasağını ve buna sebep olarak gösterilen Olof Palme katliamının Kürtlere ve Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) verdiği zararın boyutlarını siyasetçi ve yazar Şoreş Reşî’le konuştuk.

Şoreş Reşî ile gerçekleştirdiğimiz röportajın içeriği şöyle:

*Olof Palme 28 Şubat 1986’da Stockholm’da katledildi. Bu olayla ilgili birçok araştırma yapılarak Palme, PKK ve Gladio adında kitap yazıldı. Palme’nin katledilmesiyle hedeflenen neydi?

Bu cinayette iki temel amaç vardı; birincisi devletlerarası güçler Palme’den kurtulmak istiyordu, ikincisi ise Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin darbe alıp gelişmesinin önü alınmak isteniyordu. Bir taşla iki kuş vurmak istediler. Maalesef bir aşamaya kadar başarılı da oldular.

Neden Palme hedef seçildi? Palme devletlerarası politika yürütüyordu. Örneğin 1968’de İsveç’te Vietnam için büyük bir yürüyüş düzenledi. Bu yürüyüşün sonucunda ABD Büyükelçiliğini geri çekip İsveç’le olan ilişkilerini kesti. Palme yine 1968’de Çekoslovakya’nın işgali üzerine Rusya’ya karşı çıktı. 1975’te Küba’yı ziyaret etti. ABD ve NATO, Küba’yı terörist bir devlet ve Fidel Castro’yu da terörist bir başbakan olarak tanımlıyorlardı.

Aynı zamanda Kürt dosyasına da ilgisi vardı. Avrupalı dört devletle (Danimarka, Norveç, İsveç ve Hollanda) birlikte Türkiye’yi Avrupa Konseyine şikayet etti. Türkiye’nin Kürtlerin en temel insani haklarını ihlal ettiğini söyledi. Bu şekilde dış devletlerin dikkatini üzerine çekti. Apartheid rejimi Güney Afrika’da zencilere büyük bir zulüm uyguluyordu. Palme buna karşı da harekete geçerek birçok devleti örgütledi, Güney Afrika’ya silah ambargosu uygulanması için görüşmeler ve toplantılar yaptı.

Yine 1983’te Palme, ABD’nin terörist olarak tanımladığı Yaser Arafat’ı Stockholm’da karşıladı. Palme’nin dünyayı silahsızlandırma politikası vardı. Kimyasal silahların yanında konvansiyonel silahlara karşı harekete geçiyordu. NATO ve Varşova Paktı’nda olmayan Hindistan, Yunanistan ve benzeri tarafsız devletleri organize ederek, bu iki pakta karşı kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu. Onlara baskı kurarak, silah için harcanan parayı insanlık ve dünya değerleri için kullanılmasına yönelik çaba harcıyordu. ABD ve Rusya gibi büyük güçlere karşı keskin bir dil kullanıyordu. Dünyayı hegemonyaları altına almak isteyen güçler Palme’den de kurtulmak istiyordu. Bunun için Palme seçilen hedef oldu.

*Kürtler ve Kürt Kurtuluş Hareketi neden hedef alındı?

Orta Doğu’yu kendi çıkarlarına göre dizayn eden devletler, başta ABD olmak üzere Özgürlük Hareketi’ne karşı rahat değillerdi. Özgürlük Hareketi örgütlenmeye başlayınca bu devletler rahatsız olmaya başladı. 1979 yılında CIA’nın bir raporunda Türkiye’nin güneydoğusunda, Kürtleri temsil eden potansiyel güce sahip bir örgütlenmenin geliştiği söyleniyordu. Onlar Ortadoğu’da Küba gibi 2’nci bir örneğin gelişmesini istemedikleri için Kürtleri hedefe koydular.

*Yani Olof Palme’nin katledilmesi uzun süreli bir planın sonucu muydu…

Evet, doğru. CIA raporunda yer alan konular CIA ile ilişkili kurumlar tarafınca da okunuyordu. 1980 yılında İsveç İstihbaratı tarafından da okunuyordu. Şüphesiz İsveç İstihbaratı da onlarla ilişki halindeydi.  Olof Palme İsveç Başbakanı olduğu süreçte, devlet içerisinde İsveç İstihbaratının hükümeti dinlediğini anladı. Yani devlet içinde devlet yapılanmasına gidildiğini çözdü. Olof Palme bu durumun farkına varınca reform yapmak isteyerek İsveç İstihbaratını hükümetin denetimi altına almak istedi. Bunun için Adalet Bakanı’nı görevlendirerek istihbaratı denetim altına almaya çalıştı. Fakat başaramadı.

Olof Palme CIA ve İsveç İstihbaratının ilişkilerini engellemek istedi. İstihbarat içerisinde CIA ile ilişkilenen kişiler MİT raporları aracılığıyla Kürt Hareketi’ni terörist olarak göstermek istedi. Bu girişimler sadece İsveç istihbaratı tarafından yapılmadı, CIA tarafından Kürdistan Özgürlük Hareketi 'terör listesine' dahil edilmeye zorlandı. Bunun için İsveç gazetesi Hüseyin Yıldırım ile yapılan röportajın bazı kısımlarını kesip kendi amaçları için kullanmaya çalıştı. Türkiye ve Almanya’nın çıkarlarına uygun bir rapor hazırlayarak hükümete sundu.

Hükümet her geçen gün sıkışan, çaresiz bir pozisyondaydı. İnsan haklarına saygılı, demokrat ve Türkiye’yi Avrupa Konseyi'ni şikayet eden Olof Palme gibi bir Başbakan, Aralık 1984'te PKK'yi ‘terör örgütü’ ilan etmek zorunda kaldı. İstihbarat şefi, Olof Palme’nin PKK’yi ‘terörist’ olarak ilan ederse ardından Almanya ve diğer ülkelerin de aynısını yapacağını kendisi belirtmişti. Öncelikle İsveç PKK’yi ‘terörist’ olarak kabul etti. Olof Palme ilk kez PKK’yi listeye ekledi. Ardından Almanya ve AB. 1980 yılında başlayan plan Olof Palme’nin katledilmesi ve sonrası şeklinde devam eden derin ve geniş bir plandı bu.

*Bu olay PKK ve Kürt halkına nasıl bir zarar verdi?

Kürt halkının büyüyen mücadelesine karşı geçen yıla kadar dünyadan istenilen düzeyde destek yoktu. Çünkü PKK'ye ya da Kürt halkının dünyadaki temsilcilerine farklı bir gözle bakılıyordu. Dünyanın gözünde Olof Palme bir barış güvercini olarak görülüyordu. Bir örgüt bu güvercini öldürürse veya zarar verirse sempatisi mutlaka kırılır. Kürt mücadelesinin yaklaşık 30 yıldır dünyanın gözünde sempatiyle karşılanmamasında da etkisi oldu. İstenilen ya da gerekli olan desteği alamadı. Dünyanın gözünde Kürt halkını karaladılar. Kürt halkı bundan büyük zarar gördü. Kürtlere ait 4 bin köy boşaltıldı, binlerce Kürt yol kenarlarında katledildi, Kürt örgütünü bu şekilde sıkıştırdılar. Dolayısıyla beklenen uluslararası destek alınamadı. Kürt meselesi sınırlı kaldı, çözülmedi ve giderek uzadı. Çünkü Olof Palme’nin katledilmesiyle PKK’ye olan sempati kırıldı, darbe vuruldu. Fakat buna karşın Kürt halkı mücadele etmeye devam etti ve hala devam ediyor.

*Yıllar sonra hakikat ortaya çıktı. Hakikatin araştırılması neden bu kadar uzun sürdü?

Soruşturma yaklaşık 30 yıl sürdü. Konuyla ilişkili olan kurumlar gazeteciler, araştırmacılar bunun aldatıcı bir şey olduğunu, Kürt ve sanıklarla hiçbir ilgisi olmadığını söylüyordu. Bu suikastı arka planda kimin yaptığını, kimin organize ettiğini, kimin Kürtleri karaladığını herkes biliyor. Bu yüzden başta İsveç halkı olmak üzere, perde arkasında kimin olduğunun bilindiği, fakat İsveç’in bunu ortaya çıkaracak gücünün olmadığı görüşüyle mahkemeye ve özel soruşturma komisyonuna İsveç'in parasının harcandığı soruşturmanın sonlandırılmasını istedi. Bunu açıklığa kavuşturmak hem İsveç'te hem de yurtdışında CIA bağlantılı örgütlerin arka planını bilen bir devlet olarak büyük bir zarar görecekti. Savcıları, haziran ayında artık soruşturmayı sonlandırdıklarını açıkladılar. Savcı Christer Petterson, PKK’nin Kürt halkının hakları için mücadele yürüten bir örgüt olduğunu ve Olof Palme suikastıyla hiçbir ilgisi olmadığını da söyledi.

*Hakikatin ortaya çıkması ardından PKK’nin hala ‘terör listesinde’ olmasını nasıl ele alıyorsunuz?

Böyle bir listeye alma durumu bir realiteye dayanmıyor. Bu siyasi bir karardır, ideolojiktir. Bu karar NATO çevresindeki devletler tarafından geliştirilmiştir. Bu gerçek, Olof Palme olayında da görüldü ki Kürtler karalanmak isteniyor. İsveç gibi çocuk haklarının söz konusu olduğu bir devlette bile 6 yaşındaki çocuklar elleri kelepçeli ve mahkemeye çıkarılıyor, Kürt evleri zırhlı araçlarla ablukaya alınıyor.

Halkın içinde Kürtler suçlanarak, Kürtlerin evlerinden dışarı çıkamamalarına neden oldular. Ortadoğu'yu yenide dizayn etmek isteyen büyük devletlerin çıkarları için halkın ve ideolojinin potansiyelinden korktular. Bu yüzden PKK listede tutulmaya devam ediyor. Listede tutulması haksızlıktır ve siyasi bir karardır. Bu yanlış yaklaşım düzeltilmelidir. Düzeltileceği kanaatindeyim de. Olof Palme olayında da PKK'nin ‘terör örgütü’ olmadığı belirtildi. Belçika mahkemesi PKK'nin ‘terör örgütü’ olmadığına ve verdiği mücadelenin ‘terörist’ bir mücadele olmadığını karar verdi. Yakın gelecekte listeden çıkarılacağını inanıyorum.

*PKK’nin listeden çıkarılması için çağrısınız var mı?

Tabii ki bu listenin düzeltilmesi gerekiyor. PKK, Kürt halkı için savaşıyor. Tüm uluslararası yasalara saygılı bir örgüttür. Listede olması baştan sona anlamsız bir karardır. Hem Kürtler hem de büyük bir kesim PKK'nin listeden çıkarılmasını istiyor. Güney Afrika'dan İngiltere'ye ve Orta Asya'ya kadar PKK’nin listede olmasına karşı çıkanlar var. Şüphesiz düzeltilen liste, Kürtler ve Türkler arasında barışı sağlayacaktır. Barış olursa savaş biter. Bu aynı zamanda tüm insanlığın da çıkarınadır. PKK’nin listeden çıkarılması için herkes gücü oranında destek vermelidir. Kürtlerin maruz kaldığı kirli politikadan kurtulması için destek sunulmalı ki, bu da uluslararası bir çabayla mümkündür. PKK fedakâr bir örgüttür, Kürt halkının hakları için mücadele yürütüyor. Bunun için de destek eksik olmamalıdır.

ANHA