Hewler’de ki forumda PKK karşıtlığı çıktı - ŞÜKRÜ GEDİK

Hewler’de ki forumda PKK karşıtlığı çıktı - ŞÜKRÜ GEDİK
29 Oct 2021   01:02

Şükrü GEDİK

Ortadoğu araştırmaları Enstitüsü’nün (MERI) düzenlediği ‘istikrarlı bir Ortadoğu için istikrarlı bir Irak’ konulu forum Hewler’de yapıldı. 2 gün süren (26-27 Ekim) forumun konu başlıklarından biri de PKK’ye dair yapılan açıklamalardır.

ABD’nin Irak ve İran’dan sorumlu müsteşar yardımcısı Jennifer Gavito: ‘Bölgedeki diğer bir engelde PKK’nin varlığıdır. ABD PKK’yi terör örgütü olarak görüyor. Sadece Kürdistan bölgesi için değil, Türkiye ve bölge için de bir tehdittir. Bu engelin ortadan kaldırılması gerekiyor’, şeklinde beyanlarda bulunmuş.

Mesrur Barzani: ‘PKK olmasaydı Türkiye sınırdan öteye geçmezdi’ diyor. Yani Türk devletinin Güney Kürdistan’a yönelik saldırılarının nedenini PKK’nin bölgedeki varlığına bağlıyor. Şengal için ise ‘Şengal’de PKK var. PKK’nin oraya gitmesi için hiçbir yol yok. Suriye’den o bölgeye gidiyorlar. PKK niçin Şengal’de? (…) Şengal anlaşması ivedilikle uygulanmalı’ açıklamasında bulunuyor.

IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani ve Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney de benzer söylemlerde bulundular. Yani anlayacağınız, aynı ağız, aynı dil aynı kafa yapısı. ‘Ortadoğu için istikrarlı bir Irak’ konulu forumda istikrarsızlığın asıl sebebi olanların PKK karşıtlığı yapmaları anlaşılır bir durumdur.

Türkiye’nin Bağdat büyükelçisi, Irak ile çok yönlü iş birliğinden dem vurduktan sonra dönüp dolanıp lafı PKK’ye getiriyor. Bölgeyi istikrarsız hale getiren, kaosa sürükleyen Türkiye değilmiş gibi PKK’yi suçlamaktadır. Türkiye’nin savaşa endeksli politikaları Suriye’yi kan revan içinde bıraktı. Büyük yıkımlara ve trajedilere yol açtı. Özelikle de Rojava’yı işgal etmeleri yetmezmiş gibi saldırılarını aralıksız sürdürerek her gün savaş suçu ilerken istikrarın havarisi kesiliyor.

Güney’e yapılan işgal saldırılarına PKK’yi gerekçe gösteren Mesrur ve Neçirvan Barzani de aynı telden çalıyorlar. ‘PKK güney yönetimini tanımıyor, bu yönetime alternatif oluyor, Şengal’de ne işi var’ türden açıklamalarla gerçekleri çarpıtmaya çalışıyorlar. Oysa ki Güneyin Kürt yönetimini tanımayan Türk devletinin kendisidir. Bağımsızlık referandumunda görüldüğü gibi en fazla karşı çıkan Türkiye’dir. Kendilerini tanımayan Türkiye ile her türlü ilişki içinde oluyorlar ve ardından da PKK’yi suçluyorlar.

Şengal’e giden bütün yolların kapatıldığını vurgulayarak, ‘PKK’nin oraya gitmesi için hiçbir yol yok. Suriye’den o bölgeye gidiyorlar’, diyerek Rojava’yı hedef gösteriyorlar. Türk devletinin saldırılarına hem Rojava’yı ve hem de Şengal’i hedef gösteriyorlar. Oysa ki Şengal konusu dünyanın gözü önünde gerçekleşen ve hiçbir yoruma gerek duyulmayan bir durumdur. DAİŞ saldırılarına izin verip katliamın gerçekleşmesine sebep olanlar kendileri değilmiş gibi konuşuyorlar. PKK’nin oradaki varlık gerekçesini de dünya biliyor.  PKK, savunma görevini yerine getirip alandan çekilmesine rağmen halen hedef gösterilmektedir.

Şengal’de istikrar isteniliyorsa Şengal’in iç işlerine karışmamaları gerekiyor. Êzidilerin iradelerine saygılı olmaları gerekir. Soykırıma uğramış Êzidilerin üzerinden siyaset yapan kendileridir. Êzidiler, kendilerine yapılan soykırımın sorumlusu olarak KDP’yi görüyorlar. Şengal’i savunmasız bırakıp DAİŞ’e teslim eden KDP’yi Şengal’de görmek istemiyor. Ama zorla Şengal’e gitmek ve yeniden Hakimiyet kurmak istiyorlar. Şengal’deki istikrarsızlığın kaynağı KDP’nin despotik dayatmalarıdır. Şengal anlaşması zorla Şengal’e hâkim olma ve Êzidilerin iradesini hiçe sayma anlaşmasıdır. Êzidi toplumu bu anlaşmayı kabul etmiyorsa bunu PKK’ye bağlayıp Êzidi toplumunu kriminalize ederek Türk devletinin saldırılarına açık hale getirmek ahlaki bir yaklaşım değildir.

Türk devletinin saldırılarında Êzidiler katledilmekte, Şengal halkı zarar görmektedir. Bu istikrarsızlığı yaratan KDP ve T.C kurdukları kirli ittifakla bölge için tehlike oluşturuyorlar. KDP’nin Rojava’ya yaklaşımı da ha keza benzerdir. İstikrar isteyen bir gücün düşmanca tavırlar sergilemesi, husumet beslemesi neyle izah edilir. Kendi söylemleriyle itiraf ediyorlar. Şengal’in bütün yolları kapatıldığı gibi Rojava’nın yolları da kapatılmıştır. Halkları boğmaya çalışarak, istikrar sağlamaya çalışıyorlar.

Bölgesel Kürt yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani kazara da olsa Kürtlerin birliğinden bahsetmiş. Kazara da olsa olumluya olumlu demek gerekir. Gerçekten de Kürtlerin birliğe ihtiyacı vardır. Ulusal politikalar üreterek dayanışma içinde olmaları çok önemlidir. Kürdistan’i güçler içinde en büyük güçlerden biri olan PKK’yi dışlayarak, düşmanlaştırarak birlik sağlanmayacağını da bilmek gerekir. Samimi bir birlik arayışından söz edilecekse, samimiyete gölge düşüren açıklamalardan kaçınmak gerekiyor.

Bölgesel istikrar isteniyorsa, bu, saldırı ve savaş politikalarının dışında demokratik çözüm odaklı arayışlar gerektirmektedir. Bölgedeki hastalıkların ilacı demokrasidir. Demokratik seçeneği göz ardı ederek hegemonya kurmak isteyenlerle istikrar sağlanamaz. Demokrasiyi paradigma olarak benimseyen bölgedeki tek güç PKK’dir. Çözüm önerisine sahip olan da PKK’dir. PKK’yi tehlike görerek bölgede en büyük tehlikeyi yaratan güçler aradıkları istikrarı asla bulamazlar.

Çelişki ve çatışmalar derinleştirenler istikrar getiremezler. Gerçek istikrar; halkların inançlarına, etnik yapılarına, iradesine saygılı olmayı bilen, farklılıklara hoş görülü yaklaşan, öz yönetim ve öz savunma hakkına sahip çıkmakla olur. PKK’nin tam olarak yaptığı da budur.  

ANHA