Yeni bir şey duyamadık-RAUF KARAKOÇAN

Yeni bir şey duyamadık-RAUF KARAKOÇAN
1 Oct 2021   00:16

Rauf KARAKOÇAN

Son dönemlerde Türkiye’de Kürt sorununa ilişkin tartışmalara bakarak en sonda söylenmesi gereken sözü baştan söyleyelim. Kürt sorunu iç siyaset malzemesi, hele hele seçim propagandası yapılamayacak kadar ciddi ve ağır bir sorundur.

Kürt sorununun çözümüne ilişkin yürütülen HDP mi Abdullah Öcalan mı ya da meclis mi gibi tartışmalar bazı gerçekleri tersyüz etmeye hizmet etmektedir. Çünkü önderlik çok önceleri çözümün yolunu göstermiştir.

Türkiye seçim havasına girmişken Kürt sorununu bu şekilde tartışmada ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik sezilmektedir. ‘Sorun mecliste çözülür, HDP muhatap olabilir’, cümlesinden öteye gitmeyen bu açıklama kendi içinde bir tutarsızlığı da barındırmaktadır. Seçim stratejisinin bir parçası olarak yapılan bu çıkış son derece muğlak ve ne dediği yeterince anlaşılmayan bir ifade tarzıdır.

Meclis çözümün adresi olmalıdır. Öncelikle de Çözüm süreci tartışılmalıdır. Önderlik bu konu da benim de dinlenmem gerekir demişti. Hatta diyalogların sürdüğü dönemde bile HDP heyetinin görüşmelerini ‘yasa dışı’ görerek bu heyet görüşmeleri için bile kanun gerektiğini söylemişti. Yoksa ‘sizi tutuklarlar’ diyerek bu günleri çok önceden ön görmüştü.

Meclis, çözümün adresi olmalıdır, bunun için siyasi iradeye, toplumsal uzlaşıya, yasal çerçeveye ihtiyaç vardır. Sorunun çözümü için ön görülen ve bir cümlede özetini bulan bu formül Başkan Apo’un düşüncesidir. Çoktan söylenmiş bu çözüm formülü sanki CHP’nin yeni buluşuymuş gibi sunulması Kürt oylarından yararlanmaya dönük bir çıkıştır.

Bu sorunun tartışılır olmasının en önemli nedeni göz ardı edilmektedir. Kürt sorununu tartışılıyor olmasının tek nedeni gerillanın kahramanca direnişinin sonucudur. Gerilla direnişi olmasaydı bu sorun hiç olmayacaktı. Zaten faşist iktidarın yaklaşımı sorunun olmadığı yönündedir. Kürt sorunu yok demekle yok olmayacağı bilinmelidir. Bu sorunla yüzleşmekten asla kaçamazlar. Kürt halkına karşı çok büyük insanlık suçları işleyerek ‘sorunu çözdük, bu sorun bitti’ demekle de bitmiyor.

Bazı kesimler de yeni uykudan uyanır gibi ve biraz da laubali bir şekilde sorunun ne olduğunu sormaktadırlar. Sorunun tanımında ‘zorluk’ çekiyorlarmış. Bu tür kişilere laf anlatmak gibi bir durumla karşı karşıya kalınmaktadır. Basit bir izahattan sorunun ne olduğunu anlarlar mı acaba? Bilemeyiz. Ama yine de anlaşılması açısından tekrarlayalım. Birkaç gün önce 28 Eylül 2009 da Ceylan Önkol adında bir kız çocuğunun havan topuyla parçalanmasının ölüm yıl dönümüydü. Bu çocuklar neden devlet güçleri tarafından hedef alınıp katlediliyor acaba? Onlarca çocuğun devletin kolluk güçleri tarafından zırhlı araçlarla, ateşli silahlarla katledilmesinden daha büyük sorun var mı? Manda derili insanların anlamada zorlanacağı bir durum var ortada.

Kürt sorununu ‘güneş dil’ teorisiyle izahından, kart kurt uydurmasına, feodal aşiretçi toplumsal yapıya, geri kalmış ekonomiye, ‘terör’ sorununa indirgemeye, oraya buraya bağlamaya çalışan bu devletin resmî ideolojisidir. Sorunun ne olduğunu bilmeyen zevata önerim devletin resmî ideolojisine bakmalarıdır. Sorun yoksa bu kadar akıl dışı rivayetler neden uydurulmuş ki?

 

Kürt özgürlük hareketini, onun mücadelesini, Kürt halkının politik duruşunu, inanılmaz direncini ve özverisini hesaplamayanlar kendilerini yanıltırlar. Kürt sorununun evrensel çapta bir soruna dönüşmesinde Türk devletinin imha, inkâr, asimilasyoncu ve soykırım siyasetidir. Kürt sorunu Türk siyasetinin açmazıdır, çıkmazıdır.

Sorun tartışılacaksa çözümüne dair tartışılmalıdır. Bunun dışındaki tartışmaların zaman tüketmekten başka işe yaramayacağını bilmek gerekiyor. Vaktiyle, Süleyman Demirel ‘Kürt realitesini tanıyoruz’ söyleminden, Tayip Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu benim sorunumdur’ söylemine kadar içi boş laflarla çözümsüz tanımlamalar yapıldı. Ali kıran baş kesen usullerle bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. Ortalığı kan revan içinde bırakarak hal yoluna koymak istiyorlar. İşte asıl sorun budur, devletin kendisidir. Kürt sorunu devletten kaynaklanan bir sorundur. Görünür kılan ise Kürt özgürlük hareketidir.

CHP’nin söyleminden sorunun nasıl çözüleceğine dair hiçbir ip ucu yok. Muhataplık konusu ise bellidir, görünen köy kılavuz istemez. Başkan Apo’yu baypas eden yaklaşımlar sorunu çözümsüz bırakacaktır. Kürt halkının önderini ağır tecrit koşullarında tutarak Kürtlerin sorunu nasıl çözülür? CHP, Atatürk’ün partisi olarak Kürtlerin hafızasında katliamcı bir parti olarak yer edinmiştir. Kürt isyanlarının kanla bastırılmasından sorumlu bir partidir. Akil insanlar kadar sorunun çözümüne katkısı olmayan CHP, sözde de olsa başlayan ‘diyalog ve çözüm’ sürecinin dışında kalarak sürece köstek olmuşlardır. Dökülen bunca kandan, verilen ağır bedellerden kendileri de sorumludur.

Kafalarına sanki taş düşmüş gibi sorunun çözümüne talip olmaları olumlu sayılabilinir.

İşin ciddiyetinden uzak, meşru ve gerçek muhataplarının ismini dahi zikretmekten korkan bir zihniyetle Kürt sorununun çözülmeyeceğini tekrardan hatırlatalım. Seçim süreçlerine denk gelen Kürt meselesi tartışmaları manidardır. Eşit vatandaşlık haklarına sahip çözüm dışındaki çözümler gerçekçi olmadığı gibi üzerinde konuşulmaya da değmez inancındayız.

Türkiye’nin denemekten korktuğu çözüm yöntemini öneririz. Herkese kazandıracak tek çözüm yöntemi demokrasidir. Demokrasiye herkesin ihtiyacı vardır.