Alaaddin Kapan’dan KUK’a oradan da ENKS ve Roj çetelerine kadar gelen ihanet tarihi-HALİL CEMAL

Alaaddin Kapan’dan KUK’a oradan da ENKS ve Roj çetelerine kadar gelen ihanet tarihi-HALİL CEMAL
28 Sep 2021   00:49

HALİL CEMAL

Son dönemlerde ENKS adındaki bir çete yapısı Rojava’daki gençlere, Özerk yönetim ve PYD’ye karşı bir saldırı kampanyası başlattı. 

Rojava Kürtleri adına hareket ettiğini söyleyen ama Rojavalı Kürtler için kılını bile kıpırdatmayan, hatta Kürtlere karşı oluşturulan bütün soykırımcı yapılar içinde yer alan bu güruh hainlerden oluşan MİT orjinli bir çete yapısından başka bir şey değil. Bu güruh son saldırı kampayasıyla birlikte Doğu Perinçek ve Devlet bahçeli gibi ağzı salyalı faşistleri bile geride bırakacak bir dil kullanmaya başladı. Kürt halkının vazgeçilmez değerlerine karşı dil uzatacak bir noktaya geldi. O nedenle bu faşist-işbirlikçi güruhun Kuzeyden Güneye kısaca da olsa tarihine bakalım.

Türkiye’de 12 Mart döneminin sol içindeki ajanlarından biri olan Alaattin Kapan, aynı zamanda KDP’li idi. Alaaddin Kapan Beş Parçacılar adında bir örgüt kurduktan sonra ilk iş olarak Mehmet ve İlhan adlı devrimcileri Antep Nuri Pazarbaşında katlettirdi. Alaadin Kapan 1977 1 Mayıs  Taksim katliamının sorumlularından idi.  Ve bu ajan Kürt Özgürlük hareketinin öncü kadrolarından Haki Karer’i katletti. Önder APO’nun “gizli ruhum” dediği Haki Karer’in katlinden sonra Alattin Kapan Kürdistan devrimcileri tarafından cezalandırıldı ve Beşparça örgütü dağıldı.

1978 yılında Bingöl’de faşistler tarafından 4 devrimci öğretmenin katlinden sonra Türkiye KDP’si dağıldı.

Dağılan bu parti taraftarlarının bir kısmı KDP ve MİT projesi dahilinde KUK adlı çete bir örgüt kurdu. Bu örgüt’ün tek görevi PKK’ye saldırmaktı. Kendisine Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları diyen bu örgütün Ulusal Kurtuluş için sömürgeciliğe karşı sıktığı tek bir kurşun bile olmadı. Ama onlarca Kürdistan devrimcisi ve sempatizanını katletti.  KUK’cular Diyarbakır mahkemelerinde yargılanırken PKK’ye karşı kurulduklarını ve sadece PKK’ye karşı silah kullandıklarını itiraf ettiler. Zaten pratikleri de sadece PKK’ye karşı olmak ve MİT talimatları doğrultusunda propaganda yapmaktı.

KUK’u destekleyen ve onunla “Ulusal Demokratik Güç Birliği” (UDG) adı altında bir araya gelen örgütlerin de durumu açıktır.

Özellikle 1960’lardan sonra KDP, Güneyde ve Kürdistan’ın tümünde Devrimci-demokratik yapıları tasfiye etmek gibi bir rol üslenmeye başladı. 1980’le sonrası Yurtdışına çıkan PKK’nin ülkeye dönüş kararı çerçevesinde Güney Kürdistan’da üslenmesiyle birlikte KDP gerillayı kontrol altına alma ya da tasfiye etmek için faşist TC ile birlikte çalışmaya başladı. Bu birliktelik 1990’larla birlikte gerillaya karşı silahlı mücadeleye dönüştü. Hizbul Kontra’nın Kuzey Kürdistan’daki saldırılarına paralel olarak 1992 Güney savaşında KDP, Kuzey’de bir zamanlar kurulan UDG gibi bir oluşumu Hewler Hükümeti çatısı altında oluşturdu. Faşist-işgalci Türk ordusu ile birlikte Hewler hükümetine bağlı güçler gerillaya saldırdı. Daha sonraları devam eden bu saldırıları faşist TC ordusu ve KDP güçleri birlikte yürüttü. Şimdi KDP çeşitli uluslararası güçlerin de desteği ile birlikte 1992’deki gibi bir saldırı ile gerilayı tasfiye ve olmuyorsa Güney’den çıkarmak için faşist TC ile birlikte saldırılarını sürdürmektedir.

Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte bazı Kürtler Suriye muhalafeti aldında faşist işgalci TC tarafından örgütlenen ve merkezini İstanbul’da oluşturan güçlerle birlikte hareket etmeye başladı. Rojava devrimi şekillendikçe bu şahsiyetler faşist-inkarcı ve selefist olan sözde muhalif çete gruplarıyla birlikte Rojava devrimcilerine saldırmaya başladı. Halep’te, Efrin ve çevresinde Kürtlere karşı yürütülen tüm saldırıların başını bu şahsiyetler çekti. El Nusra ve DAİŞ saldırlarının içinde bu şahsiyetler ve onlara bağlı çeteler yer aldı. Kuzey ve Doğu Suriye devriminde 12 bin şehit ve 20 bini aşkın yaralanmadan sorumluların başında bunlar gelmektedir. Rojava Kantonları ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetiminin gelişmesine bağlı olarak KDP, bu şahsiyetlere siyasi bir kimlik kazandırmak için önce KDP/S sonra da ENKS adı altında bir araya getirdi. Amaç Rojava devrimini tasfiye etmek ve BAAS rejimi yerine Faşist işgalci TC’ye bağlı Selefi bir yapı oluşturmaktı.

KDP ve MİT bu temelde Güney’e ve Kuzey’e kaçan Rojavalı Kürtlerden oluşan bir askeri çete yapısı oluşturdu. Adına ROJ denilen bu çete yapısı aynı zamanda ENKS’nin askeri gücü olarak tasarlandı. ENKS toplam 18 parti, sivil toplum örgütü dışında bazı şahsiyetlerden oluşuyordu. Kısa sürede Bu bileşenlerin tamamına yakını ENKS’den ayrıldı. Sadece KDP/S ve bir iki şahsiyet partisi kaldı. Yani ENKS böylece sadeleşmiş oldu. Bu aşamadan sonra ENKS, KUK gibi tek amaçlı faaliyet yürütmeye başladı. ROJ çeteleri de öyle. ROJ çetelerinin ilk işi Şengal’de Gerillaya ve sivil halka saldırarak onları katletmek oldu. Ve MİT’in örganize ettiği bu güç, şimdi Güney’de gerilla alanlarını kuşatmak ve gerillaya saldırmak için konumlandırılıyor. Efrin, Gre Spi, Serêkaniyê ve diğer işgal bölgelerinde Kürtlere ve halklara soykırım uygulayan çete yapıları da bu ROJ çeteleriyle birlikte gerillaya saldırıyor.

İşte kısa ihanet tarihi içinde hainlerin Güney Kürdistan ve Kuzey ve Doğu Suriye’deki son dönem faaliyetleri bilinmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetim alanı kuşatma altında ve ambargolara karşı da etkin bir direniş yürütüyor. Askeri ve komplovari saldırılar tüm bu bölgede faşist Türk istihbaratı ve faşist ordu tarafından yürütülüyor. Efrin’de son yüzyılın en kapsamlı soykırımı yürütülüyor. Bütün bunlara karşı Rojava özgürlük güçleri ve yönetimleri direniyor. Kürtlerin özgürlüğü ve halkların demokratik birliği için verilen bu ölüm kalım savaşında kendisine ENKS diyen bu çete güruhu, halkımız ve öncülerine saldırıyor. DAİŞ saldırılarında onunla olan faşist TC’nin işgallerinde onu alkışlayan halklarımızın yiğit evlatlarını şehadetlerinde rolü olan bu çete grubu bugün faşist TC’ni ağzı ile konuşuyor. Propagandalarını onlar gibi yapıyor.

Bir hainler güruhu olarak Özerk Yönetim’i ve devrimcileri karalamak için her türlü lanetli ilişki ve eylem içinde oluyor. Her türden yolsuzluk ve hırsızlık faaliyetlerini siyasi gibi göstererek namussuzluklara meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.

Ama mızrak çuvala sığmıyor, faşist TC’ın içine girdiği çıkmazın aşılmasında rol üslenen bu güçlerin kendi çıkmazları daha da derinleşecek. Ve bu kısa tarihte beçparçacılar, Tekoşinciler, UDG’ciler ve Hewler koalisyonunda görüldüğü gibi kaybedenler hainle olacak. Kürt halkı ve dostları hainleri cezalandırmak için tüm yol ve yöntemlere başvurarak özgür bir gelecek ve demokratik bir düzen yaratacak. Bunun tek bir yolu var; o da işgale ve ihanete karşı olmaktır.

Bu yapı şimdiye kadar Kürtler için ne yaptı?

ANHA