Eyşe Hiso: Örgütlü halk gerçeği en büyük güç kaynağımızdır

PYD’nin 18.kuruluş yıl dönümünü değerlendiren PYD Eş Başkanı Ayşe Hiso, toplumsal örgütlemenin her parti açısından olmazsa olmaz olduğunu belirterek, PYD’nin de diğer partilerden ayırt edici özelliğinin halk gücüne dayanan parti olduğunu kaydetti.

Eyşe Hiso: Örgütlü halk gerçeği en büyük güç kaynağımızdır
20 Sep 2021   07:59
HELEB-Mihemed Ebdo

Hedeflerinin daha geniş halk kitlelerine ulaşarak örgütlemek ve bölgede yaşanan sorunların da demokratik Özerk Sistem yoluyla çözümünü gerçekleştirmek olduğunu söyleyen PYD Eş Başkanı Eyşe Hiso, mücadele geçmişlerinin bu hedefleri başaracaklarının garantisi olduğunu kaydetti.

Suriye’deki krizin de Kürt sorununun da ancak demokratik ulus sistemiyle çözülebileceğine dikkat çeken Eyşe Hiso, bunu engellemek başta işgalci ve soykırımcı Türk devleti olmak üzere onunla hareket eden çete yapılarına karşı da aktif bir mücadele içinde olacaklarının altını çizdi.

PYD eş başkanı Eyşe Hiso ile yaptığımız röportajın detayları şöyle:

Partiniz 18. Kuruluş yıl dönümünü karşılıyor. PYD’nin ana dayanakları neler, bugüne kadar Parti olarak nasıl bir mirasa dayanıyorsunuz?

Her şeyden önce ben de partimizin kuruluş yıl dönümünü tüm partililerimize ve halka kutlu olmasını diliyorum. Biz büyü bir mücadele üzerinden gelişen bir partiyiz. Büyük bedeller ödedik, şehitler verdik, dolayısıyla partimizin yıl dönümün de bir kez daha şehitlerimizi anıyor, anılarına olan bağlılığımı yineliyorum.

Partimiz 2003 yılında önder Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus tezlerini esas alarak kuruldu. Aslında önder Abdullah Öcalan önderliğinde gelişen zorlu mücadele geçmişine dayanarak, ondan güç alarak kurulan bir partiyiz. Biz önder Abdullah Öcalan’ın fikirlerini çözümün ana perspektifi olarak görüyoruz. Suriye’de bir kriz yaşanıyor, Ortadoğu’da bir kriz yaşanıyor. Önder Abdullah Öcalan’ın fikirleri, geliştirdiği çözüm tezleriyle bu kriz ve kaoslu durum aşılabilir, çözüm gelişebilir.

2011 yılında mısır, Libya gibi yerlerde yaşananlar dikkatleri oraya çıktı. Biz de yaşananları tahlil ederken, aslında orada sorunların çözümü için gerekli olan örgütlemeden yoksun olduklarını fark ettik. Toplumsal örgütlülük partinin ana güç kaynağıdır. Partiler örgütlenmiş toplumdan güç alır. Kaldı ki artık ilan edilmiş bir demokratik proje var, Özerk Yönetim var, Demokratik Ulus Sistemi var. Bu önemli bir süreyi de geride bıraktı ve sorunların çözümünde önemli role sahiptirler.

O dönemde sorunlar baş gösterince biz de durum değerlendirmesine gittik ve bu temelde alanlara indik. Halkı örgütledik. Bu temelde de üçüncü çizgiyi esas alarak Suriye’de çözüm gücü olmaya çalıştık. Bizim çözüm yolumuz üçüncü yol çizgisi olarak gelişti.

Kimi çevreler sizin tercih ettiğiniz üçüncü yol çözümüne karşı duruyor. Ne dersiniz, karşı duruşlarının temelinde ne var sizce? Çünkü bu şekilde Özerk Yönetim sistemine karşı duruşlar da var.

Özerk Yönetim’in krize, Kürt sorununun çözümüne hizmet etmeyeceğini söyleyenler aslında hakikatten kopuk olanlardır. Biliyoruz ki Rojava ve kuzey ve doğu Suriye’de mücadele bu sistemle gelişti. Bu mücadele de devam ediyor.

Kaldı ki, Suriye’de sorunların tek çözüm yolu özerk yönetim modeliyle mümkündür. Bu ortaya çıkmış ve görülmüştür. Bu sistemi çözümün anahtarı olarak nitelendirmek yerinde bir nitelendirme olacaktır. Sadece Suriye krizi değil, Kürt sorunu da ancak bu modelle çözülebilir.

Burada sorulması ve önemsenmesi gereken şey, Kürt sorununu çözerken, Suriye’deki halklar mozaiğinin nasıl korunacağı sorudur.

Bu sorunu çözmek tüm sorunları aşmak demektir. Bu şekilde Suriye’deki tüm sorunlar çözülür. Çünkü Suriye Baas rejimi baskı uygulamalarıyla halklar arası parçalılık yarattı ve onları özlerinden uzaklaştırdı. Şimdi bizim geliştirdiğimiz proje bu sorunların çözümünde ana çözüm projesidir. Tüm halkların kurtuluşunu ön gören bir sistemdir.

Biz özerk yönetim modelini geliştirmeden nasıl ahlaki ve politik bir toplum yaratabiliriz ki? Bu proje Kürt sorununun çözümü kadar tüm ulusal sorunların da çözümünü ön görüyor.

Çünkü ulus devletler tek ulus, tek dil üzerine inşa edilmiş devletlerdir. Despotturlar. Özerk yönetim sistemi tam da buna karşı ilan edildi. Parti olarak biz de Özerk Yönetim’i tercih ederken bunu ön gördük. Tüm yapımızla buna sahip çıktık. Bu şekilde de kriz ve kaosa karşı durduğumuz gibi her türlü işgalciliğe karşı bu şekilde durduk.

ÜÇÜNCÜ YOL PERSPEKTİFİ OLMASAYDI KRİZ DAHA DA DERİNLEŞİRDİ

Biz PYD olarak üçüncü yol, üçüncü çizgiyi bölgede yaşanan krizlerin gerçek çözümü olarak tercih ettik, bu şekilde de aslında her türlü milliyetçilikten uzak durduk. Ülkede iç çatışmayı dayatanlara karşı durduk. İçteki krizin derinleştirilmesine, kimi güçlerin tekeline girmeye ve toplumumuza kaybettiren şeylere karşı durduk.

Şimdi eğer bugün kendisine muhalif diyen kesimlere bakacak olursanız, hepsinin türk devletinin tekelinde olduklarını ve domino taşları gibi birbirlerini etkilediklerini de görürsünüz. Türk devletinin misak-ı milli projesini hayata geçirmesinde kendisine destek veriyorlar. Bu yeni Osmanlıcılığı hayata geçirmektir. Bu kesimler Cerablus’tan Bab’a, Efrin, İdlib’den Serekaniye ve Gire Spi’ye kadar tüm alanların işgal edilmesinde rol oynadı.

Sadece bu işgalle de sınırlı kalmayıp, işgal edilen yerlerde köklü bir etnik temizlik ve demografik değişim faaliyetlerinde aktif yer aldılar.

Diğer yandan Şam hükümeti de Suriye krizinin derinleşmesinde başı çekiyor. Kendini uygulamada silahı temel yol edindi. O açıdan geriye üçüncü yol kaldı ki, bu da sorunların demokratik çözümünün Özerk Yönetim modeliyle mümkün olabileceğini, doğru bir ulusallığın da ancak böyle gelişebileceğini ön görüyor.

Tabi burada Cenevre ve Astana gibi toplantılara da değinmek yerinde olacaktır. Bu toplantılar çözüm bir yana, Suriye’de sorunların giderek derinleşmesine neden oldular. Eğer bizim geliştirdiğimiz üçüncü yol olmamış olsaydı şimdi Suriye’deki kriz çok daha derinleşmişti ve dış müdahaleler de çok daha üst bir düzeye ulaşmış olurdu.

Geliştirdiğiniz bu projeye karşı duruşlar, saldırılar halen devam ediyor. Neler söyleyeceksiniz, ne yapılmaya çalışılıyor?

Biz bu projeyi ilk açıkladığımızda kimi çevreler bizi Suriye’yi parçalamakla suçladılar. Kimileri de bizi Şam hükümetinin ajanları olarak ilan ediyordu. garip bir ikilem tabi. ancak özellikle Türkiye, İran, Rusya arasında gerçekleşen Astana toplantıları yine yapılan Soçi görüme ve anlaşmaları bu güçlerin esas da özerk yönetim modeli ve tabi Kürtlere karşı duruşta nasıl ortaklaştıklarını ortaya koydu. Söz konusu Kürtler ve özerk yönetim olunca hepsi karşıt cephede birleşiyor.

Tabi sorulacak soru neden bize saldırdıklarıdır. Çünkü biz onların kirli planlarına büyük bir halk gücüyle karşı duruyoruz. Özerk Yönetim’e saldırılar da bunun için gelişiyor.

Bu durumda kimin Suriye’nin parçalanmasını istediği, bunu meşrulaştırdığı da ortaya çıkıyor. Bunu muhalefet adı altında bir araya gelenler yapmadı mı? Bu muhalefet türk devletinin saldırı ve işgaline destek veriyor, işgal edilen yerlerde Türk devletinin bayrağını dalgalandırıyor. Demografik değişimde Türk devletinin yanında duruyor. Bunu yapmaya çalıştıklarında da Şam hükümetiyle anlaşmaya vardılar.

Herkesin şunu görmesi ve anlaması gerekir. Bizim özerk yönetim sistemimiz kesinlikle Suriye’nin parçalanmasına karşıdır. Biz bu coğrafyanın bütünlük halinde kalması için mücadele ediyoruz. DAİŞ’e karşı savaşta da bu temelde başarı kazandık. Dünya DAİŞ tehlikesinden YPG-YPJ, QSD ve özerk yönetimin mücadelesi sonucunda korundu.

HEM SURİYE HEM DE KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜM GÜCÜYÜZ

Partiniz devrimin geliştirilmesi ve toplumun örgütlenmesinde öncü bir rol oynadı. Ancak halen de bazı toplumsal kesimlere ulaşmadığınız gibi bir eleştiri var. Bu eleştirileri nasıl okumak gerekir, bu eksiklikler varsa nasıl aşmayı planlıyorsunuz?

Biz 8.kongremizde bu yönlü önemli kararlar aldık. Bir Suriye partisi olarak bu yönlü girişimlerimiz de devam ediyor.

Biz bir yandan Kürt sorununun çözümü için mücadele eder ve çalışırken, bir yandan da Suriye sorununun çözümü için aynı şeyi yapıyoruz. Krizin başından bu yana bir savaş içindeyiz. Çok yoğun saldırılar var ve devam ediyor. Onun için şimdi de savunmaya büyük önem vermek durumundayız.

Türk devleti aralıksız şekilde saldırılarını sürdürüyor. Biz DAİŞ’e karşı mücadele verdik. Tabi savaş alanında zorlu bir süreç yaşandı. Dolayısıyla diğer alanlarda eksiklerimiz oldu. Yetersiz kaldık. İstenen düzeye varamadık.

8.kongremiz bu eksikleri detaylı ele aldı, değerlendirdi. Aşılması için kararlaşmalara gitti. Toplumun tüm kesimlerine ulaşmanın gerekliliğini ortaya koydu. Şimdi Arap, Süryan, Kürt tüm bileşenlerin temsilcileriyle bu kararları hayata geçirmeye çalışıyoruz.

SADECE ROJAVA İLE SINIRLI DEĞİLİZ

Kimileri sizin Kürdistani bir parti olma imkânlarına sahip olduğunuz, ancak bunun yerine Rojava’yla sınırlı kaldığınız eleştirilerini de yapıyor?

Biz KNK’nin üyesi bir partiyiz. Bu ulusal sorumluluğumuzu da ortaya koyuyor. Ancak maalesef Kürt partileri arasındaki sorunlar halen devam ediyor. Tabi biz PYD olarak bunların aşılmasında perspektif sahibiyiz ve önemli adımların atılmasını ön görüyoruz. Biz sadece Rojava ile sınırlı kalmış değiliz. Birçok yerde faaliyetlerimiz var ve bunlar devam ediyor.

Ancak tabi Türk devletinin yarattığı büyük tehlike var. Kürtlere dönük bir soykırım durumu var. Buna karşı ciddi bir mücadele gerekli. Tabi bir de biz Suriyeli bir partiyiz. Önemli bir geçmişimiz var. Biz örgütlülüğümüzü daha da büyütüp mücadelemizi daha da geliştirebiliriz.

Partiniz içinde kadın ve gençlik örgütlemesi de var. Ancak bu yönlü eksikliklerin olduğu değerlendirmeleri var. Bunu nasıl aşmayı planlıyorsunuz?

Biz eş başkanlık sisteminin gelişmesinde öncü partiyiz. Bu model özerk yönetimin tüm kurumlaşmalarında geliştiriliyor. Bu tüm dünyada da tartışılan, ilgi çeken bir sistem olmaya devam ediyor.

PYD ikinci kongresine çok güçlü kadınlar hazırdı. Örneğin Şehit Şilan son derece güçlü bir kadındı ve partimizin kurucularındandı. Biz onların bıraktığı miras üzerinden yürüyoruz. Tabi onların mücadelesiyle kıyaslandığında eksik kalıyoruz. Mevcut durumumuzdan bu yönüyle memnun değiliz. Tabi yine kadın meclisi var. Parti içinde kendi temsilini buluyor, kendi örgütlemesini sürdürüyor.

Partimiz esas olarak gençlik ve kadın örgütlemesine dayalı gelişiyor. Onlarla başarı gelir. Fakat bu yönlü eksikliklerimiz de devam ediyor. Ama dediğim gibi mevcut savaş durumu da bunun gelişmesinde olumsuz etkide bulunuyor.

Ama gençlik kongresinde, kadın kongresinde ve tabi genel kongrede yaşanan bu eksikliklerin aşılmasında önemli kararlaşmalara gidildi. Bunun için mücadelemiz devam ediyor.

Bu yönlü nasıl bir gelişim sağlandı?

Halk örgütleme çalışmalarımız devam ediyor. Bu amaçla her yerde halk toplantıları da yapıldı, yapılıyor. Parti örgütlenmesinin nasıl olacağı yönünde perspektifler ortaya çıkıyor. Tartışmalar yapılıyor. Yaşanan eksiklikler masaya yatırılıyor, çözüm yolları üretiliyor. Tabi koronavirüs hastalığı çalışmalarımızı olumsuz etkiledi.

Ama buna rağmen çalışmalarımız devam ediyor. 2022’de daha güçlü çalışmalarımız olacak. İnanıyorum ki halk da yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyor. Ona göre de örgütlenecektir. 

ANHA