Berwari: Garê saldırısı 4 aşamalı Başur işgalinin bir parçasıydı

‘BAŞÛRÊ KURDİSTAN’I İŞGAL SÜREÇLERİ’

Başûrê Kurdistan’a yönelik saldırıların geniş kapsamlı bir planın sonucu olduğunu söyleyen Berwari, “Şüphesiz Türk devleti uzun bir süredir bu saldırı için hazırlanıyordu. Hem Behdinan sınırlarında gerilla güçleri üzerinde askeri kontrol sağlamak hem de gelecekte Başûrê Kurdistan’da kontrol noktaları kurmak ve Başûrê Kurdistan hükümetinin ve peşmerge güçlerinin hiçbir yerde kalmamasını sağlamak için stratejik noktaları hedefine almıştı. 15 Haziran 2020’de Başûrê Kurdistan’ı yavaş yavaş işgal etmesi için Türk devletine 8 ay verdiler. Başûr’u işgal etmeyi 4 aşamaya ayırdılar. Birinci süreçte Zaxo Dağı sınırından Kêlaşin’e (Özellikle stratejik yerler olan Berwari ve Çiya Serani Dağı), ikinci süreçte Garê’den Metina’ya, üçüncü süreçte Şêxan Dağı arkası, Meqlubê Şêxa ve Akrê, dördüncü süreçte ise Hemrin Dağı ve Irak yakınındaki Başûrê Kurdistan sınırı olarak belirlendi” dedi.

Berwari, bu ittifakın Kazimi’nin Ankara ziyareti ve Hulusi Akar ile yaptıkları anlaşmadan sonra gerçekleştiğini ifade etti.

‘Roj Pêşmergelerinin’ Başûrê Kurdistan’a yönelik işgal operasyonlarındaki rolüne dikkat çeken Berwari, “Türk devletinin askerleri dışında farklı kişiler saldırılarda yer aldı. 30 yıl önce de işgalciler kıyafet değiştirerek birçok kişiyi saldırılara dahil etti. Çünkü Türk devleti biliyor ki 100 bin yıl da geçse kendi başına saldıramaz” ifadelerini kullandı.

 ‘GARÊ SALDIRISI BİR DENEYİMDİ’

Türk devletinin 15 Şubat’tan önce bölgeye askeri bir darbe gerçekleştirmek istediğini kaydeden Berwari, “İşgal saldırıları, Başûrê Kurdistan hükümeti, iktidar ve muhalefet partileri için çok önemli bir deneyimdi. Düşmanın ve Kürdistan işgalcilerinin yanında mı yoksa kendi ulusları yanında mı yer alacaklarına ilişkin karar vermeleri gerekiyor. Başûrê Kurdistan Havaalanları, dağlara çıkan yolları Başûrê Kürdistan’ı işgal etmesi için mi yoksa Kürdistan’ı korumaları için mi inşa etti? Garê’ye yönelik saldırılarla kimin saldırıya katıldığı ortaya çıktı. Çünkü Türk devleti kendi başına böyle bir şey yapamaz. Türk devleti bugün Irak devletinin egemenliğini tamamen yok etmiş ve Başûrê Kurdistan’ın bir kısmını işgal etmiştir. Bu yüzden de Cumhurbaşkanı, Başbakan, Irak Parlamenterleri, ABD ve Avrupa’nın tutum içinde olması gerekir. Türk devleti ABD’yi Trump siyasetini devam ettirmeye ve Türk devletini Ortadoğu’nun gözde adamı olarak görmeye ve Türk devletinin İskandinavya, Afrika’da istediğini yapmasına izin vermeye zorlamak istiyor” şeklinde konuştu.

 ‘BU ULUSAL BİR SAVAŞTIR’

Bu savaşın Kürdistan’ın dört parçasında, 60 milyon Kürt ile AKP hükümeti arasında ulusal bir savaş olduğunu söyleyen Berwari, şunları ifade etti: “Kürdistan düşmanları ile aynı cephede hareket etmek doğru olmaz. Kürt halkı bunu kabul etmez. Başurê Kurdistan Türkiye, Suriye ve Irak ile diplomatik, ekonomik, siyasi ilişkiler kurabilir. Bu onun en meşru hakkıdır. Ancak Kürdistan güçleri ve PKK karşısında askeri, güvenlik ve istihbaratı ortaklık yapılmasını kimse kabul etmez. KDP 75 yıldır mücadele ediyor. İçinde yer alanlar Kürdistan kazanımları için mücadele veriyor. Bunca emek ve şehitler Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a yerleşmesi için verilmedi. Ya da bu kadar emek Irak hükümetinin Başûr üzerine hüküm sürmesi için verilmedi.  Bizim federal hakkımız var. Bu Irak anayasasında da geçiyor.”

‘KÜRT HALKININ İRADESİ GÜÇLÜDÜR’ 

Türk askerinin Başûrê Kurdistan’daki varlığının Kürt ulusal birliğine zarar verdiğini kaydeden Berwari, “Ulusal birlik için askeri, siyasi ve diplomasi adımlar atmalıyız. Tük devleti tek başına Kürt halkına saldıramaz. Kürt halkının iradesi güçlüdür. Türk devleti Kürtler arasında çatışma çıkarmak istiyor. Özelikle PKK ve KDP’nin arasının açılması için uğraşıyor. Kürt halkı önder, savaşçı, parti, toprak ve devrimine sahip çıkmalıdır. Vakit mücadele edip onurlu yaşamı inşa etme zamanıdır” ifadelerini kullandı.

‘DAHA ÖNCE DE ESİRLERİ ÖLDÜRMEK İSTEDİLER’

Son olarak Türk devletinin PKK’nin elindeki esirleri öldürmesine değinen Berwari şunları kaydetti: “Esirler PKK tarafından korunuyordu. Türk devleti onları öldürmek istiyordu. Daha önce de 2 MİT görevlisi PKK tarafından gözaltına alınınca Türk devleti bölgeyi ağır bir şekilde bombaladı. Onları öldürmek istedi. Ancak o esnada başaramadılar. Esirleri öldürmeleri insanlık suçudur. Bu yöntemle esirleri kurtaramayacaklarını iyi biliyorlardı. Bir heyet gönderebilirlerdi. KNK yada Kızılhaç’tan da birileri gelebilirdi.”

(cno/rr)

ANHA