Girê Spî ve Serêkaniyê işgali: Soykırım pazarlığı - 2 - YENİLENDİ

Türk devletinin Suriye’de işgal ettiği bölgelerde savaş ve insanlık suçu işlediği uluslararası kurum ve kuruluşların raporlarında belgelerle ortaya konuldu. İşgalin ilk günlerinde Serêkaniyê ve Girê Spî’de kimyasal silah kullanan Türk devleti, göç, talan ve demografik değişim, kaçırma, taciz, tecavüz gibi her türlü suçu işlemekten geri durmadı.

Girê Spî ve Serêkaniyê işgali: Soykırım pazarlığı - 2 - YENİLENDİ
7 Oct 2020   01:23
HABER MERKEZİ – ŞERVÎN MISTEFA

İşgal, savaş suçları ve yüzbinlerce göç

Serêkaniyê ve Girê Spî’ye yönelik işgal saldırılarının birinci yılı için hazırladığımız dosyanın ikinci bölümünde TC ve çetelerinin 9 Ekim 2019’dan bu yana iki kentte işlediği savaş ve insanlık suçlarını ele belgelerle bir kez daha ortaya koyacağız.

TC VE ÇETELERİNİN SUÇLARIN BAZILARI

İşgalin kendisinin bir insanlık ve uluslararası suç olduğunu kaydederek, işgal süresince TC ve çetelerinin Serêkaniyê ve Girê Spî’de işledikleri suçlar insanlık tarihine kara bir leke olarak şimdiden düşmüş durumda.

İnsan hakları ve hukuk örgütleri değişik yer ve zaman işlenen; katliam, kaçırma, özel ve kamu mallarına el koyma, demografi değişim yaratma gibi suçları çeşitli vesilelerle ortaya koydu.

BM Bağımsız Uluslararası Suriye Soruşturma Komisyonu başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası kurumlar bu suçları belgelese de, bu suçların durdurulması ve işlenen suçlardan kaynaklı hesap sorma şimdiye kadar gelişmedi.

TC ve çetelerinin Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê’de işlediği suçlara ilişkin bazı veriler şöyle;

- Serêkaniyê ve Girê Spî’ye dönük saldırıların başından itibaren 2 bin 130 kişi katledildi, 5 binden fazla kişi yaralandı.

- 6 bin 660 kişi işgalciler tarafından kaçırıldı. Kaçırılanların 4 bine yakını tutuldukları zindanlardan çıkarılırken 2 bin 660’dan fazla kişinin akıbeti halen bilinmiyor.

-Zindanlarda 94 kişi işkenceye uğradı, 89’unun ailesinden fidye istendi.

- Saldırılarda 21 okul binası yıkılırken, 810 okulda eğitim iptal edildi. 86 bin öğrenci eğitim hakkından mahrum kalırken, işgalciler 95 adet okul, eğitim merkezi ve kamu binası askeri üsse dönüştürüldü.

- 23 hastane ve sağlık hizmeti binası yıkıldı, 8 sağlık çalışanı katledildi. Katledilenlerin 3’ü TC’ye bağlı çeteler tarafından esir alındıktan sonra öldürüldü. Saldırılarda 7 sağlık emekçisi ise yaralandı.

- 34’ü sivil 198 kişinin vücudunda kalıcı hasar oluştu. 54 kişi de ise, Serêkaniyê ve Girê Spî saldırılarından sonra yaşanan patlamalarda sakat kaldı.

- 35’i çocuk, 32’si kadın 96 kişi, işgalci TC ve çeteleri tarafından döşenen mayınlar nedeniyle sakatlandı.

İşgalin daha ilk gününde Serêkaniyê ve Girê Spî’de işgalcilerin hedefinde kadın ve çocuklar vardı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW), Suriye Milli Ordusu (SMO) adı altındaki Türk devleti çetelerinin işledikleri suçlara ilişkin raporda şu bilgilere yer veriliyordu, “Sivillere dönük hukuk dışı infazlar gerçekleştirmişlerdir. Sivil yerleşim yerlerini bilerek rastgele bombalamışlardır. En az 7 hukuk dışı infaz vakası kaydedilmiş, sivillere ait evler ve mülklere hukuk dışı bir şekilde el konulmuştur.”

TC’ye bağlı çete grupları tarafından 11 Ekim 2019’da, internet ortamında yayınlanan görüntülerde bir sivilin vahşice kurşunlandığı ve cenazesine işkence edildiği tüm açıklığıyla ortaya yere seriliyordu.

12 Ekim 2019’da ise, Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef, M-4 karayolunun Tıl Temir-Eyn İsa güzergahında çeteler tarafından mermi yağmuruna tutularak katledildi. Bu katliamın görüntüleri, katliamı gerçekleştiren Ehrar El Şarkiye çeteleri tarafından bizzat yayınlandı.

13 Ekim günü ise, TC uçakları, Serêkaniyê direnişine destek için yola çıkan sivil konvoyu hedef aldı. Bu saldırıda muhabirimiz Seed Ehmed’in ve Çıra Tv muhabiri Mihemed Reşo’nun da aralarında olduğu 13 sivil katledilirken, 70’ten fazla sivil de yaralandı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), işgalci TC’ye bağlı çetelerin 9 sivili yargısız şekilde infaz ettiğini duyururken, Hevya Sor a Kurd çalışanlarının da hedef alındığını açıklamıştı.

KİMYASAL SİLAH KULLANILDI

Böglede çalışma yürüten Heyva Sor a Kurd, işgal ve soykırım saldırılarında kimyasal silah kullanıldığını teyit etti. Kimyasal saldırı sonucu vücudunda yanıklar oluşan Mihemed Hemîd adlı çocuğun fotoğrafı, Türk devletinin kimyasal silah kullandığını tüm dünyaya gösteriyordu.

Durumu ağır olan Mihemed tedavi için önce Başurê Kürdistan’a, ardından da Fransa’ya gönderildi. Kimyasal silah kullanımına ilişkin birçok belge ve kanıt BM ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) gönderilse de, TC bu suçunu her fırsata inkar ederek gizlemeye çalıştı.

TC, 10-13 Ekim tarihlerindeki saldırılarında ise sivillere karşı fosfor silahı kullandı.

İsveçli PEAS Araştırma Enstitüsü yöneticilerinden Epidemiyoloji, Mikrobiyoloji ve İmmünoloji Uzmanı Dr. Ebas Mensuran, Hesekê’de, Mihemed Hemîd de dahil vücutlarında çeşitli yanıklar bulunan 30 kişi üzerinde yaptığı inceleme sonucunda hazırladığı raporunda, Türk devletinin sivillere karşı uluslararası alanda yasak olan kimyasal silah kullandığına dair bulgular olduğunu teyit ediyordu.

SALDIRILARIN HEDEFİNDE SAĞLIK ÇALIŞANLARI VE HASTANELER VARDI

İşgalciler saldırılarında hastane, sağlık merkezi ve çalışanlarını özellikle hedef aldı. 12 Ekim 2019’da Serêkaniyê’de Heyva Sor a Kurd çalışanı 3 sağlık kadrosu çeteler tarafından kaçırıldı. Kaçırılan Medya Xelîl İsa ile Mihemed Bozan Seydi görüntüleri de bizzat çeteler tarafından yayınlandı. Kaçırılan diğer sağlık çalışanının akıbeti ise halen bilinmiyor.

İşgalin ilk günlerinde Sultan Murat çeteleri Serêkaniyê’nin Bir Nuh Köyü’nde, Meqbûla Sungur adlı doktoru kaçırdı.

ABD ve Rusya ile imzalanan ateşkes anlaşmalarına rağmen TC, bölgeye ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılarına devam etti. 3 Kasım 2019’da “Free Burma Rangers” adlı insani yardım örgütünün sağlık ekiplerini taşıyan araç, Tıl Temir’in Kisra köyünde hedef alındı. Saldırı sonucu Zhao Sang (37) adlı gönüllü sağlık çalışanı ağır yaralanmış ve yaşam mücadelesini kaybetti. Araçta bulunan diğer gönüllüler ise yaralandı.

O dönem, sağlık ekiplerinin yaralılara müdahale ve enkaz altından çıkarma çalışmalarında büyük tehlikeler yaşadığını söyleyen Heyva Sor a Kurd yöneticilerinden Cihan Amir, Serêkaniyê’de özellikle kadın ve çocukların işgalciler tarafından bombalandığını altını çizdi.

Amir, “Savaş uçakları ve ağır silahlarla yapılan saldırılar sonucu yıkılan binalardan çıkardığımız yaralıların çoğunun durumu ağırdı. Serêkaniyê’deki yaralıların çoğu da kadın ve çocuktu. Meslek hayatım boyunca karşılaştığım en çetin şartlar Serêkaniyê’deki Roj Hastanesi’nde oldu. Serêkaniyê’ye giren sivil konvoy hedef alınmıştı. Ama saldırılar devam ettiği için kente tıbbi malzeme girmiyordu. Heyva Sor olarak yaralıları başka kentlerde tedavi etmek üzere Serêkaniyê’den çıkarmaya çalıştık. Fakat Türk devleti araçlarımıza da saldırdı. Bu nedenle Roj Hastanesi’ne dönmek zorunda kaldık. Yaralılardan bazıları dönüş yolunda yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerden 3’ü kardeşti.”

ANLAŞMALARA RAĞMEN TC SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDİYOR

Türk devletinin savaş ve insanlık suçları, Serêkaniyê ve Girê Spî işgali sonrasında da durmadı. Rusya ile varılan ateşkes ve ortak devriye anlaşması sonrası Türk askerleri Rusya ile ortak devriyelere başladı. Ancak bölge halkı bunu işgal durumunu sürdürme olarak değerlendirdi ve birçok yerde devriyelerin önünü keserek tepkilerini ortaya koydu.

Ancak, 8 Kasım 2019 günü Girkê Legê-Dêrik arasında yapılan Rus-Türk ortak devriyesi halk tarafından taşlanınca TC askerleri protestolara silahlarla karşılık verdi. Protestolar devam ederken Türk askerleri Serxwebûn Ali isimli genci panzerler ezerek katletti.

Yine sağlık çalışanlarına yönelik saldırılarında ise, TC, 9 Kasım’da Almanyalı CADUS e.V. örgütüne ait ambulansı hedef alındı. Ambulans şoförü ve araçtaki sağlık çalışanları ağır yaralandı.

12 Kasım 2019’da Kobanê’nin doğusundaki devriyede ise TC askerleri, Korbinkar ve Tıl Hacib köylerinde kendilerine tepki gösteren halka mermi ve biber gazıyla saldırdı. Saldırı sonucu aralarında gazetecilerin de bulunduğu 8 sivil yaralandı.

ULUSLARARASI HUKUK ÇİĞNENDİ

BM sözleşmeleri ve uluslararası sözleşmeler uyarınca, Türk devleti ve çeteleri fiziki işgal dahil sivilleri hedef alarak, bir yandan birçok savaş ve insanlık suçunu bir arada işledi.

Zorla göç ettirilme, sivillerin ivedi ve koşulsuz bir şekilde topraklarına dönmesini sağlama, bölgeyi sivillere ait ev ve mülklere el konulması uluslararası hukukta yasak ve suçken Türk devleti tüm bu suçları işlemekte beis görmediği gibi, şimdiye kadar bu suçun hesabını soran tek bir uluslararası kurum da çıkmadı.

Uluslararası Af Örgütü’nün bu suçlara dair 18 Ekim 2019’da yayınladığı raporda, “Türk askeri güçleri ve müttefiki olan Suriyeli silahlı gruplar, Kuzey ve Doğu Suriye’deki saldırılarında sivillerin yaşamına saldırıda bulunmuş; kasıtlı ve yasadışı bir şekilde sivilleri katlederek savaş suçu işlemiştir” denildi.

Raporda Türk devleti ve çeteleri tarafından ciddi savaş suçlarının işlendiğine dair kanıtların bulunduğu da ayrıca kaydediliyordu.

Türk devleti yanlısı politikalarıyla bilinen ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, bir açıklamasında, “ABD güçleri, Türk güçlerinin Kürtlere karşı saldırılarında suç izlerine rastlamıştır” diyerek TC’nin suç işlediğini resmi ağızdan bizzat dillendirmiş oldu.

300 BİN SİVİLİN GÖÇ ETTİRİLDİ VE DEMOGRAFYA DEĞİŞTİRİLDİ

İşgalci TC ve çetelerinin Serêkaniyê ve Girê Spî’ye yönelik saldırılarında resmi olmayan rakamlara göre 300 binden fazla sivil göç etmek zorunda kaldı.

Özerk Yönetim’in verilerine göre Girê Spî Kantonu’nda yüz bine yakın sivil zorunlu göçe maruz kalırken, göç edenlerden 3 bin 530’u Girê Spî Kanton Meclisi tarafından 22 Kasım 2019’da Reqa’nın kuzeyindeki Tıl Semen Beldesi’nde kurulan göçmen kampına yerleştirild. On binlerce sivil de Reqa, Tebqa ve Minbic’e göç etmek zorunda kaldı.

Serêkaniyê’den ise, göç eden çok sayıda sivil kamplara ve Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine geçti. Hesekê 150 Serêkaniyêli göçmeni ağırlarken, bunlardan 12 bini kentin batısındaki Tiwêna Beldesi’ndeki Waşukani göçmen kampına yerleştirildi.

Yine kentte gelen göçmenler için 80 okula yerleştirilirken, durumun eğitim faaliyetlerinde yarattığı zorlukları aşmak amacıyla Özerk Yönetim, 16 Ağustos 2020’de ‘Serêkaniyê Kampı’ adlı yeni bir göçmen kampı daha kurmak zorunda kaldı.

Göçmenler sadece Hesekê Kantonu’na kent merkezine gelenlerle sınırlı değildi. Hesekê’ye bağlı Dirbêsiyê ilçesine 11 bin, Tıl Temir ilçesine de 11 bin Serêkaniyêli göçmen yerleşti. Kimi aileler de Qamişlo kentine yerleşirken, 150 aile Dêrik’te bulunan Newroz Kampı’na yerleştirildi.

İşgal saldırılarının yaşandığı ilk günlerde Başurê Kurdistan’a geçen 14 bin sivil ise daha sonra tekrardan bölgeye dönüş yaptı.

Kuzey ve Doğu Suriye Göçmen ve Mülteci İşleri Ofisi Müdürü Şêxmûs Ehmed, göç etmek zorunda kalan Girê Spî ve Serêkaniyêli sivillerin sayısının yüzbinlerle ifade edilmesine rağmen BM ve uluslararası hiçbir yardım kuruluşunun destekte bulunmadığını, Özerk Yönetimi’n imkanlarının kısıtlı olması nedeniyle kamp inşalarının geç tamamlandığını söyledi.

TC’nin işgal ettiği bölgelerde gerçekleştirdiği demografik değişimin göçmenlerin durumunu daha da zora soktuğuna dikkat çeken Ehmed, “İşgalci Türk devletinin sivilleri topraklarından çıkararak yerine çete ailelerini yerleştirmesi, göçmenlerin yaşadıkları zorlukları arttırdı. Bu durum aynı zamanda işgal bölgelerindeki toplumsal yapıyı da yıkmak anlamına geliyor” dedi.

Ehmed, dışardan yardım gelmediği için göçmenlerin, sağlık başta olmak üzere birçok gereksinim için desteğe ihtiyacı olduğunu da sözlerine ekledi.

ANHA