Yeni bir entelektüel çağa girerken

Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi tarafından hazırlanan, “Yeni Bir Entelektüel Çağa Girerken” başlıklı makalede sınıflı, hiyerarşik ve devletçi sistemlerin krizleri ve sonuçlarına yer verilerek, günümüzün entelektüel krizine ve demokratik uygarlık paradigmasının bu krizden çıkış yolu olarak nasıl bir rol oynayabileceğine dair önemli görüşler sunuluyor.

Yeni bir entelektüel çağa girerken
30 Jul 2024   07:30
HABER MERKEZİ

Devrimci, sanatçı, demokrat ve aydınlara yönelik bir çağrı niteliğinde olan ve akademinin https://zanistencivaki.org/  adlı internet sitesinde yayınlanan makalede önemli tespitlere ve çözüm yollarına yer veriliyor.

 Demokratik ve Doğal Toplumun Tarihçesi

 Neolitik süreçten itibaren toplumların klan, kabile ve aşiret temelli demokratik öz yönetim biçimleriyle yaşadığını hatırlatılan makalede,  bu süreçte doğal toplumların, kendi kendilerini yöneten yapılar oluşturduğuna vurgu yapılıyor. Tel Halaf ve El Ubeyd kültürleri gibi örnekler üzerinden, doğal toplumun zirveye ulaşmasından ve daha sonra Sümer'le birlikte sınıflı, hiyerarşik ve devletçi bir yapıya dönüşmesinden bahsediliyor.

 Demokratik Uygarlık ve Devletçi Sistem

 Makale, demokratik uygarlık birimlerinin tarih boyunca varlığını sürdürdüğünü, ancak sürekli devletçi uygarlık sistemi tarafından baskılandığını vurguluyor. Bu birimlerin ideolojik ve politik bir paradigması olmadığı için örgütlenmede yetersiz kaldıkları belirtiliyor. Bununla birlikte, demokratik uygarlık unsurlarının yeniden örgütlenerek küresel düzeyde varlıklarını sürdürebilmeleri gerektiği ifade ediliyor.

 Kapitalist Modernite ve Entelektüel Kriz

 Makale, 1968-70’li yıllardan itibaren kapitalist modernitenin yeni bir restorasyon sürecine girdiğini ve bu sürecin halklar için önemli kayıplara yol açtığını anlatmaktadır. Bu süreç, sınıflı, hiyerarşik ve devletçi sistemlerin krizlerini ve bu krizlere karşı demokratik uygarlık birimlerinin cevaplarını ele alarak yeni bir entelektüel devrimi zorunlu kılmaktadır.

 Önder Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmanın, bu entelektüel devrimi içerdiği gibi yeni bir tarihsel-toplum paradigmasına da yol ifade edilen makalede, bu paradigmanın kapitalist modernitenin mahşer atlılarına karşı demokratik-ulus, eko-endüstri ve dayanışmacı grup-topluluk ekonomisi gibi yeni örgütlenme modelleri önerdiğine dikkat çekiliyor.

Kapitalist modernitenin yaşadığı restorasyon süreci, 1970’lerden itibaren sermaye ve pozitif bilimlerin tekelinde toplum karşıtı bir yapıya dönüşmüştür. Bu durum, halkların ve ezilenlerin yeni bir örgütlenme biçimi arayışına girmesine neden olmuştur. Önder Apo’nun önerdiği demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma, demokratik konfederalizmi savunarak devlet dışı demokratik ulus örgütlenmesini geliştirmektedir.

Bu yeni paradigma, tarihsel-toplumun diyalektiksel gelişim dili takip edilerek demokratik uygarlık zihniyetinin bir entelektüel devrim olarak tanımlanmasını gerektirmektedir. Bu açıdan, geliştirilen örgütlü sistem modeliyle birlikte yeni bir entelektüel çağın doğduğunu, ancak tam istenilen düzeyde anlaşılmadığını belirtmek gerekir.

 Sonuç olarak, 1968-70’li yıllardan itibaren kapitalist modernitenin yeni bir restorasyon süreci yaşadığı ve bu sürecin halklar için kayıplara yol açtığı vurgulanmaktadır. Önder Apo’nun geliştirdiği demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma, bu krizli süreçlere karşı entelektüel devrim ve yeni bir tarihsel-toplum paradigması önererek çözüm sunmaktadır.

 Yeni Entelektüel Çağ ve Özgürlük Sosyolojisi

 Makale, demokratik uygarlık zihniyetinin bir entelektüel devrim olarak tanımlanması gerektiğini savunuyor. Bu yeni entelektüel çağın tam olarak anlaşılamadığı, ancak özgürlük sosyolojisi ile devletli uygarlık sistemine karşı tarihi bir öneme sahip olduğu belirtiliyor. Bu süreçte, demokratik uygarlık güçlerinin daha örgütlü bir yapıya kavuşması gerektiği ifade ediliyor.

 Tarihsel süreçte sınıflı ve hiyerarşik yapıların nasıl geliştiğini ve demokratik uygarlık birimlerinin bu yapılar karşısında nasıl varlıklarını sürdürdüğünü ayrıntılı bir şekilde ele alan makalenin  de, günümüzün entelektüel krizine ve demokratik uygarlık paradigmasının bu krizden çıkış yolu olarak nasıl bir rol oynayabileceğine dair önemli görüşler sunuluyor.