Şerker: Kültürel soykırım fiziksel soykırımdan daha tehlikelidir

PKK Gençlik Komitesi Üyesi Özgür Şerker, Kültürel soykırımın fiziksel soykırımdan daha tehlikeli olduğuna dikkat çeken PKK Gençlik Komitesi Üyesi Özgür Şerker, faşizm karşısında direnmenin tek yolunun eylem yapmak olduğunu vurguladı.

Şerker: Kültürel soykırım fiziksel soykırımdan daha tehlikelidir
9 Jun 2024   08:40
HABER MERKEZİ

PKK Gençlik Komitesi Üyesi Özgür Şerker, Stêrk TV’de yayınlanan Özel Programda Kurdistan gençliğinin durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Gençlerin sürekli düşmanın özel savaş politikalarına maruz kaldığını belirten Şerker, özellikle son yıllarda bunun internet ve teknoloji ile yapıldığını vurguladı. Sanal medya ile gençlerin toplumdan koparıldığını, robot gibi bir yaşam sürdürdüklerinin altını çizen Şerker, bu şekilde hayatını sürdüren gençlerin yaşamdan hiçbir tat almadığını ifade etti. Türk devletinin spor ve festivaller yoluyla Kurdistan gençliğini kültüründen uzaklaştırmayı hedeflediğini kaydeden Şerker, kültürel soykırımın fiziksel soykırımdan daha kötü olduğuna dikkat çekti.

PKK Gençlik Komitesi Üyesi Özgür Şerker, Stêrk TV’de yayınlanan röportajı şöyle:

Rêber Apo’nun paradigması hem ülkede, hem de yurtdışında büyük bir ilgi görüyor. Rêber Apo bunun paradigmanın öncülerinin kadınlar ve gençler olduğunu belirtmişti. Bu paradigmada gençlerin rol ve misyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle 1 Haziran Atılımı şehitleri şahsında tüm Kurdistan özgürlük şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Onlara verdiğimiz özgür Kurdistan, özgür Önderlik sözünü mutlaka yerine getireceğiz. Her şeyden önce Rêber Apo’nun İmralı’daki direnişini, duruşunu saygıyla selamlamak istiyorum. Rêber Apo, 39 aydır tüm saldırılara karşı kusursuz bir direniş sergiliyor, bu bizim için çok önemli bir mesajdır. Kürtler nasıl ki varlığını Rêber Apo ile tanıdıysa, bu gençlik için de geçerlidir. Gençler Önderliksiz bir özgürlüğü tanımlayamaz. Zaten bizler de bu temelde tecridin doğru anlaşılması ve boşa çıkarılması için çabalıyoruz. Tarihte de birçok devrimci, topluma öncülük eden birçok kişi faşist rejimin uygulamalarına maruz kalmıştır. Bu durum Rêber Apo için de geçerlidir.

Kurdistan gençleri, enternasyonal gençler, devrimci gençler, bu mücadeleye gönül verenler şunu anlamalıdır ki Rêber Apo’nun paradigmasını sadece anlatmak yetmez, yayılması için ne gerekiyorsa onu yapmalıyız. Rêber Apo düşmana karşı nasıl duruyor, nasıl mücadele ediyor, nasıl bir ruhla direniyor ki 51 yıldır düşmana karşı böyle fedai bir şekilde duruyor, nasıl bir direniş sergiliyor ki tecrit altında olmasına rağmen düşmanı kahrediyor bunu anlamamız lazım. Düşman Önderliğin tek sözünden korkuyor, titriyor. Gençlik olarak Önderliği ne kadar anlarsak o kadar mücadelemizi büyütürüz. Bunu yaptığımız zaman Önderliğin paradigmasını yayabiliriz. Gençlik hareketi olarak, bu topraklardaki gençler olarak her gün kendimize bunu sormalıyız; bugün Rêber Apo için ne yaptık, nasıl mücadele ettik, Rêber Apo’ya yönelik düşman saldırılarını ne kadar anladım? Eğer burada doğru bir yaklaşım sergilersek o zaman mücadelemizi de büyütmüş oluruz.

Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için başlatılan kampanya şüphesiz bir aşamaya ulaşmıştır ama bugün gelmemiz gereken aşama kıyameti koparacağımız gündür. Rêber Apo bu şartlarda olduğu sürece normal bir yaşam haramdır bize. Gençlerin böyle yaklaşması lazım, bunun dışında bir yaklaşım çizgiden çıkmadır, devrimcilikten uzaklaşmadır. Bunu iyi bilmemiz lazım. Bizim için gerekli olan Rêber Apo gibi mücadele etmektir, Rêber Apo gibi direnmektir. Bunu yaptığımız taktirde mücadelemizi kitselleştiririz, düşmanın bu şekilde Rêber Apo’ya saldırmasına engel oluruz. Her gün an be an seferberlik ruhuyla mücadele etmeliyiz. Rêber Apo düşmanın karşısında böyle bir duruş sergilerken, Kurdistan’da da taş üstünde taş kalmaması lazım. Kurdistan gençleri olarak böyle bir gücümüz var düşman da bunu biliyor. Artık Rêber Apo’nun bu durumunu kabul etmememiz lazım. Milyonlarca insan bu sisteme karşı, Rêber Apo’ya yönelik bu saldırılara karşı ayaklanmalıdır. Böyle olursa o zaman gençlik hareketinin, gençlerin rol ve misyonunu yerine getirdiğini söyleyebiliriz.

Bu dönemde toplumda, özellikle gençler arasında teknoloji (Telefon, Bilgisayar) kullanımı tehlikeyi bir boyuta ulaşmış durumda. Bu durum toplumu nasıl etkiliyor?

Değişen bir sosyoloji var. Teknoloji hem düşman tarafından etkili bir şekilde kullanılıyor, hem çok kirli politikalar uygulanıyor. Toplum da bu şekilde etkileniyor. Ayrıca hem aile etkisi, hem sistem yaşamının etkisi var. Hareketimizin de gençler üzerinde etkisi var. Temelde kimin daha etkili olduğu önemlidir. Örneğin eğer bugün Kurdistan gençliğini düşman daha fazla etkilerse, daha fazla örgütlerse kendine göre şekillendirir ama hareket olarak biz daha fazla etkilersek, örgütlersek, eğitirsek o zaman düşmanın saldırıları boşa çıkacaktır, kapitalist sistemin eğitimiz de etkisiz kalacaktır. Bundan dolayı her zaman gençlerin durumunu analiz etmeye, anlamaya çalışıyoruz. Gençler için şuan tehlikeli bir durum var. Elbette kimse geçmiş yıllar gibi yaklaşalım demiyor özelikle 2000’li yıllar sonra dünya büyük bir değişim yaşıyor. Kimi dijital dünya dönemi diyor, kimi uzay çağı diyor. Sistem de dünyayı dizayn etmek, toplumu ve gençliği de çıkarlarına göre etkilemek, şekil vermek istiyor.

Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırma sonucunda gençlerin günde 6 saat 50 dakikasını telefonla geçirdiği ortaya çıktı. Daha fazla olduğunu düşünüyorum çünkü yaşamlarını teknoloji ile sürdürüyorlar. Gençlerin nasıl bir durumda olduğunu doğru tahlil etmemiz lazım. Yaşamlarını sosyal medyada, internette sürdürüyorlar. İnsanların birbirleriyle bağlantıları kopmuş durumda, gençler yaşamdan tat almıyor. Elbette teknolojiye tamamen karşı değiliz, şüphesiz insanların yaşamını rahatlatan olumlu yanları da var ama şuan sistemin elinde gençleri yönetmek, insanları yönetmek için kullanılıyor. Tamamen insanlığa karşı kullanılıyor. Aileler de bunun ne kadar tehlikeli olduğunu anlamalıdır. Bugün en tehlikeli uyuşturucu maddesi gençlerin elindeki internettir. Bunu sormak gerekir; insanlar mı telefon ve tekniği kullanıyor, yoksa telefon ve teknik mi insanları kullanıyor. Bu belli değildir.

Faşist Türk devleti de bu teknolojiyi çok ince bir şekilde kullanıyor. Gençlerin toplumsal sorunlara karşı duyarsız olması için, robot gibi yaşaması için, yaşamdan hiçbir tat almaması için teknolojiyi kullanıyor. Bu tekniği kullanan gençlerin kendilerini şunu sorması lazım; bu teknik ne işe yarıyor, ben mi onu kullanıyorum yoksa o mu beni kullanıyor. Eğer sadece faydalı tarafları için kullanılsaydı zaten dünya bu şekilde olmazdı. Ama bugün herkes dünyadaki krizleri görüyor. 20-25 yaşına gelmiş bir genç birçok anlamda bilinçsizdir, bıraksanız belki tek başına yaşamını bile sürdüremez noktadadır. Eğer bu teknik gençleri bu hale getirmişse gençlerin de şunu düşünmesi lazım; bu teknik beni ne kadar özgürleştiriyor, ben ne kadar özgürleşiyorum, üzerimde hakimiyet kurmaması gerekir, bu aletlerin kölesi olmamalıyım. Gerçekten özgür yaşayacaksam neyi kullanacağıma ben karar vermeliyim, bu aletlerin beni yönetmesine izin vermemeliyim.

Düşman kültür ve futbol festivallerini Kurdistan’da özel savaş uygulamaları olarak kullanıyor. Bu duruma ilişkin neler söylemek istersiniz?

İşgalci ve soykırımcı Türk devletinin Kurdistan’da gençlere yönelik özel politikaları ortadadır. Kadınlara, gençlere, Kürt halkına, Türkiye halklarına karşı sürekli özel savaş politikalarını uyguluyor. Türk devleti kuruluşundan bu yana böyledir, Rêber Apo bu gerçeği çok derin bir şekilde ortaya çıkardı, deşifre etti, teşhir etti. Bugün düşman bu politikalarını en fazla Kurdistan gençleri üzerinde uyguluyor. Sözde Spor, kültür ve festivaller yoluyla bunu yapıyor. Kapitalist sistem de bunu uyguluyor en fazla saldırıyı da kültür alanına yapıyor. Özgür bir Kürt asla işbirlikçi bir Kürt ile aynı şeyi düşünmez bu yüzden aynı kültüre sahip olamazlar. Faşizm ile sosyalizm fikri aynı olamaz. Bundan dolayı devletlerin yaklaşımları asimilasyonu geliştirmek, toplumu çürütmek üzerinedir. Rêber Apo 5. Savunmasına soykırım kıskacında Bir Halkı Savunmak ismini kullandı. Bunun önemli bir anlamı var. Önderlik kültürel soykırımın fiziki soykırımdan daha tehlikeli olduğunu belirtti. Çünkü sen varsın, varlığın var ama kimliğin yok, konuştuğun dilin bir zihniyeti, iradesi yok. Şekilsel olarak adın Kürttür ama Kürt değilsindir.

Bundan dolayı kültür konusu hayati bir konudur. Mesele sadece şarkı, halay, yemek değildir, insanın yaşamıdır. Eğer insan yaşamından kültürü koparırsak ortada insan kalmaz. Eğer Kürt kültürünü bir Kürtten koparırsak, bir Kürt gencinden koparırsak ortada insanlık kalmaz, Rêber Apo’nun fikirlerini bir Kürtten koparırsak Kürt gerçekliği adına bir şey kalmaz. Örneğin tiyatro, sinema Kürtçe ise, özgürlük ideolojisi çizgisinde ise, eğer bir Kürtçe bir müzik ise devlet hemen yasaklanıyor. Kısacası şunu söyleyebiliriz; Türk devletinin karşısında durduğu şey ne ise o kültürümüzdür, eğer desteklediği bir şey ise o kültürümüz değildir. Özellikle gençlerimiz bilmelidir ki gurur duyacağımız zengin bir kültürümüz var onu yaşatmamız lazım. Özellikle Bakûr’da Spor da birçok anlamda faşizmin kullandığı bir araç oluyor.

En son Kurdistan’da herkes Amed Spor’un şampiyon olmasından büyük bir mutluluk duydu. Kirmanşah’tadaki Rojhilat halkımız da, Başûr’daki halkımız da mutlu oldu çünkü bir kültürü, bir kimliği savunuyorlar. Gençler bundan dolayı etrafında kenetlendiler, önceden ismi Diyarbakır Spor’du kimse bu kadar sahiplenip, etrafında kenetlenmiyordu ama bugün bu kültürü temsil ettiği için insanlar etrafında kenetleniyor. Düşman da bundan rahatsız oluyor eski kayyum eğer takımın ismini değiştirirseniz size destek veririz dedi. Bu yüzden Kurdistan gençleri her yerde olduğu gibi sporda da örgütlenmeliler çünkü düşman bunu bir araç, bir silah olarak kullanmak istiyor.

Eleştirilerimiz de var; örneğin Amed Spor şampiyon olduğunda yapılan kutlamalar bizim kültürümüzde olan kutlamalar değildir. Sahneye çıkardıkları DJ, çaldıkları şarkılar bizim kültürümüzde yok, insanlar ne yapacağını bilemedi çünkü o kutlamalara giden insanlar sıradan insanlar değildi, bir geleneğe sahipler, yurtseverlik kültüründen geliyorlar. Ne gerek vardı o Türk sisteminin o saçma şarkılarını çalmaya, gençlerimizin o kültürle ne alakası var. Kurdistan gençleri olarak Rêber Apo’nun ideolojisiyle büyüdük, bugünlere geldik. Hiçbir devlet, hiçbir güç başka bir kültürü bize kabul ettiremez. İdeolojisi olan insanlarız o zaman herkesten önce Amed gençleri bu ideolojiye göre hareket etmelidir. Bu ideoloji bizi yaşatıyor. Düşman bu ideoloji ve bu duruş sayesinde amaçlarına ulaşamıyor.

Faşist AKP-MHP rejimi Bakûr’da HÜDA-PAR-Hizbulkontra çeteleri aracılığıyla milliyetçilik ve dincilik çizgisini geliştirmek istiyor. Türk devleti bu politikalarla neyi amaçlıyor?

Rêber Apo’nun paradigması birkaç noktaya dikkat çekiyor. Bu dünyaya nasıl bakıyoruz, nasıl ele alıyoruz, nasıl yorumluyoruz? Bu dünyaya, bu sisteme karşı bir yaklaşımımız var bundan dolayı dağlara çıktık, bu kadar bedel vermeyi göze aldık. Elbette din kültürümüzdür, toplumumuzun kültürüdür, sonuna kadar saygı duyuyoruz. Uluslara karşı sistemin bir zihniyeti var ama bizim de demokratik ulusu ifade eden bir yaklaşımımız var. Kürt, Arap, Süryani ve diğer halkları, inançları birbirinden ayırmıyor. Önderlik demokratik ulus sisteminde herkesin özgür olabileceği bir paradigma yarattı. Halklar yüzyıllardır milliyetçilikle, dincilikle parçalandı. Halkların inancını siyasetlerine alet ederek insanları kandırdılar. Bu anlamda en büyük münafık Erdoğan’dır. Dinden en fazla söz eden, dini değerleri ayaklar altına alan, tam tersi bir şekilde yaşayan Erdoğan’ın kendisidir, Devlet Bahçeli’nin kendisidir. Aynı zaman da işbirlikçileri olan KDP’dir. Bugün kendilerini en büyük Kürt savunucuları olarak lanse edenlerin Kürtlükle hiçbir ilgisi yoktur. Özgür ulus çizgisinde yürüyen bir Kürt bu şekilde gerilla karşısında durmaz, gerillaya böyle düşmanlık yapmaz.

Kürtlerin en büyük kahramanları olarak kendilerini lanse edenlerin Kürtlükle hiç alakaları yok, Bakûr’da da gençleri bu şekilde etraflarına toplamak istiyorlar. Kim olduklarını biliyoruz. Bu Türk devletinin, kapitalist modernitenin zihniyetidir. Dini de, milliyetçiliği de bu şekilde kullanıyorlar. Amed’in göbeğinde biz Kürdüz, artık tüm yaşamımızda Kürtçeyi kullanacağız diye bağırıyorlar, peki bunu söyleyenlerin yaşamını bir araştırın. Bu açıklamayı yaptıklarında polisler etraflarında onları koruyordu. Peki neden Kürt halkı, Kürt gençleri tek bir açıklama yapmak istediklerinde yüzlerce polisin saldırısına uğruyor? Kimin görüşünün neyi ifade ettiği burada bellidir. Bundan dolayı bu oyunlar başarıya ulaşamaz. Kurdistan gençliğinin bir iradesi var, Bakûr’un bir direniş mirası var. Kurdistan gençleri her ne kadar çok büyük saldırılar altında olsa da akılları var, yurtseverlik kültüründen geliyorlar. Doğru, yanlış nedir anlıyorlar. Bundan dolayı ne KDP zihniyeti, ne Türk devletinin, ne AKP-MHP ve diğer partilerin dincilik zihniyeti Kürt gençlerini kandırabilir.

Kürt halkının tarihi direnişinde Apocu gençlerin büyük bir mücadele mirası var. Günümüzde gençlerin yürüttüğü mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bakûr gençlerinin yürüttüğü mücadele devrimimizin şah damarıdır. Bakûr’da gelişen mücadelenin yarattığı rüzgar mücadelemizde bir fırtınaya dönüşüyor. Böyle bir etkisi var çünkü mücadelemizin kökleri oradadır. Bakûr’daki gençler kendilerini sadece Bakûr gençleri olarak görmemelidir. Kendilerini 4 parça Kurdistan gençleri olarak görmeli ve bu sorumlulukla mücadele yürütmeliler. Bakûr’daki seçimlerde, Van’da ve diğer Kurdistan illerindeki ayaklanmalar yeni serhildan tarzıydı. Kurdistan gençleri ve kadınları buna öncülük etti. Bu sadece seçimle alakalı değil kaç yıldır bir direniş var Kurdistan’da. Yıllardır annelerimiz tüm koşullarına rağmen, imkansızlıklara rağmen, öz güçleriyle bir direniş sergiliyorlar. Zindanlarda direniş var, Kurdistan gerillaları 24 saat amansız bir direniş halindeler. Bu birikimlerin sonucunda bu mücadele ortaya çıktı.

Elbette direniş hedeflenen aşamada değil ama istendiğinde bu düzeye gelebileceği bir kez daha belli oldu. Van, Şırnak, Hakkari, Gever bunun kanıtıdır. Fakat düşmanın geliştirdiği saldırılara baktığımızda Bakûr gençliği eleştirilecek bir durumdadır. Çünkü faşist Türk devletinin karşısında tek bir mücadele yolu var o da eylemdir. Faşizmin karşısında başka bir yöntemle direnme şansın yok. Sadece sokak eylemlerinden bahsetmiyoruz, eğitim de bir eylemdir, örgütlenmek de bir eylemdir, bunların hepsi daha büyük eylemlere hizmet ediyor. Apocu gençlerin tek kimliği var o da eylemdir. Fakat her şeye eylem diyemeyiz. Bisiklet sürmek eylem değildir, 5-10 kişinin yürümesi eylem değildir, turnuva düzenlenmesi eylem değildir. Bunlar faaliyetlerdir yapılabilir kimse buna bir şey demiyor ama eylem değildir. Bakûr gençliği araştırmalıdır, geçmişte gençlik nasıl eylemler yapıyordu. Bugün olduğu gibi o zaman da faşizm vardı. Kendisine Apocu gençler diyen Bakûr ve Türkiye gençliği tarzını gözden geçirmelidir. Güçleri olduğu Van’da ortaya çıktı, Şırnak’ta halkımıza, değerlerimizde el uzatan tecavüzcünün ağzını burnunu kırmalarında ortaya çıktı. Bu irade, bu güç var.

Son dönemde Rojava’da, Kuzey-Doğu Suriye’de bir kongre ve konferans süreci yaşandı. Bu kongre ve konferansların önemine ilişkin neler söylemek istersiniz?

Rojava Devrimi şüphesiz en büyük değerimizdir. Rêber Apo’nun bu devrimde çok büyük emeği var. Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye gençlerinin bu devrimi karşı görev ve sorumlulukları var. Rojava küçük bir yer olmasına rağmen yapılan saldırılar çok büyük çünkü tüm güçlerin buraya yönelik bir hesabı var. Bu devrimi yok etmek istediklerinin farkındayız. Türk devleti tasfiye ve imha planları çerçevesinde Rojava’ya yönelik vahşi saldırılarda bulunuyor. Bazı güçler ise daha sinsi ve ince yöntemlerle Rojava Devrimine saldırıyor. Rojava Devriminin ideolojisiz, kültürsüz, ruhsuz olmasını istiyorlar. Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye gençlerinin çalışmalarını dikkatli bir şekilde izliyoruz. Çünkü gençlerin düzeyi ne ise, devrimin düzeyi de o olur.

Bundan dolayı Rojava Devrimini büyütmeliyiz. Rêber Apo’nun tarzıyla hareket etmeliyiz. Rêber Apo’nun paradigmasının en fazla hayata geçirileceği yer Rojava’dır. Rojava gençleri bunu en temel görevleri olarak görmeliler. Rêber Apo bize devrime öncülük etme görevi vermiştir ve öncü olmak kendini her şeye karşı sorumlu hissetmektir. Rojava gençleri dışarıdan bir şey beklememelidir, böyle bir dünya yok. Kendi gücümüze, ideolojimize güvenmeliyiz. Yapılan konferanslarda da bunların göz önünde bulundurulacağına inanıyorum.

Farklı ülkelerden 21 gençlik örgütünün katıldığı ve 2 gün sürecek olan Ortadoğu Gençlik Konferansı Lübnan’ın Başkenti Beyrut’ta yapılıyor. Konferansın önemine ilişkin mesajınız nedir?

Rêber Apo 4 duvar arasında da olsa, büyük bir zulme de maruz kalsa, 39 aydır tek sözünün dışarıya çıkması engellense de, Rêber Apo’nun fikirleri bugün her yere yayılmış durumda. Farklı ülkelerden bir araya gelerek konferans yapan gençler Rêber Apo’nun fikirlerine sahip çıktıklarını belirttiler. Bugün Ortadoğu’da da gençler Önderliğe sahip çıkıyorlar. Böyle olmasa düşman zaten bu çalışmalardan rahatsızlık duymazdı. Rêber Apo’yu durdurabilecek bir güce sahip değiller. Kapitalist güçler Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmiş durumdalar. Her gün Filistinli çocuklar katlediliyor, savaş baronları bu savaştan keyif alıyorlar.  Ortadoğua’ya, Ortadoğu halklarına yaklaşımları bu şekildedir. Mısır’da, Suriye’de, Lübnan’da, Tununs’ta, Fas’ta, Hindistan’da, Afganistan’da, Kurdistan’da da yaklaşımları budur. Ama bugün bu güçlere karşı gençler isyan ediyor, kendilerine dayatılan yaşamı kabul etmiyor.

Türk devleti sadece 4 parça Kurdistan’da değil tüm dünyada Rêber Apo’nun fikirlerine karşı savaşmak, etkisizleştirmek, kara propaganda yapmak istiyor. Dünyanın her yerinde binlerce kişi Rêber Apo’nun kitaplarını okuyor. Erdoğan faşizmi bunu durdurabilir mi? Tabi ki hayır, işte bu bir güçtür. Bundan dolayı gençlerin bu çalışmaların çok değerli görüyoruz. Düşman ne yaparsa yapsın Demokratik Modernite sistemi bugün olmazsa bile yarın hem Ortadoğu’da, hem de dünyada ezilenlerin esas sistemi olacaktır. Bu ideoloji ve özgürlük her yere yayılacaktır. Bunu sağlayacak olan da gençlerdir. Bugün yapılan konferans da bunun kanıtıdır.

Faşist AKP-MHP rejimi sürekli teknik gücünden ve gerillayı yok edeceğinden bahsediyor. Tekniklerinin ne hale geldiği en son Kurdistan semalarında görüldü. Bu konuya ilişkin neler söylemek istersiniz?

Yaşanan pratikler göz önündedir zaten. Düşman son 9 yıldır savaşı farklı farklı yöntemlerle yürütüyor. Ama gerillanın gücünü hesap edemediler. Apocu eğitimi alan bir güç kimyasal silahlarla, taktik nükleer silahlarla, teknik silahlarla teslim alınamazlar. Kurdistan Özgürlük Gerillası bugün tüm dünyaya yenilmez bir güç olduğunu gösterdi. Gerilla düşmanı sadece karada değil, havada da tarumar ediyor. Gerilla fedai bir ruhla direniyor. Tabi ki bu öyle kolay bir şey değil, halkımız, Kurdistan gençleri bu durumu çok iyi anlasın. Her Apocunun yüreği aynı amaç için atıyor. Bu direniş, bu mücadele buraya öyle rahat bir şekilde gelmedi. Bu halkın en güzel evlatları bu savaşta bedel ödedi. Bunun bilincindeyiz.

Düşmanın saldırıları hala devam ediyor. Türk devleti işgalde, faşizm politikalarında ısrar ediyor. Başûr’da, Rojava’da, Bakûr’da ve diğer alanlarda tasfiye konseptini de devam ettirecektir. Bundan dolayı gençler sadece gerilla direnişi büyütüyor, gerilla savaşıyor dememelidir. Gerilla bu mücadele ile bu direniş ile inançlı herkesin dağları bile yıkacağını, tüm dünyayı sallayacağını gösteriyor. Bu hepimizden istenen bir şeydir en fazla da Kurdistan gençlerinden. Bundan dolayı Kurdistan gençleri kendilerini sorumlu görmeli, bu ülke bizim ülkemiz, bu Önderlik bizim Önderliğimizdir, bu topraklar bizimdir.

Eğer bizler kendimize sahip çıkacaksak, mücadeleye sahip çıkmalıyız, devrime sahip çıkmalıyız. O zaman düşmana karşı dururuz. Tutuklanabilir, gözaltına alınabilir, işkence görebiliriz ama bu dönem fedailik dönemidir. Kurdistan gençleri bilmelidir ki ancak fedai bir ruhla başarı sağlanabilir. O zaman hepimizin kellesi de gitse Kurdistan’ın ve Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için bu yolda bedel ödemeliyiz. Nasıl ki gerilla uçan şahin misali düşmanı havada, karada yok ediyorsa, Bakûr gençleri de, 4 parça Kurdistan gençleri de düşmana her alanı dar etmelidir. Eylem de yapmalı, eğitim de almalı, örgütlenmeli de ve bu şekilde düşmanın üzerine gitmelidir. Bu temelde Kurdistan gençleri yönlerini daha büyük direnişlerin olduğu alanlara çevirmelidir.