Seçim sandığından çıkan mesajlar- RAUF KARAKOÇAN
Mahalli seçim sonuçlarına bakarak, kazananı ve kaybedenleri üzerinden okuma yapan çokça yorum var. 31 Mart 2024 yerel seçimleri elbette kayda değer ciddi sonuçlar ortaya çıkarmıştır. AKP iktidarının ve dolaysıyla Cumhur iktidarının irtifa kaybetmesi beklenen bir sonuçtu. Küresel kapitalist sistemin bir projesi olarak şekillenen AKP ve Erdoğan iktidarı, siyasal İslam ve milliyetçilik karması bir zihniyetin ürünü olarak şekillendi. Merkez sağa oynayarak 2000’lerdeki Türkiye siyasi denkleminden sıyrılarak iktidara geldi. İslam dünyasına güya rol model olarak sunuldu. Türkiye’yi küresel sermayenin isteğine uygun dönüştürme görevini görecek ve böylece büyük Orta Doğu Projesi’ne (BOP) hizmet edecekti.
AKP iktidarı, ihtiyaç duyulan değişim rüzgarını arkasına alarak, sahip olduğu iktidar imkanlarını çok kötü kullanarak Türkiye’nin bütün kaynaklarını birer birer kuruttu. Gelinen aşamada siyaseten tükenmiş bir AKP ve siyasi müflis hale gelmiş Erdoğan diktatörden başka geriye bir şey kalmadı. Dolmabahçe mutabakatına son verdiğinde ve çözüm masasını devirdiğinde yenilgisini başlatan sürece girmiş oldu. İlk yenilgisini de o zaman almıştı. Ceylanpınar’da iki polisin şaibeli ölümünün ardından başlayan şiddet dalgasında tam gaz ileri atılarak yenilgisini daha da kaşınılmaz hale getirdi.
31 Mart yerel seçimlerinde; AKP ve içinden türeyen DEVA, GELECEK gibi partiler, MHP ve içinden türeyen İYİP, yine Cumhur ittifakının küçük ortakları da dahil aynı gelenekten gelen Saadet partisinin payına sadece yenilgi düşmektedir. Bu partilerin tümü siyasi vizyondan yoksun partilerdir. Dayandıkları kitle tabanları siyasi İslam’ın ve milliyetçiliğin etkisinde kalan kesimlerdir. Bu kitle tabanından ve bunlara hitap eden siyasi partilerden demokrasi beklemek ham hayaldir. Kuru kafa siyaseti iflas etmiş ve beraberinde bütün kaynaklarıyla ekonomiyi de iflasın eşiğine getirmiştir. Benzer durum CHP için de geçerlidir. CHP’nin seçim kazanmış olması onun demokratik bir kimliğe sahip olduğu anlamına gelmiyor. Kaldı ki Ekrem İmamoğlu’nun elde ettiği başarının altında politik Kürt seçmen vardır. Ekrem İmamoğlu’nun her iki seçimde İstanbul’u almasında Kürt seçmenin oyları etkileyici değil belirleyici olmuştur.
CHP, Kürdistan’daki hukuksuzluğa sesiz kalarak demokrasiyi inşa edemez. Bu seçim sürecinde bile Kürdistan’da yaşanan kanunsuzluklara karşı çıkmada imtina ediyor. Kürt halkının iradesine devlet olanaklarıyla müdahaleden iktidara karşı başarı elde etmeyi Kürtlere borçlu olmasına rağmen demokratik grevlerini asgari düzeyde yerine getirmiş değildir. İşte en son Van’da yaşanan zorbalığa karşı da üç maymunu oynuyorlar. Bütün bunlara rağmen Kürt seçmen demokratik tercihlerini tereddütsüz, amasız, fakatsız yerine getirmişlerdir. Seçimlerin başarısından, kazanımlarından bahsedilecekse Kürt seçmen ve DEM Parti’nin oynadığı rol göz ardı edilemez.
Yerel seçimlerin kaderini tayin eden tek güç DEM Parti’dir. DEM Parti kendi oy potansiyelini koruyarak kayyum atanan belediyeleri de geri almış oldu. AKP bütün devlet imkanlarını bu seçime seferber etmesine, kolluk kuvvetleriyle baskı oluşturmasın, hile yapmasına, dışardan seçmen taşıyarak, mükerrer oy kullanarak elinde bulundurduğu bütün araçları devreye sokmasına rağmen nihai yenilgiden kurtulamamıştır. AKP’yi sandığa gömen bir güç varsa o da DEM Parti’dir.
DEM Parti’nin toplum üzerindeki belirleyici rolü sadece seçimden ibaret bir katkı sunması değildir! Politik oy tercihleriyle, Türkiye’ de demokrasi seçeneğinin önünü açmıştır. Kaldı ki ‘Türkiye’nin en politik seçmeninin Kürt seçmen olduğu’ konusunda hemen hemen her kesin hem fikir olduğu bir konudur. Dört parça sömürge Kürdistan’da Kürtlerin politik toplum olmasında PKK’nin rolünü dikkate almadan politika üretmek fazla gerçekçi değildir. Demokrasinin varlığı ve işlerliği ancak politik toplumlarda mümkündür. Kuru kafa siyasetinin dayandığı apolitik toplumlarda demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.
Seçim sonrası süreçte de gelecekte de Türkiye’nin demokratikleşmesinde, ahlaki politik toplumun yaratılmasında da tıpkı bu seçimlerde olduğu gibi Kürtler belirleyici olacaktır. Siyaseti böyle okumayanlar bu seçimlerde kaybettiler. Seçimlerde bugünün kazananları olarak ortaya çıkan CHP’nin de benzer bir akıbete uğramaması için Kürtlerin iradesini hesaba katması gerektiğini deneyimlemesi gerekir. Seçim sandığından çıkan göstergeleri böyle okumakta fayda vardır.
Kürtlerle savaşarak sonuç elde etmeye çalışanlar Türkiye halklarına bela olmaktan kurtulamazlar. Nitekim Türkiye’nin başına gelmiş geçmiş en büyük bela Erdoğan ve iktidar ortaklarıdır. Halk feryadı-figan bu zulüm iktidarından kurtulmanın çarelerini arıyor. ‘Bu arayışlarını ne kadar CHP’de bulur?’ sorusunun cevabını şimdiden kestirmek pek mümkün değildir. Kürtlere karşı sürdürülen savaş politikaları ekonomik krizin, yoksullaşmanın, yozlaşmanın, siyasi vasatlığın temel nedenlerinden bazılarıdır. Toplumu aptallaştıran milliyetçi, faşist ideolojilerin varlık bulmasının nedeni de Kürtlere dayatılan savaştır.
Seçimin zaferini tadan CHP, bakalım ne yapacak. 41 yılın ardından gelen seçim birinciliğini ya toplumsal barışa dönüştürerek başarılarına başarı ekleyecek, demokrasi diyecek, ya da başarı dediği sevinci kursağında kalacak. Tercih kendilerinindir.