QSD Genel Komutanı'ndan önemli değerlendirme ve mesajlar

QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî, 19 Temmuz Devrimi'nin 13'üncü yılında güvenlik konusu, diplomasi, devrimin kazanımları, mevcut tehlikeler, olası diyaloglar, muhtemel gelişmeler hakkında önemli değerlendirmelerde bulunarak, ilgili taraflara mesajlar verdi.

QSD Genel Komutanı'ndan önemli değerlendirme ve mesajlar
23 Jul 2024   07:40
HABER MERKEZİ 
CÎHAN BÎLGÎN – SÎMA BIROKÊ

19 Temmuz Devrimi, 13. yılında bölgenin ve dünyanın siyasi, toplumsal ve askeri gündemindeki yerini önemle koruyor. Devrim karşıtlarını olduğu kadar, bölgede ve dünyada da önemli bir yer edindi. Devrimin 12. yıl dönümünde, devrimin başlangıcından bu yana yer alan ve tanıklık eden Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdî, devrim kazanımlarını savunma ve ona karşı yürütülen politikalar ile önümüzdeki süreçte olası tehlikelere ilişkin Hawar Haber Ajansı’na (ANHA) konuştu.

12 yılda büyük bir direnişin sergilendiğini, ancak tehlikelerin devam ettiğine işaret eden Mazlum Ebdî; “Kuzey ve Doğu Suriye birleşenleriyle elele verirsek ilerleme kat ederiz” dedi.


Bölgede çıkan gerçeğin herkes tarafından görüldüğünü vurgulayan Ebdî, 12 yıl öncesine dönmenin mümkün olmadığını, 13. yılda yeni gelişmelerin olacağını vurguladı. 

Ankara ile Şam arasında çelişki ve sorunların ortak noktalardan daha fazla olduğunu dile getiren QSD Genel Komutanı, iki tarafın anlaşmasının çok güç olacağını söyledi. 

Başta Şam hükümeti olmak üzere tüm taraflarla diyaloga açık olduklarını belirten Mazlum Ebdî, “Çözümün Şam ile gelişeceğine inanıyoruz. Görüşmelerimiz var, ancak Şam da yaklaşımını gözden geçirmeli” dedi.

Mazlum Ebdî, Türk devleti ile de , işgal ettiği bölgelerden kendisine bağlı gruplarla birlikte çıkmaları şartıyla diyalog geliştirebileceklerini kaydetti.

* 19 Temmuz Devrimi birçok açıdan ilklere imza attı. Ancak en çok DAIŞ'e karşı ortaya konulan direniş ve özsavunmayla ön plana çıktı. Geçtiğimiz 12 yıl değerlendirildiğinde savunma konusunda neler söylenebilir?

19 Temmuz Devrimi, Suriye'de yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyor. Devrim öncesi ve sonrası Suriye'nin siyasi haritası oldukça farklıydı; o dönemde bölgesel güçler, ülke üzerinde iktidarı ele geçirmek için savaş yürüttü. Bu çatışmalarda Suriye halkının herhangi bir çıkarı gözetilmedi. 19 Temmuz Devrimi ile birlikte, bu güçlerin hesapları alt üst oldu.

Tüm bu güçler, Kürt halkını yedek güçleri olarak kullanmayı planlamışlardı, ama devrim süreci bu stratejileri boşa çıkardı. Devrimle birlikte Kürt halkı, öncelikle savunma gücünü oluşturdu ve kendi bölgelerini özgürleştirdi. Ardından, Suriye'nin tamamı için büyük bir çalışma yürüttü. 

Suriye'deki tüm güçler dışarıdan destek almasına rağmen, Suriye’ye dair somut bir planları yoktu. Bu planlar, Suriye halkının çıkarlarına değil; din, ırkçılık ve milliyetçilik gibi temellere dayanıyordu. Ne var ki, 19 Temmuz Devrimi, bu durumu değiştiren bir süreç başlattı. Savunma güçleri, önce Kürtlerden meydana geldi ve ardından Suriye'deki tüm etnik ve toplumsal bileşenler bu yapıya dâhil oldu. Böylece, Suriye halkının çıkarlarını esas alan ve yeni bir sürecin kapılarını aralayan bir Suriye gücü haline geldi.

TEHLİKE DEVAM EDİYOR

* Devrim 13’üncü yılına girdi ve devrime yönelik tehditler, saldırılar artıyor. Devrim üzerinde ne gibi tehlikeler var?

Risklerin her yıl devam ettiğini söylemek mümkün. Her bir yılımız, tehlikelerin, savaşların, fedakarlıkların ve büyük bedellerin gölgesinde geçti. Devrimin ilk yılı, özellikle 2012-2013 döneminde oldukça zorluydu. O dönemde Efrin’den Dêrik’e kadar Rojava Kürdistanı’nın her bölgesine yönelik saldırılar yapıldı.

Devrimi zeminden yok etme girişimlerine karşı büyük bir direniş gösterildi. Ardından El Kaide ve DAİŞ gibi tehditler ortaya çıktı ve şimdi Türk devleti, bölgemize yönelik saldırılar düzenliyor. Tüm bu gelişmeler büyük tehlikeleri beraberinde getirdi; tehlikelerden kurtulmak hiç mümkün olmadı. Ancak Suriye halkının birliği, Kürtlerin, Arapların, Hıristiyanların ve Süryanilerin ortak direnişi sayesinde bu tehditleri bir nebze bertaraf edebildik. Fakat tehlikeler hala devam ediyor.

Özellikle Suriye rejimi, diyalog ve çözüm yollarını reddettiği için bize karşı doğru olmayan (haksız) bir savaş yürütüyor. Kuzey ve Doğu Suriye'deki farklı bileşenlerin birliğini fitne ve hilelerle bozmaya çalışıyorlar. Türk devleti ise Özerk Yönetim projesini ve QSD’yi ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bazı bölgelerimizi işgal etti ve hâlâ daha birçok bölgeye göz dikmiş durumda.

‘EL ELE VERMELİYİZ’

En büyük tehditlerden biri, içteki durumumuzdur. Şu anda bir kuşatma (ambargo) var, ayrıca ekonomik alanda da dışarıdan müdahaleler yaşanıyor. Özellikle Özerk Yönetim’in halka hizmet sunmasını engellemek amacıyla, bilinçli olarak dış imkanlardan mahrum bırakma girişiminde bulunuyorlar.

Geçen yıl, hizmet kurumlarımızı hedef aldılar ve çok büyük bir zarar gelişti. Elbette bazı sorunlar yönetim tarzımızdan da kaynaklanıyor; ancak üzerimizdeki ambargo ve saldırılar, insanlarımızın mağdur olmasına ve göçe zorlanmasına neden oluyor. Tehditleri aşmak için Kuzey ve Doğu Suriye'nin tüm bileşenleri ve kurumları el birliğiyle çalışmalıdır.

- Kuzey ve Doğu Suriye`de Haziran ayında belediye seçimleri yapılması planlanmıştı. Türk devleti bunu saldırılara bir gerekçe olarak göstermeye çalıştı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Seçim konusunu oldukça büyüttüler; seçim halkın temsilcilerini seçme hakkı ve doğal bir haktır. Birçok kesim bizden seçimlerin ertelenmesini talep etti ve bu durum büyük bir mesele haline geldi. Fakat kimsenin seçimleri ertelememizi istemeye hakkı yok. Halkımızın çıkarlarını dikkate almamız gerekiyor. İnanıyorum ki halkımız, kurumlarmız ve seçime katılan partiler bu konuyu sağduyuyla değerlendirecektir. Yüksek Seçim Komiserliği’nin de halkın yararına en doğru kararı vereceğine güvenim tam.

* Devrim ve sonrasında kurulan sistem, siyasi ve diplomatik alanda büyük ses getirdi. Bu alanla ilgili bir değerlendirme yapılsa neler söylersiniz?

Bu konunun doğru anlaşılması gerekir. Konu arkadaşlarımızın performansıyla ilgili değildir. Elbette diplomatik kurumlarımızın performansı da önemlidir ama Rojava ile Kuzey ve Doğu Suriye olarak özel bir durum yaşıyoruz. Başından beri, Türk devleti ve Suriye rejimi de dahil olmak üzere çeşitli yerel güçler, Suriye meselesine müdahil oldu ve bu süreçte Kürt halkının diplomatik süreçlere katılımını istemiyor. Suriye ile ilgili birçok uluslararası toplantı yapıldı. Ancak Suriye topraklarının üçte birinin olduğu ve Suriye nüfusunun dörtte birinin yaşadığı Kuzey ve Doğu Suriye, Türkiye ve Suriye rejiminin baskılarından dolayı dışarıda bırakıldı.

GELİŞMELER VAR

Bölgedeki çalışma ve mücadele artık kimsenin göz ardı edemeyeceği bir gerçek haline geldi. Son dönemde kimi gelişmeler oldu. Artık herkes özellikle Birleşmiş Milletler ve diğer ilgili güçler Suriye'nin bu parçasının temsilcilerinin de diyalog sürecine dahil etmesi gerektiği kanaatine varmış durumda. Bir yandan büyük bir karşıtlık yaşanırken, diğer yandan halkımızın ve güçlerimizin gösterdiği büyük kahramanlık sayesinde bu karşıtlık bir nebze de olsa kırılmış durumda. İnanıyorum ki “Kuzey ve Doğu Suriye olmadan çözüm olur” diyenlerin çok kalmadığını düşünüyorum. 

Güçlerimiz, Uluslararası Koalisyon, Rusya ve diğer ülkelerle birlikte uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla da iyi çalışmalar yürütüyor. Önümüzdeki yıl için de bölgedeki siyasi gelişmelerin önünü açacak plan ve projelerle ilgili olumlu adımlar atmayı hedefliyoruz. Bu nedenle, gelecek yıl önemli ilerlemelere tanıklık edeceğiz.

12 YIL ÖNCESİNE GERİ DÖNMEK MÜMKÜN DEĞİL

*Karşı tarafta yer alanların korkusu nedir?

Her gücün kendine özgü kaygıları vardır, bu kaygıları aynı doğrultuda değerlendiremeyiz. Ancak Kürt meselesi ve çözümünde, özellikle Türkiye gibi işgalci devletler ile Suriye rejimi, Kürt halkının gerçekliğini kabul etmekten korkuyorlar. Kürt halkının bir statüye sahip olmasını istemiyorlar. Herkesle diyaloğumuz var ancak, Kürt halkının statüsünün tanınması noktasında sorunlar var; karşıtlığın sebebi de buradan kaynaklanıyor.

Kuzey ve Doğu Suriye'deki devrimin kazanımlarının tanınması durumunda, birçok temel sorunun çözüme kavuşacağı gerçeğini çok iyi biliyorlar. Gelişmeler, savunma ve statünün elde edilmesi, Suriye rejimi, Türk devleti ve bazı uluslararası güçlerin hesaplarını alt üst ediyor. Artık bu 12 yıl ardından bir inanca varmalılar ki karşıtlıktan vazgeçmeliler. 12 yıl öncesine dönmemiz mümkün değil.

ŞAM İLE ANKARA'NIN ANLAŞMASI ZOR

* Türkiye, son dönemde Şam ile görüşmek için girişimlerde bulunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye neden Şam'a yakınlaşmak istiyor?

Türk devleti, iç ve dış siyasette ciddi sorunlar yaşıyor. Özellikle Suriye ile ilgili 2011 yılından bu yana yaptığı planlar boşa çıktı. Türkiye bölgeyi işgal ederek, çözümün değil, Suriye’deki sorununun parçası oldu. Her ne kadar "Sorunu çözüyoruz" ifadesini kullansalar da gerçekte durumu daha çok derinleştirdiler. Türk devleti, kendisini Suriye bataklığının içine çekti. Asıl amacı, QSD güçlerini ve Özerk Yönetim sistemini ortadan kaldırmak olan Türk devleti, bu hedefe ulaşmak için birçok girişimde bulundu ancak başarılı olamadı. Şimdi yine kendini deniyor. 

Suriye rejimi de bu duruma karşı değil; onların da kendi talepleri mevcut. Suriye rejimi ve Türk devletinin anlaşabileceği bazı noktalar olsa da, her iki tarafın da farklı istekleri bulunuyor. Rejim, Türkiye'nin muhalif gruplardan, İhvan-ı Müslim'den, İdlib, Efrin ve Serêkaniyê'deki silahlı güçlerden vazgeçmesini istiyor. Aynı zamanda, Türk devletinin bu bölgelerden çekilmesi gerektiğini vurguluyor. Böylece Türkiye'nin bu güçlere verdiği desteği keserek, asıl hedefi olan bölgeleri yeniden kontrol altına almayı amaçlıyor.

Türkiye'nin benzer taleplerde bulunma ihtimali mevcut. Hatta Suriye rejimi de bu isteklere kapalı olmayabilir ve zaman zaman dile getiriyor. Ancak bu sürecin uygulanması oldukça zor; imkansız olmasa da çok güç. Bu konuda daha fazla zamana ihtiyaç var. Örneğin, 12 yıllık süreçte Suriye rejimi pek çok kişiyi karşına aldı ve Türkiye, silahlı grupları ve ailelerini İdlib'de bir araya topladı. Şimdi ise onları Efrin'e götürüyor. Herkes bir çözüm arayışında, ancak Türkiye, bu grupların tekrar Türkiye’ye dönmelerine izin vermiyor; Türk kamuoyu da bu duruma karşı çıkıyor. Suriye rejimi de bu kişileri kabul etmiyor. Sorun oldukça derin ve kısa sürede çözülebileceğini düşünmüyorum.

- Çeteleri Medya Savunma Alanlarına, Nijerya, Libya gibi birçok bölgeye gönderiyorlar...

Silahlı güçleri yolluyorlar. Ancak işgal edilen alanlarda sadece silahlı güçleri yok. Suriye rejimine karşı olan milyonlarca aileleri var ve aralarında kan döküldü. Dosyaları çözülmeli. Anlaşmalarla bunlar yerlerinden çıkarılmıştı. Türk devleti ile Suriye rejimi daha önce Bab, Efrin, İdlib, Halep ve Humus gibi bölgelerde birçok kez anlaştı. O zaman sorun rahattı ve karşıt kişiler yerlerinden çıkarılıyordu. Artık son duruma noktaya geldiler şimdi temel bir çözüme ihtiyaç var. Kısa sürede bu sorunun çözüleceğine inanmıyorum.

SURİYE REJİMİ İLE ÇÖZÜM OLACAĞINA İNANIYORUZ

* Özerk Yönetim bir yıl önce diyalog ve çözüm beyannamesini açıkladı. Birkaç ay önce de diyalog çağrısında bulundu. Şam hükümeti ile Özerk Yönetim arasında diyalogun geliştirilmesini mümkün müdür?

Suriye rejimiyle 12 yıldır diyalogla çözüme ulaşmaya çalışıyoruz. Suriye rejimiyle çözümün olacağına inanıyoruz. Bugünden itibaren çalışmalarımıza devam edeceğiz. Aramızda görüş alışverişi var. Ancak anlaşma yok. Çünkü Suriye rejimi daha çözüme hazır değil. 2011 öncesi duruma dönmek için şartları var. Konuyu sadece af bağlamında değerlendiriyor. Suriye'de Kürt sorunu çok büyük. Şimdiye kadar rejim haftada sadece 2 Kürtçe dersi kabul etti. Geniş kapsamlı bir çözüm yaklaşımı yoktur.

Daha önce sınır kapısı, ekonomik konular, ticaret, eğitim gibi uygulanması kolay olan kimi konularda anlaşmaya varmak istedik. Ama rejim buna da açık değil. Suriye rejimi, çözüm konusundaki yaklaşımını gözden geçirmeli ve Özerk Yönetim'in çabalarını bir fırsat olarak görmeli. Suriye'yi huzura kavuşturacak ve sorunları çözecek olan yol budur. 

12 yıldır burada bir hakikat ortaya çıktı; güvenlik, askeri, idari bir durum var. Çocuklar Kürt dilini öğrenerek, üniversitelere geçtiler. Artık eskiye dönmemiz mümkün değil. Suriye rejimi, bu konudaki yaklaşımını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor ki, çözümü ileriye götürebilelim.

BASKI ARTIRILMALI

- Şam Hükümeti'nin böyle bir adım atacağına inanıyor musunuz?

Şimdi biraz zor ama umudumuzu kaybetmedik. Bu nedenle onlarla görüşmelerimiz devam ediyor. Suriye rejimi biraz daha bu yükün altına girmeli ve bu şekilde devam edemeyeceği kanaatine varmalı. Onların da ekonomik ve güvenlik sorunları var. Onların durumuyla bizim durumumuzu kıyasladığımızda bizim durumumuz onlarınkinden çok daha iyidir. Onlar da bunu söylüyor ve kabul ediyor. Ancak buna rağmen inat ediyorlar. Onlar üzerinde güçlü bir baskı oluşturulmalı ki çözümün önü açılmalı. 

DİYALOĞA AÇIĞIZ AMA ŞARTLARIMIZ DA VAR

- Birkaç gün önce bir açıklama yaptınız ve Suriye sorununun çözümü için Türkiye dahil her tarafla oturabileceğinizi açıkladınız. Bunun için şartlarınız nelerdir?

Suriye sorunuyla ilgilenen tüm Suriyeliler, bölgesel ve uluslararası güçlerle görüşmelere açığız. Suriye sorununun savaşla çözülemeyeceğine inanıyoruz. Yeter, 12 yıldır savaş yürütülüyor; böyle bir çözümün olması imkansızdır. Güvenlikle çözüm sağlanamaz, diyalogla çözüm olmalı. Elbette sadece Suriye rejimiyle değil tüm taraflarla diyalog olması gerekiyor. Şimdi İdlib, Efrin ve işgal altındaki diğer yerlerdekiler diyaloğa açıksa ve temel şartımızı kabul ederse biz de diyaloğa açığız.

Türkiye ve ona bağlı olanlar için temel şartımız öncelikle işgalin sona erdirilmesinin tartışılmasıdır. Onların şartları var bizim de şartlarımız var. Şartımız Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê'deki işgalin sona ermesidir. Bu çerçevede sorunları kendi aramızda çözmek için bu güçlerle görüş alışverişine açığız.

Türk devleti de silahlı grupları destekliyor, işgalci bir güçtür: İşgali bitirmeleri konusunda onlarla görüş alışverişi için hazırız. Fakat bu biraz zordur. Çünkü Türk devleti şimdi saldırı pozisyonunda ve Kürtlere saldırıyor. Medya Savunma Alanlarına ve buraya her gün saldırıyor. Ama ilkesel olarak çözüm için diyaloğa açığız. Onlar da 12 yıl süren saldırı ve işgalle sorununu çözülemeyeceğinin kanaatine varmaları gerekiyor.

* Irak'ın arabuluculuğunda Şam ile Ankara arasında Bağdat'ta bir görüşmenin yapılması yönünde çabaların olduğu söyleniyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hiçbir ilerlemenin sağlanmayacağı düşüncesindeyim. Bu da Moskova'da yapılan görüşmelerin devamı niteliğindedir. Rusya da “Irak hükümetinin geliştirmek istediği sürecin dışında değiliz” diyor. Geçmişten farklı bir sonucun çıkacağına inanmıyorum. Bu yanlış bir girişimdir ve başarılı olması mümkün değil. Sorun sadece Suriye rejimi değil. Başka güçler de var, biz de buradayız. Türk devleti ile Şam hükümeti arasında bu ülkenin diğer bölgeleri üzerinde hesap yapılması yanlıştır. Irak hükümeti böyle bir şey geliştirmek istiyorsa Kuzey ve Doğu Suriye temsilcilerini çağırmalıdır.

* Toplumsal alanda sistemin inşasında büyük gelişmeler yaşanıyor. 12 yılı değerlendirirseniz bu alanlarla ilgili neler söylersiniz?

Suriye'de 3 parça var; bir kısmı Suriye rejiminin kontrolünde, bir kısmı Türk devleti ve ona bağlı güçlerin işgali altında, bir kısmı da Özerk Yönetim'in kontrolünde. Bunları birbiriyle karşılaştırırsak değişim açısından bölgemizde gerçekten bir devrim yaşandı. 2019’a kadar hem mücadele ettik hem de kurumlarımızı inşa ettik. Son yıllarda kurumsallaşma alanında gelişim sağlamak için çok fazla çabamız oldu. Ama birçok eksiklik var. Halkın şikayetleri var. Ekonomik açıdan sorunlar var, kurumlarda yolsuzluk var, yargı sisteminde sorunlar var. Üzerimizde ambargo ve dış güçlerin müdahaleleri de var. Devrimin 13’üncü yılında halkımızın taleplerine kulak vermeli ve güçlü bir yenilenme yapmalıyız. Biz ve halkımız el ele verirsek tüm sorunları çözemeyebiliriz ama bu yıl ve gelecek yıla kadar mevcut durumu iyileştirecek kadar adımlar atabiliriz. 

* Kuzey ve Doğu Suriye'de aşiretlerin bir çalıştayı oldu. Bu çalıştay sonrasında hangi adımlar atıldı?

Saldırıların olduğu dönemdeki çalıştay bir tepki olarak yapıldı. Özellikle aşiretler üzerinden çok oyunlar oynandı. Türk devleti ve rejimi tarafından toplumu bölme projesi yürütüldü. Bölgelerin tüm temsilcilerinin yer aldığı çalıştay başarılı bir şekilde gerçekleşti. Tepkilerini ve taleplerini ortaya koydular. Asıl talepleri güvenlik konusundaydı. Elleri kana bulaşmayanların tutuklanmasına gerek olmadığını ve serbest bırakılmalarını istediler. Hol Kampı’ndaki Suriyeli ailelerin geri dönmesini istediler. Bir diğer talep ise uyuşturucuyla mücadele konusunda idari ve hizmet çalışmalarının artmasıydı. Biz de bu talepleri ciddiye aldık ve bu konuda güzel çalışmalar ortaya koyduk. Halklar Meclisi af yasasını çıkardı ve bin 500'e yakın mahkum serbest bırakılacak. Hol Kampı’ndaki Suriyeli aileler de geri dönüyor.

* Daha önce kimi Kürt partileriyle diyaloglar vardı ama bir sonuca varılamadı. Bu diyalogların gelişmemesinin nedeni nedir?

Diyalog sürecinde iyi adımlar atıldı. Siyasi tarafta PYNK ve ENKS ortak bir noktada buluştu. Pratik konular yani ‘Yönetime ve seçimlere nasıl katılacak’ kaldı. Diyalog burada durdu. Birçok sebepten dolayı durdu. Bizden, ABD'den, İngiltere'den, Fransa'dan tekrar talepler var. Diyalog sürecinin Ağustos ayında başlaması muhtemeldir.

* 13’üncü yılda Suriye'yi ve Kuzey ve Doğu Suriye'yi neler bekliyor?

Biz ve halkımız nasıl 12 yılı büyük bir emek ve direnişle geçirdiysek, önümüzdeki yılı da öyle geçireceğiz. Daha güçlü bir ilerlemenin sağlanacağına inanıyorum. 13’üncü yıl çözüm yılı olmalı, Suriye'nin genel sorununu çözecek adımlar atılmalıdır. Tüm sorunlar tamamen çözülemezse de, sorunlar uzasa da, sorunun ancak diyalogla çözülebileceğine dair inanç büyüyecek. QSD olarak halkımızın korunması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz yıllarda pek çok gelişme oldu, gelecek yıl için de hazırlıklarımızı tamamlamak istiyoruz. Savunma anlamında büyük bir projemiz var ve bunu başarmak istiyoruz. Özerk Yönetim birçok adım attı, Toplumsal Sözleşme yapıldı, yasalar çıkarıldı ve kurumsallaşma yönünde çalışmalara hız verdi. Umarım projemizin hayata geçmesi için iç cephemiz ve bileşenler birlik içinde çalışırlar.

Zor kısmını geçtik artık kimse göç yoluna düşmesin. Devrimimiz bunu hak etmedi. Eksikliklere rağmen yönetimimizin yanında olalım, eksiklikleri eleştirelim ama el ele verelim, birlikte ilerleyelim.

(ma)

ANHA