Bayık: YNK’ye baskı yapılması için KDP ön ayak oluyor
KDP’nin, Türk devletine YNK'nin katılmaması halinde PKK'ye karşı yürütülen savaşta somut bir sonuç alınamayacağını söylediğini belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “KDP, Türk devletini YNK’ye baskı yapmaya teşvik ediyor” dedi.
Komalên Civakên Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, ANF’ye yazdığı son makalesinde Bakur ve Türkiye’deki seçimleri, Başûr’daki durumu, Türk devletinin Başûr’a yönelik beklenen operasyonu ve KDP ile PKK arasındaki ilişkileri değerlendirdi.
Faşist AKP rejiminin 22 yıl sonra ilk kez büyük bir yenilgiye uğradığını belirten Bayık, “Bunda Türkiye'nin tüm anti-faşist ve demokrasi güçlerinin payı olsa da, AKP'nin bu yenilgisinde Kürt halkının direnişi belirleyici rol oynadı” dedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın direnişine dikkat çeken Bayık, "İmralı direnişi, Öcalan'a yönelik tecride karşı uluslararası kampanya, Türk ordusuna karşı gerilla savaşının gelişmesi ve halkın Newroz'a katılımı Türkiye ve Kuzey Kurdistan'daki yerel seçimlerde Kürt halkının başarısının temel nedeni oldu” diye konuştu.
Bakur’daki seçim sonuçlarının 31 Ekim 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu kararıyla hazırlanan “Çökertme Planı”nın başarısızlığının başlangıcı olduğunu belirten Bayık, AKP-MHP iktidarının Kürtlere yönelik soykırım planından hiçbir zaman vazgeçmediğini söyledi.
Türk devletinin saldırılarının önümüzdeki süreçte artacağı uyarısında bulunan Bayık, bu bağlamda Türkiye'nin Başur’a yönelik beklenen operasyonuna ve Türkiye ile Irak arasındaki güvenlik anlaşmasına dikkat çekerek, şöyle konuştu: "Soykırımcı Türk devleti, bu anlaşmayı Irak’a imzalatarak, PKK’ye karşı savaşa Irak’ı da ortak etmek istiyor. Irak'ın bu plana kanmaması, bu kadar kirli bir oyunun içine girmemesi gerekiyor. Aksi takdirde Türk devletinin işgal saldırıları meşrulaşacak, Irak'ın onur ve haysiyeti büyük darbe alacaktır. PKK hiçbir zaman Irak'ın çıkarlarına zarar vermedi. Her zaman dostluk ve karşılıklı çıkar politikası izledi ancak soykırımcı Türk devletinin Irak'la yaptığı bazı görüşmelerin doğrudan PKK ile alakalı olduğu görülüyor. Özellikle Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin PKK'ye karşı verdiği karar doğruysa bu karar PKK'ye ne kadar zarar verecekse, Irak'ın çıkarlarına da o kadar zarar verecektir."
KDP’NİN ÇOK KÖTÜ BİR YOLA SAPTIĞINI TÜM KÜRT HALKI BİLİYOR
Irak'ın Türk devletinin planlarına alet olmaması gerektiğine dikkat çeken Cemil Bayık, KDP’nin Irak-Türkiye ilişkilerindeki rolüne de değinerek şöyle devam etti: "İşgalci ve soykırımcı Türk devletinin ortağı olan KDP'nin çok kötü ve nefret dolu bir yola saptığını artık tüm Kürt halkı biliyor. KDP’nin bir an önce bu yoldan dönmesi ve pişman olması gerekmektedir. KDP'nin Irak devletinin kurumlarını ve bürokrasisini PKK karşı kullanmaması, Irak devleti adına PKK'ye karşı kararlar almaya çalışmaması gerekiyor. Ancak KDP öyle bir hareket ediyor ki, bu alanda özel bir görev ve sorumluluk üstlendiğini sanırsınız. Hala Türk devletine, Irak’a kendi taleplerini nasıl kabul ettireceğini ve PKK'ye karşı nasıl tavır alıp savaşacağı konusunda fikir ve öneriler sunuyor.
Ayrıca KDP, Türk devletine, YNK'nin katılmaması halinde PKK'ye karşı yürütülen savaşta somut bir sonuç alınamayacağını söyleyerek, Türk devletine YNK'ye baskı yapma önerisinde bulunuyor. Diğer yandan işgalci Türk ordusuna yol göstererek her türlü istihbarat ve lojistik imkanı sağlıyor. Türk devletinin işini kolaylaştırmak için Kurdistan Özgürlük Gerillalarına karşı işgalci Türk ordusuna yollar ve üsler yapıyor. Gerillanın gelip gidebileceğini düşündüğü her yere pusu kuruyor ve bu şekilde gerillanın lojistik ihtiyaçlarını, silah ve mühimmatını temin edememesi için engeller oluşturuyor. Aynı zamanda Türk devletinin askeri üslerini korumak amacıyla gerektiğinde işgalci Türk askerlerinin üzerine pêşmerge üniforması giydiriyor, gerektiğinde pêşmergelerin üzerine de işgalci ordunun üniformasını giydiriyor. Yani KDP bu savaşa doğrudan veya dolaylı olarak katılmıştır. KDP'nin savaştığı güç Kurdistan Özgürlük Gerillası, HPG ve YJA-Star'dan başkası değil.
KDP’nin içine düştüğü bu kötü durum tüm hücrelerini etkiledi. Bunun temel nedeni, halkımızın Başûrê Kurdistan'da yaşadığı sorunlardır. Barzani ailesi refah içinde yaşamaya devam ediyor ve bu halkın çocuklarına yetecek kadar para çalıyor. Başûr halkımız ise sefalet ve yoksulluk içinde yaşamını sürdürüyor. Her gün yüzlerce insan hayatını tehlikeye atarak Başûrê Kurdistan'ı terk ediyor, sınırları aşıyor ve başka ülkelere göç ediyor. KDP de iktidarın tüm imkanlarını aile çıkarları için kullanıyor, polis ve asker devletine bürünüyor. Demokratik eylemleri, demokratik gösterileri yasakladı. Kadın intiharının arttığı bir dönemde KDP, kadın özgürlüğü ve kadın hakları konusunda pratik bir adım atmıyor, tam tersine ataerkil bir zihniyetle halka diktatörlük rejimini dayatıyor. Baskıcı bir iktidar kurmuş, öldürerek ülkeyi yönetmektedir.
BAŞÛR’UN EN BÜYÜK SORUNLARINDAN BİRİ DE ÇALIŞANLARIN MAAŞLARININ ÖDENMEMESİ
Baskı, eşitsizlik ve adaletsizlik tüm sınırları aştı. Barzani ailesinin zenginliği ve servetinin dünya bankalarını doldurduğu bir dönemde, çalışanların ve öğretmenlerin maaşları dahi kesiliyor ve ödenmiyor. KDP, Barzani ailesinin saltanatı uğruna Başûrê Kurdistan'ın tüm statüsünü tehlikeye atmaya hazır. 2005'ten bu yana federal statüde olan Başûrê Kurdistan demokratik bir politika izleseydi, biz Kürtlerin başaramayacağı hiçbir şey kalmazdı. Kurdistan Bölgesi'nde en fazla hak, özgürlük ve demokrasinin tesis edilmesinin gerekli olduğu bir dönemde KDP'nin iktidarı altındaki toplum baskıyla karşı karşıya kalıyor ve sesleri kesiliyor. Dolayısıyla insanlar nefes almak için diasporaya gitmek zorunda kalıyor.
KDP şu anda Irak Federal Mahkemesi ile savaş halinde. Azınlık kotası için ayrılan 11 sandalyeyi KDP kendine aldı ve faydalandı. KDP'nin bu tepkisinin nedeni bir ölçüde Bağdat'ın bu yasayı değiştirmesinden kaynaklanıyor. Bilindiği gibi Kurdistan Bölgesi seçimleri tek parti politikasına dayanıyordu. KDP bu sistemi suistimal ettiği için şimdi daha demokratik hale gelmesi için bu sistemi dört kola ayırdılar. Ayrıca Irak Federal Mahkemesi, Kurdistan Bölgesi Seçim Komisyonu'nu iptal etti. Çünkü KDP bu komisyonu tekeline aldı. Yani KDP ve Barzani ailesi sadece kendi çıkarlarını düşünüyor, o kadar. Bu kararların temel nedeni KDP’nin bu tutumudur. Özellikle son yıllarda insanların KDP'ye tepkileri giderek artıyor. KDP'nin halk üzerindeki etkisi azalıyor ve hem siyasi, hem de ekonomik alanda ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Bu nedenle seçimleri boykot etme tehdidinde bulundu, seçime katılmaya cesaret edemiyor.
Başûrê Kurdistan'ın en büyük sorunlarından bir diğeri de insanların maaşlarının kesilmesi ve ödenmemesidir. Başûrê Kurdistan halkımızın bu gerçeği iyi bilmesi gerekiyor.
Barzani ailesi, Roj Pêşmergesi adı verilen, amacı sadece bu aileye hizmet etmek olan bir güç oluşturdu, bunu kendilerine hizmet etmek için kurdular. Roj Pêşmergesi denilenlerin hiçbiri Başûrê Kurdistanlı değil, hepsi Rojavalı. Sayılarının 10 ile 20 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu kalıcı güç PKK ile mücadele için oluşturuldu, onlara verilen maaş, öğretmenlerin ve çalışanların maaşıdır. KDP ile PKK arasında sorun olabilir, birçok kurum ve parti arasında sorunların olması da mümkün, bu normal bir şey. Ancak bu sorunları tartışarak, müzakere yoluyla çözmek başka, Kürt halkının düşmanlarına, özellikle de Türk devleti gibi işgalci, yayılmacı ve soykırımcı bir düşmana destek vermek başka şey.
PKK hiçbir zaman Kürt halkının değerlerine aykırı, hiçbir Kürt siyasi partisine karşı bir devleti desteklememiş, hiçbir partiyle böyle bir savaş ve düşmanlık yapmamıştır. Başta Önder Apo olmak üzere tüm yönetim üyesi, maddi hayattan ve iktidar zihniyetinden uzak, "bir lokma, bir hırka” felsefesiyle yaşıyor. Bütün hayatlarını halkın hizmetine adamış ve bunun dışında şahsi yaşamlarına yönelik hiçbir arayış ve çabaları yoktur. KDP ekonomik çıkarların, rantın, rüşvetlerin, yağmanın, yolsuzlukların kurbanı oldu. Dolayısıyla PKK'ye düşmanlık yapıyor, Türk devletinin işbirliği ve desteğiyle PKK'ye saldırıyor.
KÜRT HALKININ VE GERİLLANIN DİRENİŞİ BÜYÜK SONUÇLAR DOĞURDU
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, çok zorlu ama aynı zamanda da başarılarla dolu bir süreçten sonra mücadelemizi ve direnişimizi her yerde geliştirme kararlılığındayız. Bilindiği gibi sömürgeci, işgalci ve soykırımcı Türk devleti, "Çöktürme Planı” kapsamında sekiz yılı aşkın süredir hareketimize ve halkımıza karşı çok yönlü bir savaş yürütmektedir. Faşist Türk devleti bu savaşta hiçbir hukuki ve ahlaki kriterlere uymuyor. Türk devletinin bu saldırılarına karşı halkımızın ve Kurdistan özgürlük gerillalarının mücadelesi ve direnişi büyük sonuçlar doğurmuştur. Halkımız ve gerilla bu sekiz yıl boyunca, işgalci Türk devletinin saldırılarına asla boyun eğmedi ve bu faşist rejime iradesini teslim etmedi. Tam tersine her zaman ayağa kalkmış, mücadelenin seviyesini yükseltmek için her fırsatı değerlendirmiştir. Bu bağlamda işgalci Türk ordusunu sarsan Kurdistan Özgürlük Gerillaları fedai bir ruhla Türk ordusuna ağır darbeler indirmeyi başarmıştır.
Kurdistan Özgürlük Gerillalarının 2023 yılının son aylarından bu yana işgalci Türk ordusuna vurduğu ağır darbeler gerçekten de gurur kaynağıdır. Gerilla, gerçekleştirdiği devrimci operasyonlarla işgalci Türk ordusunun birçok üs ve mevzisini imha etmeyi başardı. İşgalci ordunun gerillalara karşısında aldığı yenilgi, verdiği kayıplar ve bırakılan cenazeleri fotoğraf ve videolarla kamuoyu ile paylaşıldı. Gerillaların savaş teknikleri konusundaki beceri ve buluş düzeyi, özellikle gerillanın insansız hava araçlarını vuracak güce ulaşması halkımıza büyük bir moral ve güç kazandırdı. Bununla birlikte savaşın seyri de çok değişti. Savaşın inisiyatifi artık gerillalardadır. Böylelikle Kurdistan Özgürlük Gerillaları, Kürt halkı ve Kürt evlatları ne kadar cesur ve yiğit olduklarını bir kez daha ispat etti.
MİLYONLARCA KİŞİNİN KATILDIĞI NEWROZ KUTLAMALARI SÜRECE DAMGASINI VURDU
Geçen sene Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü için uluslararası önemli bir kampanya başlatmıştık ve hala devam ediyor. Tüm Kürtler için kara bir gün olan 15 Şubat'ta Kürt halkı, dostlarıyla birlikte uluslararası komploya karşı birçok eylem düzenledi. Ayrıca 8 Mart'ta kadınlar öncülüğünde "Jin Jiyan Azadî” sloganıyla gerçekleştirilen eylem ve mitingler de bu sürece yeni bir güç ve ivme kazandırdı. Kuşkusuz tüm bunların doruk noktası Kurdistan'ın 4 parçasında ve yurt dışında gerçekleştirilen Newroz kutlamalarıydı. Başur’da Newroz'u daha kitlesel, daha büyük bir coşkuyla Newroz ruhuyla kutlama fırsatı vardı. Rojhilat’ta Newroz kutlamaları önceki yıllara göre en görkemli kutlamalardı. Kuşkusuz bu durum halkımızın direniş ruhunu ve özgürlük duygusunu göstermektedir. Bilindiği üzere Rojava’daki halkımız, Kuzey-Doğu Suriye'deki diğer halklarla birlikte işgalcilere karşı sürekli mücadele ediyorlar. Newroz dünyanın dört bir yanında özellikle Avrupa'da, Kürtlerin olduğu her yerde büyük bir coşku ve gururla kutlandı.
Milyonlarca insanın katıldığı Bakur’daki Newroz kutlamaları da bu sürece damga vurdu. Kısaca şunu söyleyebilirim ki, Newroz kutlamalarında halkımız varlığını ve özgürlüğünü koruma mücadelesinde ne kadar kararlı ve inançlı olduğunu tek yürek ve tek sesle ortaya koymuştur. Hem Kurdistan'da hem yurt dışında, Newroz'un kutlandığı her yerde on milyonlarca halkımız ve dostlarımız Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü için mesaj verdi. Önder Apo özgür olmadığı sürece Kürt halkının kazanımlarının korunmayacağını, Kürt sorununun çözülemeyeceğini artık herkes biliyor. İşte bu nedenle on milyonlarca kişi yüksek sesle Önder Apo'nun fiziki özgürlüğüne kavuşması çağrısında bulundu. Kuşkusuz tüm bu gelişmeler halkımızın direniş ve başarı inancını güçlendirmiştir.
KÜRT HALKI VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ SEÇİMLERDE BÜYÜK BİR ZAFER ELDE ETTİ
Bu güçlenmenin en belirgin örneği Bakur’da ve Türkiye'deki seçimlerde de görüldü. Halkımızın ve demokrasi güçlerinin elde ettiği sonuçlar tarihi bir öneme sahiptir. İşgalci Türk devletinin tüm baskı, tehdit ve oyunlarına rağmen Kürt halkı ve demokrasi güçleri büyük bir zafer elde etti. Faşist AKP rejimi 22 yıldır ilk kez bu kadar büyük bir başarısızlıkla karşı karşıya kaldı. Bunda Türkiye'nin tüm anti-faşist ve demokrasi güçlerinin payı olsa da, AKP'nin bu başarısızlığında Kürt halkının direnişi belirleyici rol oynadı. Özellikle Van halkının ayaklanmasında bu daha fazla görüldü. Bütün bu gelişmeler bize, 2015 yılından bu yana vicdan ve ahlaktan uzak, halkımıza ve hareketimize yönelik vahşi saldırılar yapan AKP-MHP’nin “Çöktürme Planı” gerillanın ağır darbeleri ve halkımızın serhildanlarıyla boşa düşürülmüştür ve bu rejime diz çöktürülmüştür.
Aynı zamanda faşist AKP-MHP devletinin Kürt halkını katletmekten asla vazgeçmediğini de bilmemiz gerekiyor. Bu rejim, Kürt halkının ve tüm bölge halklarının başına bela olmuştur. Kürt halkını yok etme planını gerçekleştirmek istiyor. Diğer bölge halkları için de sürekli bir tehdit oluşturuyor. Bu rejim Yeni Osmanlıcılığı hedefliyor, yayılmacıdır. Hala Irak'ı, Suriye'yi ve Arap ülkelerinin çoğunu kendi vilayeti olarak görmek istiyor. Faşist lider Erdoğan kendisini Osmanlı halifesi olarak görüyor. Ekonomileri çökmüş, siyasetleri kaosa sürüklenmiştir, uluslararası düzeyde saygınlıkları ve onurları yok. Böyle ciddi ekonomik ve siyasi sorunları bu kadar kolay çözemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Dolayısıyla tek çözümü PKK şahsında Kürtlere yönelik saldırı ve soykırım savaşını yürütmekte görüyorlar.
IRAK TÜRK DEVLETİNİN OYUNUNA GELMEMELİ
Türk devleti işgalci ve yayılmacı bir devlettir. Tarihinde böyle bir mirası ve karakteri var. İşgal ettiği yerlerden öyle kolay çekilmiyor. Bugün de aynı politika izleniyor. Yarım asırdır Kıbrıs'ı işgal etmişler ve hala oradan çekilmemiştir. Ayrıca Suriye ve Rojava’da da birçok yeri işgal ettiler. İşgalci ve soykırımcı Türk devletinin bu özelliği Kürtler söz konusu olduğunda daha da belirginleşiyor. Bu nedenle her gün Rojava’ya saldırarak Rojava halkına diz çöktürmek istiyor. Buna karşı Kuzey-Doğu Suriye halkı tek yürek, tek inançla sürekli direniyor.
Bağdat, Türk devletinin bu işgal ve yayılmacı özelliğini çok iyi biliyor. Dolayısıyla Irak'a ve Başûrê Kurdistan'a yönelik saldırılara sessiz kalmak değil, tepki ve tavır sergilemek gerekiyor. Bunlar bağımsız ve egemen bir devletin alması gereken tavırlardır. Soykırımcı Türk devleti, birçok anlaşma imzalayarak Irak devletini PKK'ye karşı savaşta kendisine ortak etmek istiyor. Irak'ın bu plana kanmaması, bu kadar kirli bir oyunun içine girmemesi gerekiyor. Aksi takdirde Türk devletinin işgal saldırıları meşrulaşacak, Irak'ın onur ve haysiyeti büyük bir darbe alacaktır. PKK hiçbir zaman Irak'ın çıkarlarına zarar vermedi.
Her zaman dost ve karşılıklı çıkar politikası yürütüldü ancak Türk devletinin Irak'la yaptığı bazı görüşmelerin PKK ile doğrudan alakalı olduğu görülüyor. Özellikle Irak Milli Ulusal Güvenlik Konseyi’nin PKK'ye ilişkin verdiği karar doğruysa, bu karar PKK'ye ne kadar zarar verecekse, Irak'ın çıkarlarına da o kadar zarar verecektir. Umudumuz ve temennimiz Irak hükümetinin ve Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin her iki tarafın çıkarına hizmet etmeyen bir karar almamasıdır. Ayrıca Irak devletinin işgalci ve yayılmacı Türk devletinin planlarına alet olmamasını ve Türk devletine boyun eğmemesini umut ediyoruz.
Tüm halkımıza, demokratik siyasetin önde gelenlerine, akademisyenlere, aydınlara, özellikle kadınlara ve gençler, Kürt düşmanı olan herkese karşı bu tarihi süreçte görev almalı, KDP başta olmak üzere, Kürt düşmanlarıyla işbirliği yapanlara karşı tepki göstermelidir.”