Bölgesel çıkarlar arasında Filistin davası - Hêvîdar XALID

Bölgesel çıkarlar arasında Filistin davası - Hêvîdar XALID
10 OCAK 2024   06:56

Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze'deki İsrail’e düzenlediği saldırının ardından bölge yeni bir kriz sürecine girdi. Saldırının ardından farklı dozda yerel çatışmalar ve gerginlik yaşandı. Kriz giderek genişleyerek, Lübnan'dan Suriye'ye, Irak'a, hatta Kızıldeniz'e kadar çevredeki devletlere de yayıldı.

Lübnan, Hizbullah ile İsrail arasındaki saldırılara açık bir alana dönüştü. İran'ın İsrail'deki merkezlerini ve çıkarlarını hedef alan Suriye havaalanları, İsrail saldırılarının meşru hedefleri haline geldi.

Irak'ta ABD üsleri İran yanlısı gruplar tarafından hedef alınıyor. Sadece bu değil, İran'ın bölgedeki gündemi de hareketlenmeye başladı. Husilerin Kızıldeniz'deki ticari gemileri bombalaması durumu daha da kötüleştirdi ve savaşın tırmanmasına yol açtı. Elbette herkes kendi çıkarlarının ve hegemonyasını korumanın peşindedir.

Analist ve uzmanlara göre, 7 Ekim saldırısından sonra önceki süreçlerden farklı yeni bir süreç başladı.

Veriler ve siyasi gelişmeler, siyasi gerçekler kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde değişmesinden dolayı savaşın Ortadoğu'nun diğer bölgelerine de yayılma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşmenin yaşandığı bir dönemde Hamas Türkiye ve İran gibi güçlerin de desteğiyle7 Ekim 2023'te İsrail’e saldırdı. Türkiye ve İran, Hamas'ın İsrail’e saldırması için siyasi, askeri ve hatta mali destek verdi. Ancak bu saldırı Filistin davasına ve halkına zarar verdi ve öngörülemeyen sonuçlar doğurdu.

Birçok Batılı ve Avrupa ülkeleri Filistin halkını ve davasını destekliyordu. Filistin sorunun uluslararası alanda çözülmesini ve tartışılmasını istiyordu. Filistin davası ve mücadelesi uluslararası alanda özel bir yer edinmişti. Ancak 7 Ekim'den sonra uluslararası güçlerin ve Batılı devletlerin tutumları değişti ve herkes doğrudan İsrail'i destekledi. Filistinlilere yönelik her gün yapılan katliamlar eskisi gibi batılı devletlerin ve Avrupa ülkelerinin ilgisini çekmiyor.

Hamas, 16 yıldır Gazze'ye kötülük saçtı. Bu son saldırıyla açık bir şekilde bazı bölge devletlerinin çıkarlarına hizmet etmiş oldu. Filistin halkının mücadelesinin aksattı. Filistinlilere yıkımdan başka bir şey getirmedi. Gazze büyük bir mezarlığa dönüştü ve dünyanın en ıssız yeri haline geldi. Ancak Hamas, Gazze'nin yok edilmesiyle hiçbir ilgisinin olmadığını ve Filistinlilerin başına gelen felaketinin sorumlusu olmadığını söylüyor.

Hamas, uluslararası meşruiyet kazanan Filistin davasına büyük zarar verdi. Hamas 1987'den bu yana Filistin halkının mücadelesine zarar veriyor. Filistin halkının meşru ve tek temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü'dür.

İsrail, 2024'ün başından itibaren kendisini Gazze'de Hamas'ı yok etmeyi amaçlayan kapsamlı bir askeri operasyonun ortasında buldu. Ancak görünen o ki bu operasyon yakın zamanda bitmeyecek. Sahadaki gelişmeler, birçok uluslararası ve bölgesel tarafın dahil olduğu bu savaşın yakın zamanda sona ereceğini göstermiyor. Çünkü artık çatışma karmaşık ve birçok yüzü var. Doğrudan çözümler mümkün değildir. Şüphesiz askeri strateji ve planlar kalıcı barışla taçlanmıyor. Aslında geleceğe dair güçlü bir anlayışa, fikre sahip ve her iki toplumun ihtiyaçlarını, haklarını koruyan dengeli bir politikanın oluşmasını sağlayan siyasi liderlerin varlığına ihtiyaç var.

Arap ve bölgesel devlet başkanları Filistin davasını pazarlık konusu yapıyor. Hamas'a milyarlarca dolar veren ve onu silahlandıran Katar gibi İran da Hamas'a askeri destek sağlıyor. Filistin halkının yaşadıkları üzerine timsah gözyaşı döken Erdoğan, İsrail ile masanın altında ve üstünde ticaret anlaşmaları imzalıyor. Dostu Netanyahu'ya askeri teçhizat, gıda ve sağlık malzemeleri gönderiyor. Filistin halkı gerçek bir ekonomik krizle ve yaşanmamış bir insani felaketle karşı karşıya iken, Hamas ile İsrail arasında yaşanan savaştan dolayı da Gazze'nin altyapısı ağır hasar gördü, hastaneler yıkıldı.

Filistin davası meşru, adil ve tarihidir. Kürt halkının davası da adildir. Filistin halkı direnişçidir. Yahudi halkı da kadimdir ve binlerce yıldır bölgede yaşıyor. Onun için bu tarihi topraklarda hep birlikte demokratik bir şekilde yaşamalılar. Her iki halkın durumu için de en uygun çözüm budur.

Filistin halkı Hamas'ın kendilerini ve davalarını koruyamayacağını anlamalıdır. Yahudi halkının da Netanyahu'nun planlarının kendilerini koruyamayacağını kabul etmesi gerekiyor. Bu nedenle her iki halkı da katliamlardan kurtaracak en iyi çözüm, halkların kardeşliği ve bir arada yaşamasıdır. Çözüm, şovenist bir millet, din, mezhepçilik, inkar, soykırım, göç politikaları değil, yeni bir modeldedir. Filistin halkını topraklarından çıkarmak için büyük girişimler var. Herkesin bu politikalara ve planlara karşı çıkması gerekiyor. Çünkü bölgeye sadece yıkım ve savaş getiriyorlar, ulus devletin ürünü olan mezhepçiliği ve ırkçılığı körüklüyor.

Elbette devam eden savaşın sonuçları olacaktır. Filistin halkı ve Kürtler gibi meşru halkları ve haklı davaları için mücadele eden halkları etkileyecektir. Filistin halkına yönelik katliamlara son verilmediği takdirde bu plan ve senaryolar diğer halklara karşı da tekrarlanacaktır.

(ma)

ANHA