​​​​​​​Önder Öcalan’ın hayatı tehlikede- Diyaa İSKENDER

​​​​​​​Önder Öcalan’ın hayatı tehlikede- Diyaa İSKENDER
11 Jul 2023   04:52

Önder Abdullah Öcalan'a yönelik Uluslararası Komplo'nun ve bu komployu organize eden güçlerin hikayesi herkesin malumudur. Amerikan istihbaratı (CIA) ve İsrail istihbaratı (MOSSAD) denetimindeki yerel ve uluslararası istihbarat teşkilatları, bu komplo ile Önder Abdullah Öcalan'ı öldürmek istedi. Bu komplo sonucunda Önder Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999'da Kenya'nın başkenti Nairobi'de kaçırılarak özel bir uçakla Türkiye'ye gönderildi. Önder Abdullah Öcalan, Marmara Denizi'ndeki İmralı adasında hücre hapsinde tutuluyor. Ankara rejimi onu idam cezasına çarptırdı, ancak Önder Abdullah Öcalan davasının halk ve destekçilerinin baskısı ve Avrupa Birliği yasaları nedeniyle Ankara Ağustos 2002'de idam cezasını iptal etti ve Önderliği ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.

Tutuklanması bölge ve dünya halkları üzerindeki etkisinin kıvılcımını söndürmek yerine, hücrede tutulan kitaplar aracılığıyla fikirleri ve felsefesi yayıldı. Önder Abdullah Öcalan'ın demokratik ulus kavramını ortaya koyması ve devrimci halk savaşının yöntemlerini geliştirmesi sayesinde başta Rojavayê Kurdistan ile Kuzey ve Doğu Suriye olmak üzere Kürdistan halkı bugünkü konumuna ulaşmıştır.

Bu mücadeleci liderin tutuklanması, ancak demokratik çözümlere ilişkin özgür fikirleri Ortadoğu ve dünya halkları tarafından yankı buldu ve kabul edildi. İmralı Cezaevi özgür düşüncelerin minaresine dönüştü. Önder Abdullah Öcalan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne savunma olarak sunduğu 5 kitapla demokratik ulus projesini bölge ve dünya sorunlarına çözüm olarak sundu.

Dünyada ve Ortadoğu'da binlerce aydın, araştırmacı ve akademisyen Önder Abdullah Öcalan'ın fikirlerini desteklemiş, bu nedenle Türk faşist rejimi özellikle son yıllarda Önder Öcalan'ı cezalandırmaya, fikirlerinin yayılmasını engellemeye çalışmaktadır. Türk hükümeti, onun fikirlerini Kürt halkını yok etme planı için bir risk olarak görüyor ve Önderliği tecrit ederek ısrarını zayıflatacağını ve Kürt halkının mücadelesine ve haklı davasına sınır koyacağını düşünüyor.

Türk devleti, 2 yılı aşkın bir süredir tecridi daha da ağırlaştırdı, avukat ve ailesinin kendisiyle görüşmesine izin vermedi. Ayrıca “umut hakkı” kanunundan yararlanmaması adına hiçbir hukuki gerekçe göstermeden disiplin cezaları vermektedir. Bu yasaya göre 70 yaşını dolduran bir mahkum serbest bırakılıyor. Bu tecritler, cezalar ve yasa ihlalleri, uluslararası ve insan haklarıyla ilgili kuruluşların sessizliğinde yapılıyor.

Sömürü planları karşısında Kürt halkının iradesini ve siyasi gücünü kırmak için tüm yöntemler, hukuk dışı ve insanlık dışı eylemler başarısız olunca, tecridi derinleştirdiler. Bununla da yetinmediler bu kez kirli bir planla suç işlediler. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Stêrk TV'ye verdiği röportajda, Türk devleti ve İmralı yönetiminin Önder Abdullah Öcalan'a isimsiz ve adressiz tehdit mektupları gönderdiğini, bu mektuplarda Önder Apo'ya şunları söylediğini belirtti: " Seni zehirleyeceğiz. Yavaş yavaş zehirden öleceksin. Cesedini yiyen böcekler bile zehirden ölecek." Önder Apo'ya yine 'Gün be gün öleceksin ama farkında olmayacaksın' dediler.

Görüyorum ki bu tehdit, işgalci TC devletinin Önderliğin İmralı’da kaldığı süre boyunca yürüttüğü psikolojik bir savaş değil, bu plan Ankara'daki faşist sistem ve onun dünya ortaklarını yerle bir etmeyi sağlayan ulusal şahsa yönelik açık ve planlı bir niyetidir.

Tabii ki, bu tehditler ciddiye alınmalı ve serbest bırakılması için avukatlardan oluşan bir kovuşturma ekibi oluşturmak için acil çalışma yapılmalıdır. Bu ekibin Birleşmiş Milletler Ceza Mahkemesi'ne ve Birleşmiş Milletler Adalet Divanı'na giderek Önderliği yakalayıp Türkiye'ye teslim eden Türk devleti ve NATO aleyhine dava açması gerekir.

Aynı zamanda mücadele her alanda güçlendirilmelidir. Başta Avrupa'daki dost medya kuruluşları olmak üzere tüm medya kuruluşları seferber edilmelidir. Çünkü yerel medya kuruluşları, bunlardan muzdarip olan insanlar tarafından baskı ve zulme uğruyor. Çalışmalar güçlendirilmeli ve insan haklarıyla ilgili tüm uluslararası kuruluşlara acilen şikayetler gönderilmelidir. Yine de işgalci Türk devletine baskı yapmak, kirli oyunlarını ortaya çıkarmak, Önderliğin güvenliği ve suikast planlarından kurtarmak için herkesin sesini yükseltmesi gerekiyor. Önderliğin uzun mücadelesine ve büyük fedakarlıklarına sadık kalması için bu yapabileceğimiz en küçük şeydir.

(rr)

ANHA