​​​​​​​Türk devletinin Rojava stratejisi- Şükrü GEDİK

​​​​​​​Türk devletinin Rojava stratejisi- Şükrü GEDİK
27 Oct 2022   00:52

Türkiye’nin başındaki zat, ‘Kobanê düştü düşüyor’ dediği süreçten beri Suriye siyasetinde DAİŞ, El Nusra ve diğer irili ufaklı guruplara yatırım yaparak, Suriye iç savaşında rol aldı. Kobanê düşmedi, düşürülemedi. Kobanê, DAİŞ çetelerine en anlamlı yenilgiyi yaşattı ve AKP’nin şefi Erdoğan’ın dış politikasında da ciddi bir kırılma yarattı. Reqa özgürleştirildikten sonra DAİŞ’in dengesi sarsıldı, merkezi kontrol yönetimine ağır bir darbe indirilmiş oldu. Baxoz’da aldığı yenilgi ise DAİŞ yapısının gövdesini tasfiye etti.

DAİŞ’e vurulan darbeler ve peş peşe yaşatılan yenilgiler, Türkiye’yi yeni arayışlara itti. DAİŞ’in başındaki El Bağdadi ve diğer elebaşlarını misafir ederek sahadaki çeteler üzerinden hakimiyet geliştirmeye çalıştı. Ve nihayetinde İdlib’i çete gurupları için ciddi bir sığınak haline getirerek, Astana görüşmelerinde, çeteler üzerinden bir şekliyle kendisine yer bulabildi. Yani pisliğe bulanmak için elinden gelen bütün mahareti gösterdi.

Suriye muhaliflerini satın alarak, etkileyerek, kendi güdümünde yeni bir yapılanmaya gitti. ‘Eğit donat’ dedikleri saçmalığa ABD’yi de dahil ederek sözde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında çetelerden bir güç oluşturuldu. Rojava Özerk Yönetimi’ne karşı kanlı bir sürecin içine girdi. Hırsını alamadı işgal operasyonlarına başladı. Peş peşe Cerablûs, Ezaz, Bab derken hızını alamayarak Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî alanları işgal edildi.

Suriye’de Rusya ile cebelleşti, uçağını düşürdü, büyükelçisini katletti. Suriye hesaplarına o kadar kendisini kaptırmıştı ki, başaramayacağını görünce işi sarmaş dolaşa getirerek bu günkü Putin-Erdoğan ikilisinin, zehirli sarmaşık ilişki tarzı ortaya çıktı. Artık kim kimi ne kadar çok kullanacağına bağlı hem Suriye’de hem de Ukrayna savaşından dolayı yolları kesişen iki lider haline geldiler. İlişkilerini o kadar sıklaştırdılar ki telefon trafiği ve yüz yüze görüşmelerle işi aylık, haftalık olağan toplantılara kadar indirgediler.

Tükürdüğünü yalama siyasetinde, Rusya meselesinde olduğu gibi Suriye içinde geçerli olmaya başladı. Suriye stratejisinde tam bir U dönüşü yaparak Şam yönetimi ile ilişki arar duruma geldi. Düşmanlıkta ısrar, kör dövüşte çakılıp kalma fayda vermeyince diyalog arayışı başladı. Rusya’nın teşvik ettiği bu ilişkinin kurulması için rakipler birbirini kollamaya çalışıyor. İlk hamle yine Erdoğan’dan geldi. HTŞ’yi İdlib’den Efrîn alanlarına kaydırdı. Lazkiye için ve Rusya’nın kullandığı Hmeymim Hava Üssü’ne sürekli tehdit oluşturan idlib’de konumlanmış çeteleri, Efrîn’e kaydırmaları, yine henüz gerçekleşmese de El Bab sınır kapısın açılması da dahil Suriye ile yakınlaşmanın ilk adımı olarak kabul görmüş durumdadır.

Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin beklenen bu uzlaşma arayışları Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne yansımaması düşünülemez. Şam-Ankara yakınlaşması Özerk Yönetimin tasfiyesini amaçlamaktadır. Şam Yönetimi, Özerk Yönetime karşı tutumunu sertleştirerek uzlaşmaz tutumunu sürdürme ve böylece taviz koparmaya çalışıyor. Erdoğan-Esad muhabbeti daha da ilerler, ilişkileri eskisi gibi ailece görüşme modunda ve balayın havasında gelişirse Özerk Yönetime karşı ortak operasyon noktasına kadar işi vardırmaları beklenebilir.

Rusya’nın tarihten gelen ve Suriye’nin jeopolitik öneminden kaynaklanan eski ilişkileri iç savaş nedeniyle güncellenmiş durumda. Suriye, Ruslar için Akdeniz’e açılan bir kapı görevini görüyor. Sadece coğrafik özelikleri değil, siyasi, askeri ekonomik ve bölgesel çıkarları açısından da önem arz ediyor. Bu nedenle mevcut durumda ki özerk yapılanmaya çok sıcak baktığı söylenemez. Bu sorunu şimdi gündemine çok sıcak olarak almasa da ilerde bu meseleyi daha fazla kaşıyacağı kesindir.  

Türkiye, Kürt düşmanlığı üzerine oturttuğu saldırgan politikası ve savaş stratejisini Rojava’da da devam ettiriyor. Rojava’yı sürekli saldırı altında ve savaş havasında tutarak bezdirmeye çalışıyor. Fırsat bulursa ve konjonktürel durum uygun olursa yeni bir işgal girişiminde bulunma ihtimali yüksek. Mevcut Kürt statüsünün ortadan kalkması için sadece Rusya, Şam nezdinde ilişkiler yürütmüyor, günü birlik saldırılarla bu emellerini gerçekleştirmek istiyor. Sivil yerleşim alanların bombardımanı süreklileştirilerek devam ediyor. Bu saldırılar can alıyor ve halkı yerleşim yerlerini boşaltmaya zorluyor. Yine SİHA saldırıları can almaya devam ediyor. İstihbarat toplama ve ajan faaliyetleri hakeza aynı şekilde sürdürülüyor. Özerk Yönetim’in altını oymak için her türlü faaliyet yürütülmeye çalışılıyor.

Halkı kışkırtma ve birbirine düşürme, farklılıkları çatışmanın aracına dönüştürme, iç işlerine müdahale etme, ENKS çetelerini yönetime karşı kullanma, ekonomik sorunlar yaratma ve siyasi istikrarsızlık çıkarma, Fırat suyunu kesme, içme suyu kaynaklarını kurutma, uyuşturucu bağımlılığını, fuhuşu geliştirme ve en önemlisi de coğrafyayı boşaltma, insan kaçakçılığı bu kapsamda ele alınabilir. Oluşturulan şebeke ağlarıyla gençlerin yoğun bir şekilde Rojava’dan göçü teşvik ediyor.

Rojava, coğrafik olarak Türkiye, KDP ve Şam rejiminin kuşatması altında ve Irak ile sınırı beton bariyerler ve tellerle kapatılmış durumda. Sürekli saldırı altında ve özel savaş uygulamalarıyla karşı karşıya. Rojava halkı Türk devletinin düşmanca politikalarını boşa çıkaracak politikalar üretmeli, göçü durdurabilmeli, yönetimlerini ve öz savunmalarını derinleştirmeleri, her konu da kendi kendisine yeten duruma mutlaka gelmelidir.   

ANHA