​​​​​​​Suriye denge siyasetinde Kürtler ve komplo-Rauf Karakoçan

​​​​​​​Suriye denge siyasetinde Kürtler ve komplo-Rauf Karakoçan
11 Oct 2022   00:48

Hafız Esad’ın darbeyle işbaşına geldiği Suriye’de hâkim olan devlet siyaseti, dengeleri gözeterek ve dengelere dayanarak varlığını sürdürdü. Alevi azınlığın iktidarda uzun süre kalması hakeza iç dengeleri muhafaza etmesinden kaynaklanıyor. Hafız Esad’ın iç siyasetteki mahareti ve dehası kendi iktidarını korurken, dış siyaseti soğuk savaş döneminin iki kutuplu dünyasına dayanarak Suriye’ye önemli bir konum kazandırmıştı. Arap dünyası içinde de benzer bir çizgiyi temsil etti. Filistin örgütleriyle ilişkisi, Lübnan’daki hakimiyeti, İsrail’e karşı politikaları hep aynı trendde seyretti.

Kürt Özgürlük Hareketi de Suriye’nin bu konumundan istifade etti. Gerek Filistinli örgütlerle ilişkileri, Lübnan’da üstlenmesi ve gerekse Suriye sahasını kullanması dönemin hâkim olan konjonktürel durumuyla alakalıydı. PKK’nin Ortadoğu sahasına inmesi ve 20 yıl gibi uzun bir süre alanda kalması, Suriye’nin denge siyasetinden yararlanma başarısını göstermiş olmasıdır. Suriye’nin temsil ettiği konumu iyi okuması ve kendisini buna göre konumlandırması, gerilla mücadelesine yol açmış ve merkezi bir üs görevi gördürmüştür.

9 EKİM KOMPLOSU ORTADOĞU’DAKİ YENİ DENGELERİN SONUCUDUR

Real sosyalizmin yıkılışı, Suriye’nin izlediği denge siyasetinin de sonu anlamına gelmekteydi. Tek kutuplu dünyanın hâkimi Küresel kapitalist güçlerin Ortadoğu’ya yönelimi Irak, Suriye, Afganistan ve hatta Türkiye’nin statükocu ve ulus-devlet iktidarlarını sarsmış ve değişime zorlamıştı. Taktik ve stratejik düzeyde yeni ilişki ve dengelerin kurulmasına yol açmıştı. Önder Abdullah Öcalan’a dayatılan 9 Ekim Uluslararası Komplosu da Ortadoğu’ya öngörülen yeni dengelerin sonucu olarak geliştirildi ya da bu müdahalenin ilk adımı oldu.

Namluların çevrildiği Suriye, Önder Öcalan’ın varlığını taşıyamaz duruma geldi. Türk devleti ve ABD’nin askeri müdahale tehdidiyle karşı karşıya gelen Suriye, Önder Öcalan’ın çıkmasını zorunlu hale getirdi. Önder Öcalan, dostluğa biçtiği değerin bir sonucu olarak Suriye üzerindeki tehdidin savuşturulması için 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmak zorunda kaldı.

KOMPLO YENİ SAVAŞ KONSEPTLERİYLE DEVAM EDİYOR

Uluslararası Komplonun üzerinden 24 yıl geçti. Sadece Kürt halkının özgürlük mücadelesini ortadan kaldırmakla yetinilmedi, umutlarını da yok etmek isteyen bir komplo gerçekleşti. 9 Ekim komplosu bütün yönleriyle değerlendirilmiş, deyim yerindeyse şifreleri çözüldü. Amaç ve hedeflerine varmadan boşa çıkarıldı. Fakat Önder Öcalan’ın şahsında başlatılan komplo yeni savaş konseptleriyle, imha planlarıyla çok yoğun olarak devrededir.

Hafız Esad dönemindeki denge siyaseti de farklı bir biçimde varlığını sürdürüyor. Teneşirden musalla taşına taşınmış bir Suriye haline gelmiş olmasına rağmen dengelere dayanarak direnmeye çalışıyor. Sadece direnmekle de kalmıyor giderek elini yükseltiyor ve taviz koparmaya çalışıyor.

SURİYE SAHASINDAKİ AKTÖRLER ARTTI

Mart 2011’de başlayan savaş henüz dinmedi dahası sahadaki aktörler arttı ve pozisyonları değişti. Türkiye, Suriye iç savaşının yürütücü gücü haline geldi, bir kısım alanları işgal etti. Rejim muhaliflerini, DAİŞ, El Nusra ve dışardan sükûn eden yabancı cihatçı çeteleri himaye ederek onlar aracılığıyla Suriye üzerinde hesaplar yaptı. Temel stratejisini rejimin yıkılışı üzerine kurguladı. İflas eden bu dış politika şimdi de yerini diyalog kurma aşamasına bıraktı. 

KÜRTLER İÇİN YENİ TEHLİKE TÜRKİYE-ŞAM YAKINLAŞMASI MI?

Suriye’nin izlediği denge siyasetinin değişime uğraması sonucu 1998’de Önder Öcalan’ın tutuklanmasına kadar götürülen komplonun ilk adımları atıldı. Şimdi ise kapıda yeni bir tehlike daha beliriyor. Türkiye-Suriye yakınlaşması Kürtler açısından yeniden yorumlanmaya muhtaçtır. Oysa ki, Kürtler Suriye’ye karşı cephe almaları için baskı altına alınmış ve çokça da çaba sarf edilmişti. Türk devleti, PYD yönetimini Ankara’da kırmızı halıda karşılamıştı. Kürtleri kendi politikaları doğrultusunda kullanmak istediği, Suriye’ye karşı savaşa zorladığı biliniyor. Kürtlerden umduğunu bulamayan AKP-MHP iktidarı dizginsiz bir düşmanlığa yöneldi. Buna rağmen Kürtler demokratik siyasetten, diyalogdan ve Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde sorunları çözme cihetine gitti. Üçüncü yol siyasetini benimsedi. Gel gör ki Kürtleri kullanma planlarında arpa kadar yol alınamadı.

Kürtler, Suriye iç savaşında Esad yönetimini hiçbir zaman karşıdan hedef almadı. Önder Öcalan’ın Suriye’deki hatırasına uygun dostluk ilişkileri içinde çözümden yana oldu. Özerk Yönetim’in inşası ve savunma güçlerini oluşturması hiçbir zaman Suriye’ye tehdit oluşturmadı. Diyalog yoluyla sorunları karşılıklı anlayış içinde çözmek mümkünken, Şam hükümetinin yaklaşımları 2011 savaş öncesi sürece dönmeyi dayatarak sorunları çözmediği gibi işi yokuşa sürmekten başka netice vermiyor.  

YENİ KOMPLO, FARKLI AKTÖRLER

Öte yandan, Suriye ve Türkiye’nin şimdiki durumunu kurgulayan aktör ise Rusya’dır. Rusya Türkiye’ye muhtaç Türkiye de aynı şekilde Rusya’ya muhtaç. Bu ikili dans ederken birbirlerinin ayağına sıkça basmalarına rağmen kader ortaklığı yapmış gibi. Erdoğan’ı Esad’la buluşturup Kürtleri diskalifiye etme senaryoları Putin tarafından yazılıp sahneleniyor. Kurulmak istenen bu dengede Kürtlere yine yer yok. 9 Ekim komplosunun 24. yıl dönümünde Rojava Özerk Yönetimi’ne dayatılan da uluslararası bir komplodur fakat bir yönüyle aktörleri farklıdır.   

ANHA