Hol Kampı’nın geleceği- Şükrü GEDİK

Hol Kampı’nın geleceği- Şükrü GEDİK
14 Sep 2022   00:53

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne bağlı güvenlik güçlerinin ortaklaşa operasyon yaptıkları Hol Kampı, DAİŞ’li ailelere ev sahipliği yaptığından beri farklı sorunlarla gündeme gelmeye başladı. BM tarafından, Körfez savaşından kaçıp gelen Iraklı mülteciler için 1991 yılında kurulan Hol Kampı’nın şimdiki mukimleri, büyük bir çoğunluğu mülteci sıfatıyla kalan kitle değildir. DAİŞ’in yenilgiye uğratıldığı son kalesi olan Baxoz’dan çıkarılan ailelerin yerleştirildiği kamp, mevcut haliyle barut fıçısına dönüşmüştür. Dünyanın en azılı suç örgütünün ailelerinin kaldığı kamp büyük tehlike barındırıyor.               

Hol Kampı, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi için ciddi bir iç güvenlik sorunudur. Rojava’nın kucağına bırakılan bir bomba gibi her an patlama düzeneğine sahip örgütsel bir sistemi vardır. Kampın fiziksel koşulları, yerleşen kitle potansiyelinin eğilimi, Türk devletinin kampa dışardan müdahalesi ve Özerk Yönetim’e karşı örgütleme çabaları dikkate alındığında DAİŞ’in kendisini ürettiği, güçlendiği bir muhtevaya sahiptir. Özerk Yönetim’e karşı Türk istihbaratının en rahat örgütlendiği ve taban bulduğu bu kamp çok amaçlı işler için kullanılır hale geldi. Son dönemlerde, içinde çocuk ve kadınların da olduğu 44 kişinin infazlarıyla adından söz ettiren Hol Kampı, DAİŞ etkinliğinin giderek arttığını gösteren çok sayıda emare bulunmaktadır.  

DAİŞ’Lİ AİLELER HER ZAMAN RİSK OLACAK

İki haftadan beridir başlayıp ve halen devam eden İnsani ve Güvenlik Hamlesi’nde ele geçirilen silah ve cephane, yer altı tünelleri, işkence aletleri, Türk devletine ait askeri giysiler ve armalar, zincire vurulmuş kadınlar, yakalanan DAİŞ çete elemanları, basına yansıyan birçok güvenlik sorununa dair yaşam kareleri, Hol Kampı’nın nasıl bir yer olduğuna ilişkin kamuoyuna bir fotoğraf sunmaktadır. Devam eden hamle, kampın iç güvenlik sorunlarını kısmen çözebilir, bazı temizlikler yapabilir ama sorunların kalıcı ve köklü çözümüne çare değildir.

Hol Kampı; DAİŞ’le mücadelede rol üslenen Uluslararası Koalisyon güçleri açısından aynı zamanda bir samimiyet testidir. DAİŞ’le mücadelede samimi olup olmadıkları Hol Kampı’na yaklaşımlarından anlaşılır olacaktır. Çünkü bu kamp bir mülteci kampından ziyade DAİŞ’in bir yerleşim alanıdır. Bilinen bir gerçeği tekrar hatırlamakta yarar var. Kampta kalan DAİŞ aileleri her zaman risk olmaya devam edecek. Kadınlar birer militan olarak kendi örgütsel varlıklarını sürdüreceklerdir. Çocuklar DAİŞ’in yeni nesil azılı militanları olarak yetişeceklerdir. Nerden bakılırsa bakılsın DAİŞ’in kuluçka, üreme merkezi olacaktır.

DAİŞ SORUNU SADECE ÖZERK YÖNETİM’İN SORUNU DEĞİLDİR

Özerk Yönetim’in resmi kayıtlarına göre kampta 50 farklı ülkeden DAİŞ üyesi kalıyor. Kampın fiziki koşullarının çok üzerinde 70 bine yakın insan barınıyor. Kampta vatandaşı bulunan ülkeler kendi vatandaşlarını sahiplenmemekle birlikte DAİŞ sorunundan uzak durmaya çalışıyor. DAİŞ sorunu sadece Özerk Yönetimi’nin sorunu değildir. Çok ağır ve riskli bir yükün altına giren Özerk Yönetim, kamptaki DAİŞ sorunuyla yalnız başına bırakılmıştır. Koalisyon güçleriyle sahada yapılan iş birliğine bakılırsa DAİŞ’i bitirmeye yönelik değildir. DAİŞ’in varlığı üzerinden Suriye’de kalıcı olmanın gerekçesini canlı tutup, sürekli hale getirmektir.

ULUSLARARASI KOALİSYON’NUN TC-DAİŞ BİRLİĞİNE KARŞI TUTUMU

DAİŞ’le mücadelenin geneline bakıldığında Uluslararası Koalisyon güçlerinin çok etkili bir mücadelesinden bahsedilemez. Bu konuda ciddi ve samimi olduklarını sahte beyanlarla değil pratik uygulamalarıyla ortaya koymaları gerekir. Faşist Türk devletinin DAİŞ’le organik bağları biliniyor. DAİŞ çetebaşı El Bağdadi ve El Selbi, Türk devletinin yakın korumasında bulunan sınır hattında vurulması, Türk devletinin DAİŞ’le ilişkilerini ispatlayan somut kanıtlardır. Çete guruplarına verilen destekler öteden beri biliniyor. MİT tırları olayında, çetelere gönderilen kamyonlar dolusu silah ve cephane yardımı ortaya çıkmıştı. Yani çok sayıda bilgi belge Türk devleti-DAİŞ ortaklığını kanıtlamaktadır. Tam da bu noktada DAİŞ’le ortak mücadelede koalisyon güçlerinin tavrını ve niyetini sorgulamak gerekir.

DAİŞ’e karşı mücadele eden Uluslararası Koalisyon güçlerin atması gereken ilk adım Türk devletine karşı tutum almasıdır. DAİŞ-Türk ortaklığına artık dur denilmesi gerekir. Bu aşikâr ortaklık sonlandırılmadığı müddetçe işler Tom ve Jerry animasyon oyunundan öteye geçmeyecektir.

NELER YAPILMALI?

Yapılması gereken birinci husus: Türk devletinin Rojava’yı işgal etmesi ve halen devam eden saldırıları ve Hol Kampı’na müdahalesi alenen DAİŞ’i diriltme faaliyetleri olarak görülmeli, mahkûm edilmelidir.  Dahası işgal ettiği alanlardan çıkarılmalı ve saldırıları durdurulmalı.

İkinci husus ise Fırat’ın doğusu ve batısında bulunan bütün çete guruplarına sağladığı resmi koruma kalkanı görevine son verilmelidir. Çetelere sağlanan askeri, siyasi, ekonomik, diplomatik her türlü yardım kesilmeli ve örgütlülükleri dağıtılmalıdır. Bunlar yerine getirilmediği müddetçe DAİŞ gündemdeki yerini koruyacak ve Hol Kampı tehlike saçmaya devam edecektir.

DAİŞ’e karşı mücadelede, Türk devletinin Suriye’deki varlığı sonlandırılmadığı müddetçe sonuç alınmayacaktır. Hol Kampı’nın şimdiki çocukları da DAİŞ’in gelecekteki cihatçı savaşçıları olacaktır.

ANHA