Aldar Xelîl: Bir saldırı olursa seyirci kalmayacağız

Reportaj Summay

Aldar Xelîl: Bir saldırı olursa seyirci kalmayacağız
17 Apr 2022   23:44

Türk işgal saldırısının planlarına değinen Aldar Xelîl, "Bu plan tek ve genel bir plandır. Başlangıçta Kürdistan dağlarında sonrasında Şengal ve Rojava’ya, saldıracaklar. Ne şekilde olursa olsun seyirci kalmayacağız" diyerek saldırılara hazırlıklı olduklarını vurguladı.

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Komitesi Aldar Xelîl, Ukrayna-Rusya savaşı, Türkiye'nin bu savaşı fırsata çevirme çabaları, Kürdistan üzerindeki etkisi, Türkiye'nin saldırı planları, KDP iş birliği, Şengal ve Rojava arasındaki duvarın inşa edilmesi ile toplumsal mutabakat süreci hakkında ANHA’nın sorularını yanıtladı. Xelîl, bölge halkına da seslenerek herkesin direnişe sahip çıkması gerektiğini söyledi.

*Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş dünya gündemindeki yerini haftalar geçmiş olmasına rağmen koruyor. Siz bu mevcut savaşı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyayı yöneten bu küresel sistem, 2000'li yıllardan beri büyük kriz ve kargaşa içinde kıvranıyor. Sorunlarını kendi içlerinde çözmek istiyorlardı. 2000'li yılların başında Irak'ta yaşananlar, bugün Afganistan'da yaşanan değişimler, Ortadoğu'da başlayan ve günümüze kadar devam eden halkların baharı; biz bu yaşananların üçüncü dünya savaşı olduğunu hareket olarak söyledik.

Hegemonik güçler kendi içinde sorun ve kriz yaşıyor. Bu savaşın rengi, geçen yüzyılın savaşlarına benzemeyecek. Her yüzyılda ve zamanda olan değişiklikler savaşın şeklini de değiştiriyor. Mevcut savaş tarzı 100 yıl önceki savaşa benzemiyor.

Dikkat edin, şimdi her yerde savaş var. Ortadoğu ülkeleri genel olarak savaş halinde. Afganistan'daki mevcut karışıklığı hatırlayın, hala gerginlikler sürüyor.

Bilindiği gibi Tayvan'da da sorunlar var. Kuzey ve Güney Kore arasındaki mevcut sorunlar devam ediyor. Ukrayna'da, 3’üncü Dünya Savaşı'nın seviyesi bir üst aşamaya evirildi. Kendi içinde değişimler deneyimliyor bu da savaşın genişlemesini yaratıyor. Tayvan'da ve başka yerlerde yaşanan gerginlikler artarak sürüyor. Bunlar yeni şeyler değil.

Bunlar genellikle 2’nci Dünya Savaşı sürecindeki olayların devamı. Tabii ki, bölgede ne olursa olsun, başkaları üzerinde bir etkisi olacak. Ayrıca ortaya çıkan sonuçlar üzerinde de etkisi olacak. Kuzey Afrika, Yemen, Irak, Afganistan, Suriye, İran ve Kürt meselesindeki olaylar Türk işgaliyle birlikte halen devam ediyor.

Ukrayna'da yaşananlar hegemonik sistemin güçleri arasındaki savaş, Ukrayna savaşı adı altında yürütülüyor. Nasıl ki Suriye'de bu güçler arasında gerçekleşen savaş halk arasında yaşanan savaş olarak gösteriliyordu, Ukrayna’da da savaş adı altında farklı savaşlar yürütülüyor. Bu, dünyanın genel olarak bir savaşa girdiğini kanıtlıyor. Tabii ki, herkes bundan yararlanmak isteyecek. Bir yerde bir olay meydana geldiğinde, devlet gücünü ve çıkarlarını korumak için bundan yararlanmak istiyor. Bu savaştan yararlanmak isteyen devletlerden biri de Türk devleti.

*Türk devleti bu savaştan ne gibi bir fayda sağlayacak?

Şu an Türk devleti, Arap ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmek ve İsrail ile olan ilişkilerini yeniden tesis etmek istiyor. Türk devleti, savaşan Rusya ve Ukrayna ile ilişkilerini sürdürüyor. Ukraynalılara insansız keşif uçağı ve savaş uçağı verdi, ancak şifrelerini Ruslara da verdi. İki tarafı da tatmin etmek için bunu yaptı. Türk devleti bir yandan Ukrayna'nın, tıpkı ABD gibi, kendisine karşı tavır almamasını, onlardan bir şeyler isteyebileceğinden memnun olmasını istiyor.

Bu durum üzerinden pazarlıklar yapıyor. Ayrıca Ruslarla da bazı temasları var, böylece Ruslardan da istediğini alabiliyor. Türk devletinin bu güçlerden taviz beklediği konulardan biri de 'varoluş ve yok oluş' meselesi olarak gördüğü Kürt sorunudur.

Türk devletinin hesapların başında, Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin merkezine nasıl saldıracağı, gerillayı nasıl yok edeceği, Rojava’daki mevcut durumu kurulan yönetimi ve kazanımları nasıl kıracağı ve ihlal edeceği bulunuyor. Bunları yapabilmek için Rusya ve ABD'den yeşil ışık alması gerekiyor. ‘Ukrayna savaşı gerçekleşti ve sonuç olarak istediğimi yapana kadar bu konuda ne yapmak istiyorsam onu yapacağım’ dedi. Irak'a müdahale etti ve Irak cumhurbaşkanının gösterilmesine neden oldu. Bu durum Irak hükümetinin zayıflamasına yol açtı. Parçalanmış ve zayıf Irak hükümeti, Türk devletinin Irak'ta istediğini yapıyor ve yapmasına hizmet ediyor. Bu sayede artık Irak'a istediği yerden saldırabilecek. Bu aynı zamanda KDP ve zayıf olan Bağdat ile iş birliği içinde yapılıyor. Bu da planlarını kolayca sürdürmesinin önünü açıyor.

*Türk devleti Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye için ne yapacak?

ABD ve Rusya’yı tatmin etmek için bir politika izlemek isteyecektir. Türkler planlarından vazgeçmedi. Türkler bu bölgeye saldırmayı planlıyor ama nasıl saldıracak? Şimdi dünyanın gözü Ukrayna krizinde, bu güçlerle pazarlık yapmaya çalışıyor ve şu an pazarlıkları sürüyor.

Bizim için önemli olan şudur; pazarlıklarının ne aşamaya ulaşacağını düşünmüyoruz. Bölgeye saldırana ve bölgeyi tekrar bir savaş krizine sokana kadar rahat durmayacağının farkındayız. Diplomatik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel açıdan yaşanacak gelişmelere karşı iyi bir hazırlığa sahip olmalıyız.

*Şengal'de yaşananların yanı sıra Irak hükümeti de bölünüyor. İşgalci Türk devleti ayrıca Kuzey ve Doğu Suriye’nin sınırlarında yaklaşık 230 km'lik baraj ve hendek inşa etti. Bunu nasıl okuyorsunuz?

Özünde Şengal’deki bu duvar, işgalci Türk devletinin planı yani Irak hükümetinin planı olarak okunmamalı. Çünkü ortada hükümet yok ve böyle bir duvar inşa etmeyi akıl etmesi mümkün değil.

KDP aracılığıyla Türkler, Kazımi'yi Rojava ile Şengal arasına duvar inşa etmeye ikna etti. İki hedefleri var; birincisi, Rojava'yı kuşatma. Türkler inşa ettiği duvarla Suriye dışındaki imkanlarla tüm Rojava’yı kuşatmaya devam etmek istiyor. Bir yandan çete grupları, bir yandan Türk devletinin duvarı, diğer yandan Şam hükümeti ve DAİŞ. Böylece Rojava’yı kuşatma altına aldılar.

İkincisi, Şengal’in kendisi. Bu, Şengal’in gerçek sahibi olan halkı sınır dışı etme ve Türklere teslim olma sözü veren KDP'ye, yaptığı çağrının sonucu. Bu, KDP, Türkler ve Irak hükümeti içindeki bazı güçler arasındaki ortak bir plan. Irak hükümeti henüz kurulmadığı için, şimdi bu gecikmeyi Irak hükümetini kurmada kullanma fırsatını gören güçler tarafından yapılıyor.

Böyle bir saldırı gerçekleşirse nasıl bir tavır alacaksınız?

Böyle bir saldırı, herkesi yok etme ortadan kaldırma kararı anlamına gelir. Sadece bir gerilla grubuna, yapılan bir saldırı değil. Bu, Kuzey ve Doğu Suriye projesini yok etmeye çalışmak anlamına gelir. Oturup izlemek ve orada neler olup bittiğine seyirci kalmak zorunda değiliz.

Dünyada birbirine bağlı olarak değişimler gerçekleşiyor. Saldırı orada gerçekleştiğinde, etkisi buraya da yansıyacak. Bunun sonrasında yeni bir aşamaya evirilecek. Orada başarılı olursa, ikinci aşama Kuzey ve Doğu Suriye'dir. Ayrıca birlikte başlayabilir ve her seferinde birer birer çatışabilir. Birinde sonuca ulaşırsa diğerini de gerçekleştirmeye çalışır.

Örneğin; Önce Kürdistan dağları sonra Şengal ve ardından Rojava’ya saldırabilir. Ya da tam tersi. Temel olarak, bu plan genel ve tektir. Ancak plan içinde birinci, ikinci, üçüncü adımlar var. Herkesin direniş için ayağa kalkması ve direnişe hazırlanması önemli.

Gerillaya, Şengal’e, Rojava'ya ve Başûr'a yönelik saldırılar ne olursa olsun, Kürdistan'ın diğer parçalarına da yöneliktir. Hepsi birbirine bağlı. Hayallerde ve rüyalarda kendimize güvenmemeliyiz, hayatın ve mücadelenin gerçekleri var. Bir savaşın içindeyiz. Elbette istediğimiz bu değil. Ancak düşman gerçekliği budur. Onlara karşı tek çözüm direniştir. Direniş için hangi fırsatlar varsa onlar geliştirilmelidir.

*Türk devletiyle görüşme yapan KDP'den bahsedebilir misiniz?

KDP, Türk devletiyle bir savaş anlaşması imzaladı. Neden gündeme getiriyoruz? Çünkü başlamadan önce geri adım atmasını söylüyoruz. Savaş başladıktan sonra geri adım atamayacak. O zaman Kürtler saldırıya uğrayacak, Kürt davası darbe olacak. Türk devleti nerede başarılı olursa olsun, Kürtlerin çıkarı yoktur. Bunu görmek zorundalar.

Bu insanlar kendilerini, varlıklarını ve değerlerinin hayatta kalmasını düşünmeli. Ayrıca Kürdistan gerillasını, Özgürlük Hareketi'ni ve Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni de korumalıdırlar.

*Son zamanlarda, Toplumsal Sözleşme hangi aşamada ve beraberinde neler getirecek, ne gibi değişiklikler yapacak?

Devrimlerde zaman çok önemli. Bazen tarihsel fırsatlar ortaya çıkar, eğer adım atmazsanız, o zaman pişman olursunuz. Biz de bir yıl önce, Kürt örgütleri arasında birlik adı altında toplantı ve diyalog sürecini başlattık. O zamanlar, ana planınız toplumsal sözleşme hazırlamak ve seçimlere başlamaktı.

Bu toplantılar uğruna, bu adım ertelendi. Geçen süreyi elimizden kaçırdık. Bu toplantıların sonuçlarından biri de bize zaman kaybettiren süreci olumsuz etkilemesiydi.

Bu anlaşma bir yıl önce hazırlanmalıydı ama şu anda gündemimizde. Seçimlerin bir yıl önce yapılması gerekiyordu ama şu ana kadar seçim yapılmadı. Özerklik içinde bazı kurumların çalışmalarının düzeltilmesi, bazı görevlerin değiştirilmesi, bazı çalışma sistemlerinin iyileştirilmesi, durdurulması gereken bazı toplum eleştirileri vardı. Herkes ENKS ile ittifakımız gerçekleşene kadar duralım yeni bir şey yapmayalım dedi. Oysa ki bekleme süresi bize çok zarar verdi.

Anlaşmanın taslağı hazırdı. Ancak bu taslak uygulamaya girmedi ve genel olarak halkın görüşüne sahip olmalıdır. Bu nedenle 158 kişilik komiteni 30'u derhal çalışmak üzere görevlendirildi.

Tüm şehirlerde taslağın okunması ve görüşlerin yazılması süreci devam ediyor. Bu süreç sonunda 158 kişi bir araya gelecek, ortaya çıkan görüşleri tartışıp taslağa son şeklini verecek.

Bunu hızlı bir şekilde yapmalıyız. Taslağı kaydeder etmez, anlaşmanın son şeklini Kuzey ve Doğu Suriye Genel Kurulu'na sunmayı kararlaştıracağız. Onaydan geçmesi halinde Yüksek Seçim Kurulu seçim çalışmalarına başlayacak. Seçim startı toplumsal sözleşmenin onayına bağlı. Bu aşamada yapabilecek başka bir şey bulunmuyor.

Güçlü bir süreç başlatmak istiyoruz ve bu süreç yeni bir örgütsel hamle olacak, özyönetimi inşa edecek ve güçlendirecek. Seçimlerde yönetime girmek isteyen kişi ve partiler de adaylarını demokratik kurallar çerçevesinde gösterebilecek. Bu süreçte önümüzde iki adım var; bu anlaşma imzalanacak ve ondan sonra seçimler başlayacak.

ANHA