Efrîn`i özgürleştirme kararlılığı Rojava devrimini koruma ve yaşatmadır– Rauf KARAKOÇAN

Efrîn`i özgürleştirme kararlılığı Rojava devrimini koruma ve yaşatmadır– Rauf KARAKOÇAN
19 OCAK 2022   01:01

Rauf KARAKOÇAN

Efrîn halkı işgalin 4. yılını geride bırakırken mahkûm edildikleri mülteci kamplarında direnişlerini aralıksız sürdürmeye devam ediyor. Geriye dönüp 4 yıl öncesine bakıldığında, BM genel oturumunda konuşan diktatör Erdoğan, Rojava işgal haritasını göstererek niyetini ortaya koymuştu. Türkiye, Suriye sınırı boyunca 30 km derinliğinde bir “tampon bölge” oluşturma planını açıklarken yol açacağı insani trajediler bilinmekteydi.

Efrîn Bölgesi, Suriye iç savaşında görece en güvenlikli alan olmasına rağmen, Türk devletinin işgaliyle kanayan bir yara haline geldi. Efrîn işgalinin sadece Efrîn ile sınırlı kalmayacağı bilinmekteydi. Fırat’ın batısı tümüyle işgal edildi. Bununla da yetinilmedi, aradan geçen 4 yıl içinde Fırat’ın doğusunda Serêkaniyê ve Girê Spî de işgal edildi. Türk devleti, Uluslararası konjonktür uygun olduğunda ve fırsat bulduğunda geri kalan diğer alanları da işgal etmek isteyecektir. Bunu bir tehdit olarak zaman zaman dile getirerek işgal girişimini hep gündemde tutuyor.

Efrîn coğrafyası sadece işgal edilmekle yetinilmedi, acılı bir coğrafya haline getirildi. Efrîn işgali küresel sistemin yüz karasıdır. Süreklileşen bir zulüm var. İşlenen suçların hadi hesabı yoktur. Mütemadiyen her gün savaş suçu işlendiğini günlük saldırılardan görmek mümkündür ki, Türk devleti DAİŞ çete artıklarıyla birlikte işgal ettiği alanlarda suç işlemekte sınır tanımıyor. 

Bu suçlar BM genel kurulunda gündeme gelen bir işgalin sonucudur. Suriye iç savaşını sonlandırmak ve çözüme kavuşturmaları gerekirken yeni toplumsal sorunlar ürettiler. Türk devletinin işgal operasyonlarıyla yeni çatışma bölgeleri oluşturuldu. Kanayan bu yaralardan (işgal alanlarından) kan kaybı devam etmektedir. İşgal alanlarında göçen halkın geleceği karartıldı. Özellikle de Efrîn halkı, işgal edilen alanların en mağdur halkı haline geldi. Tarihi, kültürüyle birlikte yok ediliyor. Faşist işgalci güçler durdurulamadığı taktirde, gelecekte cennet Efrîn`den geriye bir cehennem kalacaktır.

Bu işgali yapanlar kadar, bu işgale yol açanlar da Efrîn’de işlenen suçların ortağıdır. Hiçbir tehdit oluşturmamasına rağmen; Efrîn coğrafyasını işgal etmek, talan etmek, halkını katletmek, göçertmek, mülteci hale düşürüp çadırlarda yaşamaya mecbur etmek savaş suçudur. Bu suçu işleyen Türk devleti, DAİŞ çete artıkları ve Küresel güçlerdir. Sorun; Sadece Efrîn ya da işgal edilmiş başka bir alan sorunu olmaktan çıkan bir sorundur. Yaşanan kaotik durum, Suriye için ön görülen geleceğin tasarlanmış ve pratize edilmiş halidir.

Türk devletinin işgaline yeşil ışık yakan güçler Suriye sorununun böyle çözülmeyeceğini en iyi bilenlerdir. Amacın sorunu çözmek olmadığı da ortaya çıkmıştır. Rojava devriminin geleceğini tehdit eden bu işgal durumu küresel güçlerin bilgisi ve onayı ile gerçekleştirildiği akıllarda tutulmalıdır. ABD ve Rusya’nın bölgesel politikaları, bölge halklarını umursamayan, kendi çıkarlarını esas alan politikalardır. Bu nedenle küresel güçlerden medet ummak beyhude bir beklentidir.

Çözüme uygun diplomatik faaliyetler, siyasi ilişkiler içinde olmak elbette gereklidir. Bunun yolu da halkı güç haline getirmekten geçer. Savunmanın ve siyasetin merkezine halkı oturtmak, öz yönetim sistemini geliştirmek, bütün halk bileşenleriyle her alanda kurumlaşmak gerekir. Çözümü dışarıdan arayarak beklenti içinde kalmak, küresel güçlerin çözümsüzlük politikalarına gelmek olacaktır. Yapılması gereken en gerçekçi yöntem halkta, halk ile birlikte çözüm aramak en doğru yöntemdir.

Efrîn halkı başta olmak üzere işgal alanlarındaki halkın ve mülteci duruma düşürülmüş halkın durumu Rojava halkı için de geçerli bir durumdur. Yani Rojava üzerindeki tehdit tümüyle savuşturulmuş değildir. İşgalci güçler kadar küresel güçler de tehdit oluşturmaktadırlar. Rojava Özerk Yönetimi’ni kendi politikalarına çekmek için gerektiğinde baskı kurarak, şantaj yaparak, gerektiğinde işgalcilere yol vererek tavize zorlayacaklardır.   

Rojava’yı Türk devletinin sömürgesi haline getirmek için izlenen politikalar ve pratik uygulamalara karşı topyekûn bir duruş gerekmektedir. Başta öz savunma olmak üzere, bütün alanlarda yoğun ve hummalı bir çalışma kaçınılmaz hale gelmiştir. Devrimin kazanımlarını ancak devrimci halk savaşıyla korumak mümkündür. Kürt halkı gibi diğer halk bileşenleri de savaş ile yaşamak zorunda bırakılan halklardır. Savaş koşullarını göz ardı ederek günlük yaşamın normal akışına kapılmak kaybettirecektir.

Rojava için tehdidin kaynakları bellidir. İster küresel güçler ister Türk devleti ve güdümündeki terörist çete gurupları, isterse KDP ve beslemesi ENKS, isterse de Esad rejimi olsun, her kim olursa olsun tehdidin türüne, yöntemine ve boyutuna göre tavır sergilemek, tutum geliştirmek oldukça önemelidir.

Türkiye’de yakınlaşan seçimler Rojava’ya yeni bir saldırı dalgasını tetikleyebilir. İktidardaki faşist blok kendi milliyetçi tabanını motive etmek için de olsa böyle bir yönelime girmesi ihtimal dahilindedir.  Yaşanan işgal operasyonlarından çıkarılan dersler ışığında yeni Efrînlerin yaşanmasına asla fırsat vermemek gerekir.

Efrîn işgalinin 4. yıl dönümünde Efrîn`i özgürleştirme iddiası, kararlılığı aynı zamanda Rojava devrimini koruma ve yaşatmadır. Kısacası Efrîn`e ve diğer işgal alanlarına sahip çıkmak devrime sahip çıkmaktır. Bunun sorumluluk bilinciyle örgütlenen halk mutlaka başaracaktır.

ANHA