Kadınların ve halkın temsilcileri: Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez

Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i katledilişlerinin 9’uncu yıl dönümünde, anlatan Lübnanlı Kadın Vakfı başkanı Bûşra El-Elî, “3 Kürt kadın devrimci ve Kürtlerin sesini tüm dünyaya duyuran Sara, Rojîn ve Ronahî, faşist Türk iktidarına karşı Paris’teki şahadetleriyle dünyada sembol oldu” dedi.

Kadınların ve halkın temsilcileri: Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez
8 OCAK 2022   01:54
HABER MERKEZİ – SOZDAR WEQAS

Sakîne Cansiz (Sara)

1958 yılında, Dersim Textê Xelîl köyünde, soykırımların ve başkaldırının hüküm sürdüğü topraklarda gözünü açtı.

1978 yılında Önder Öcalan, Kesire ve Cemil Bayık ile birlikte Fis köyündeki tarihi PKK’nin Birinci Kuruluş Kongresi’nin toplantısına katıldı. Sakine Cansız bu tarihi anları kitabında, “Çok heyecanlıyım, sessizim ama çok mutluyum” olarak tanımladı. O günden sonra Kürt kadın hareketinin öncülerinden biri oldu. Elazığ'da bir ihbar üzerine tutuklandı ve vahşice işkenceye uğradı. Elazığ ve Malatya'dan sonra "Nazi toplama kampı örneği" olarak nitelendirdiği Diyarbakır zindanına götürüldü. Burada da destansı bir direniş sergiledi. Sakine Cansız kısa bir süre sonra burada öncü kimliğiyle tanındı. Tarihteki en ağır işkencelere uğradıktan sonra şunları ifade etti: "İşkencede göğüslerim kesildi, bir militan ve bir kadın olarak ah demeye utandım." Esat Oktay'ın yüzüne tüküren, cezaevi direnişinden Önderlik alanına, oradan gerilla saflarına, Avrupa'nın metropollerine kadar bir an olsun durmayarak, hakikat özgürlüğü yürüyüşü devam etti.”

Fîdan Dogan (Rojbîn)

Fîdan Dogan (Rojbîn), 3 yıl Avrupa gençlik hareketinde çalıştı. Fidan Doğan 2002 yılında Paris gençlik hareketi adına Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) üyesi oldu. Fidan Doğan, çabalarıyla ön plana çıkıyordu. Fidan Doğan, 2011 yılında diplomasi alanında kendini geliştiriyor ve Paris Kürdistan Enformasyon Ofisi sorumlusu olarak yıllarca çalışıyor. Burada diplomatik alandaki çalışmalarıyla uluslararası alanda ülkesi için mücadele yürüttü.

Leyla Şaylemez (Ronahî)

Leyla Şaylemez, 2008 yılında aktif bir şekilde gençlik çalışmalarında yer alıyor, 2 yıl gençlik çalışmalarında yer alarak 2010 yılında PKK saflarına katılıyor. Leyla Şaylemez, bir süre sonra Avrupaya geri dönerek gençlik çalışmalarında önemli sorumluluklar alıyor.

O ve onun gibi mücadele hırsı olanlar, bugün özgün kadın çalışmalarımızda ve tüm yaşamda kazanım elde etmemizi sağladı.

Her üç savaşçının da şehadet yıl dönümü olan 9 Ocak'ta ajansımız, Lübnanlı Kadın Vakfı başkanı Bûşra El-Elî ile bir röportaj yaptı. Bûşra El-Elî, Sakine Cansız’ın otobiyografisi olan “Bir Kavgaydı Yaşamım” kitabını Arapçaya çevirdi.

*Sakine Cansız’ın mücadelesini nasıl ve nerede tanıdınız, onun kişiliğinde en fazla dikkatinizi çeken yön ne oldu?

Eğer biri Sakine Cansız’ı tanımak istiyorsa, onun mücadelesine, açıklamalarına, programlarına bakması yeterli olacaktır. Mücadelesi sürecinde karşılaştığı zorlukları anlaşıldığında, halkının hak ve özgürlüklerini elde etme konusundaki iradesi ve ısrarı anlaşılır olacaktır.

*Şehit Sakine Cansız'ın özellikleri nelerdi, onunla anılarınızı paylaşır mısınız?

Sert görüşlerine bakıldığında, şehit Sakine Cansız'ın ülkesine, haklı davasına, halkının, yöresinin ve dünyanın kadınlarının davasına olan bağlılığının ne düzeyde olduğu görecektir. Her ne kadar büyük zorluklar çekse de her zaman gülerdi ve yaşama olan bağlılığı görülürdü. Bununla kurmaya çalıştığı özgür ve onurlu yaşamı anlatmaya çalışıyorum.

Şehit Sakine Cansız, çocuklarla çocuk, gençlerle genç ve yetişkinlerle yetişkin gibi davranıyordu. İnsanları etrafında toplamayı, onlara unutulmuş bir hikayeyi anlatmayı, ülke ve özgürlük sevgisini anlatmayı çok iyi biliyordu. Şehit Sakine Cansız, her koşulda fedakarlığın bir sembolüydü.

Her kadın aktivist, Şehit Sakine Cansız'ın mücadelesini derinden tanımalı, çünkü onun mücadelesi, kadınların her türlü işgale, militan güçlere, kapitalizme, emperyalizme, diktatörlük bilincine karşı modern mücadelesinin temelini ve derinliğini ifade ediyor.

Şehit Sakine, nerede olursa olsun kadınların özgürlük mücadelesinin minaresi oldu.

*Şehit Sakine Cansız'ın mücadele yolculuğunu anlatan anılarını (Hep Kavgaydı Yaşamım) çevirmek için bir proje başlattınız. Bu proje ile neyi hedefleniyoruz?

Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da ve Kürdistan'da genel olarak kadınlara ve kadınlara yönelik karalamaların ne düzeyde olduğunu hepimiz biliyoruz. Kürt kadınların her türlü karanlığa ya da DAİŞ'e karşı verdiği savaşta yıldızı yükselirken, tüm medya organları Kürt kadın savaşçıların adını biliyordu ve bunu mücadelenin öneminden dolayı ön plana çıkardılar ama kadının neden savaştığına değinmediler. Bu mücadele, bölgedeki rejim ordularının çoğunun geri çekilip bölgeyi radikal İslamcı ve aşırılık yanlısı grupların eline bıraktığı bir zamanda gerçekleşti.

Burada Kürt kadınlarının DAİŞ’e karşı mücadeledeki başarısının arkasındaki ideolojik arka plana dikkat çekmeliyiz. Çünkü sadece silah taşımakla tiranlara karşı zafer elde etmek mümkün olmayacaktır. Ancak silahlı insanlar her durumda güçlü bir zihniyete ve öngörülebilir bir vizyona sahip olmalıdır.

Şehit Sakine Cansız'ın anılarının tercümesi projesi, Kürt kadınlarının tüm ayaklanmalarını ve mücadelelerini ve etkilerini, attıkları adımları, çektikleri acıları, elde ettikleri başarıları tanımak doğrultusunda hazırlandı. Çünkü Şehit Sakine'nin mücadelesi, Kürt kadınlarının tanık olduğu ve halen devam eden ve bitmeyecek olan kurtuluş mücadelesinin bir sonucudur. Bu projeyi tamamlayacağımızı umut ediyorum. Bu hatıraların çevrilmeyi bekleyen iki üç bölümü kaldı. Bunları da iki yıl içerisinde bitirmeyi umuyoruz.

*Hatıraları çevirdiğinizde ne hissettiniz?

Kadın dernekleri ve faaliyetlerindeki çalışmalarımın yanı sıra çeviri yapıyorum ama şunu söyleyebilirim ki Şehit Sakine Cansız'ın anılarının ilk bölümünü çevirdiğimde çok mutlu hissettim. Çünkü her satırı ve cümlesi beni, acılarımı ve umutlarımı temsil ediyordu. Öte yandan kitabın ilk bölümünü bazı Arap kadınlarına önsöz yazmaları için verdiğimde aynı duyguları dile getirdiler, hatta şehit Sakine Cansız'ın anılarının bir an önce yayılması gerektiğini ifade ettiler. Böylece her mücadele eden kadın bundan faydalanabilir. Bu aynı zamanda onun anılarının tüm uluslar için geçerli olduğu, Şehit Sakine Cansız’ın tüm kadınlar için mücadele ettiğini gösteriyor

*Kürt Özgürlük Hareketi’nin kuruluşundan bu yana Sakine Cansız, Kürdistan ve kadın kurtuluşunda öncü bir rol üstleniyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Unutmayalım ki savaşçı Sakine Cansız, Kürdistan'ın kurtuluş mücadelesinin kadın kurucularındandır. Sakine aynı zamanda binlerce Kürt kadınının  ölümüyle sonuçlanan Dersim katliamından sağ kurtulan bir ailenin kızı ve mücadelesiyle katliamın intikamını alan bir kadındır.

Öte yandan Kürdistan Kurtuluş Hareketi'nin temel taşıdır ve Kürt kadın mücadelesinin her aşamasında yer almıştır. Ayrıca çok zor dönemlerde Kürt kadınını örgütlemeyi düşünen ilk Kürt kadındı.

*Şehit Sakine Cansız, Türk rejimine ve zulmüne karşı Diyarbakır zindanında tutuluyor. Leyla Güven, Figen Yüksekdağ ve Aysel Tuğluk gibi onlarca Kürt siyasetçi ve diğer kadınlar onun izinden gitti. Bu mücadeleyi ve Kürt kadınlarının mücadelesine etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ünlü bir söz vardır, hak talep edilerek kaybedilmez. Kürt kadınlarının modern mücadelesinin ilginç yanı, güçlü bir şekilde örgütlenmiş olmalarıdır. Sonuç olarak öncülük bireysel koşullarla sınırlı değildir. Özellikle Türk rejiminin tüm yetkilerini kullandığı zor koşullar, baskı, zulüm, asimilasyon ve faşizm göz önüne alındığında, her aktif Kürt kadını güçlü bir mücadele projesi haline geliyor. Ve Türk rejimi güvenlik ve askeri gerekçelerle asimilasyon ve faşizm politikalarını Kürt halkına ve özellikle Kürt kadınlarına yönelik uyguluyor.

Sonuç olarak tüm bu baskılar karşısında birçok Kürt kadın enerjisini seferber ederek Türk faşist rejimine karşı güçlü savaşçılar haline geldi. Aynı zamanda Türk hükümeti, güçlerini ve iradelerini kırmak için kadınları tutuklama politikası izlemektedir. Ama politikaları başarılı olmadı. Türk zindanları güçlü bir iradenin ve kahramanca direnişin minarelerine dönüştürülürken, şehit Mazlum Doğan, 1982 yılında Newroz'da bedenini ateşe vererek bunu bütün dünyaya gösterdi.

Bugün Türkiye'deki zindanların eylemci, belediye başkanı, parti lideri veya direnişte öncü rol oynayan parlamenterlerle dolu olduğunu görüyoruz. Açlık grevi veya ölüm orucu direnişlerinde bunu bir kez daha açıkça gördük. Mücadeleci Leyla Güven'in ölüm orucunu unutmuyoruz. Leyla Güven, Önder Abdullah Öcalan'ın sağlık durumunun öğrenilmesini ve tecridin kaldırılmasını talep ederek insani, ahlaki ve vicdani amaçlarla 200 gün boyunca direnişe öncülük etti. Söz konusu direniş muhteşem zindan direnişi tarihinden sadece bir örnektir.

*3 kadının şehit edilmesinden sorumlu olan MİT’ten şu ana kadar hesap sorulmadı. Fransa hükümeti bu olay karşısında neden halen sessiz?

Şehit Sakine Cansız Dersim katliamının intikamını almak için mücadele etti. Kendisi de Paris katliamında şehadete ulaşarak dünyada anlamlı bir sembol haline geldi.

Siyasetçilerin katledildiği olayların örneği çoktur. Bu katliamda da halen soruşturma yapılabilmiş değil. Çünkü burada devletlerin karşılıklı ekonomik ve siyasi çıkarlarının karşı karşıya gelmesi söz konusudur. Paris katliamı böyle bir şeydir. Ol Of Palme cinayetini hatırlayalım. Yıllarca davayı uzatıp PKK’yi suçladılar. En sonunda PKK’nin olayla ilgisi olmadığı ortaya çıktı ve bu mahkeme kararlarıyla da tescillendi.

Paris katliamını Türk ve Fransa istihbaratları birlikte planladı. Başka çevrelerin de müdahil olması söz konusudur. Katilin MİT mensubu olduğu ortaya çıktı. Ancak katilin cezaevinde ölmesi olayı ise aydınlatılamadı. Halen bu katliam tüm yönleriyle ortaya çıkarılmış değil. Bunun nedeni de Türkiye ve Fransa arasındaki çıkar birliğidir.

ANHA