Kobanê, Kürtler ve halklar arası birliğin, işgale ve ihanete karşı mücadelenin simgesidir – HALİL CEMAL

Kobanê, Kürtler ve halklar arası birliğin, işgale ve ihanete karşı mücadelenin simgesidir – HALİL CEMAL
30 Aralık 2021   01:42

ANALİZ - Halil Cemal

İşgalci Türk devletinin 25 Aralık 2021 günü Kobanê’deki Şehit Peyman Mahallesi’nde bir eve SİHA ile saldırması sonucu, Suriye Devrimci Gençlik Hareketi ve Genç Kadınlar Birliği’nin 5 üyesi şehit düştü. Daha önce de yine Kobanê’de hem evlere ve hem de araçlara yapılan SİHA’lı ya da farklı saldırılar sonucunda 10’u aşkın Kuzey ve Doğu Suriye yurttaşı şehit olmuştu.

Faşist Türk Devletinin, Özgür Kürtlere karşı düşmanlığı bilinen bir gerçek. Türk devleti bu düşmanlığını her türlü insanlık suçu işleyerek Kürdistan’ın tüm parçalarında gösteriyor. Kürtlere karşı izlenen bu soykırım siyasetinin gerilla şahsında Güney Kürdistan’a, Şengal halkına, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve yurttaşlarına karşı yoğun şekilde yürütüldüğü bir sır değil. Kuzey

Kürdistan’da uygulanan sömürgeci faşist soykırım siyasetinin gelmiş olduğu boyutlar da görülmekte. 2021 yılı boyunca bu soykırım siyaseti özellikle üç parça Kürdistan’da hızından bir şey kaybetmeden uygulanmaktadır. 2021 bu anlamda Faşist AKP/MHP iktidarının Kürt düşmanlığında sınır tanımadığı ve Kürt halkının da buna karşı Önder APO çizgisinde olağanüstü bir mücadele yürüttüğü yıl olduğu söylenebilir.

Böylesine soykırımcı düşmanca tutumun özellikle Kobanê’de bu denli ısrarla sürdürülmesinin nedenlerini irdelemek önemli. Bunun için de Kobanê denilince ne anlamak gerekiyor? Ona bakalım.

KOBANÊ SADECE KOBANÊ’YLE SINIRLI DEĞİL

Kobanê bugün sadece Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı bir kanton olarak değerlendirilemez. Kobanê nüfusunun önemli bir kısmı Kürtlerden oluşan bir Kanton merkezi. Ama Kobanê sadece bu değil. Kobanê, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yapılanmasının dünyaya açılan ilk penceresi. Dünya, Demokratik Özerklik mücadelesinin ne anlama geldiğini Kobanê şahsında öğrendi ve destek sundu. Kobanê, sadece DAİŞ’e karşı mücadelenin değil, DAİŞ’in yenilebilir olduğunun simgesi oldu. Kobanê DAİŞ şahsında “Şimdi düştü düşecek” denildiği anda faşist Türk devletinin iştahını kursağında bıraktı. Bu duruşuyla TC’nin DAİŞ çeteleri üzerinden geliştirmek istediği Hilafet rüyasına son verdi. Kobanê, DAİŞ/Faşist TC ilişkilerini tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Kobanê bununla da kalmadı, Kürtlerle başta Arap ve Türkiye halkları olmak üzere tüm bölge halklarıyla ilişki-iletişim kanalı oldu.

Bu boyutları ile Kobanê DAİŞ/TC faşizmine geçit vermeyen 21’inci yüzyılın Stalingrat’ı olarak tarihe geçti. Naziler nasıl Moskova önlerinde dünya imparatorluğu kurmanın hülyasını terk etti ise yeni Osmanlıcılar da Kobanê de Osmanlı imparatorluğu rüyasını terk etmek zorunda kaldı. O nedenle Kobanê Faşist AKP iktidarı şahsında faşist/sömürgeci TC’nin baş aşağı gidiş tarihinin başlangıcı oldu.

Kobanê ismi elbette sadece bunlarla sınırlı kalmadı. Kobanê ulusal birlik bayrağını göklere çıkarırken aynı zamanda İşbirlikçilik ve ihanete ağır bir darbe anlamına geldi.

İşte bu nedenle Kobanê faşizme, her türden çeteciliğe ve ihanete karşı mücadelenin simgesi oldu. Böyle bir simge haline gelmesi de Apocu çizginin öncülüğünde gerçekleşti. Bu öncülük ile Kobanê, Önder APO şahsında Kürdistan halkına karşı geliştirilen, uluslararası komplo ve tecrit politikasının iflasının göstergesi oldu. Bu özellikleriyle Kobanê adı, özgür yaşam mücadelesindeki kararlılığı simgelerken, Kürtler ve halklar arası birliğin yol ve yönteminin ne olduğunu dost-düşman tüm çevrelere gösterdi.

Dikkat edilirse Kobanê’de DAİŞ ne zaman yenildi ise o süreçten sonra faşist Türk devleti, ilk etapta Kuzey Kürdistan ve Türkiyeli dostlarına karşı savaş açtı. Suruç/Ankara katliamları ve 6-8 Ekim saldırılarıyla başlayıp bugüne kadar süren soykırım dalgası Kobanê’de DAİŞ’i yenenlerden intikam almak içindi.

KOBANÊ DE YAŞANANLARIN ARKA PERDESİ

Kürt düşmanlığındaki sınır tanımazlıkla bütünleşen bu intikam furyası tüm Medya Savunma Alanları, Mahmur ve Şengal’de zirveye ulaştı. Faşist TC’nin Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê işgalleriyle Özgür Kürdü imha etme tutumu, Kuzey ve Doğu Suriye coğrafyasını tümden işgal ederek bu coğrafyada oluşan özgür yaşamı ortadan kaldırma politikasına dönüştü. Kısacası DAİŞ eliyle yapılmak istenen ne varsa aynısı faşist/sömürgeci TC’nin açık askeri işgali ile gerçekleştirilmek istendi.

Yani, gerçek DAİŞ’in TC, DAİŞ halifesinin de Tayyip Erdoğan olduğu bu saldırılarla birlikte net biçimde açığa çıktı. Bu anlamda Kobanê faşist TC’nin maskesini indirerek gerçek yüzünün DAİŞ olduğunu ortaya koydu. Kısacası bugün Kobanê’de yaşananların arka planında olan bunlardı. O nedenle Kobanê, sadece hedefe konulan bir saldırı merkezi değil, aynı zamanda yoğunlaştırılmış özel savaş alanına dönüştürülmek istendi.

MİT ROLÜNÜ OYNAYANLAR KİM?

Bu noktada gerillaya karşı yürütülen saldırılarda “MİT ve TSK ortak koordinasyonu” ile başlayıp devam eden açıklamaların bir benzeri Kuzey ve Doğu Suriye’deki saldırılar için de kullanılmaya başlandı. Burada saldırıların açık muhatabı zaten biliniyor. Bunlar TC SİHA’ları ya da roketleri…. Yani faşist TC..

Peki MİT rolünü oynayanlar kim? Yakalanan bazı provokatörler ya da tetikçilerin ifadelerine bakılırsa bu rolü oynayanların bir kısmı satın alınmış ya da bir biçimde kandırılmış kişiler. Diğer kısmı da gerillaya karşı her türlü suç araçlarıyla saldıran faşist TC’ye yerelden istihbarat sağlayan PDK gibi coğrafyamızdaki işbirlikçi güçler. Bunların özerk yönetim alanındaki adı da PDK/ENKS oluyor.

Özellikle Kürt birliği adı altında yürütülen müzakere süreci ile birlikte Rojava’da örgütlenme olanaklarını daha da artıran PDK/ENKS, faşist TC’nin beşinci kolu rolünü daha da etkinleştirmiştir.

Önceleri basın araçları yoluyla hedeflerinin ne olduğunu açıklayan PDK/ENKS, bu hedefleri ortadan kaldırmak için faşist TC’nin olanaklarını tetikçi gibi kullanarak ortadan kaldırmaya başlamıştır. Dikkat edilirse faşist TC için adeta korkulu rüya haline gelen PKK ilk hedefler listesinde yer alarak TC’nin korkuları daha da derinleştirilmek istenmiştir. Bu temelde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetiminin yurtsever yurttaşları TSK’nin hedefleri haline getirilmiştir. Bunun en son örneği yurtseverliğin simgesi haline gelen Yûsif Gûlo ve torunları olmuştur.

KDP/ENKS DEVRİMCİ GENÇLİĞİ HEDEF TAHTASINA KOYMUŞTUR

Hainler, özgürlüğe karşıdır. O nedenle Özgür insana düşmanlıkta sınır tanımaz. Bunun için de Rojava’nın yurtsever halkını her tarafta hedef haline getiren KDP/ENKS en son da Devrimci gençlik hareketini hedef tahtasına koymuştur. Gençlik hareketinden başlayarak özerk yönetime kadar tüm devrimci-demokrat yapıların terörist ilan edilmesi için adeta bir kampanya biçiminde propaganda yapmaya ve diplomasi yürütmeye başlamıştır. Bu kampanya süreciyle birlikte KDP/ENKS basını güya Devrimci Gençlik tarafından kaçırılan küçük yaştaki çocuklardan bahsetmeye başlamıştır. Aynı kampanyaya ek olarak güya kaçırılan çocukların ailelerini örgütleyerek eyleme geçirmeye ve kendi KDP/ENKS bürolarını  kundaklayarak gençlerin üzerine atmaya başlamıştır.

Bu yöntemler faşist Türk Özel Harp Dairesinin Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de uyguladığı yöntemlerin aynısı olmaktadır. Yani KDP/ENKS Türk özel savaş yöntemlerini coğrafyamızda da uygulamaya başlamıştır. KDP/ENKS basını da bunun propagandasını üslenmiştir. Dikkat edilirse Şengal ve Mahmur’da da aynı yöntemler uygulanmaktadır. Daha saldıranlar ya da saldırıya uğrayanlar herhangi bir açıklama yapmadan KDP/ENKS basını gündemi özel savaşın dili ile belirlemeye çalışmaktadır. Vurulan hedefleri hemen PKK ile ilişkilendirmektedir.

Kobanê’de 25 Aralık saldırısı da benzeri şekilde gerçekleşmiştir. KDP/ENKS basını Gençlerin bir araya geldiği evi kamp olarak adlandırmıştır. Şengal’de de faşist TC’nin uçakları tarafından vurulan halk meclisi, aynı ihanetçi güruh basınında “PKK kampı” olarak lanse edilmişti.

Sêmalka’da da aynı durum yaşanmıştı. Şehit ailelerine destek için gelen gençlerin eylemi “PKK sınırlarımıza saldırdı” diye lanse edilerek kapıdan geçişler durdurulmuştu. Halbuki o gençler silahlı değildi. Hiçbir saldırı aracına da sahip değillerdi. Nehir üzerinde kurulmuş köprünün ortasında atacak taş bile bulma imkanları yoktu. Ve o gençlerin hemen hepsinin kafası KDP’li sınır görevlilerin attığı taşlarla kırılmıştı. Belki bu gençlerin bir kısmı kendilerine atılan taşların ancak köprü üzerinde kalanları karşı tarafa atma imkânı oldu. Yani sınır ihlali değil protesto vardı. Saldırı değil saldırıya uğrama vardı. Ama AKP/MHP faşist iktidarının mağduriyet propagandası üzerinden kendisine saldırı zemini yarattığı gibi KDP/ENKS de aynı yöntemi kullandı.

Bu durum bile tek başına işbirlikçilikten öteye düşmana benzeme anlamına gelmektedir. Katiline âşık olan mağdur gibi KDP/ENKS de Kürt düşmanı faşist TC’ye duyduğu Aşkla Kürtlere saldırıyı normal görmeye hatta kendisi de Kürtlere saldırmaya başlamıştır.

Kobanê’deki 5 yurtsever gencin şehadeti ve durumu ağır olanlarla birlikte 5 gencin yaralanmasının nedeni de tamamen bu katiline benzeyen KDP/ENKS ve faşist TC işbirliğidir.

Öncü kadınları ve gençleri katlederek Kobanê ve Kuzey ve Doğu Suriye yurttaşlarını teslim alacaklarını sananlar büyük bir yanılgı içindedir. Kuzey ve Doğu Suriye halkları özgürce yaşam imkanlarını yaratabilmek için 12 bin evladını şehit vermiş ve yaklaşık 25 bin evladının da bu savaşta yaralanmasını görmüştür. Bu halk gerek DAİŞ’e, gerek işgale karşı ve gerekse diğer çete gruplarına karşı verilen bu mücadele içinde evlatlarını yaralayan ya da şehit düşürenlerin işbirliğini yapanlara asla prim vermeyecektir. Gençler ve kadınlar bunun bilinci ile her geçen gün daha fazla örgütlenerek işgalcilere ve işbirlikçisi hainlere karşı direnecektir.

İSTİHBARATI VERENLER MUTKALA HALKIMIZA HESAP VERECEKTİR 

Maraş katliamından başlayarak Roboski’ye oradan da Kobanê’ye kadar her yeni yıla katliam saldırılarıyla giren faşist TC, nasıl umduğunu bulamadığı gibi mücadele daha da güçlü gelişmişse hainler de umduğunu bulamayacaktır. Aksine halkımızın yargılayıcı iradesinden asla kendilerini kurtaramayacaktır. Kobanê katliamının failine yer istihbaratı sağlayanlar mutlaka bulunarak halkımıza hesap verecektir.

ANHA