Riyad Derar 2021 Suriye’sini değerlendirdi

Ekonomik ve siyasi krizin kendini yoğunca hissettirdiği 2021 yılı Suriye’sini değerlendiren Riyad Derar, Şam’ın tüm ipleri İran ve Rusya’nın eline bırakarak karar alamaz hale geldiğini ve bu nedenle muhalefetin tutum ve görüş birliğine giderek, ademi merkezi yönetim modeliyle ​​Suriye’nin birliğini sağlaması gerektiğini söyledi.

Riyad Derar 2021 Suriye’sini değerlendirdi
28 Aralık 2021   05:13
HABER MERKEZİ – YEHYA EL- HEBÎB

Suriye’de 2021 yılı Şam hükümet güçlerinin ve Türk devleti çetelerinin Kuzey ve Doğu Suriye’de çatışma halinde olduğu, Şam’ın Rusya baskısıyla güneyi kontrol ettiği, Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’ne yönelik saldırılarının olduğu ve ekonomik krizin daha da derinleştiği bir yıl oldu.

MSD Eş Başkanı Riyad Derar, Suriye’de 2021 yılında yaşanan gelişmelere ilişkin ANHA’nın sorularını yanıtladı.

*2021’in sonuna gelinmesine rağmen Suriye krizine ilişkin ufukta herhangi bir çözüm görünmüyor. Suriye’deki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

2021 yılının sonuçlarına baktığımızda, genel atmosfer yeni dosyaların hazırlanması ve yarım kalan çözümler oldu. Aranan çözümler çok yönü olan ekonomik fikirlere dayanıyordu. Bunlar sınır kapılarına ilişkin anlaşmalar ve rejimin Arap ve uluslararası devletlerle ilişkilerine geri dönmesi ile sonuçlanan ilişkilerin geliştirilmesi konusu.

Ancak bu konu daha çok taviz alma yönünde gelişti. Bu da çözüm yöntemi değil, çözüm yolunun yürütülmesidir. Rejimin yanıt vermediği ve vermeyeceği açıktır. Çünkü askeri güvenlik zihniyeti değişmiyor. Bu zihniyetin değişmesiyle rejim yıkılacaktır.

Moskova bir defadan fazla rejimi yakından kontrol etmeye çalıştı. Bu durum Dera anlaşmalarında ve daha sonra ona karşı darbede ortaya çıktı. Bunun sonucunda rejim Dera’yı daha geniş kapsamlı bir şekilde kontrol etti. Ayrıca milis ve Hizbullah’ın Dera bölgelerine yayılmasına izin verdi. Bununla kriz daha çok derinleşti. Bu anlaşmaları çözüm olarak ele alamayız.

Moskova’nın Kuzey ve Doğu Suriye dosyasını yönetme girişimi var. Moskova arabuluculuk konumu ile Türkiye’ye saldırı ve tehditlerine devam etmesi için baskı yapıyor. Türk devletine ait keşif uçaklarının bölgedeki hareketliliği bunu gösteriyor. Ancak burada da başaramayacak. Çünkü Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumu, Dera’daki gibi değil. Sonuç olarak çözüm yönetimi farklı olmalıdır.

Bölgede var olan ABD’nin çözüm ve anlaşmalar konusunda görüşleri farklıdır.

2021 yılında savaş ve can kayıpları vardı. Kuzey ve Doğu Suriye’de mantıksal çözümlere ağırlık verildi.  Cizre ve Fırat bölgelerindeki yurttaşların gerçekleştirdiği kongreler izleme komitesinin kurulmasıyla sonuçlandı. Bu komite yönetimlerinde yolsuzluğa karşı, eğitim ve yargı çalışmalarına devam ediyor. Yurttaşlar mantıksal çözümlere ağırlık verdi. 2022’de yerel yönetim seçimlerinin gerçekleştirilmesiyle karar bölgede netleşecektir.

*Gözler “Silahsız” bölgelerde kalmıştı. Ancak söz konusu bölgelerde askeri alanda pratikte bir gelişme olmadı. Bu bölgelerin sorunu tam olarak nerede? Uluslararası anlaşmazlıklar ve uluslararası yollardaki rekabet neye bağlı? Bu bölgelerin akıbeti ne olacak?

İdlib, Halep, Hama ve Lazkiye kırsalındaki “Silahsız” bölgelerde istikrar hakim. Ancak değişim ve taviz konusunda Türkiye ile Rusya arasında anlaşmazlık var. Çünkü her hangi bir değişim Türkiye’yi etkileyecek ve rejimin diğer hesaplar üzerinden başarılı olmasını sağlayacaktır.

Diğer yandan bu bölgelerde yoğun bir Suriyeli göçmen nüfusu var. Kriz ve çatışmalarla karşı karşıya kalırlarsa önce Türkiye’yi sonra dünyayı etkileyen insani bir kriz yaşanabilir. Bu Avrupa ve ABD tarafından başlatılan kırmızı çizgi çeşididir. Bu nedenle istikrar var.

Bu bölgelerin sorunu, çözümü zayıflatan İslami ideolojiye sahip bir gücün olması.

Sonuç olarak bu anlaşmalar çözüm bekliyor. Türkiye ve Rusya arasındaki çıkarlar ve hesaplar üzerinden anlaşma olursa, onlar üzerindeki kontrol değişebilir. Ayrıca, kuzeydoğu ve kuzeybatı  Suriye arasında muhalif görüşler düzeyinde anlaşma olursa, başka bir farklılık ortaya çıkabilir.

Bu bölgede hakimiyetleri olanlar rahatlar ve durumu kontrol edeceklerini düşünüyor. Ancak gerçek olan şu ki bu tür bir yönetim ile uzun bir gelecek garanti edemeyiz.

*Dera’daki krizi gördük. Eski çözümlere rağmen Şam hükümet güçleri bölgeyi kontrol etti. Süveyda’da gerginlik arttı. Bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Çözüm nedir?

Suriye’nin güneyine yani Dera ve Süveyda’da ortak bir kontrol gücü yoktu. Birçok grup vardı ve her biri diğer taraflarla anlaşma olmaksızın kendi çıkarları için çalışıyordu.

Dera’da DAİŞ’e bağlı bir grup aracılığıyla rejim tarafından ihlaller oldu. Bu da durumun, rejimin çıkarlarına göre değişmesine neden oldu. Çünkü rejim, bütün çözümleri bozuyor ve Süveyda’ya da ulaşarak, burada halka yoğun baskı uyguladı.

Ancak Süveyda’da belirli bir görüş var. Rejimin gençleri silahlandırma veya bölge yönetimine bağlı birçok konuda egemenliği olmayacak. Fakat yine de Süveyda izolasyona mahkumdur ve kararında tek taraflı değil. Güvenlik yönetimleri, bazı siyasi yönetimler, kontrol yerleri ve anlaşmazlık ile krizlerin tırmandırılma yerleri var. Bu nedenle daha fazla ihlalin olmasının engellenmesi için Süveyda halkının gerçek bir desteğe ihtiyacı var.

Süveydalılar, Özerk Yönetim gibi bir çözüm ve ideolojiye ulaşmak için çalışıyor. Aynı deneyime sahip olmak ve bu deneyimden faydalanmak için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile ilişkileri devam ediyor.

*Şam hükümeti güçleri bir takım anlaşmalar üzerinden yavaş yavaş Dêrazor’a geri dönmeye çalışıyor. Sizce burada amaç ne olabilir?

DAİŞ’in yenilmesinin ardından Derazor'da büyük bir değişim yaşandı. Bölge sakinleri ihtiyaç ve beklentilerinden etkilenmektedir. Devrime katılanların çoğu rejimin geri döneceğinden korkuyor. Bir kısmı ise rejimin dönüşünde yerlerini görüyorlar. Sonuç olarak bu rejimle ilişkileri devam etmekte ve korkuları ile umutları bulunuyor.

Bölge yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla dolu olduğu için sömürülmek de isteniyor. Halkın talepleri sona ermiyor, olumlu değişim yaratabilecek bilgili yerel yönetimlere, kuruluşlara ve yardımlara ihtiyaç var.

Bu konu öncelikle bölge halklarını, diğer bölgelerle çözümleri ve bölgede istikrarın sağlanması için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkilileriyle yapılan anlaşmaları ilgilendiriyor. Rejim ya da İran, iddialarla bölgedeki hakimiyetini genişletmeye çalışıyor, halk bu çabalara karşı güçlü bir duruş ortaya koymak istiyor.

*2021 yılında Suriye kriziyle ilgili önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan bazıları Anayasa Komitesi’nin kurulması ve Astana görüşmeleriydi. Bunların hiçbiri başarılı olmadı. BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen çabaları ‘umutsuz’ olarak değerlendirdi. Sizce bu çalışmaların başarısız olmasının altında yatan temel neden nedir?

2021 diyalogları ve Anayasa Komisyonu toplantıları başarısız oldu. Kuruluşundan bu yana Anayasa Komitesi, Cenevre'deki kararları atlatmaya yönelik ve rejimin sakinleşmesine yönelik girişimleri oldu. Bu vesileyle bir oyalama süreci de yaşatıldı.

Uluslararası oyun, özellikle Anayasa Komitesi aracılığıyla, tüm kararları atlatmaya yönelik bir girişimdir. Bu nedenle, çözüm veya uzlaşma konusunda ciddi bir anlayış olmadığı için her zaman hüsrana neden oldu.

Suriye krizini sona erdirmek için muhalefetin durumu yeniden okuması ve krizi kontrol eden ülkelerin planlarına uymaması gerekiyor.

Astana görüşmelerinde veya başka platformlarda Türkiye'nin görüşlerine göre kararlar alan Suriye muhalefeti, Suriyelilerin tamamıyla çalışmadığı takdirde bir sonuca varamayacak. Muhalefete sürekli olarak Demokratik Suriye Güçleri (QSD), Özerk Yönetim  ve Demokratik Suriye Meclisi’yle (MSD) müzakere yapmaları için çağrıda bulunduk.

Koalisyondaki muhalefet partilerinin ve müzakere ekibinin bunu anlamasını bekliyoruz. Böylece uluslararası toplum tarafından desteklenecek ve Suriye'ye çözüm için tüm olumlu politikaları özetleyebilecek yeni bir yol bulabiliriz.

*Bütün bu gelişmelerin yanı sıra Suriye’de derinleşen bir ekonomik kriz söz konusuydu. Ekonomik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye halkının karşı karşıya olduğu ekonomik krizin nedeni ortada. Suriye’de yeryüzünün savaş tüccarı olan yeni bir güç ortaya çıktı. Şam'da ve hükümetin kontrolündeki diğer bölgelerinde ekonomik gelişmelerden küçük gruplar yararlanmaktadır. Bu çıkar ilişkisinin sonuçları yurttaşları etkiliyor. Ekonomik olarak ve bölgede halen oyun oynayan siyasilerin mevcut durumdan etkilenmediklerini düşünüyorum. Çünkü asıl kaygılarının iktidarda kalmak olduğunu biliyoruz.

Şam hükümeti ile Özerk Yönetim arasında kurulacak olası ittifak gerilimi azaltabilir ancak hükümet yetkililerinin inatçılığı ve hükümetin geri dönmeyi seçtiği koşullar nedeniyle ittifakı imzalamak mümkün değil.

Suriye’nin yine tamamının kontrollerinin altında olmasını istiyorlar. Ama durum değişti ve yeni durum yeni kurallara göre değerlendirilmeli. Bu çerçevede gerçekçi ittifaklar için uğraşıyoruz.

Hükümetle tüm uzlaşma ve normalleşme yolları, bir çözüm bulma, buna dayalı yeni bir çizgi inşa etme ve hükümetin politikasını değiştirme şansı anlamına geliyor.

ABD de aldığı kararlarda ağırlığını korumaya çalışıyor ve bunun sonucunda her zaman Esad'ı tanımadığını ilan ediyor. Bu da onun kaderini düşünenlerin Suriye'nin de katıldığı bir çözüm yolunda değişiklik yapmasına izin veriyor.

*Bu yıl Türk ordusu, Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırarak yeni tehditler oluşturdu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve bir sonraki aşamaya giden yolu nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’yi Suriye’de işgalci olarak görüyoruz, Türkiye’nin tüm çabaları Kuzey’de bir Kürt kantonunun kurulmasının karşısında durmak. Bunlar hayaldir çünkü Kuzey ve Doğu Suriye’deki projenin bir Suriye projesi olduğunu ve Suriyeli Kürtlerin eşit yurttaşlık için çalıştıklarını sürekli dile getiriyoruz.

Türkiye'nin dışarıya dönük sürekli tehditleri, Türk halkını Türkiye'deki iktidar partisinin sorunlarına kafa yormasını engellemek içindir. Çünkü partinin politikaları Türk lirası ile ekonomisini zayıflattı ve durumun daha da kötüleşmesine neden oldu. Türkiye savaşa giremeyecek durumda olduğu için bu çabalarından sonuç alamayacak.

Erdoğan, çıkar elde etmek için ABD ve Rusya başta olmak üzere uluslararası alanlarda yaptığı son görüşmelerde istediğini alamadı. Rusya-ABD çizgisinde oynayarak yaptığı şantajlar da herhangi bir sonuç getirmedi. Bunların sonucunda içerdeki durum daha da kötüye gidiyor.

Erdoğan, tehditleriyle bir adım ilerleyemez, geri döndüğü zaman da ekonomik krizini çözemez. Bana göre Türkiye, Suriye’ye girerek Astana tarafındakilerin olduğu gibi kaybedenlerin yanında yerini aldı. İranlılar, Türkler ve Ruslar dağıldılar. Türkiye'de ekonomik kriz, İran'da ekonomi ve insani çöküş yaşandı. Rusya ise ağırlığını kaybetti. Bütün bunlar Suriye'ye müdahale eden bu güçlere karşı oluyor. ABD de krizi arkadan idare ediyor. Bu güçler her ne kadar bir sonuç elde etmeye çalışsalar da ABD’ye rağmen bölgede sonuç alamazlar.

*Suriye krizinin çözümü ve Suriyelilerin yaşadıkları acıların bitmesine dönük okumalarınıza göre, Suriye halkına, Şam hükümetine ve uluslararası güçlere mesajınız nedir?

Suriye halkının çilesi kurumlar arası ittifaklarla bitmeyecek. Hükümet, çözüm için hiçbir tarafa bel bağlamamalı. Hükümet her şeyi İran ile Rusya'ya devretti ve sonuç olarak kendi eliyle hiçbir karar alamaz hale geldi.

Muhalefet bu nedenle kararlarını, tutumlarını ve görüşlerini birleştirmelidir. Ademi merkezi yönetim modeli ile ​​Suriye’nin birliğini sağlamalıdır. Avrupa ve ABD’nin desteğiyle Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’den çekilmesi sağlanmalı ve bu güçlerin gerçek bir garantör olması gerekiyor. Böyle bir ortamda sınırların güvenliği korunabilir. Bu bölgelerde Suriye geçmişinden faydalanılabilir ve ekonomik bir denge oluşturabilir.

ANHA