Herkes Şehit Mervan Bedel’i Haykırıyor- AHMET BİRSİN

Herkes Şehit Mervan Bedel’i Haykırıyor- AHMET BİRSİN
11 Aralık 2021   00:21

AHMET BİRSİN

Kürtlerin tescilli düşmanı AKP-MHP faşizmi SİHA’larla Şengal’de yeni bir katliam daha gerçekleştirdi. Şengal Yürütme Konseyi Eş başkanı Mervan Bedel ve iki çocuğu araç içinde hedef alındı. Cayır cayır yanan aracın içinde iki çocuk çevredekiler tarafından kurtarıldı. Şengal halkının öncüsü Mervan Bedel şehit düştü. Bu öyle bir saldırı ki, adeta ferman gibi, açık bir soykırım, bütün aile hedef alınıyor. Mervan Bedel şahsında bütün Şengal katlediliyor. Düşünün yani bir baba çocuklarının bayram ihtiyaçlarını karşılamaya çıkmış ve şehir içinde havadan bir saldırıyla çocuklarının gözü önünde katlediliyor. Bu öyle bir düşmanlık ki, bir halkın bayramını bilinçli bir biçimde yasa çevirmek için acımasızca saldırılıyor. Böylesine vicdansız ve ahlaksızca yapılan bu saldırıya Kürt Halkı ve dostlarından başka buradan sorumlu olan Irak hükümeti tepki göstermiyor?

Irak başbakanı Kazimi saldırının ikinci günü Hewler’e giderek DAİŞ’e karşı operasyon başlatma startını veriyor. Ancak DAİŞ’in hamisi ve ondan bin beter olan Türk devletine bir tek söz söyleyemiyor. Bu durumda böyle bir kişi DAİŞ karşısında ne yapabilir ki? Kaldı ki DAİŞ’in Irak’ta ne kadar bitirilmek istendiği de şüphelidir. Ancak şu bir gerçek ki, Türk devleti en çok da bir istihbaratçı olan Kazimi döneminde Şengal’e saldırı gerçekleştirdi. Bu yönüyle Irak devleti kadar Kazimi’de bu saldırılardan sorumludur.

KAZIMİ VE KDP BİRİNCİ DERECEDEN SORUMLUDU

Bu alçakça saldırıda Şengal’e gözünü diken KDP birinci dereceden sorumludur.  Bu saldırılarının önünü açan, teşvik eden ve hatta alanda verdiği istihbarat ile Türk devletini yönlendiren KDP’nin kendisidir.  KDP ajanları aracılığıyla tespit ediyor, Türk devleti de SİHA’lar aracılığıyla saldırıyor. Özellikle Şengal’de Ezidi halkının öncüleri hedef alınıyor. Böylece Şengal halkına mesaj verilmek isteniyor. “Şayet özerklikte ısrar ederseniz, bunun öncülüğünü yaparsanız çocuklarınızı bile öldürürüz” demektedirler. Söz konusu durum bu olunca KDP’de alçakça yapılan bu saldırı karşısında tam bir suçlu gibi sessizliğe gömülüyor.

RUDAW SAHİPLERİNİN SALDIRI İŞBİRLİKÇİLİĞİ

Söz de kendisini Kürt basını olarak tanıtan Rudaw gibi televizyonlarda olayı alt sıradan bir haber olarak çarpıtarak veriyor. Bu televizyonun sahiplerinin işbirlikçiliği anlaşılıyor. Peki, kendisine Kürdüm deyip orada çalışanların böylesine alçakça bir saldırı karşısında hiç mi onurları incinmiyor? Hiç mi vicdanları sızlamıyor? Yanı başlarında dağları, köyleri bombalanıyor, kardeşlerine karşı kimyasal silah kullanılıyor, en alçakça hakaretler Kürtlüklerine ve insanlıklarına karşı yapılıyor. Bir haberci olarak bir çift sözleri yok mu? Çocukları bile öldürmekten çekinmeyen bu vahşi saldırı karşısında haberci tarafsız durabilir mi? Yok, sözümüz var ama engelleniyor diyorlar ise, o zaman o kurumda niye duruluyor?  Her şey para mıdır? İnsanın boğazınıza bir lokma ekmek girecekse hiç olmazsa helal olsun. Aksi durumda bir gün bu suçlar bir bir ortaya döküldüğünde bu suçları gizleyen ve aklayanlar olarak orada çalışan habercilerde tarih nezdinde sorumlu ve hesap vermekten kurtulamaz. Her şey bir yana kendi vicdanlarına nasıl hesap verilecek?

MRS. HENNİS NEDEN SESSİZ KALIYOR

Bu katliama ilişkin soru sormamız gerekenlerden biri de elbette 9 Ekim anlaşmasında BM adına gözetmen olan BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis. Sormak gerek neden sessiz kalıyor Mrs. Hennis? Şayet gerçekten Şengal halkının çıkarlarını düşünüyor ise çocukları hedefine alacak kadar gözü dönmüş Türk devletine bir tek söz söyleyemez mi? Hani BM olarak halkların çıkarları esastı. Hani savaşlarda çocukları korumak esastı? Anlaşılıyor ki Mrs Hennis’in gözetmenliği halkların değil devletlerin çıkarıdır. Bu olayla birlikte BM’nin milletlerin değil, devletlerin birliği olduğu bir kez daha açık hale geldi. Şunu da unutmadan kayıt edelim; 9 Ekim anlaşmasıyla hayal edilen Şengal’i almak artık çok daha zor. Herkesin bildiği bir doğru vardır. O da halklar bedel ödedikçe değerlerine çok daha fazla sarılır ve değerlerini haramilere kaptırmamak için çok daha fazla direnir. Bugün dönüp Şengal’e ve bütün Kürt coğrafyasına bakıldığında herkesin Şehit Mervan Bedel’i haykırdığını görürürüz.

ABD İLE AVRUBA DEVLETLERİN YAMAN ÇELİŞKİSİ

Bir çift söz de elbette ağzından “terörizm” kavramını düşürmeyen Avrupa’nın, ABD’nin böylesi bir saldırı karşısında halen suskun kalıp açıklama yapmamasınadır. Bugün “terörizmin” alasını Türk devleti gerçekleştiriyor. Şengal’de yapılan saldırıdan daha açık bir terörist saldırı olabilir mi? 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününün öngününde bu saldırı yapıldı. Bölge havadan ve karadan 24 saat Amerika ve koalisyon güçleri tarafından gözetleniyor. O halde Türk devletinin yaptığı bu saldırıya neden izin veriliyor? Neden hava koridoru Türk devletinin saldırılarına açık tutuluyor? Bir yandan ABD olarak 107 ülke ile Dünya İnsan Hakları Gününde demokrasi toplantısı yapılacak ve bu toplantıya Türkiye’yi demokratik bir ülke olarak görmedikleri için katmayacaklar, diğer yandan da Şengal’de yapılacak katliama sessiz kalınacak, hava koridoru açık tutulacak. Bu bir çelişkidir. ABD’nin demokrasiye gerçekten inancı var ise, olması gereken Türk devletine saldırgan tutumu ve terörist eylemlerinden ötürü Kuzey doğu Suriye ve Güney Kürdistan alanında hava sahasını kapatmasıdır. Şayet bu yapılmıyorsa o zaman demokrasiden bahsederek, toplantı yapmanın hiçbir anlamı yoktur.  Göz boyama toplantıları yaşanan krize çare olmaz.

ARTIK HERKES SESİNİ YÜKSELTMELİ

Geçen süreçte DAİŞ’in Şengal saldırısını soykırım olarak tanıyan ülkeler doğru bir karar aldılar. Bugün DAİŞ’ten daha beter katliamlar yapan Türk devleti Şengal halkına saldırmaktadır. Bu devletler hiçbir çıkar, hiçbir gerekçeye sığınmadan böylesi korkunç bir saldırı karşısında Türk devletine karşı sesini yükseltmeliler. Herkeste biliyor ki, Şengal halkı, yönetimi ve askeri güçleri Türk devletine karşı bugüne kadar bir saldırı yapmadı. O halde böylesine korkunç saldırı yapmayı Türk devleti ne adına kendisine hak görebilir. Başta bütün Kürtler olmak üzere, Ortadoğu halklarının başına bela olan işgalci, milliyetçi, mezhepçi, AKP-MHP faşist diktatörlüğüne karşı artık herkes sesini yükseltmelidir.

Demokrasi ve özgürlük isteyen tüm halklar Kadim Şengal halkının yanında yer almalıdır. Özellikle Güney Kürdistan halkı Şengal halkının demokrasi ve özgürlük mücadelesine en çok omuz veren güç olmalıdır. Dün Şengal’i DAİŞ’e terk ederek Şengal halkına katliamın önünü açan KDP’nin bu oyununa HPG gerillaları dur dediyse, bugün de KDP’nin Şengal coğrafyasını işgal etme, Türk devleti eliyle orada katliamlar gerçekleştirme politikasına Güney Kürdistan halkı dur demelidir.  Bu görev en çok da Güney halkına ve oradaki yurtsever partilere düşmektedir.

BU HALKI KİMSE YENEMEZ

En önemlisi de Ezidi halkı hangi parça da olursa olsun Şengal’in özerkliğinde birleşmelidir. Başka türlü de katliamlardan kurtulma şanslarının olmadığını görmeliler. O nedenle Ezidi’leri bölüp parçalayan, ihanete bulaştıran politikalara karşı mücadele geliştirilmek ve Ezidxan’ın özerliği için mücadele veren Şengal halkıyla birleşildiğinde saldırı nereden gelirse gelsin bu halkı kimse yenemez. Dolayısıyla 9 Ekim anlaşmasının Şengal halkı için yeni bir soykırım kıskacına alma olduğu görülmelidir. Bu yönüyle Türk devletiyle ilişki içinde Şengal’in özerliğini Irak hükümetiyle 9 Ekim anlaşması yaparak elinden almak isteyen KDP’ye karşı tutum geliştirmek bütün Ezidi toplumu kadar tüm halkların da insanlık görevidir.

DİKTATÖRLÜK ÇÖKME AŞAMASINA GİRMİŞTİR

AKP-MHP faşist diktatörlüğü Şengal ve diğer Kürt parçalarında, Arap coğrafyasında geliştirdiği saldırıların savaş suçu olduğu ve insanlık tarihinde bu suçları işleyenlerin ortak akıbeti neyse bundan kurtulamayacağı aşikârdır. Gelinen aşamada bu diktatörlük ne Türkiye halkları tarafından, ne de uluslararası toplumda artık yüz bulamamakta ve çökme aşamasına girmiş bulunmaktadır. Bu saldırılarla Türkiye halkının gündemini değiştirmek istese de güvendiği milliyetçi kesim de ondan uzaklaşmaktadır. Çünkü ölüm ve felaketten başka bir kerameti kalmamıştır. Hain ve işbirlikçileri yanlarına almalarına rağmen ne Kürt halkını yenebildiler ve ne de Kürt halkının öncüsü PKK’yi yenebildiler. 40 yılı aşan bir süredir NATO’nun bütün gücünü arkasına almasına rağmen, Türkiye halklarının cebinden soyup çalınan milyarlarca dolar bu savaşa harcanmasına rağmen PKK yenilmedi ve bundan sonra da yenilmeyeceği ortada. Dolayısıyla artık haksızın ve zalimin değil, evrensel Önderlik Reber APO’nun yarattığı haklının ve mazlumun kendi kaderini eline aldığı bir zamandır. Şimdi Reber APO için özgürlük zamanı.

ANHA