Önder Öcalan’ın tecridi hepimizin tecrididir-AHMET BİRSİN

Önder Öcalan’ın tecridi hepimizin tecrididir-AHMET BİRSİN
7 Aralık 2021   02:02

Ahmet Birsin

Avrupa Konseyi Bakanlar komitesi 7 yıllık bir gecikmeyle nihayet AKP-MHP faşizminin hukuksuzluğunu görebildi. Önder Öcalan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet cezasının aslında zamana yayılmış idam gibi kullanıldığı, hukukta “Umut Hakkı” olarak bilinen şartlı tahliyenin ortadan kaldırıldığını tespit edebildi.  Ağırlaştırılmış müebbet cezasının Türkiye’nin bağlı olduğu Avrupa hukuk normlarına göre değiştirilmesini ve bunu nasıl değiştireceğine ilişkin bir yıllık süre vererek bilgi istedi. Elbette insani ve ahlaki olmayan, her anı bir işkenceye dönüştürülen bu ceza sisteminin değiştirilmesini istemeleri, en üst düzeyde uyarıda bulunmaları önemlidir. Ancak Önder Öcalan’a uygulanan komploda Avrupa devletlerinin rolü düşünüldüğünde hem kararı bu kadar gecikmeli ele almaları, hem de bir yıllık süre tanımaları Türk devletine toleranslı yaklaştıklarını göstermektedir. Bu da elbette ki kabul edilemezdir.

MÜCADELE KARŞISINDA BU ÖNEMLİ KARARA İMZA ATILDI

Çünkü Önder Öcalan’ın avukatları yaptıkları iki ayrı başvuruya Ağırlaştırılmış müebbet cezasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) anlaşmasına aykırı bulunduğu, insan haklarının ihlali olarak kabul edildi. Bu karar Mart 2014 yılında alınmasına rağmen ancak 2021 Aralık ayında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin gündemine gelebildi. Dolayısıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM anlaşmasının bir tarafı olan Türkiye’ye zamanında hukuki baskı oluşturmadı, siyasi tolerans gösterdi. Kürt halkının, özgürlük ve demokrasiden yana olan halkların geliştirdiği mücadele karşısında ancak bu önemli karara imza atabildi.

Diğer önemli ve acil bir konu ise, artık tahammül edilemez olan ve 23 yıldır sürdürülen ağırlaştırılmış tecrit politikasıdır. Önder Öcalan’dan 25 Mart’ta kardeşi Mehmet Öcalan ile yarıda kesilen bir telefon görüşmesi yapmasından bu yana hiçbir haber alınmamaktadır. Bir insanlık suçu olan ve AİHM tarafından da ihlal olarak tespit edilen, AKP-MHP faşizmi tarafından Önder Öcalan’a karşı bir intikam politikası olarak sürdürülen tecrit politikasını Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündemine almaması ciddi bir sorumsuzluktur. Sorumluluğu kendi üstünden atarak CPT’yi adres göstermesi kabul edilemezdir. Bu yönüyle CPT bir an önce işkence merkezine dönüşen İmralı zindanına giderek, Önder Öcalan’ın durumu hakkında başta Kürt halkı olmak üzere, uluslararası kamuoyunu bilgilendirmelidir.

CPT KENDİ KARARINA SAHİP ÇIKMALIDIR

AKP-MHP faşizminin çok bilinçli bir biçimde Önder Öcalan’a yönelik uyduruk gerekçelere dayanarak dönem dönem “disiplin cezası” adı altında geliştirdiği tecrit politikasına hukuki meşruluk kılıfı giydirmesi CPT tarafından da normal görülmemelidir. Kaldı ki tecridin işkence olduğunu bizzat CPT’nin kendisi İmralı’da tespit etmiş ve kaldırılmasını istemiştir. O halde kendi kararına sahip çıkmalıdır. Türk devleti Önder Öcalan’a yönelik baştan bu yana mahkeme dahil hiçbir zaman hukuki davranmadı, hep siyasi amaçları ve bunun yarattığı intikam ile hareket etti. Bu nedenle Önder Öcalan’dan bugün sadece Kürt halkı haber beklememektedir. Önder Öcalan’ın sağlığı, güvenliği ve özgürlüğüne dair başlatılan “Özgürlük Hemen Şimdi” kampanyasına katılan uluslararası toplum, insanlığı vicdanı ve ahlakı haline gelmiş aydınlar, kadın ve gençler de Önder Öcalan’dan haber beklemektedirler. 

HERKES HAREKETE GEÇMELİ

Gelinen aşamada AKP-MHP faşizminin Önder Öcalan’a yönelik geliştirdiği İmralı işkence sistemine karşı sadece Avrupa Konseyi, CPT ya da diğer hukuki kurumlardan beklenti içinde olmak, yarın telafisi mümkün olmayan sonuçları beraberinde getirebilir. Çünkü Türk devletinin her türlü dayatmasına karşı Önder Öcalan ve orada kalan yoldaşları büyük direniş içerisinde. Aileler ve avukatların tüm başvurularına olumsuz cevap verilmekte. Başta Kürt halkı olmak üzere, özgürlük ve demokrasiden yana olan herkes Önder Öcalan’a karşı geliştirilen bu insanlık dışı tecride karşı harekete geçmeli, özgürlüğünü hemen şemdi daha güçlü bir biçimde talep etmelidir.

TECRİDİN KIRILMASI AKP/MHP FAŞİZMİN KIRILMASIDIR

Unutmayalım ki, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi ve özgürlüklerin yaşanması İmralı’da geliştirilen tecrit politikasıyla birebir ilintilidir. Bugün İmralı’da geliştirilen hepimizin tecrididir. Tüm Kürt halkına yönelik bir tecrittir. Tüm özgürlük ve demokrasi isteyen Türkiye halklarına yönelik bir tecrittir. Dolayısıyla burada kırılacak tecrit, AKP-MHP faşizminin kırılması demektir. Türkiye’nin özgürlük ve demokrasiye kavuşması demektir. O nedenle İmralı’da verilen direniş hepimizin adına verilmektedir. Bizler bu büyük direnişe anlam vererek gündemimizi sürekli olarak Önder Öcalan’a karşı geliştirilen tecrit ve özgürlüğü üzerine oluşturmalıyız. Tüm parçalardaki Kürt halkı ve dostları Önder Öcalan’dan haber gelinceye kadar yerinde oturmamalıdır.

ANHA