Cumartesi annelerinden Sêmalka annelerine- RAUF KARAKOÇAN

Cumartesi annelerinden Sêmalka annelerine- RAUF KARAKOÇAN
23 Nov 2021   01:51

Rauf KARAKOÇAN

Faşist Türk devletinin, Medya Savunma Alanları’na yönelik, 7 aydan beri sürdürdüğü işgal saldırılarına paralel KDP saldırıları da devam etti. KDP ve T.C. stratejik ortaklığı, PKK’yi tasfiye etmek için yürüttükleri çökertme planıyla sonuç almaya çalışıyor.

KDP, bu saldırı planının bütün aşamalarında aktif bir şekilde yer aldı. İlk kez Zine Werte’ye askeri güç yerleştirerek, PKK gerillalarına karşı tutum almıştı. Ardından Türk devletine sağladığı istihbarat neticesinde 15 Nisan’da aynı bölgeye yapılan hava saldırısında 3 kadın gerilla şehit edilmişti. Peşi sıra birçok alanda geliştirdiği provokatif girişimlere, tahriklere rağmen PKK’nin sağduyulu yaklaşımları sayesinde açıktan bir çatışmaya dönüşmedi.

KDP, alçakça saldırıları sonucu, 28 Ağustos 2021 tarihinde Xelifan bölgesinde pusu kurup 5 gerillayı şehit etti. Türk devletinin saldırılarına fiilen katılarak Kürt özgürlük hareketine karşı savaş açtı. Tek merkezden hazırlanan ve sürdürülen kara propagandalarla, tasfiye etme amaçlı kampanya başlattılar.

Hemen her konuda PKK’ye saldırılarını aralıksız sürdürerek, Belarus-Polonya sınırında mahsur kalan Kürtlerin sorumluluğunu PKK’ye yığmaya kadar işi vardırdılar. Kürdistan bölgesel Başbakanı Mesrur Barzani, Türk devlet yetkililerin ağzından konuşarak suçlamaların dozunu daha da arttırdı.  Kendi yaptıklarının sorumluluğunu, PKK’ye yığarak aklanacağını ve halkı aldatacaklarını sanıyorlarsa büyük yanılgı içindedirler.

Xelifan da KDP tarafından katledilen Rojava’lı iki gerillanın aileleri çocuklarının cenazesini almak için resmi yollardan yaptıkları başvurular karşılıksız kaldı. Yapılan katliamı kınamak ve cenazeleri almak için aileler Sêmalka sınır kapısında çadır eylemi başlattı. 5 Ekim’den bu yana süren çadır eylemine rağmen, katliamın sorumlularından henüz ne bir açıklama yapılmış ne de acılı annelerin insani taleplerini karşılama yönünde adım atılmıştır.

Sêmalka’da devam eden çadır eylemi bizlere Cumartesi Annelerini hatırlatıyor. Türk devletinin, 90’lı yılarda PKK’ye karşı yürüttüğü savaşta işlediği suçların hafızalarda yeniden canlanmasına yol açtı. Binlerce failli meçhul cinayetin hesabını sormak, çocuklarının akıbetini öğrenmek için anaların öncülüğünde, sesiz ve pasif bir direniş eylemi başlatıldı. Her cumartesi bir araya gelerek çocuklarının akıbetini sordular ve cumartesi anaları olarak anıldılar. Faşist Türk devletine karşı en uzun soluklu eylemi haline geldi.

Orada devletin kirli gerçekliği resmediliyor. Yakılan köylerin, asit kuyularına atılanların, yapılan işkencelerin, göz altında kayıpların, beyaz Torosların hikayeleri anlatılıyor. Ne acıdır ki, KDP tarafından da Kürt analarına aynı acı yaşatılıyor. Katledilen gerilla cenazelerinin ailelerine verilmemesi, acının üstüne yeni acıların eklenmesi anlamına gelmektedir.

Sınırda çadır kurarak çocuklarının cenazelerini beklemenin nasıl bir duygu olduğunu KDP’nin sorumluları, elit egemen yöneticileri anlayamayabilir ve işi vurdumduymazlığa getirebilirler. Ancak Anaların sesiz çığlığı hiçbir zaman bitmeyecektir. Er ya da geç bu gerçeklikle yüzleşmeleri gerekecektir. Sêmalka’da ki anaların bekleyişi KDP’nin yakasına yapışmış iki el gibidir. Aradan uzun yılar da geçse tıpkı Cumartesi anaları gibi çocuklarının akıbetini hep soracaklardır.

Türk devleti cumartesi anaları karşısında çaresizdir. Toplandıkları Galatasaray Meydanı’nı cumartesi analarına kapatarak eylemi bitireceklerini sandılar. Polis ablukasına alarak seslerini kesmek istediler. Ama nafile… Polis ablukasında da olsa her cumartesi günü Türk devletinin katliamları teşhir ediliyor ve katillerin suratına bir şamar gibi çarpıyor. Bu gelenek Rojava’lı acılı anaların öncülüğünde devam etmesine yol açmadan, katledilen gerillaların cenazeleri bir an önce ailelerine verilmesi en doğru yoldur.

Her cumartesi günü İstanbul’daki Galatasaray meydanında bir araya gelen anneler, tıpkı her perşembe günü Buenos Aires’teki Mayıs Meydanın da (Plaza Del Mayo) bir araya gelen analar gibi sonuç elde edinceye kadar, sesi katilerin ve diktatörlerin kulaklarında yankılanmaya devam edecektir. Şili’de ki ‘kırpıntı ustaları’ analar, El Salvador’da ‘GAM’ adıyla örgütlenen, her cuma günü davul ve flüt çalan analar da meydanlardaydı. Şimdi o meydanlara, Rojava’dan bir meydan, o analara ise Rojava anaları da eklensin istemiyoruz. KDP yönetimi bu sesiz çığlığın gücünü, etkisini bir an önce anlamalı ve katlettiği gerillaların cansız bedenlerini ailelerine geri vermelidir. Kendi çocuklarını istemek kadar daha anlamlı ve haklı ne olabilir ki? 

İki anayla başlayan Sêmalka çadır eylemi, bir an önce son bulması ve anaların daha fazla mağdur edilmemesi için KDP yönetiminin harekete geçmesi gerekir. Bir cumartesi günü olan 28 Ağustos’ta gerçekleşen katliamın hesabı verilmelidir. 28 Ağustos katliamı Rojava’da yeni ‘Cumartesi Anneleri’ ne dönüşmeden bu sorunun bir çözüme kavuşturulması gerekir. KDP şimdiye kadar katlettiği PKK’li gerillaların cenazelerini geri vermemiştir. Devran hep böyle dönmez. Harekete geçen anaların ahından asla kurtulamazlar. Bilinmelidir ki annelerin elleri her zaman kaybedenlerin yakasında olacaktır.

ANHA