Ürdün’ün ‘gizli belgesi’ umut barındırmıyor

Şam hükümetinin Arap ülkeleriyle ilişkilerine yer veren Ürdün menşeli “gizli bir belge”yi Gazeteci ve Analist Hisên Omer, ekonomik amaçlı hazırlanan bir belge olarak değerlendirirken, MSD Eş Başkanı Riyad Derar ise, belgenin siyasi krize çözüm olamayacağını belirtti.

Ürdün’ün ‘gizli belgesi’ umut barındırmıyor
17 Nov 2021   03:14
HABER MERKEZİ-YEHYA EL-HEBÎB

Arapça yayın yapan Londra merkezli Şarkul Avsat gazetesi, geçtiğimiz günlerde Şam hükümetinin Arap ülkeleriyle ilişkilerine yer veren Ürdün menşeli bir belge açıkladı. Belgede Şam hükümetinin Arap devletleriyle ilişkilerinin normale dönmesine ilişkin bilgiler yer alırken, 2011 yılında Suriye’ye giren yabancı güçlerin çıkması gerektiğine de vurgu yapıldı.

ABD ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin Ürdün sınırındaki Tenef üssü de dahil olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye’den çekilmesinin İran’ın Suriye’deki etkisini arttırabileceği uyarısının bulunduğu belgede, İran’ın Suriye’deki etkisinin sınırlandırılması gerektiği ifade edildi.

Gazetenin haberine göre Ürdün bu planı aylar önce hazırladı. Ürdün Kralı Şah Ebdullah El Sanî bu planı Temmuz ayında görüştüğü ABD Başkanı Joe Biden’a, Ağustos ayında da görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e açtı. 6 sayfadan oluşan belgede Suriye’de son 10 yılda yaşananlara dikkat çekilerek, Şam rejiminin yavaş yavaş değiştirilmesi gerektiğine işaret edildi.

ÜRDÜN’ÜN EKONOMİK ÇIKARLARI

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı Yazar Hisên Omer, “Bu belge aslında Ürdün menşeli değildir. Birçok devletin bu belgelerin hazırlanmasında parmağı bulunuyor. Bu devletler Ürdün’ün arkasına saklanmış durumdalar. Her durumda bu belge Suriye’deki gelişmeler konusunda eksiktir ve sadece Ürdün’ün ekonomik çıkarlarını gözeten bir belgedir” diye konuştu.

Suriye devriminin başlamasından bu yana en fazla zarar gören devletlerden birinin de Ürdün olduğunu hatırlatan Hisên Omer, “Avrupa ve Körfez’e giden transit yol olan Suriye’de yaşanan olaylar doğrudan Ürdün’ü olumsuz etkiledi. Suriye’deki olaylarla birlikte Ürdün’ün de ekonomik durumu her geçen gün kötüye gitmeye başladı. Ürdün, dünya devletlerini Suriye’deki muhalifler gerçeği konusunda ikna etme çalışmalarına başladı. Suriye muhalefetinin Türk devletinin ajandasını gerçekleştirmeye çalıştığı konusunda dünya devletlerini bilgilendirdi. Türk devletinin ajandasını esas alan muhalifler Kürtlerin de hiçbir şekilde Özerk bir statü elde etmesini istemiyor” ifadelerini kullandı.

ABD’NİN İKİLİ YAKLAŞIMI

ABD’nin yaklaşımına değinen Hisên Omer şu değerlendirmeyi yaptı: “Özerk Yönetim yaklaşık iki yıldır Amerika’dan bölgelerinin Sezar Yasası yaptırımlarından tabi tutulmamasını talep ediyor. Fakat Amerika bu konunun oldukça zorlu ve bunun için özel yasaların olduğunu söyledi. Öte yandan yine aynı Amerika Cebhet El Nusra ve Türk devleti çetelerinin kontrolü altındaki bölgelerdeki yaptırımları kaldırıyor. Bu Amerika’nın ikili yaklaşımıdır. Bu bağlamda Mısır ve Ürdün çıkarlarını düşünüyor, Suriye üzerinden Lübnan’a gidecek gazların boru hatlarının yapılandırılması konusunu ABD’ye önerdi. ABD ise hiç tereddüt etmeden bunu kabul etti.”

“Suriye halkının çıkarları göz önünde bulundurulmadan geçici bir hükümet nasıl kurulabilir?” sorusunu soran Hisên Omer, bölgedeki birçok devleti ve hükümetini bu belgeyi onayladığı için bunun “Ürdün kartı” olarak tanımlandığını belirtti.

‘ORTAK ÇIKARLAR İÇİN TÜRK İŞGALİ HATIRLANMADI’

Türk devletinin Suriye’deki işgalinin söz konusu belgelerde yer almadığının oldukça dikkat çekici olduğunu kaydeden Hisên Omer, “Türk devletinin adı belgelerde geçmedi. Sadece İran, ABD ve Rusya’nın adı geçiyor. Türk devletine bağlı güçlerin Suriye’den çıkartılması konusuna bir kez olsun değinilmedi. Çünkü Ürdün’den geçen aktarma yolu aynı zamanda Türkiye’den de geçiyor. Bunun için Türkiye’ye açık kapı bırakıldı” dedi.

Türk devleti işgalinin İran işgalinden daha tehlikeli olduğunu hatırlatan Hisên Omer, “Bu bir gerçektir. İran rejimin onaylanmasıyla, Suriye’deki kurumlara sızdı ve rejim onun rolünü azaltamıyor. ABD’nin inisiyatifiyle onaylandığı için İran’ın Suriye’den çıkartılmasına da hiç değinilmedi” ifadelerini kullandı.

‘YABANCI GÜÇLERİN SURİYE’DEN ÇIKMASI ABD’NİN KARARINA BAĞLIDIR’

Hisên Omer belgede yer alan maddenin yerine getirilip getirilemeyeceği konusunda şunları söyledi: “Ne Ürdün ne de hiçbir Arap devleti sahada bir şey yapamaz. Suriye’de istediklerini dayatan iki ülke var. Onlar da Rusya ve ABD. Arap devletlerin Suriye rejimi ile müzakere yöntemlerine ilişkin kararı ABD’nin kararına bağlı. BAE Dışişleri Bakanı’nın ziyareti,  BAE ile Katar arasında bölgedeki rejimlerle müzakereler konusunda bir rekabet olduğunu gösteriyor.”

‘BU BELGE DEĞİŞİM VE TARTIŞMALARA AÇIKTIR’

Konuya ilişkin konuşan Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eş Başkanı Riyad Derar da, “Ürdün Kralı Ürdün’de çıkan sorunların ve Ortadoğu’da yaşanan sorunların çözülmesi için Temmuz ayında birçok kez ABD ve Rusya’yı ziyaret etti. Bu görüşmelerin sonucunda bu belge çıktı. Ürdün temsilcisi BM Uluslararası Komitesi toplantısında bu belgeyi sundu. Bu belgede Esad rejimi ile yeniden müzakere yöntemlerine ilişkin öneriler sunuluyor. Bu belgede önceki müzakereler sonuçsuz olarak değerlendiriliyor. Belgenin değişime ve tartışmaya açık olduğu görülüyor” dedi.

Belgenin içinde çok fazla çelişkinin olduğunu söyleyen Riyad Derar, “Belgede Suriyelilerin abluka nedeniyle çektiği acı ve sorunlar, var olan talan, halkın karşı karşıya kaldığı açlık, asker ve rejimin kurumları arasındaki yolsuzluklar kulak ardı edilmiş”  ifadelerini kullandı.

Riyad Derar konuşmasını “Onlar rejimi teşvik etmeye çalışıyor. Ancak bununla yaptırımları hafiflemiyor, çözüme hizmet edilmiyor ve yoksul halka tazminat ödenmiyor. Rejimin bu belgeye yaklaşımı eski komite ve çözüm girişimleriyle ilişkileriyle aynı düzeyde olacak. Bazı konuları onaylayacak ancak hiçbir zaman resmi olarak taviz vermeyecek. Bu belgenin tatmin edici bir şekilde yerine getirilme imkanı yok” şeklinde konuştu.

‘HERHANGİ BİR ÇÖZÜM BARINDIRMIYOR’

Riyad Derar, belgeye baktıklarını ancak içinde hiçbir çözüm görmediklerini belirterek, “Sanırım QSD’ye ilişkin bir bölüm var. Bununla uluslararası ve bölgesel bir anlaşma sunulmuş olabilir. İçinde Hol Kampı’na veya tutuklu DAİŞ’lilere ilişkin bir değerlendirme yoktu. Ayrıca belgede ABD’nin çekilmesi için QSD ve Şam hükümeti ile bir anlaşma yapılmasından bahsediliyor. Bütün bunlar çözüm değil, yalan önerilerdir. Çünkü belge sonuç olarak hiçbir doğru çözüm sunmuyor” ifadelerini kullandı.

‘ŞAM İRAN’I BIRAKMAYACAK’

Yabancı güçlerin çekilmesinin bu belgeye denk gelmesini ve Türk devletinin belgeye karşı yaklaşımını değerlendiren Riyad Derar, “Bu belge ABD veya Avrupalılar tarafından önemsenmedi. Bu belge en çok Rusya’nın Suriye’deki varlığının güçlendirmesinden bahsediyor. Bunun İran’ı çıkarma yolu olarak görüyor. Bu da beklentilerden uzaktır. Şam hükümeti İran ile ilişkiler üzerinden aldanamayacak. Çünkü Şam hükümeti İran dışında hiçbir güce inanmıyor. Rusya uygulama mekanizmasını onaylayabilir. Ancak bildiğimiz kadarıyla Rusya rejim üzerine baskı kurmuyor, krizin devam etmesinden faydalanıyor. Bu Rusya’ya hizmet ediyor. İran pasdarlarının ve İran’a yakın grupların çekilmesi sona eren tatbikatlar arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.

‘KAPALI KALACAK’

Belgenin kapalı kalmaya devam edeceğini belirten Riyad Derar, “Belgenin kapalı kalacağını tahmin etmiyorum. Çünkü içinde yer alan bütün aldatmacalar rejimin ve müttefiklerinin taleplerine göre değil. Türkiye elbette herkesten önce çekilmeyi kabul etmiyor. Çünkü bu şekilde taleplerini ve aç gözlü politikalarını yerine getiremez. Ayrıca İran ve Rusya’nın kazanımlarının kendi kazanımlarından daha çok olmasını istemiyor” dedi.

Ürdün ve Arap devletlerin krizin çözümündeki rolünü değerlendiren Riyad Derar, şunları söyledi: “Bu belgenin amacı rejimi motive etmek. Belgeye göre öneriler büyük bir özenle belirlenecek. Çünkü göçmenlerin gönül rahatlığı ve güvenli bir şekilde komiserlik sponsorluğunda önerilen sistemik bir şekilde geri dönmesi isteniyor. Belgenin Türk devletinin uluslararası güçlerle işbirliği içinde Suriye topraklarını işgal etmesine ve işgal altındaki topraklarda sivillere karşı suç işleyen birçok radikal grup üzerindeki hakimiyetine karşı bir tutumu yoktur. Bu nedenle belgenin bir anlamı yok.”

‘AMAÇ CENEVRE’DE SUNULAN ÇÖZÜMLERDEN UZAKLAŞMAK’

Belgenin amacına dikkat çeken Riyad Derar, “Belgenin amacı Cenevre’de sunulan çözümlerden uzaklaşmak ve 2254 sayılı karardan dönmektir. Belge çözümü engelliyor. Rejimin bir kez daha Arap sistemine dönmesini istiyor. Çünkü bu uluslararası güçlerin, bölgesel güçlerin, Arap devletlerinin ve İsrail’in talebidir” şeklinde konuştu.

DERAR’DAN ARAP DEVLETLERİNE: BU BELGE ÇÖZÜM YOLU DEĞİLDİR’

Arap devletlerine, belgeyi hazırlayanlara ve ilgili kişilere mesaj gönderen Riyad Derar, “Bu belgeye çözüm yolu değildir. İnsani krizlerin çözülmesi için yeni bir yöntem değil de yeni bir sistem olarak esas alabiliriz. Belgede krizden çok bahsediliyor ve krizin siyasi çözüm yollarıyla çözüleceği belirtiliyor. Ancak buna rağmen hiçbir umut barındırmıyor. Rejimin Arap Birliği’ne dönmesi rejimin kendisini değiştirmemesine neden olacak. Çünkü rejim kendisini başarılı görüyor. Bu nedenle Arap devletleri rejime dönüp onu ödüllendirirse, rejim tarafından bir değişim olmaz. Her şey nasıl başladıysa öyle son bulacaktır” dedi.

ANHA