Suriye ve Irak’a karşı çetin bir su savaşı yürütülüyor

Fırat Nehri suyunu Suriye ve Irak’a karşı silah olarak kullanan Türk devleti, kirli amaçlarını hayata geçirmek için çetin bir su savaşı yürütüyor.

Suriye ve Irak’a karşı çetin bir su savaşı yürütülüyor
13 Nov 2021   00:46
HABER MERKEZİ-ZANA SEYDÎ

Türk devleti on yıllardır Suriye ve Irak’a akan Fırat suyunu keserek, bu devletlerle yaptığı anlaşmaları ihlal ettiği gibi, tüm ahlaki ilke ve toplumsal normları da ayaklar altına alıyor, toplumu adeta susuzlukla terbiye etmeye çalışıyor.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Enerji Bürosu Sorumlusu Welat Derwîş, Türk devletinin son 8 aydır sistematik olarak uyguladığı su kesintileriyle Fırat Nehri debisinin saniyede 500 metreküpten 200 metreküpe düşürdüğünü kaydetti.

Suriye ile Türkiye arasındaki anlaşma gereği, Türk devletinin Suriye’ye saniyede 500 metreküp su akışına izin vermesi gerektiğini hatırlatan Welat Derwiş, “Türk devleti imzaladığı anlaşmaların gereğini de yapmıyor” diyerek durumun kabul edilemez olduğunu vurguladı.

SU DEBİSİ DÜZENLİ OLARAK DÜŞÜRÜLÜYOR

Fırat suyu debisi kesintiden dolayı son bir yıldır düzenli olarak düşmeye devam ediyor. Enerji Ofisi’nin verilerine göre Fırat Nehri havzası 14 milyar metreküp su tutma kapasitesine sahiptir. Ofisin bu yılki verilerine göre Fırat Nehri’nin su seviyesi önceki yılın aynı dönemine göre 6 metre geri çekilmiş durumda.

Avrupa Uzay Ajansı’nın Ağustos ayında yayınladığı görüntülerde, “Fırat Nehri’nin su seviyesinin korkutucu bir biçimde azaldığı” kaydedilmişti.

Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu tarafından 2016 yılının yaz mevsiminde yayınlanan bir raporda Suriye-Türkiye arasındaki görüşmelerin Fırat Nehri’nin su miktarına yansıdığına dikkat çekilmişti.

Raporda iki ülke arasındaki görüşmelere işaret edilmiş ve şöyle denilmişti:

- 1962 yılında Suriye, Irak ve Türkiye arasında ilk görüşmeler yapıldı. Taraflar birbirlerinin görüşlerini dinledi. Üç ülkenin başkentlerinde bu yönlü görüşmeler bir süre devam etti. Ancak gözle görülür bir sonuç elde edilemedi.

- 1975 yılında, Ortak Teknik Komite ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası'nın arabuluculuğuna göre, Fırat Nehri'nin suyu üç devlet arasında ortalamanın üçte biri oranında dağıtıldı.

- Irak 1980 yılında, Türkiye ile Fırat Nehri'nin sularının paylaşılmasına ilişkin bir protokol imzalandı (Şubat 1982 yılına kadar). Bu protokol için bir komite kuruldu ve Suriye davet edildi. Ardından toplantı yeniden başladı. Ama toplantıdan somut bir sonuç alınamadı. Türk tarafının temerütü nedeniyle komitenin çalışmaları Ekim 1992'de durduruldu.

- Türkiye Başbakanı Turgut Özal 1987'de Şam'ı ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında ekonomik ve teknik işbirliği protokolü imzalandı. Anlaşmanın 6’ıncı maddesine göre, Suriye ve Türkiye 1993 yılına kadar ortaklığında Atatürk barajını dolduracak, ardından Türkiye’ye düşen oran tekrardan üçte bir olacak. Suriye’nin payı ise saniyede 500 metreküp, yani yüzde 50 oranında olacaktı.

- Suriye ile Irak 1989'da, Suriye'nin Türkiye'den gelen Fırat suyunun yüzde 58'ini Irak'a sağlayacağına dair ikili bir anlaşma imzalandı. Suriye'nin payı yüzde 42, yani Fırat Nehri'nde Suriye'nin payı yılda 6 bin 627 milyar metreküp, Irak'ın payı 9 bin 106 milyar metreküp, Türkiye'nin payı ise 15 bin 700 milyar metreküp olarak belirlenmişti.

Suriye, Fırat Nehri’nden kendisine ve Irak’a düşen payı korumak için Türkiye ile 1978’de imzaladıkları anlaşmayı 1994 yılında, BM’ye onaylattırdı.

TÜRK DEVLETİ FIRAT NEHRİ’NİN DEBİSİNİ AZALTARAK BÖLGEDE SU SAVAŞI YÜRÜTÜYOR

Türk devleti, Önder Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için 1989 yılından itibaren Suriye’yi birçok kez tehdit etti. Türkiye o dönemde Fırat Nehri üzerinde barajlar yaptı.  Suriye ve Irak'a su akışını kontrol etti ve gerektiğinde suyu kesebileceğinde ısrar ediyordu. Ardından Beşar Esad'ın iktidara gelmesiyle birlikte iki devlet arasında yaşanan çelişkili dosyalar ve Önder Abdullah Öcalan’ın Suriye topraklarındaki varlığı daha da tartışma konusu oldu.

Süleyman Demirel 1992’de Cumhurbaşkanı olmadan önce Atatürk barajının açılışında yaptığı konuşmada Suriye ile Irak’ı tehdit ederek, bu ülkelerin kendilerine verdikleri petrol payından daha fazlasını, Dicle ile Fırat sularından talep edemeyeceklerini, söyledi.

Süleyman Demirel başkanlığındaki üst düzey bir Türk heyeti 1993 yılında Şam'ı ziyaret etti. Suriyeli yetkililerle yapılan görüşmede, Suriye'nin Kürdistan İşçi Partisi'ni (PKK) Suriye'den çıkarması ve faaliyetlerini yasaklaması karşılığında Suriye'nin Fırat Nehri'ndeki payını artırması konusunda anlaşmaya varıldı.

FIRAT VE DİCLE’NİN YÜZ ÖLÇÜMÜ

Uzunluğu 2 bin 800 kilometre olan Fırat Nehri, Bakurê Kurdistan’da başlayarak Suriye ve Irak’a akıyor. Bakurê Kurdistan’daki uzunluğu yaklaşık bin 200 kilometre olan nehir 600 kilometre boyunca Suriye’den geçip El-Bûkemal şehrine ulaşıyor. Buradan Irak’a bağlı Qaêm kentine ve Irak’a akan nehir, Besîra’da Dicle ile birleşip ülkenin güneyinden Arap Körfezine düşüyor. Irak’taki uzunluğu bin 100 kilometredir.

Dicle Nehri’nin Bakurê Kurdistan sınırları içinde kalan uzunluğu 500 kilometredir. Dicle Nehri Suriye sınırında 50 kilometre boyunca akıp Zaxo bölgesinden Başûrê Kurdistan’a geçerek oradan Irak’a akıyor.   Büyük Zap, Küçük Zap, Xabûr, Diyala ve El-Azîm nehirleri Dicle Nehriyle birleşip 200 kilometre uzunluğundaki Şattülarap’ı oluşturuyor ve Arap Körfezi’nde son buluyor.

NEHİR VE PINARLARIN KURUTULMASI TÜRK DEVLETİNİN SAVAŞ STRATEJİSİDİR

Türk devleti ve çeteleri (DAİŞ, Cebhet El-Nusra) işgal edilen bölgelerde demografik değişim, savaş suçları, askeri müdahale ile yetinmeyip suyu Suriye halkına karşı silah olarak kullanıyor.

Sistematik bir şekilde işlediği suçlarla bölgenin büyük çoğunluğunu göçe zorlayan Türk devleti her türlü özel savaş yöntemlerini kullanıyor. İşgalci Türk devleti bir yandan bölgeyi uçak ve ağır silahlarla bombalarken diğer yandan Fırat suyunu keserek suyu halka karşı bir silah olarak kullanıyor.

Türk devleti 1965 yılından bu yana Fırat Nehri üzerine barajlar kuruyor. Bu kapsamda Bakurê Kurdistan’ın Eleziz (Elazığ) kentinde ilk olarak Keban barajı kuruldu. Barajın arkasında bulunan göl 30 milyar metreküp su depolama hacmine sahip. Erzincan’da Bağıştaş, Amed’te Karakaya, Riha ve Semsûr şehirleri arasında Atatürk barajı, Dîlok’ta da Karkamış barajı kuruldu.

48 milyar metreküp su depolama kapasitesine sahip olan Atatürk Barajı, Suriye ve Irak’a akan su oranının büyük ölçüde düşmesinde neden oldu. 

Barajlarla bölgeye akan su oranını büyük oranda düşüren Türk devleti, birçok nehrin akış yönünü de değiştirdi. Harran Ovası ve Suruç’taki tarlaların sulanması amacıyla yapılan kanallar bunun bariz örneğidir.

Kesintiler nedeniyle Suriye’de akan nehir ve pınarların birçoğunun suyu azaldı ve kurudu. Minbic’teki Sacur suyu, Girê Spî ve Reqa arasındaki Belîx, Cizîre Bölgesi’ndeki Xabur Nehirleri de kesintiler nedeniyle büyük oranda olumsuz etkilendi.

Uzmanlar, Türk devletinin mevcut su politikasını devam ettirmesi durumunda, yakın gelecekte bölgede ciddi oranda elektrik kesintilerinin yaşanacağını belirtiyor. Bununla birlikte ziraat alanlarının da ciddi düzeyde etkileneceği uyarısında bulunuyor.

ILISU BARAJI

Türk devleti 2018’in Haziran ayında Mardin’deki Ilısu Barajı’na 10.4 milyar metreküp su doldurdu.

Barajın kurulması Irak’ın su payı üzerinde tehdit oluştururken, özellikle son yıllarda birçok kez su sorunun da yaşanmasına neden oldu. Barajın kurulması İran’ın Ahwaz şehrindeki su kaynaklarına da etki etti.

Barajın kurulması nedeniyle Bakurê Kurdistan’da 200 köy ve 80 bine yakın Kürt göç etmek zorunda kaldı.

Baraj suyu Batman’ın 12 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf ilçesini sular altında bıraktı.

AKP’nin bu politikaları sonucu Kürdistan’ın en önemli tarihi yerleri yok oldu.

‘SU KRİZİ SURİYE’NİN TRAJİK DURUMUNU İKİ KAT ARTTIRDI’

Fırat Nehri üzerindeki Minbic'in Güneydoğusu’ndaki Tışrin Barajı, Tabqa’daki Fırat Barajı ve Rakka il sınırları içinde bulunan Azadi Barajı Suriye'nin Kuzey ve Doğu bölgelerine su ve elektrik sağlarken, yapılan kesintilerden de direkt etkilenir durumdadırlar.

Dışarıdan Suriye’ye akan su oranı yüzde 70. Fırat Nehri özellikle Reqa, Dêrazor ve diğer bölgelerde yaşayan milyonlarca Suriyelinin su ihtiyacını karşılıyor. Ayrıca Suriye’nin en büyük ikinci kenti Halep’e de içme suyu temin ediyor.

Bölgedeki tarım komitelerine göre nehrin iki kıyısında 900 bin hektarlık tarım arazisinde buğday, sebze ve meyve yetiştiriliyor.

Bölge üzerindeki ekonomik ambargo sürerken, Fırat Nehri’nin suyunun akışının engellenmesi bölgenin kendi kendine yeterliliğini sağlayan yerel üretime büyük ölçüde olumsuz etki ediyor.

Bölgenin elektrik ihtiyacının eksiksiz karşılanabilmesi için saniyede 300 metreküp suya ihtiyaç duyulurken, bu yalnızca Tışrin Barajı’nın bir türbinini çalıştırmaya ve saatte 105 megawatt elektrik üretimi sağlamaya ancak yetebiliyor. Ancak mevcut durumda saniyede yalnızca 200 metreküp su akışına izin verilirken, zaman zaman bu oranın 125 metreküpe kadar düşürülmesi hem elektrik üretimine hem de tarımda ciddi zorlanmaları beraberinde getiriyor.

Elektrik ve tarım sektörünün yanında su kesintilerinden olumsuz etkilenen bir kesim de de bölgedeki balıkçılar. Nehrin genişliğinin 2 kilometre daralmasıyla balıklardaki ölüm oranlarının yükselmesi, geçimini balıkçılıktan saylayanları da son derece olumsuz etkiliyor.

ANHA