Rojava saldırısı ve Erdoğan’ın sonu-HALİT ERMİŞ

Rojava saldırısı ve Erdoğan’ın sonu-HALİT ERMİŞ
7 Nov 2021   03:12

Erdoğan’ın iktidarını korumak için Rojava’ya saldıracağı yorumları gerek Türk gerek Kürt gerekse de dünya kamuoyunda yoğunca savunulan bir görüş. Varlığını bir şekilde Rojava’nın işgaline bağlamış Erdoğan, olası yeni bir işgal girişiminde tersi bir sonuçla karşılaşabilir

Biraz açalım;

Ne Erdoğan popülaritesi ne de mevcut Türkiye siyasi, ekonomik, askeri hatta toplumsal durum ve psikolojisi 2018 Efrin işgal saldırıları süreci ve 2019 Gire Spi, Serêkaniyê işgal sürecindeki gibi değildir.

Türkiye hayati bir kavşağa gelip dayanmış durumdadır. Ulus devlet emperyal siyasetiyle son yıllarda güçlü ve müdahale yetisine sahip bir görüntü veren Türkiye’nin aslında halisünasyon gördüğü bugün daha açık şekilde ortaya çıkıyor.

Saldırgan ve başına buyruk, argo dille herkese dayılanan Erdoğan Türkiye’si artık yok. Krizin kritik zamanlarında tolere edilen çıkışlarının ne bölgede de ne küresel ölçekte bir karşılığı yok, ki zaten bu tür çıkışları da yapamıyor.

Libya, Akdeniz, Balkanlar, Kafkaslarda geri çekilme süreci yaşıyor. İçte zaten günü kurtarmanın derdinde. Dış siyasette tökezledikçe içteki kriz daha da derinleşiyor. Parti içinde başlayan çalkalanma giderek devletin derinlerine sirayet ediyor. Orduda da ciddi rahatsızlıklar var. Sedat Peker’in açıklamalarıyla köşeye sıkıştıkça saldırganlaşan AKP iç bürokrasisi dıştan yaşadığı kuşatma ile derin ekonomik kriz yaşarken, anti demokratik ve hukuk dışı uygulamalarıyla da gerçek yüzünü daha belirgin kılmaya başladı. Siyasi, toplumsal sorunlar, iç-dış diplomasi, bunların gölgesinde giderek toplumun tüm katmalarını saran derin ekonomik krizle birlikte iktidar adeta günü kurtarmanın savaşını veriyor.

Ancak tüm bunların arkasındaki gerçek, bölgede karşı cephelerde bulunan küresel güç çelişkileri üzerinden Kürt katliamını devşirme, bunun üzerinden kendisini bölgesel güç konumuna taşırma siyasetinin sonuçsuz kalması vardır.

Erdoğan Türkiye’sinin dış kredisini tüketen, içte olduğu kadar bölgesel ve küresel çapta daraltan ve giderek tükenişe sürükleyen temel gerçek ise, PKK’nin son bir yıl içinde geliştirdiği direniştir.

Oysa Kürdistan dağlarına sefere çıkarken, KDP’de kümelenen Kürt iç ihanetini de payanda ederek kısa sürede gücünü ikiye katlamayı hesaplamıştı. Kürt gerillasının tarihi direnişi karşısında eriyen Türk ordusu dolayısıyla adım adım bu sürece girdi.

Son bir yıl içerisinde PKK bahanesiyle Kürdistan’ın her tarafından Kürt avına çıktı. Dünyadan sınırsız bir onay ve destek aldı. KDP’yi de yanına alarak neredeyse Kürt özgürlük mücadelesinin içten ve dıştan saldırılarla kısa sürede tasfiye hesapları yaptı. Şengal, Maxmur, Rojava ve en son Kürdistan dağlarında gerillaya karşı elindeki en son teknolojiyle tam bir kök kazıma saldırısı geliştirdi.

Ancak tüm bunlara rağmen ne Şengal ne Maxmur ne de Kürdistan dağlarından istediği sonucu alamadı. İçeride HDP’yi yoğun baskı, gözaltı, tutuklama, saldırıyla hem fiziki hem de psikolojik olarak çalışamaz duruma getirme siyaseti de sonuç getirmedi. En son kapatma davasıyla tümden ortadan kaldırma gibi bir yola başvurdu.

Kürtlere dönük tüm saldırıların paravan gerekçesi PKK’ydi. Ancak tüm bu zaman diliminde son derece ustalıklı ve akıllı bir savaş taktiği geliştiren Kürdistan gerillasına bir de kurtlar sofrasında siyaseti ustalıklı yürüten PKK hareketi, Türk devleti kadar Kürt işbirlikçi ve ihanetçi kesimini de Kürdistan ve dünya kamuoyunda teşhir etti ve yalnızlaştırdı.

Tüm bu süreçten başarısız çıkan Erdoğan ve hempaları MHP-KDP ile birlikte bu kez yeni bir Rojava işgal saldırısını gündemine taşımış durumda.

Efrin ve Serekaniye süreçlerinin psikolojik üstünlük haletiruhiyesiyle hareket eden bu düşman ve ihanet şebekeleri yaşadıkları yenilgiyi Rojava üzerinden aşma planı yapıyor. Ancak durumun böyle olmayacağı artık kesin.

Bırakalım yaşadıkları yenilgiyi Rojava üzerinden toparlamaları, Rojava’ya dönük yeni bir işgal ve soykırım saldırısı, Erdoğan-Bahçeli faşist iktidarının olduğu kadar, Kürdistan’da ihanetin de sonunu getirecektir.

Erdoğan-Bahçeli Türkiye’si, Rojava’nın her hangi bir yerine yeni bir işgal saldırısı başlatabilir, kanımca bunu yapacaklardır da. Sorun saldırının kapsamı ve hedefinin neresi olacağı değildir, sorun olası bir savaşın yaratacağı sonuçtur. Yeni bir saldırıda büyük bir darbe alma, yenilme olasılıkları son derece yüksektir. Bu durumda eskiden işgal edilen yerlerin özgürleştirilmesi süreci gelişir. Kürt halkının hepsi Rojava için seferber olur ve yeni bir 6-7-8 Ekim Kobanê sahiplenme süreci her yerde gelişebilir.

Dünya halkları harekete geçer ve Kürt katliamı küresel bir dayanışma cephesi oluşturabilir. Sahada Efrin, Serêkaniye ve Gire Spi’den büyük sonuçlar çıkarmış Rojava savunma güçleri, Erdoğan işgalci ordusu ve çetelerini yeni taktiklerle serseme çevirip Rojava’dan kovabilir.

Aslında daha olmadığı için olabilirlik üzerinden dile getirilse de olası bir savaş bana göre kesinlikle böyle bir son yaratacaktır.

Hem askeri güçlerin DAİŞ çeteleri sonrasında bir devletle yaşadığı savaştan edindiği tecrübe, yapılan hazırlıklar hem de toplumun Türk devleti ve çetelerine olan büyük nefreti bu sonucu şimdiden göstermektedir.

Dolayısıyla Erdoğan şu anda Rojava’da kaybedeceği bir savaşın ön günlerini yaşıyor, bunun hazırlığını yapıyor. Böyle bir savaş kesinlikle Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğünün sonu olacaktır.

Ama olan sadece bu değil, Kürdistan’da KDP-ENKS ihanet işbirlikçi şebekesini de tarihin çöp sepetine atacak ve Kürdistan’da ulusal birliğin yolunu açacaktır.

En önemlisi, Erdoğan-Bahçeli faşist iktidarının Rojava’ya saldırı bahanesi yapmaya çalıştığı PKK’nin son zamanlarda küresel güçlerin parlamentolarına da taşındığı ‘’terör listesinden’’ çıkarılması sürecini hızlandıracaktır. Dolayısıyla bu, PKK’nin devletler tarafından uğradığı haksız siyasetten kurtulmasını, dünya halkları nezdinde olduğu gibi devletler nezdinde de küresel bir demokrasi gücü olduğu hakkının teslim edilmesini sağlayacaktır.

Rojava savaşı tam da böyle bir geleceği yaratma potansiyeline sahiptir. Bunu sadece savaş zamanında değil, şimdiden adım adım örmek, herkesi bu bilinçle bu sürece hazırlamak gerekir. Rojava’da yenilecek Erdoğan-Bahçeli faşist yönetimi kendisiyle birlikte Türkiye’nin demokratikleşmesinin de önünü açacaktır. Sadece Türkiye de değil, Şam hükümeti de zorunlu olarak gerçek manada demokratik sistem görüşmelerine başlayacak, Özerk Yönetim giderek yasal olarak tanınma sürecine girecektir.

Tüm bu gerçeği bilerek, bu süreci savaş gününü bekleyerek değil, şimdiden başlatmak, siyasi, askeri, diplomatik ve en önemlisi de toplumsal alt yapısını hazırlamak son derece hayatidir.

ANHA