Son sözü Zafer’e inanarak direnenler söyleyecek-HALİL CEMAL

Son sözü Zafer’e inanarak direnenler söyleyecek-HALİL CEMAL
2 Nov 2021   01:16

HALİL CEMAL

7 yılı aşkın bir süre önce Irak’ın ve Suriye’nin önemli bir bölümünü teslim alan ve Reqa’da Halifeliğini ilan eden DAİŞ, 15 Eylül 2014 tarihinde Kobanê’ye üç koldan saldırı başlattı. Bundan önce Irak’ın başta Musul olmak üzere Ambar eyaletini bir anda teslim alarak Hewler kapılarına dayanan DAİŞ, Suriye’de önce diğer çete gruplarını tasfiye edip ardından rejim güçlerini girdiği her yerde teslim aldı ya da imha etti. DAİŞ çeteleri, Şam’ı da neredeyse alma aşamasına geldi.

Eylemleri ve saldırı yöntemleriyle dehşet saçan bu güruh 3 Ağustos 2014’te gerçekleşen Şengal saldırılarıyla birlikte Kürtlere yöneldi. Maxmur kampını kısa süreliğine de olsa ele geçirdi. Kerkük ve çevresindeki Kürt bölgeleri sürekli olarak DAİŞ çetelerinin saldırısı altında kaldı. Kısacası bölgede bir korku-dehşet imparatorluğu kuruldu. DAİŞ çeteleri bu korku psikolojisini de arkasına alarak girdiği her yeri hiçbir direniş görmeden düşürdü. Öyle ki artık sınırların bir anlamı kalmadı. Irak-Suriye sınırı ortadan kalktı. “Irak-Şam İslam Devleti” kuruldu. Bölge ülkelerinden İsrail ve Faşist T.C hariç, Fransa başta olmak üzere İngiltere ve tüm batılı devletler DAİŞ eylemleri ile tehdit ediliyordu. Libya’dan, Nijerya’ya, Mali’ye, oradan Somali, Sudan ve Irak’a kadar DAİŞ vahşeti yaşanıyordu.  52 İslam ülkesinin hepsinde DAİŞ vahşeti kol geziyordu. İşin ilginç yanı bu İslam ülkelerinin hemen hepsinde de Fetullah Gülen’in Işık Okulları faaliyet yürütüyordu.

DAİŞ eliyle Ortadoğu yeniden dizayn ediliyordu. DAİŞ şahsında 20. Yüzyılın bölgesel sınırları zorlanıyor ve yeni sınırlar çiziliyordu. Sanki ABD’nin öngördüğü ve faşist şef R. Tayyip Erdoğan’ın Eşbaşkanlığını yaptığı  “Büyük Ortadoğu Projesi” DAİŞ eliyle gerçekleştiriliyordu.

Böylesi bir proje ile 2007 yılında kurulan ve 2011 yılında eylemlerine başlayan DAİŞ, 3 Ağustos’tan itibaren Şengal’den başlayarak Kürtlere karşı soykırım saldırılarına yöneldi. Yani bu saldırılarla birlikte bir anlamda, Yeni Osmanlıcılık projesinin yürütücülüğünü üslendi. Bundan sonra DAİŞ ve faşist AKP/MHP iktidarı ve faşist şef Erdoğan’ın isimleri hep yan yana anılmaya başlandı. DAİŞ nasıl ve hangi hedeflerle kurulmuş olursa olsun, artık Yeni Osmanlıcılık projesinin bir parçası olmuştu. DAİŞ Halifesi de R. Tayyip Erdoğandı!

İKİNCİ STALINGRAND: KOBANÊ

15 Eylül 2014 tarihinde Kobanê saldırısının ardından 5 gün sonra, yani 20 Eylül’de T.C’nin Musul Konsolosluğu görevlileri Girê Spî’den Türkiye’ye giriş yaptı. Türk Başbakanı Ahmet Davutoğlu Azerbaycan gezisini yarıda keserek Urfa’ya onları kutlamaya geldi.

DAİŞ saldırıları 20 Ocak 2015 tarihinde tümüyle püskürtülerek Kobanê özgürleştirildi. Bu özgürleşme aynı zamanda DAİŞ’in yenilmezlik efsanesinin sonu anlamına geliyordu. Kobanê Nazi efsanesini yerle bir eden Stalingrad direnişçilerinin rolünü oynadı.

Dört ayı aşkın süren DAİŞ saldırılarının arkasında neler vardı? DAİŞ Neden Kürtlere böylesi bir soykırım saldırısı ile yönelmişti?

KOBANÊ’DE APOCU HAREKETİN ÖNCÜLÜĞÜNDE İNSANLIK DİRENDİ

DAİŞ saldırıları Kobanê, Efrîn ve Cizre kantonlarında Özerk Yönetimleri ilan edilişinin hemen ardından başladı. Kanton yönetimlerine karşı ilk tepkiyi veren Faşist AKP/MHP iktidarı olmuştu. Kendi sınırlarında İkinci bir Kürt Özerk yapısına asla izin vermeyeceklerini ifade eden faşist AKP/MHP iktidarı o zamanki adıyla Rojava Kantonlarına saldırma planlarını yapmaya başladı. Bu saldırılar için vekil olarak DAİŞ çeteleri uygun görüldü. Çünkü daha önce Serêkaniyê ve diğer Rojava kentlerinde El Nusra adlı çete yapılanmasını denemiş ama başarısız olmuşlardı. Şimdi sıra pratiğiyle dehşet saçan DAİŞ’in kullanılmasına gelmişti. DAİŞ karşısında kimse dayanamazken, hiçbir teknik üstünlüğü ya da dış desteği olmayan Kürtler mi dayanacaktı? Ama buna rağmen en fazla bir haftalık ömür biçtikleri Kobanê, Önder Abdullah Öcalan, KCK ve PKK’nin çağrıları ile tüm Kürdistan halkı ve dostları tarafından sahiplenilerek direndi. Bu yanıyla Kobanê’de faşizme ve onun çetelerine karşı Apocu hareketin öncülüğünde insanlık direndi.

Direniş çağrılarına uyan gerilla bulunduğu tüm parçalardan akın akın Kobanê’ye geldi. Önderliğin çağrılarına uyan binlerce Kuzey Kürdistan ve Türkiye gençliği tel örgüleri yıkıp sınırları aşarak Kobanê direnişine katıldı. DAİŞ saldırılarının Kuzey’den de yapılmasını engellemek için on binlerce Kuzey Kürdistan ve Türkiye halkları sınır boyu canlı kalkan nöbetleri tutarak Kobanê için siper oldu. Güney ve Doğu Kürdistan gençliği başta olmak üzere bu parça halkları birçok siyasi örgüt ya da partileri Kobanê için direniş desteği sağladı. Ve Kobanê’yi sahiplendi.

DİRENİŞİ HER YIL ANILIYOR

Kısacası sömürgeciliğe, faşizme ve onlar tarafından beslenen çetelere karşı Kobanê’de Apocular direndikçe insanlık Apocular şahsında özgür yaşam geleceğini yeniden yaşamaya başladı ve Direniş şahsında Özgür Yaşam Umuduna sahip çıktı. Çünkü Özgür Yaşam uğruna Kemal Pirlerin vasiyetini yerine getirmeye çalışan binler fedaileşerek gözünü bile kırpmadan özgürlüğe doğru koşuyordu.

İnsanlık Kobanê şahsında Che Gueveraların, Ho Chi Minhlerin Sierra Meastrasının, Dien Bien Phu’sunun ruhunun yeniden ayaklandığına tanık oluyordu. Özgürlük savaşçılarının öncülüğünde Kobanê savaşarak ilmek ilmek özgürlüğü örerken, dünya bu tutkuya 1 Kasım Kobenê Günü’nü ilan ederek yanıt verdi. O gün 93 ülkeden milyonlarca insan Faşizme ve sömürgeciliğe meydan okuyarak DAİŞ çetelerine karşı direnen Kobanê’yi selamladı. Aslında iki buçuk ay daha sürecek olan direnişin zafer ilanı 1 Kasım’da yapılmış oluyordu.

Faşist şef Erdoğan’ın “Kobanê aha şimdi düştü düşecek” derken bu gerçeğin farkına varmayacak kadar Kürt ve insan düşmanlığıyla gözleri kararmıştı. Hitler de Stalingrad’daki direnişin aynı zamanda kendi sonunu getireceğini görmeden gözlerini karartan insanlık düşmanlığı ile yeni saldırı planları yapıyordu.

DAİŞ’İN YENİLGİSİ, AKP-MHP FAŞİZMİNİN ÇÖKÜŞÜDÜR

Kobanê’nin özgürleşmesinden DAİŞ’in yani AKP/MHP faşizminin Suriye’deki son kalesi Baxoz’da yıkıldıktan sonra 2 Kasım 2019’da Dünya Rojava Günü ilan edildi.

Bugün Kuzey ve Doğu Suriye coğrafyasında DAİŞ’in içinde yer aldığı alan olarak sadece cezaevleri var. Ve bu durumdan en çok rahatsız olan faşist TC’dir. Çünkü vekil tayin ederek Kürtlere saldırttıkları çeteler Kobanê’den başlayarak tüm alanlardan sökülüp atıldı. Yani bu özelliği ile Kobanê faşizme ve sömürgeciliğe karşı direnişin sembolü oldu. O nedenle faşist işgalci T.C, bugün de Kobanê’yi tehdit ediyor. Adeta DAİŞ’in intikamını alacağım dercesine, DAİŞ’e karşı direnilen her yeri ve direnen her kesimi tehdit ediyor. İntikam almak için de dünyayı yardıma çağırıyor. Dünya kamuoyundan destek bekliyor. Destek bulmak için de her türlü istismar ve demagojiye başvuruyor. Çünkü DAİŞ’in yenilgisi aynı zamanda AKP-MHP faşizminin de çöküşünün başlangıcı oluyor.

DAİŞ’in intikamını almak ve bu çöküşü durdurmak için faşist TC Kuzey’de, Güney’de Apoculara her türlü savaş suçunu işleyerek saldırıyor. KDP/ENKS gibi ihanetçi işbirlikçi yapıları da Kürt düşmanlığını maskelemek için incir yaprağı gibi kullanıyor.

İşte bu koşullarda faşist şef Erdoğan bir yandan DAİŞ’e karşı direniş merkezi olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk alanını tehdit ederken, diğer taraftan da destek bulabilmek için dünya turuna çıkmış bulunuyor. Küresel güçler bu turlara ne tür yanıt verir bilinmez ama Kuzey ve Doğu Suriye devrimini savunmak için mutlaka zafere inanarak bilenmek gerekiyor.

ZAFERE İNANALIM…

Çünkü; zafer sadece haklı olanlarla değil aynı zamanda zafere inanlarla sağlanır.

Zafere inanalım;

Çünkü; düşman artık eski düşman değil, ve Kürtler de yalnız değil!

Zafere inanalım;

Çünkü, biz Kuzey ve Doğu Suriye halkı ve savaşçıları, genç kadın ve erkekleri sadece çetelere karşı değil, direkt düşmana karşı da savaş içinde bilendik. Tecrübe aldık. Yani düşmanımızın kim olduğunu ve ne yapacağını gördük. O nedenle bugün ne 2018 Efrîn ne 2019 Serekaniyê ne de Grê Spi olacak. Aksine,  inanalım ki Afrin, Serêkaniyê ve Grê Spi de kurtulacak. Buna gücümüz var. Bunu yaratacak örgütlü yapımız ve yeterince hazırlığımız var.

Ve unutmayalım ki son sözü gücü olanlar değil zafere inanarak direnenler söyler.