29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda kutlanacak ne kaldı?- RAUF KARAKOÇAN

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda kutlanacak ne kaldı?- RAUF KARAKOÇAN
27 Oct 2021   00:11

Rauf KARAKOÇAN

Çürüyen devlet aygıtı ve yozlaşan iktidarla cumhuriyetin 98 yıllık geçmişi sorgulanmadan kalıcı çözümler üretilemez. Şimdiki cumhuriyet mevcut haliyle tanınmaz hale gelmiştir. Kabile yönetimi, devletsiz bir toplum formu olarak şimdiki devletten daha demokratiktir. Kabile Şefi de Diktatör Erdoğan’dan daha demokratik olduğu kesindir. 

YAVRU VATANA BAK ANA VATANI ANLA

Sedat Peker’in Kıbrıs Türk kesimine ilişkin kamuoyuna servis ettiği belgelerle Kıbrıs adasının nasıl kullanıldığını açıklamış oldu. Kıbrıs’ta dönen kirli işleri ve işlenen suçları en iyi bilen elbette ki bu işlerin merkezinde yer alan, işin uzmanı Sedat Peker’dir. Aslında bu gerçeği bilmeyen yok gibidir. Milliyetçi söylemlerle ‘Vatan Millet Sakarya’ edebiyatıyla yapılan 1974 işgal hareketı, adanın bölünmesine ve minnacık bir sömürge inşasına gidildi. Yavru vatan Kıbrıs, Türkiye’nin kirli işlerinde kullanılan bir yer olduğunu, 24 Eylül’de ki ‘Suriye’nin mevcut statüsü Türkiye’nin kirli işlerine hizmettir’ başlıklı makalemde aynen şöyle yazmıştım.

KIBRIS’I KENDİ SÖMÜRGESİ HALİNE GETİRDİLER

Kıbrıs Türk kesiminin Türkiye’deki illegal kirli işlerin üssü haline geldiği herkesin malumudur. Offshore hesapları açılarak yapılan nitelikli dolandırıcılığın merkezi oldu… Kara para aklama, uyuşturucu trafiği bura üzeri yürüdü. Eğlence merkezleri, kumar ve fuhuş sektörünün cenneti haline getirildi. Türkiye’nin kusmuğu için yaratılan böyle bir Kıbrıs, her türlü dolabın döndüğü bir yer haline gelmişken, Kıbrıs sorunu neden çözülsün ki? Türkiye’nin bu türden işlerini karşıladığı müddetçe Kıbrıs sorunu asla çözüm bulmayacaktır. Yunanistan çözse bile Türkiye ileri süreceği şartlarla çözüme yanaşmayacaktır.’

Yavru vatanın hal-i pür melali bundan ibarettir. Yavru vatan buysa ana vatanın nasıl olduğu ayan beyan ortadır. Yüzyıllık ömrünü doldurmakta olan ulus devlet yapılı Türkiye Cumhuriyeti miadını da doldurmuştur. Etnik temelli resmî ideoloji üzerine bina edilen devletin giderek daha fazla despotik olması kaçınılmazdır. Zaten doğası gereği zor aygıtı olan devlet sönümlenmesi gereken bir aygıttır. Güvenlik ve kamusal alana hizmetle sınırlandırılması gerekmektedir. Demokrasiden, demokratik toplumdan bahsedilecekse devletin sınırlandırılmasıyla yeniden yapılandırılması gerekir. Devlet; toplum yararına küçültülmediği takdirde demokrasiden bahsetmek aldatmacadır.

ADIM ADIM YENİ OSMANCILIK

Osmanlıdan kalan moloz yığını üzerine kurulan Türk devleti, etnik temizlik ile işe başlayarak, Ermeni ve Kürt katliamları üzerinde vücut bulmuştur. Darbelerle kesintiye uğramış ve en son siyasi darbe niteliğindeki AKP iktidarıyla birlikte Türkiye halklarının üzerine karabasan gibi çökmüştür. 13, bazı kaynaklara göre 16 eş sahibi Osmanlı padişahı Abdülhamit’e öykünen Erdoğan, Türkiye’yi Osmanlının devamı niteliğinde bir forma kavuşturmak istiyor. Türk Başkanlık sistemi, imparatorluk özleminin gerçekleştirilmesidir. Devlet-i Aliyye-i Osmâniye’nin günümüze uyarlanması, İslam Türk devletinin yeniden inşasıdır.

Türk devleti batı tarzı devlet modeli ile imparatorluk modeli arasında sıkışıp kalmış, çağın gerisine savrulmuştur. Erdoğan iktidarıyla birlikte kurulduğu ilkesel değerlerden tümüyle kopmuştur. Muhalefettin serzenişi de bundandır. Erdoğan ile başlayan İslami devlet şekillenmesi bünyede büyük bir çürüme ile karşı karşıyadır. Tek kişilik yönetimle elde ettiği hegemonya sayesinde devletin bütün kurumlarını işlemez hale getirmiştir. Tek kişinin yetkili ve etkili olduğu sistemde zaten devlete de gerek kalmamıştır. Padişah fermanıyla yönetilen sistem yerine Kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen sistem arasında pek fark olmasa gerek. Meclis kararnameleri tasdik etme bürosuna dönmüştür.

DEVLETİ ÇÜRÜTMEK BİLİNÇLİ BİR TERCİHTİR

Atatürk Türkiye’sinin inşa ettiği laik devletten kurtulmadan İslami geleneklere dayalı bir devlet inşa etmek mümkün değildir. Bu nedenle devletin işletilmemesi ve her geçen gün daha fazla çürütülmesi bilinçli bir tercihtir. Devlet kurumlarının işlevsiz bırakılması, diyanetin giderek palazlanması, dinciliğin hayatın her alanına yayılması için büyük bir çaba harcanmaktadır. Alınan birçok karar bu ilke gözetilerek alınmaktadır. Erdoğan’ın bazı çıkışları pek anlamsız gelebilir, ama işin aslı kendince pekte anlamsız değildir. Kendince belirttiği 23-71 stratejik hedeflerine ulaşmak için var olan verili devlet sistemini ortadan kaldırarak yerine İslami devlet kurmaktır. Büyükelçilere ilişkin son çıkışı da kendi mantığı içinde öykündüğü tek adam rejimi teamüllerine uygundur. ‘Türkiye Kabile devleti değil…anlı şanlı Türkiye’dir Türkiye’ narası hanlar hanı lidere pekte uygundur.

ÇÜRÜMENİN VE YOZLAŞMANIN TEMELİNDE KÜRT DÜŞMANLIĞI VARDIR

Bütün suçlarını Kürt düşmanlığıyla gizlemeye çalışıyorlar. Kürt düşmanlığı politikalarla milliyetçiliğin canlı durmasını sağlayarak devlet imkanlarını paravan olarak kullandılar. Amaçları devleti korumak değildir. En çok devlet diyenler, devletin köküne kibrit suyu dökenlerdir. En çok din diyenler, dini çıkarlarına alet edenlerdir. Kürtlerin imhası için başvurdukları kimyasal silahlar da dahil her yol denenmektedir. Yaşanan savaş ortamı her türlü kirli işe zemin sunmaktadır. Kürt düşmanlığının bu denli tırmandırılması, kirli işlerin yürümesine olanak sunmasındandır.

Devlet; kanunlara göre işletilen bir devlet olmaktan çoktan çıkmıştır. Hak aramak için adalete başvurmak neredeyse beyhude bir çabadır. En bariz örneği Urfa adliyesi önünde adalet arayan Şenyaşar Ailesinin durumudur. Bütün toplumun adeta naklen izlediği bir katliamın failleri bunca yıl geçmesine rağmen yargılanmıyor. Osman Kavala’nın durumu da binlerce siyasi davanın mağdurları da ha keza benzerdir. Hatta infazları bitenlerin dahi tahliye edilmediği bir ülke haline geldi. Bu devletin çürüdüğünü kanıtlayan ve belgeleyen binlerce olay vardır.

Çürüyen devletin iktidar elitleri de büyük bir yozlaşma yaşamaktadır. Tıpkı yavru Vatan Kıbrıs’ın kasetle ifşa olan yönetimi gibi. Hatta daha beteri bir durum yaşanmaktadır. 17-25 aralık tapeleri örneğinde olduğu gibi en tepeden en aşağıya yolsuzluk yapmayan yok gibidir. Bir yüzükle işe başladığını söyleyen Diktatör Erdoğan’ın şimdiki durumu kıyaslanırsa Türkiye gerçeğini izah etmeye yeterlidir. Kanıt isteniyorsa, Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye’yi gri listeye alma gerekçelerine bakabilir. Gerekçesi; Kara para aklama ve terörizmin finansıdır. Çünkü terörizmden besleniyorlar.

DEĞİŞİM İÇİN SEÇİMDEN DAHA FAZLASINA İHTİYAÇ VARDIR

Devlet imkanlarıyla yozlaşan iktidarı, yaşanan yapısal sorunların tespiti ve teşhisinde de yanılgılar yaşanmaktadır. Bu nedenle etkin bir muhalefet ortaya çıkmamaktadır. Etkin mücadele edilmediği için de faşist iktidara zaman kazandırmaktadır. Bu iktidara karşı muhalefet yapmak, gerektiğinde savaşı bile göze almalıdır. İş bu noktaya varmıştır. Normal seçim sürecini beklemek, anketlerin göstergelerine bakmak bu saatten sonra sadece avuntudur.

Çürümüş devletten ve yozlaşan İktidardan kurtulmak için daha etkin yolların denenmesi ve Kürt sorunuyla ciddi yüzleşmeleri gerekecektir.