​​​​​​​İşgal, AKP-MHP faşizminin sonu olabilir-AHMET BİRSİN

​​​​​​​İşgal, AKP-MHP faşizminin sonu olabilir-AHMET BİRSİN
18 Oct 2021   00:15

AHMET BİRSİN

Erdoğan Rojava’ya saldırı tehditleri konusunu neredeyse rutine bağladı. Bakanları ise ardı ardına açıklama yaptı. Her zamanki gibi yandaş medya Kuzey ve Doğu Suriye’ye yapılacak operasyonun algı ve psikolojisini yönetmek için televizyon programlarını, yalan-yanlış bilgilerle hazırlanan dosyaları gazetelerde artarda servis etti. Türk devletinin Mare’deki konvoyuna Til Rifat bölgesinden YPG tarafından yapılan güdümlü füze saldırısı sonucu iki özel TEM görevlisinin öldüğünü iddia etti. Geçmişte MİT tarafından hazırlanan senaryo bir kez daha sahnelendi. Oysa saldırıda iki kişi ölmemiş, kayıplarının 10’nun üzerinde olduğu birçok kaynak tarafından dile getirilmişti. Diğer yandan saldırının YPG tarafından değil, bölgedeki farklı güçlerden geldiği de yazılıp çizildi. Erdoğan ve şürekâsının dışında kimse bu yalana inanmadı.

NASIL BİR ALGI YARATILMAK İSTENİYOR?

İkinci bir algı operasyonu da sanki iki özel tim görevlisine yapılan saldırı sonrası savaş kararı alındı. Ondan önce savaş durmuş, barış iklimi var. 2 polisimiz vuruldu, o halde yapılan bu saldırıları durdurmak için savaş çıkarmalıyız ve orayı işgal etmeliyiz. Aksi durumda saldırılar durmaz gibi bir algıyı içerde ve dışarıda yaratarak rıza yaratmak istenmekte. Çünkü Girê Spî ve Serêkaniyê sonrası oluşturulan ateşkes bölgeleri var. Oysa Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırı hiç durmadı. Ya Türk ordusu tarafından ya da besledikleri çeteler tarafından günlük olarak QSD güçlerine ve sivil halka saldırı yapılmakta. Tarlalarında çalışan köylüler, okullarında oynayan çocuklar, işlerine gitmekte olan insanlar Drone uçaklarla, İHA’larla şehir içinde araçlarında vurulmakta. O halde savaşı daha da tırmandırmak istemenin amacı ne? Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlatmak istediği operasyonu sadece içerde ve dışarıda yaşamış olduğu sıkışmışlığa ya da seçim kazanmaya bağlayabilir miyiz?

HESAP: AĞALIĞA SOYUNMAK

GÖRÜNEN: İKTİDARI ARTIK TAŞIYAMAZ

Doğru, Erdoğan içerde ve dışarıda kaybetmiş durumda. Özellikle Güney Kürdistan’da gerillanın direnişi karşısında kimyasal dahil her türlü teknik imkanları kullansa da artık ilerleyemiyor ve ciddi kayıp vermekte. Bu sıkışmışlığı aşmak ve gündemi saptırarak seçimleri kazanmak için milliyetçi bir havaya ihtiyaç duyduğu malum. Bu hem Erdoğan’ın iktidarı için gerekli ve hem de ortağı MHP’nin barajı geçmesi için gerekli. Her iki ortakta deyim yerindeyse iflasın eşiğine gelmiş müflis tüccarları gibi savaş ağalığına soyunarak iktidarı kazanacaklarını hesaplamakta. Erdoğan iktidarının içerisine girdiği siyasi, askeri, ekonomi ve toplumsal kriz artık bu iktidarı taşıyamaz durumda. Ancak salt bu ihtiyaçlardan kaynaklı olarak gerçekleştirilecek operasyonu tanımlamak yetersiz kalacaktır. Çünkü burada her hangi bir saldırıyı durdurmak için operasyon yapılmıyor. Esas olarak var olan saldırı durumunu daha da ileriye taşıyarak işgali derinleştirmek ve ileri boyutlara taşımak istiyor. Güney Kürdistan’da başaramadığını burada çetelerini devreye koyarak başarmak istiyor. 

Erdoğan ve Bahçeli’nin çizdiği bu stratejinin özünde masa oyunlarıyla, iki polisimiz vuruldu komplolarıyla, parça parça Rojava’yı işgal etmektir. Bu, Güney Kürdistan’ı işgal etmenin bir parçası olarak yürütülmektedir. Kürdistan’ı bütünlüklü olarak yeniden işgal etmenin gerekçeleridir bunlar. Öyle söylendiği gibi, “kimsenin toprağında gözümüz yok, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyoruz” gibi teraneler tamamen yalandır. Bunun böyle olmadığını Rusya’da, ABD’de Suriye rejimi de ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi de çok iyi bilmektedir. Esas olarak 21. yüzyılda Kürtlerin nefes aldığı her yer AKP-MHP faşist hükümetinin hedefi halindedir. Kürtlerin Rojava’da statü kazanmaması en temel meseleleridir.

FIRAT’IN BATISI TAMAMEN HEDEF SEÇİLMİŞ

Her ne kadar şu an itibariye operasyon yapılacak bölge olarak Til Rifat ismi zikredilse de Fırat’ın batısının tamamen hedef bölge olarak seçildiğini belirtmek gerekiyor. Böylece Til Rifat’ı kontrolüne alarak Efrin’in kurtarılmasına dönük inancı bitirmek isterken, Efrin, Halep ve Kuzey ve Doğu Suriye arasına işgal duvarı örmek istemektedir.  Böylece Kobanê ve Minbic başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye’yi kuşatma altına almaktır. Ardından yeni bir fırsat yaratarak Kuzey ve Doğu Suriye’yi işgal etmektir.

Diğer bir konu da Til Rifat’ın da içinde olduğu böylesi derinlikli bir işgali amaçlayan operasyona Rusya’nın izin verip vermeyeceği meselesidir. Son olarak Putin ve Erdoğan görüşmesinde ne çıktığı tam olarak bilinmese de Putin’in ‘İdlip’ten çık’ yaklaşımına karşılık, Erdoğan’ın da ‘Til Rifat’a operasyona izin ver’ müzakeresinin yürütüldüğü bir yönüyle basına yansımış durumda. Soçi mutabakatına göre çekilme taahhüdü veren Erdoğan, çekilirken karşılığında Til Rifat’ı Putin’e kabul ettirir mi? Erdoğan’ın yaşadığı zorlukları iyi bilen Putin İdlip’i almadan böylesi bir operasyona izin vermesi oldukça güç. Peki, Erdoğan ve Bahçeli çetelerini İdlip’ten çeker mi? Erdoğan istese de Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) gibi örgütler buradan çıkar mı? Bu oldukça zor görülmektedir. Bu güçlerin çekilmesi durumunda Suriye’deki muhalif güçler önemli oranda darbe alacaklardır. Fakat diğer taraftan çeteleri çekmemesi durumunda da Rusya destekli Suriye rejim operasyonu ise kapıda beklemektedir.

İŞİ ZOR

Rusya’nın böylesi bir operasyona izin vermesi durumunda karşılaşacağı handikaplar oldukça fazla. Türkiye’nin Til Rifat’a sahip olması Halep’in güvenliğinin risk altına girmesi demek. Bu yönüyle Suriye rejiminin Til Rifat’a Türk devleti ve çetelerinin yerleşmesini kabul ettirmesi hiç de kolay olmayacak. Özellikle Şiiler açısında kutsal olarak kabul edilen Nübul ve Zehra’nın kuşatma altına alınma riskini İran kabul ettirmesi daha da zor. Ancak tüm bunlara rağmen geçmişte olduğu gibi Rusya kendi çıkarları gereği Türkiye’nin böylesi bir operasyon yapmasına izin verme ihtimali elbette ki var. 30 Ekim’de Roma’da yapılacak G20 zirvesinde Biden ve Putin’in görüşmesi ve tabi Erdoğan’ın her ikisiyle yapacağı görüşme operasyonun olup olmayacağını belirleyecektir.

G20 zirvesinde yapılacak görüşmede ABD Başkanı Joe Biden’in operasyonu kabul etme olasılığını ele aldığımızda oldukça zor görülmektedir. Neden? Çünkü Til Rifat’a operasyon daha gündeme gelmeden Biden, Suriye’de ki acil durum halini bir yıl daha uzatma kararını Kongreye bildirdiği mektupta Türk devletine dönük önemli suçlamalarda bulunmuştu. Bu da Erdoğan’ın işinin kolay olmayacağını göstermektedir. Biden, “Suriye’deki ve Suriye’yle ilişkili durumlar, özellikle de Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri taarruz düzenleme yönündeki eylemleri, IŞİD’i yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor ve sivilleri tehlikeye atıyor; bölgede barış, güvenlik ve istikrarı zedeleme tehdidi barındırıyor. ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor” kullanılan bu ifadelere bakıldığında Biden’in Erdoğan’a izin vermemesi gerekiyor.

YAŞANILMASI MÜMKÜN KİMİ OLASILIKLAR

Biden’in mektubunda, “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri taarruz düzenleme yönündeki eylemleri, IŞİD’i yenilgiye uğratma çabasına zarar veriyor” söylemine karşı Erdoğan’ın, ‘Suriye’nin Kuzeydoğusuna operasyon yapmak istiyorum, bana izin ver’ demesi birbirine karşıt görüşlerdir. Bir ay da Erdoğan’ın yaklaşımları değişmediğine göre Biden’in verdiği karardan vazgeçirebilmesi için Erdoğan’ın önemli argümanlar sunması gerekmektedir. Kaldı ki ABD başkanının çok kısa sürede ‘Türkiye’nin operasyon yapması ABD’nin çıkarlarına uygundur’ demesinin dünya kamuoyuna anlatılması oldukça zor. Ancak diğer taraftan da Türkiye’yi Rusya’nın kucağına itmesi de ABD’nin istemeyeceği bir yaklaşım olacaktır. Böylesi bir durumda hem ABD’nin ve hem de Rusya’nın daha lokal bir operasyona izin verme ihtimali öne çıkmaktadır. Kısmi düzeyde bazı alanlarla sınırlı olması, önemli üslere hava saldırısına izin verme gibi bir operasyona izin ihtimali daha yüksek görülmektedir.

İŞGALE KARŞI TÜM HALKLAR YEK VÜCUT OLMALI

ABD ya da Rusya işgale izin verse de vermese de Kuzey Doğu Suriye güçleri ve halkının bu işgale her zamankinden daha fazla hazırlıklı olması gerektiği ortada. AKP-MHP faşist rejimi hem Türkiye ve hem de bütün Ortadoğu halkları açısından büyük bir tehlike yarattığını başta Kürt halkı ve Arap halkı olmak üzere bütün halklar bunu yaşayarak gördü. Dolayısıyla bütün Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye halklarının böylesi bir işgal karşısında yekvücut olması durumunda AKP-MHP işgal güçlerinin ebedi sonunu da hazırlayacağı unutulmamalıdır. Çünkü bu işgalde çıkarları olan devletlerin olurlarını alsalar bile, bütün Kürt halkı, Ortadoğu halkları ve büyük insanlık tıpkı Dünya Kobanê Günü’nde olduğu gibi cephede, sokakta mücadele eden bu halkın çocuklarıyla beraber olacağı unutulmamalıdır.

Özellikle Türkiye halkları bu konuda daha fazla sorumluluk almak zorunda. Böylesi bir işgal harekatıyla AKP-MHP faşizminin kaderlerini ipotek altına almalarına izin vermemeleri gerekmektedir. HDP’nin ve kitlesinin bu savaşa karşı olacağı biliniyor. Meclise de gelecek tezkereye Millet ittifakı gerçekten AKP-MHP’nin gitmesini istiyorsa çocuklarının bedenleri üzerinden, sırf bu iki partinin bekası için geliştirilecek bu işgale karşı durmaları samimiyetleri açısından da önemli bir test olacaktır.

ANHA