​​​​​​​Erdoğan’ın savaşa ihtiyacı var-ZEKİ AKIL

​​​​​​​Erdoğan’ın savaşa ihtiyacı var-ZEKİ AKIL
12 Oct 2021   07:03

ZEKİ AKIL

Erdoğan 11.10.2021 tarihinde yaptığı açıklamayla Rojava’yı, Kürtleri yine tehdit etti. Fırat Kalkanı bölgesinde iki polisleri öldürülmüştü. Ayrıca Antep’in bir kırsalında boş bir araziye ‘’mühimmat parçaları’’ düşmüştü. Bunları gerekçe göstererek artık tahammüllerinin kalmadığını ve gerekeni yapacaklarını belirtti.

Hatırlanırsa 2015’te Ceylanpınar’da iki polis memuru evlerinde öldürülmüştü. Dönemin başbakanı A. Davutoğlu da bu olayı gerekçe göstererek 24 Temmuz’da savaşı başlattığını açıklamıştı. Güya iki polis için savaş çıkardı. Sonra ne oldu? Yüzlerce polis ve asker öldü. Halbuki kendisi Türkiye’yi yönetiyor. Polisi, istihbaratı ve mahkemeleri var. Olayı araştırır, failleri kimse yargılar. Ama onlar savaşa hazırlık yapmışlardı, resmen başlatmak için bahane arıyorlardı. Şimdiye kadar da o iki polisi öldürenleri ortaya çıkarıp yargılamadılar. Aslında olay açığa çıkmış, başka polisler tarafında vuruldukları biliniyor. Ama kamuoyu önünde foyaları açığa çıkar diye örtbas ediyorlar.

Yine hatırlanırsa Hakan Fidan Suriye’de savaş çıkarmak kolay demişti. Suriye’den birkaç füze fırlatırım, saldırı var diye savaşın gerekçesini oluştururum, diyordu. Şimdi de aynı kumpas ve oyunları tekrar ediyorlar. Pek yaratıcı oldukları da söylenemez. Bayatlamış yöntemleri dünyanın ve Kürtlerin gözüne sokuyorlar. Erdoğan Fırat Kalkanı işgal bölgesinde iki polis vurulmuş diye köpürüyor. Ama birkaç gün önce İdlib bölgesinde dört askeri öldürüldüğünde çıtı çıkmadı. Vuran örgütlerin ismini bile gizledi. Ama iş Kürtlere gelince esip gürlüyor. Kürtlerin devleti yok, o düzeyde ittifakları yok. Güney Kürdistan’da, Rojava’da vuruyorum, kimse oralı olmuyor diye düşünüyor. Türkiye sınırları içinde Kürtlerin başına getirmediğini bırakmadı. Belediye başkanlarını, milletvekillerini bile zindana tıkıyor. Astığım astık kestiğim kestik! Bunu Sur ve Nusaybin gibi şehirleri yıktıklarında ve yüzlerce insanı katlettiklerinde açıkça dile getirdiler. O ve Bahçeli askeri güçlerine ‘’taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacak’’ talimatını basın önünde verdiler.

Erdoğan’a sormak gerekiyor, kim seni Suriye’ye davet etti? Suriye’de işlemediğin savaş ve insanlık suçları kalmadı. Efrinlilerin zeytinlerini yağmaladınız. Zeytin ağaçlarını kestiniz. İşkence, tecavüz, kaçırma, fidye olağanlaştı. Yüz binlerce insanı topraklarından sürdün. O toprakların sahipleri, başına bu kadar felaket getirdiğin insanlar size karşı hiçbir şey yapmayacaklar mı? Bela ararsan bela bulursun. Ne ekersen onu biçersin. Şu an Suriye’deki bütün taraflar Türk işgalinin sona erdirilmesini ve Türkiye’nin burayı terk etmesini istiyor. Çünkü Türkiye dünyaya kötülük ve terör ihraç ediyor. Suriye barışının önündeki en büyük engel.

Erdoğan’ın DAİŞ’le olan ittifakını ve Suriye’de işlediği ağır suçları en iyi ABD ve Rusya biliyor. Bu güçlerin elinde yeterince bilgi ve belge vardır. Bunlar açıklanmalıdır. Bu işgalci katillerin yargılanması ve hak ettikleri cezayı çekmeleri gerekiyor. İnsanlığa karşı suç işlemişlerdir.

Erdoğan boyundan büyük yalanları da sıralamaktan sakınmıyor. Çünkü içeride ve dışarıda çok sıkışmış. Seçimleri kazanma şansı kalmamış. Türkiye’de aydınlar, muhalif çevreler ve aydınlar Erdoğan’ın bir savaş çıkaracağını, kaos ve kriz ortamı yaratarak muhalefeti etkisizleştireceğini veya olağanüstü hal ilan ederek seçimleri erteleyeceğini yaygınca tartışıyorlar. Bu iş için de en uygunu Kürtlere karşı savaşı tırmandırmaktır. Çünkü milliyetçiliği kullanarak şimdiye kadar Kürtlere karşı yürüttüğü savaşta muhalefetin desteğini almış veya susturmuştur.

Tehdit ve savaş tam tamlarının hedefi görüldüğü gibi yine Kürtlerdir. Dış kamuoyunu manipüle etmek için de güya tehdit altında, PKK terörü varmış. PKK’yi sürekli DAİŞ’le aynılaştırmak için yırtınıp duruyor. ABD, Avrupa ve diğer güçler DAİŞ’e karşı savaştığı gibi PKK’ye karşı da savaşmalıymış. Nasıl olsa PKK’yi terörist olarak kabul etmişler. Ancak dünya halklarından istediği gibi yüzü bulmadı. PKK DAİŞ’e karşı en önde savaşan güç oldu. Dünya Erdoğan’ın ne mal olduğunu gördü.

Rojava’yı, Kürtleri tehdit ettiği konuşmasında PKK’nin uyuşturucu trafiğinde önemli rol oynadığını söylemeyi de ihmal etmedi. Yalanda sınır tanımıyor. İlke, ahlak, vicdan diye bir şey bilmiyor. Avrupa polis ve istihbarat raporlarına göre Avrupa’ya giren uyuşturucunun yüzde sekseni Türkiye üzerinden geliyor. Türkiye’nin sınırlarını PKK tutmuyor. Gümrük kontrollerini devlet görevlilerinin elinde. Şehirler arası kontrolleri Türk polisi veya jandarması yapıyor. Dünya alem biliyor ki, bir devletin istihbaratı ve görevlileri içinde yoksa bu kapsamda uyuşturucu akışı olmaz.

PKK Ortadoğu gibi zor, belalı bir bölgede kırk yıldır direniyor, örgütleniyor. Bu zorluklara rağmen temiz kaldığı konuların başında uyuşturucu işi gelmektedir. PKK bu işe hiçbir zaman bulaşmadı. Yüksek ahlaki bir ölçü tutturdu ve uyuşturucuyu insanlığa karşı bir suç olarak gördü. Şimdiye kadar dünyanın hiçbir ülkesinde uyuşturucu ticareti yaptığı veya bu işe bulaştığına dair hiçbir mahkûmiyeti ve mahkeme kararı yoktur. Ama Türk devleti boğazına kadar bu işe batmıştır. Narko devler olarak artık adlandıranlarda var. Devletin üst düzey yöneticilerinin adı geçmekte. Birçok polis, bürokrat ve siyasetçi suçlanıyor. Devletin resmi görevlileri, resmi araçlarla uyuşturucu taşıdılar. Devlet ne kadar gizlemeye, örtbas etmeye çalışsa da açığa çıkan ve yargılananlar çok oldu.

Erdoğan’ın Kürt soykırımını tamamlama ve bütün kazanımlarını tarumar etme kararı ve isteği var. Bu Kürtler için bir sır değil. Kürtlere karşı saldırı ve savaş hiç durmadı. Önemli olan Kürtlerin hazırlıklarını aksatmaması ve dünya halklarının da bu kanlı katillerin gerçek yüzlerini görüp tutum almasıdır.