Suriye kaosundan çıkış kapısı: Özerk Yönetim modeli

Suriye kaosundan çıkış kapısı: Özerk Yönetim modeli
25 Sep 2021   08:50

GÎVARA ŞÊX NÛR

 

Ortadoğu, tıpkı 100 yıl önceki gibi dünyanın en büyük jeopolitik çatışması olarak yeniden karşımıza çıkmış durumda. Bu çatışma, hegemonyanın uygulanma amacından ve otoriter devlet fikrinin yayılmasından kaynaklanıyor.

Önder Abdullah Öcalan’ın önerdiği Demokratik Ulus Projesi, barış projelerini uygulamak için büyük bir fırsat olarak karşımızda duruyor. Parçalama ve karıştırma projelerine karşı Bölge halklarının verdikleri tarihi cevap, Ortadoğu halklarının ortak çıkarlarını birleştiren ve birliğini oluşturan Özerk Yönetim modelinde karşımıza çıkıyor.

Özerk Yönetimler aracılığı ile bölge halklarının egemenliği temel amaç haline geliyor. Bunun pratikte uygulanması Kürt, Arap, Fars, Türk ve diğer azınlıkların yaşadığı bölgelerde anlaşması ve birliğine bağlı. Bu ilişkinin kardeşlikte ve birbirinin haklarını savunmada en yüksek seviyeye ulaşması gerekiyor. Çünkü bölge halklarının kaderi artık kendi ellerinde ve sorunlarını ancak birlik yoluyla çözebilirler.

Ortadoğu ve Suriye büyük bir kargaşa ve sıkı atılan bir düğümün içinden geçiyor. Bunun çözümü Özerk yönetim ve demokratik çözüm modeli yoluyla gerçekleşebilir. Önder Öcalan bu modelden şu şekilde bahsediyor: Demokratik ve Öz Yönetim modeli evrenin örgütlenmesini ve kaostan kaçışı açıklar. Bu modelin uygulanması sayesinde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi DAİŞ’İ mağlup etti ve Suriyelilere örnek teşkil etti. Bunun yanında bölge halkının tarihi kültürünü de korudu.

ÖNDER ÖCALAN’IN TEORİSİ KUZEY VE DOĞU SURİYE’DE PRATİKLEŞTİ

Önder Abdullah Öcalan, İmralı zindanında birçok liderin yapamadığını yaparak, büyük bir teorik ve paradigmatik gelişme sağladı ve bunu hayata geçiren mekanizmalar yarattı. Demokratik ulusun sistemleşmiş hali olarak özerk yönetim Kuzey ve Doğu Suriye’de vücut buldu. Kişiliğinin sadece kendisiyle sınırlı olmadığına ve değişen bir sosyal ilişki olduğuna inanan Önder Abdullah Öcalan büyük bir filozof olduğu kadar bir sistem ve paradigma önderliği olduğu bir kez daha görülmüş oldu.

ÖZERK YÖNETİME İHTİYAÇ VAR

Özerk Yönetim kurulduğu 2014 yılından itibaren Türk devleti, Şam Hükümeti ve çetelerin işgal saldırısına maruz kaldı. 2011 yılında kargaşanın başlamasıyla Şam Hükümeti hegemonyasını arttırdı. Askeri, siyasi ve güvenlik alanların güç oluşturmak istedi. 

Suriye’de 2011 Mart ayında başlayan olaylar kimileri tarafından devrim, kimileri tarafından başkaldırı, kimileri tarafından da komplo gibi birçok isimle adlandırıldı. Demokrasi ve özgürlük çağrıları yapılan eylemler kısa bir süre sonra bölgesel ve uluslararası güçlerden alınan desteklerden sonra silahlı çatışmalara dönüştü. Ama Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan gelişmeler farklıydı.Bu olay pandoranın kutusundan çıkan umut gibiydi. Çünkü bölge halklarının tüm bileşenleri yaşanan kaosu hükümetin ve muhalefetin yönteminden farklı bir yöntemle çözdüler. 10 yıldır devam eden kargaşayı çözme şekline baktığımızda Şam ve Muhalefetin umut vadetmediği görünüyor.

SURİYE’DE ÜÇÜNCÜ YOL VE SİYASİ ÇÖZÜM

Henüz başlangıç aşamasında olan Özerk Yönetim, üçüncü yol ve siyasi çözümü benimseyerek Suriyelilerin dikkatini çekmeyi başardı. Yönetim, Suriye’deki sorunlara gerçek anlamda çözüm bulma iradesini kendisine temel alıyor. Türkiye ve Suriye ulus devletleri bu durumdan şikayetçi ve bu nedenle Özerk Yönetim üzerinde askeri ve ekonomik baskı oluşturdular ve yönetimi ayrımcılıkla suçladılar. Ancak herkes bunun böyle olmadığını ve Özerk Yönetim’in bir Suriye gücü olduğunu, ciddi anlamda Suriye’de barış ve çözümü sağlamak istediğini biliyor.

Özerk Yönetim her zaman Şam Hükümeti ve Suriye muhalefetine diyalog çağrısı yaptı. Ama Şam Hükümeti diyalog çağrılarını reddederek 2011 öncesi duruma dönmek istiyor.

DEMOKRATİK BİR ORTADOĞU ÖZ YÖNETİMLE MÜMKÜN

Mezhep ve azınlık sorunlarının Suriye’de artması planlanmıştı. Türkiye ve DAİŞ tarafından bunun uygulanması istenmişti. Tıpkı Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî, Cerablus, Bab ve Ezaz’ın işgal edildiği gibi ya da DAİŞ ve diğer çete gruplarının finanse edilmesi gibi. Ülkeyi yıkma siyasetini uygulayan bu güçler kendilerine verilen görevi uygulamak için işe koyuldular bölgeyi kuşatarak ekonomik baskı oluşturdular. İşgal edilen bölgelerde demografinin değiştirilmesi siyaseti uygulandı. Türkçe zorunlu dil haline getirilirken ticaret Türk Lirasının kullanılması da mecburi hale getirildi. 

Ancak Özerk Yönetim, insanlık tarihinin gerçek ve doğal tarihi sonucu bölge halklarının kardeş olduğunu, ortak tarihlerinin olduğunu ve birliklerinin ilişkilerinin temelini oluşturduğunu Suriye’de karışıklığın başladığı tarihten itibaren benimsedi. Türk devletinin hedefi ise aralarındaki birliği parçalamak oldu.

Demokratik Ulus fikri, Özerk Yönetim sayesinde pratikte de gerçekleşti, demokratik Ortadoğu gerçekliği dil, kültür, din ve birbirinden olumlu olarak etkilenenlerin toplandığı yer olarak karşımıza çıkıyor.

(rr)

ANHA