​​​​​​​15 Şubat’tan 11 Eylül ve Afganistan’a uluslararası komplo ve pazarlıklar

New York’taki İkiz Kuleler’in El Kaide tarafından hedef alınması Batılı devletlerin Ortadoğu'daki hâkimiyetini genişletme girişimlerinde önemli bir değişim yarattı. Bu saldırı Önder Abdullah Öcalan’ın esir alınmasıyla sonuçlanan NATO’nun en büyük operasyonlarının ardından gerçekleşti.

​​​​​​​15 Şubat’tan 11 Eylül ve Afganistan’a uluslararası komplo ve pazarlıklar
11 Sep 2021   03:33
ZANA SEYDÎ

El Kaide örgütü üyeleri 11 Eylül 2001’de ABD’nin 4 yolcu uçağıyla saldırı gerçekleştirdi. 2 uçak Newyork’ta Dünya Ticaret Merkezi binaları olan İkiz Kuleleri hedef aldı. Bir uçak ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) binasını hedef aldı. Dördüncü uçak ise yolcuların müdahalesiyle Pennsylvania'da açık bir alana düştü. Kanlı saldırıda yaklaşık 3 bin kişi yaşamını yitirdi.

AFGANİSTAN’IN İŞGAL EDİLMESİ.. AMAÇ VE PLANLARI

Saldırının üzerinden 20 yıl geçtikten sonra batılı ülkeler El Kaide ve Taliban gibi grupları kurmaya ve Rusya ile Çin’e karşı savaşta kullanmaya devam ediyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından ABD'nin Afganistan üzerinden Ortadoğu'ya egemenliğini dayatma hazırlıkları konusunda da şüpheler var. Batılı ülkeler Çin, Rusya ve İran üçgeninde bulunduğu için Afganistan’ı stratejik coğrafya olarak görüyor. Batılı ülkeler ilk etapta Rusya ve Çin’in faydalandığı boşluğu doldurmaya çalışıyor.

 “Associated Press”in bir araştırmasına göre 20 yıllık süre boyunca Taliban ve El Kaide gibi örgütler batılı devletlerin planlarını tamamlamada ve yaklaşık 130 bin kişinin yaşamını yitirdiği savaşı meşrulaştırmada rol oynadı.

ABD ve Türkiye başta olmak üzere NATO ülkelerinin Taliban başkanları ve El Kaide savunucularıyla ilişkileri kesilmedi.  Şubat 2020’de ABD ile Taliban arasında Katar’ın başkenti Doha’da yapılan “Barış Anlaşması” ile sonuçlandı.

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi ardından Taliban Türk devletini ülkesinde karşıladı ve güvenlikte kalıcı olmasında rol oynamasını istedi. ABD'nin geri çekilmesi, Afganistan'daki silahlarını ve şehirlerini tamamen Taliban'ın eline bırakması, Taliban ile ilişkilerinin nasıl olduğu ve ABD'nin Afganistan'daki uzun süredir devam eden savaşının amaçları konusunda şüphe uyandırdı.

İkinci Körfez Savaşı’ndan (1991) ve Irak güçlerinin ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon desteğiyle Kuveyt’ten çıkarılması, ABD’nin 2001’de Afganistan’ı işgaline kadar olan dönem 11 Eylül olaylarının dünyadaki hegemonik güçlerin bölgeyi işgal etmek amacıyla bir üçüncü dünya savaşı plandır. 

TÜRKİYE VE KATAR’IN ROLÜ

NATO üyesi olan Türk devletinin ve Katar’ın Taliban ve El Kaide hareketlerinin üst düzey komutanlarını sahiplenmesinden rolü anlaşılmıyor. Eski raporlara göre aralarında Musa Ebu Cafer’in de olduğu bazı El Kaide komutanları uzun yıllar boyunca Türkiye’de kaldı.

Her iki devlet de savunma ve yürüttükleri siyasette El Kaide ve Taliban gibi radikal İslam hareketlerinin ideolojini taşıyor. Kaldı ki Taliban’ın bir merkezi de Doha’dadır. Öte yandan Katar ve Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta DAİŞ’i doğrudan desteklediğine dair onlarca rapor var.  Uluslararası toplumun gözü önünde Suriye, Libya, Azerbaycan ve Afganistan’a çetelerin gönderilmesi aynı zamanda finanse edilmesi ve silahlandırılması bu durumun en bariz örneğidir.

ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN’A KARŞI GELİŞTİRİLEN ULUSLARARASI KOMPLO

1998-1999 yıllarında Önder Abdullah Öcalan’a karşı geliştirilen Uluslararası Komplo da bu konu bağlamında ele alınabilir. ABD, Britanya, Türkiye, Rusya, Yunanistan ve Almanya gibi ülkelerin dahil olduğu komployu o dönem Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerden ayrı değerlendirmek mümkün değil. Hatta bölgede yaşanan gelişmelerin bu olay etrafında şekillendiği tespiti daha fazla yerini bulacaktır. 

Önder Abdullah Öcalan öncülüğünde kurulan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Kürt özgürlük mücadelesinin geliştirilmesinde ve hegemon devletlerin Ortadoğu’daki planlarına karşı durmada da tarihi bir rol oynadı. Bu bağlamda Batılı devletlerin 15 Şubat 1999’da Kenya’nın başkenti Nairobi’de Önder Öcalan’ı neden gözaltına aldığı da aslında bu şekilde daha iyi anlaşılmış oluyor. 

Önder Abdullah Öcalan, “Büyük Gladio Komplosu” üzerine yaptığı değerlendirmesinde şunları belirtiyor: “Irak’ın işgali senaryosu ve benim teslim edilmem arasında güçlü bir bağlantı var. Doğrusu bana karşı yapılan operasyonla işgal hareketi de başladı. Aynı husus Afganistan’ın işgali için de geçerli. Nasıl ki Birinci Dünya Savaşı, Avusturya prensinin bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesiyle başlamışsa, ‘Üçüncü Dünya Savaşını’ da bana karşı yapılan operasyonla başlattılar.

‘Üçüncü Dünya Savaşı’ bir gerçektir ve ağırlıklı olarak merkezi Ortadoğu coğrafyasıdır. Sadece Irak’ta meydana gelen olaylara bakalım ve Üçüncü Dünya Savaşı’nın merkezini izleyelim, burada gelişen olayların başka bir ülkeyle bağlantısının olmadığını görürüz. Çünkü buradaki olayların hegemonik güçlerin varlığı ve çıkarlarıyla bağlantılı olduğu açıktır. İran tamamen etkisiz hale getirildiği zaman Irak ve Afganistan’da istikrar sağlanmış olacak, Çin ve Latin Amerika artık bir tehlike olmayacak ve belki bu savaş sonlandır.”

Önder Öcalan’ın yukarıdaki değerlendirmelerinden Ortadoğu’ya karşı geliştirilen komplonun planlanmış olduğunu anlarız. ABD, Rusya ile onlarca yıl süren soğuk savaşın ardından Önder Öcalan’ın Rusya topraklarından çıkarılması veya uluslararası bir devrimcinin Yunanistan’dan çıkarılması için düşman olan Türkiye ile Yunanistan’ın anlaşması buna örnek verilebilir.

Önder Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu ve dünyada yaşanan krizlerin ve sorunlarını kökenini kapitalist sistem ile birlikte analiz etmesi ve krizlerin çözümü için önerilerde bulunması, Batılı devletlerin çıkarları için tehlike haline geldi. Bu bağlamda Türk devletinin İmralı Adası’nda Önder Öcalan’a dönük uyguladığı 22 yıllık ağırlaştırılmış tecridi, bütün dünya halklarına karşı oynanan kirli oyunların ifşa edilmesi ve sonlandırılması fikrinden korkan dünya sistemi olarak tanımlayabiliriz.

(hb/ff)

ANHA