Önder Abdullah Öcalan öz savunma için ne diyor?

Önder Abdullah Öcalan öz savunma için ne diyor?
9 Sep 2021   00:45

Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikasıdır. Daha doğrusu, kendini savunamayan toplumun ahlaki ve politik vasfı anlamını kaybeder. Toplum ya sömürgeleşmiştir, eriyip çürümektedir; ya da direniştedir, ahlaki ve politik vasfını yeniden kazanmak ve işlerliğe kavuşturmak istemektedir. Öz savunma, bu sürecin adıdır. Kendisi olmakta ısrar eden, sömürgeleşme ve her türlü tek taraflı dayatıcı bağımlılıkları reddeden toplum, bu tutumunu ancak öz savunma olanakları ve kurumlarıyla geliştirebilir. Öz savunma sadece dıştan tehlikelere karşı oluşmaz. Toplumun iç yapılanmalarında da çelişki ve gerginlik her zaman mümkündür. Demokratik toplum olmada ve varlığını sürdürmede en az sermaye ve iktidar tekellerinin saldırılarını ve sömürülerini sınırlandıracak ölçüde öz savunma yapılanmasını ve eylemliliğini oluşturup hazır, işler halde tutmak şarttır.

Her canlının, üç tane temel gereksinimi vardır. Bu, beslenme, korunma ve üremedir. Hatta cansızların bile kendini koruma sistemleri vardır. Bir atomu bile incelediğinizde böyle bir özelliği olduğunu göreceksiniz. Hep Gül örneğini veriyorum. Gül, kendini korumak için dikenleniyor. Dikenleri olmadan gül olmaz. Bu nedenle yine söylüyorum. Mutlaka koruma olmak zorunda. Her canlının beslenmeye, korunmaya ve üremeye ihtiyacı vardır. Bu, bilimsel bir durumdur, bilim de böyle diyor. Ben bunu bu amaçla söylüyorum.

Yüz yirmi beş sayfalık savunmamda da değinmiştim. Ben Gül Teorisi diyorum. Gül üzerine düşündüm. Gül, kendini korumak için diken çıkarıyor. Bir Gülün, bir bitkinin bile öz savunması vardır. Öz-savunma için doğaya, tabiata bakmak bile yeterlidir. Bir Gül kadar bile kendimizi öz-savunmaya hakkımız yok mudur? Öz-savunma kutsaldır. Hatırlıyorum, küçükken bizim köyde ihtiyar bir amca vardı, diyordu ki, “biz kuru tahtalar gibiyiz”. Ben “bu nasıl olur?” diyordum. Bir ağaç bile kayaları delerek kök vermekte, kendini yaşatabilmektedir. Bunun kadar da mı olamıyoruz? Bu savunmalarımda da Öz savunmayı derinlikli açtım.

PKK’nin gençleri, tecrübeli yaşlı ve orta kadroları var, olgunlaşmış, eskiden daha güçlü durumdadırlar. Türkiye’de devasa açlık, işsizlik sorunları var. Bu durum bile çözümsüzlük halinde tehlikenin işaretini veriyor. Eğer sorun çözülmezse bunlar kendilerini savunacaklar, kendi çözümlerini kendileri ortaya çıkaracaktır. Ben burada bir çözüm yolunu illa ki savaş olacağını söylemiyorum. Başka çözüm yolları da olabilir, kendileri karar verirler. Bu böyle bilinmelidir. Daha önce de söylemiştim; PKK kendi kararını kendi vermezse, kendi çözüm yolunu geliştirmezse, tasfiyeye direnmezse, kendilerini savunmazlarsa “PKK’ye basittir, sıradandır” diyeceğim.

İki taraflı çatışmasızlık süreci geliştirilebilir. Böyle bir irade ortaya çıkarsa KCK de buna uyabilir. Ancak şunu belirteyim, kimse kurbanlık koyun gibi de kafasını uzatarak bekleyemez. Meşru müdafaa hakkı kullanılır, bu evrensel bir haktır. Ayakta kalmak için her canlı kendisini savunmak zorundadır. Bitki-hayvan bütün canlılar için bu geçerlidir. Ben daha önce de belirtmiştim, “Gül Teorisi” demiştim. Gül bile yaprakları dökülürken dikenleriyle kendi öz savunmasını yapıyor, kendisini koruyor. Bu böyle anlaşılmalıdır. Bu öz savunma hukuki, ekonomik ve diplomatik çalışmalarla güçlendiğinde kendiliğinden fiilen demokratik özerklik ortaya çıkıyor. Böylesi bir durumda demokratik özerklik de fiilen zaten gelişir. Dört temel alanda öz savunma, hukuk, ekonomi, diplomasi olarak gelişebilir demokratik özerklik.

Örneğin son şeylerine bakıyorum. Ben olsam böyle kale gibi ve yüksek teknolojiyle donatılmış yerlere yönelmez, bu kadar kayıplar vermezdim. Benim tarzım daha farklı olurdu. Dışarıda olsaydım Cudi gibi uygun yerlerde iyi üslenirdim,  sonuç alıcı eylemlere yönelirdim. Bir yere üslenmek riskli olur muydu, evet olurdu ama büyük kazandırıcı da olabilirdi. Ya tam kazanırdım, ya tam kaybederdim! Yanlış anlaşılmasın ben kimseye savaşı yükseltin, derinleştirin demiyorum. Bir tespit yapıyorum, bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum.

Ben geçen görüşmelerde Devrim Süreçlerinden bahsetmiştim. Bu süreçlerden şunun için bahsediyorum. Devrim süreçleri bir başladı mı kontrolden çıkar, hiç kimse kontrol edemez. Şu an Türkiye'de bu tehlike var mı, var.

Kale gibi korunan karakollara Donkişotça saldırılar PKK'yi yok eder. Böyle eylem tarzı olamaz. Savaşacaksanız doğru dürüst savaşın. Halkı da boş yere provoke etmeyin. Diyelim ki Van'da topyekûn savaşacak halk var.

Topyekûn bir savaş kentlerde, Kandil'de halk gerilla hep birlikte o savaşı da sürdürürsünüz. Bu durum bir ay sürer üç ay sürer kaç ay sürer bilemem ama eğer yapabilecekseniz kendinizi buna hazırlamışsanız o zaman bunun kararını da siz verirsiniz.

Gelişmeler gösteriyor ki yeni bir çatışma süreci ihtimal dahilindedir. KCK de bundan sonra bir savaş kararı alırsa bu “devrimci bir savaş” olmalıdır. Devrimci savaşın kendine göre yöntemi, tarzı, sanatı olur. Devrimci savaşın yöntemi, tarzı, sanatı farklıdır. Savaşı yürüteceksen öyle eskisi gibi gidip bir-iki polis öldürüp kaçmakla, karakola doçkayla birkaç el ateş etmekle olmaz. Bu yöntem devrimci savaş yöntemi değildir. Devrimci savaş denilen şey, örneğin Hakkâri’de, Diyarbakır'da binlerce, on binlerce insanı yanına alıp, ayağa kaldırmak, onlarla birlikte çatışmak, savaşmaktır. Bir ağ gibi her yerde örgütlenip, her yere hakim olmaktır. Savaşı da bu örgütlü hakimiyet üzerinden yürütmektir.

Kandil'e şunu söylüyorum: Devlet üzerlerine gelirse onlar da kendilerini savunurlar. Üzerlerine gelmedikleri sürece de mevcut eylemsizlik pozisyonlarını korurlar.  Askerler de hep aynı değil. Bazıları üzerlerine özellikle gitmek isteyebilirler, bazıları ise savaşmak istemeyebilir. Üzerlerine gitmeyen asker ve polise karşı da dikkatli davransınlar, onlara yönelik bir şey yapmasınlar. Ancak öz savunmalarını da yaparlar. Misilleme haklarını da kullanırlar. Tutuklama olduğu zaman da KCK de karşı misilleme hakkını kullanarak tutuklama yapabilir.

Önemli olan bu sürecin iyi değerlendirilmesidir. Gerilla bu süreçte karakol saldırılarından uzak duracaktır. Ayrıca kendilerini korumak durumunda kalmadıkları müddetçe kesinlikle mayınlı saldırı da yapmayacaklar. Ama söylediğim gibi eğer imha amaçlı geliyorlarsa ve başka çare kalmamışsa, kesinlikle kendilerini korumak için herşeyi yapabilirler. Örneğin Cudi'de bir bölgede kuşatılmışlarsa ve üzerlerine geliniyorsa, kendilerini savunmak için her yolu deneyebilirler. Yani kısacası meşru savunmalarını yapabilirler.

Savaş başlarsa önceki savaşlardan çok daha farklı olur. Büyük bir iç savaş olabilir. Kandil yapabiliyorsa büyük devrimci halk savaşını yürütür. Diyarbakır, Batman'da halkın yüzde sekseni ayağa kalkar, halk savaşı olur. Biz savaş yanlısı değiliz. Savaş yerine direnişi esas alıyoruz. Savaş ayrı, savaş istiyorlarsa dünya savaş tarihi ve tarihteki savaş taktikleri bellidir, bunun bir geleneği var.