Siyasal değişimden toplumsal dönüşüme-RAUF KARAKOÇAN

Siyasal değişimden toplumsal dönüşüme-RAUF KARAKOÇAN
7 Sep 2021   00:38

RAUF KARAKOÇAN

Siyasal değişiklikler toplumları dönüştürdüğü oranda kalıcı ve yapıcı rol oynarlar. Toplumsal dönüşümler idari, askeri, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik alandaki değişimlerin bütününe tekabül ederler. Toplumların idari şekilleri zihniyet yapılarına göre şekil kazanırlar. Tanrı krallardan günümüz ulus devletli cumhuriyet modellerine, kapitalist modernitenin iktidar denemelerinden, real sosyalist yapılanmalara kadar bütün yerleşik zihniyet kalıplarının egemen olduğu siyasi yönetimler çözümsüzdürler. İster yerel, bölgesel krizler olsun ister küresel çaptaki toplumsal ve ekolojik sorunlar olsun kaynağında bu düşünce kalıpları vardır.

Yaşanan şey; insani kriz durumudur. Egemen sistemler hastalıklı toplumlar yaratmıştır. Aşırı kar hırsı insan-doğa dengesini alabora eder hale gelmiştir. Yol açılan iklim krizleri, salgın hastalıklar, doğa felaketleri de kaynağını kapitalist modernite zihniyetinden almaktadır. Doğadan azami derecede kâr amaçlı faydalanmanın yarattığı tahribatlar, önü alınmadığı takdirde bütün insanlığı tehdit eder hale gelecektir. Dilsiz doğayı vahşi doğa olarak gören sistemler asıl tehditti oluşturanlardır. Günümüz toplumlarını yöneten siyasi zihniyet değişmediği müddetçe bu felaketlerin önünü alınamayacaktır. Özelliklede toplumların yaşadığı trajediler, insani dramlar, sonu gelmez çelişki ve çatışmalar, büyük yıkımlara yol açan savaşlara bakıldığında her türlü siyaset versiyonunun ne kadar aciz kaldığını görülecektir.

Ortadoğu’nun yerleşik halkları, etnik kökenleri, dini inançları, sınıfsal farklılıkları, birlikte yaşam zenginliğinden çıkarılmış adeta çelişki ve çatışmanın aracı haline getirilmiştir. İnsanı insanlığından utandıran fiziki ve kültürel katliamlar, soykırımlar, pogromlar, etnik temizlikler, toplu kıyımlar egemenlerin siyasi anlayışlarının ürünüdürler. Bu düşünce kalıpları değişmediği müddetçe toplumsal sorunların çözülmesi mümkün değildir. Çözüm için gerekli olan şey yeni bir toplumsal inşadır. Bilgi üretiminden kültürel üretime kadar, ekonomik üretimden, ahlaki politik değerlere kadar demokratik hafızaya ihtiyaç vardır. Kastımız Avrupa türü demokrasiler değildir. Katılımcı, çoğulcu, nispi, temsili, sosyal, liberal, parlamenter, yarı doğrudan demokrasi gibi adlandırmalarla uygulanmakta olan yönetim modelleri demokrasinin içini boşaltan kavramlar haline gelmiştir. Ama bizim kastımız radikal demokrasi dediğimiz ve gerçek anlamda demokratik yönetimin oluşturulması ve kurumlaştırılmasıdır.

Toplumsal farklılıkların kendilerini ifade ettiği ve yönettiği demokratik siyaset anlayışının bütün mekanizmalarıyla oluşturulmasından ve bunun zihni alt yapısını geliştirmekten geçer. Yaşanan en büyük sıkıntı tavandaki değişimin tabana yansımamasıdır. Yani toplumsal boyut kazanan ihtiyaçlarını toplumsal yararlılık temelinde örgütleyip geliştirmek gerekir. Kapitalist modernitenin yaptığı ise; üsten dayatarak, empoze ederek, zor kullanarak toplumsal değişimi sağlamak olmuştur. Fakat bunu başarması pekte mümkün olmamıştır. Hatta sorunları daha karmaşık hale getirerek içinden çıkılamaz duruma getirmiştir. Ortadoğu’nun gelenekçi toplumları açısından bu gerçek çok daha çarpıcı bir şekilde kendisini göstermiştir. Hâkim, ezen, sömürgeci siyasi anlayışların dışarıdan dayatmalarla toplumu dönüştürme yöntemi sorunun asıl kaynağı haline gelmiştir. Kürtler bunun en somut örneğidir. Coğrafyası parçalanmış, dili kimliği, kültürü yasaklanmış, katliamlara uğramış, asimilasyona tabi tutulmuş olmasına rağmen tümüyle gerçeğinden koparılamamıştır.

Siyasetin görevi toplumun ihtiyaçlarına göre kendisini yapılandırması ve yönetim mekanizması olarak işlevli hale getirmesidir. Toplumu başkalaşıma uğratan değil, öz değerleriyle buluşturup değiştirmektir. Ya da yeniden inşasını gerçekleştirmektir. Toplum mühendisliği değil, demokratik normlar temelinde birlikte yaşam kültürünü aşılamaktır. Düşüncede en mükemmel sistem oluşturulsa bile bu sistem toplumla buluşturulmadığı müddetçe toplumda değişime yol açması düşünülemez. Hem zihniyette ve hem de yaşamda söz konusu değişimi başarmak gerekir. Kürtlerin Rojava’da gerçekleştirdiği devrim bu konularda önemli bir rol modeldir. Gençlik ve kadın hareketi, Rojava halkının bütün bileşenleri, devrime ihtiyaç duyan siyasi farklılıklar da dahil bu devrimin önemli kilometre taşları haline gelmiştir. Yapılması gereken toplumu bu paradigma temelinde bilinçlendirmek, örgütlemek ve devrimin birer öznesi haline getirmektir.

Rojava deneyimi oldukça önemli bir deneyimdir. Rojava devrimi sadece siyasal, yönetimsel bir değişim içermemektedir. Demokratik toplumun inşası yönünde bir ilktir. Ne kadar gerçekleştirildiği ve ne kadar başarıldığı ayrı bir tartışma konusudur, fakat uygulanmakta olan sistem ve siyaset anlayışı yeni bir model olduğu kesindir. Baas rejimi yerine ikame edilen siyasi düşünce yapısı bir yeniliktir. Bunun devrimsel bir güce dönüşmesi ve özümsediği paradigmaya model oluşturması için hem zaman hem bilgi ve birikime ve hem de yönetimin tecrübe kazanmasına ihtiyaç vardır. Savaş koşullarının dayattığı zorunluklar içinde kendisini inşa etmesi zorlukları da beraberinde getirmektedir. Her şeye rağmen yaşadığı siyasi değişimi toplumsal dönüşümün hizmetine sokarak, demokratik toplum inşasını tamamlamalıdır.