Kürdistan coğrafyasına sahip çıkalım

Kürdistan coğrafyasına sahip çıkalım
4 Sep 2021   00:33

ÖZGÜR AVZEM

Tevrat, insanlığın ilk yerleşim alanlarının Kürdistan coğrafyasında olduğunu söyler. Bu alanların yeryüzü cenneti olduğuna karar verir. Kürdistan harikalar diyarının eşsiz topraklarını korumak ve sahip çıkmak için, insanlığa görev verir. Aradan milyonlarca yıl geçse dahi, 21. Yüzyılın insanlık düşmanlarına karşı, bu görevin kutsallığını anlamak ve cennetlik diye tabir edilen Kürdistan coğrafyasını savunmak, en onurlu duruştur.  

Son zamanlarda başta Kürt halkına genelde ise, insanlığa karşı faşist-işgalci AKP-MHP’nin, sürdürdüğü soykırım savaşı bir ivme kazanarak, Kürdistan’ın doğasını ve Kürtlerin yerleşim yerlerini bilinçli bir şekilde yakma uygulamaya konulmuş bulunuyor. 4 ayı aşkındır, ormanlarda devam eden yangınlar büyüyerek devam ediyor. Bitlis’te binlerce hektarın yanıp kül oldu, Colemerg’in Şemzinan ilçesinde bağlı Nêrkole köyünde binlerce ağaca kıyıldı. Dersim’in Hozat ilçesine bağlı Dereköy ve Gedikli köylerinde büyük bir alan yakıldı. Yine; Siirt, Cudi, Gabar ve Besta bölgelerinde helikopterlerin açtığı ateş sonucu aylardır süren yangınların söndürülmemesi, Amed’in Lice, Bingöl’ün Genç ve Mardin’in Mazıdağı ilçelerinde yapılan operasyon sonucunda, ormanlık alanlarının ateşe verilip, söndürülmesine bile izin verilmemesi, yakılan ormanlıklarda doğanın en güzel tezahürü olan canlıların katledilmesi, Kürde ve Kürdistan coğrafyasına karşı düşmanlığının farklı bir göstergesidir.

Soykırım savaşını; Kürdü yok etmeye yeminli faşist şef Erdoğan ve onun özel savaş hükümeti tarafından yakılan ormanlar, araziler ve ovalarla, Kürt düşmanlığı her geçen gün daha da tırmandırılıyor. Kürdistan coğrafyasında bilinçli çıkarılan yangınların söndürülmemesi için de, halka yoğun bir baskı ve saldırı gerçekleşiyor. Amaç Kürt Özgürlük Mücadelesini ve Kürdü tasfiye etmektir. Bunun gelişebilmesi için de, nasıl ki 1990’lar döneminde Kürt köyleri yakıldıysa, Kürtler zorla göçertildiyseler, baskı ve tehditlerle halkın PKK’yle organik bağları koparılmaya çalışıldıysa, bugün de aynı zihniyet ve politikayla Kürdistan doğası yakılarak, yıkılarak aynı şey yapılmaya çalışılıyor.

RÊBER APO’NUN ÖZGÜRLÜK PRADİGMASINA KARŞI BİR SALDIRIDIR

Dersim başta olmak üzere; Botan, Bingöl, Amed, Siirt, Colemerg ve Bitlis bölgeleri hem tarihi yerler olması hem de doğal güzellikleri, zenginlikleri açısından deyim yerindeyse birer cennettir. Ancak, Kürdistan coğrafyasını cehennem yangınlarıyla yerle bir etmek isteyen faşizm aslında Rêber Apo’nun özgürlük insan ve toplum paradigmasına karşı gelişen bir saldırı olduğunu bilmek gerekir. Rêber Apo, paradigmanın en önemli boyutlarından bir tanesi olan, Kadın özgürlük ideolojisinin, ekolojik mücadeleyle kopmaz bağlar içerisinde olduğunu ve bunun özgürlük mücadelesinde, belirleyici bir güç olduğunun altını çizmiştir.  

Soykırım saldırılarını özel savaş temelli yürüten Faşist Türk Devleti’nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, günlük olarak kendi özel savaş medyalarına “Bu kadar PKK’liyi öldürdük, bu kadar vurduk” demesinin asıl anlamı, Kürdistan’daki cennet diyarları cehenneme çevireceğiz, yakıp yok edeceğiz, bir daha esamesi bile okunmayacak anlamına da gelmektedir. Kürt soykırımını, Kürdün yerleşim yerlerini yakarak, cennetimsi coğrafyasını ortadan kaldırarak özgür gelecek umutlarını tümden tasfiye etmek istemektedir.

FAŞİZM MÜCADLEYLE AŞILIR

Bu insanlık dışı saldırıların karşısında her bir Kürdistan kadınının, gencinin, yetişkinin, yaşlısının ve en önemlisi de kendine insanım diyen herkesin karşı çıkması, öfkelenmesi ve buna karşı mücadele etmesi gerekir. Faşizm ancak mücadeleyle durdurulur. Çünkü her insan yaşadığı mekanı, coğrafyayı korumak gibi bir sorumluluğa sahiptir. Daha önce yüzümüzü dönerek, koruduğumuz ve canımızdan bir parça olarak gördüğümüz; topraklarımıza, doğamıza, ovalarımıza ve ormanlıklarımıza sırtımızı dönmemiz ve bu alanları insanlık düşmanlarına bırakmamız halinde, tarihin bizi lanetli bir toplum sayması kaçınılmaz olacaktır.

İNSANLIK, ATEŞLER İÇİNDEKİ KÜRDİSTAN BÖLGELERİNE AKIN ETMELİ!

Bu toprakların öz sahibi olan Kürtler, insanlığın cenneti haline gelen Kürdistan’ı kaygısız, tasasız ve tereddütsüz korumak durumundadır. Tevrat, Kürdistan’ın her bir karış toprağını, yeşilliklerini, çiçeklerini ve dağlarını Kürdistan halkına emanet etmiştir. Kendi vatanından, kendi kimliğinden ve kendisinden kaçan bir toplum olmamamız için, toprağımıza ve ülkemize sahip çıkmamız gerekiyor. Önder Apo özgür yaşam çözümlemelerinde, bu ülkenin insanlığını, kendi toprağını korumaya ve savunmaya çağırıyor. Dizginlenmemiş faşist karakterli bir zihniyete sahip olan Süleyman Soylu ve özel savaş ekibinin, cehennem ateşine gark ettiği Kürdistan coğrafyası, ancak ve ancak insanlığın öfkelenip, serhildana kalkmasıyla ve ayaklanmasıyla söndürülür ve güzelleştirilir. Kürtler ve tüm insanlık, ateşler içindeki Kürdistan bölgelerine akın edip, kıyameti koparabilmelidir.

Unutmayalım ki, Kürt halkının yaşam alanları olan kendi coğrafyası, her bir Kürdistanlının canından bir parçadır. Biz, coğrafyası yanmış, talan edilmiş, yeşillikleri küle dönüşmüş şekilde seyirci kalmaya devam edersek, Roma arenalarında gladyatörlerin aslanlara karşı yem olmasını izleyen Pleblerin tutumundan, pek bir farkımız kalmayacaktır. Böyle olursa, soykırım sistemini hayata geçirme çabasında olan faşist AKP-MHP’nin derekesine su indirmekten kaçınamayız. Önemli olan burada izleyen değil, omuz omuza verip, Önder Apo’nun paradigmasal gerçeğinin önemli bir boyutunu oluşturan ekolojik mücadeleyi her alanda yükseltmemiz ve Kürdistan coğrafyasına sahip çıkmamız gerekir.