Afganistan’ın Kürtlere kelebek etkisi!

Afganistan’ın Kürtlere kelebek etkisi!
28 Aug 2021   03:56
HABER MERKEZİ

RAUF KARAKOÇAN

ABD’nin Afganistan macerası 20 yıllık fiili işgalden sonra tam bir fiyaskoyla sona erdi. İkiz kulelere yapılan saldırılar yeni bir sürecin başlangıcına işaretti. Afganistan’da üslenen El Kaide yapılanması kaçırdığı yolcu uçaklarıyla ABD’de bazı hedeflere saldırmış ve adeta şok etkisi yaratmıştı. Tarihe, 11 Eylül saldırısı olarak geçen bu olaylardan sonra 2001 de ABD, Molla Ömer liderliğinde ki Taliban yönetimine ve El Kaide’ye yönelerek idari yapılarını tasfiye etmişti. Yerine güdümlü bir yönetim kurarak kendince meseleyi hallettiğini düşünmüştü. Zorla Afganistan’a giydirilen gömlek ile değişim yapılmak istenmişti. Gelenekçi toplumların dış müdahalelerle kolay kolay yıkılamayacağını Afganistan örneğinde görmüş olduk.

Afganistan’a yapılan bütün dış müdahalelerde başarı elde edilememişse bunun birçok nedeni vardır. Afganistan’ın tarihi, toplumsal, kültürel, coğrafik konumu, zihniyet yapılanması bunda başat bir rol oynamaktadır. Zaman faktörü de başarının temel faktörlerinden biridir. ABD’yi geri çekilmeye zorlayan ve başarısız kılan en önemli etkenlerden biri Afgan toplumunun kendi iç dinamikleri, ideolojik çizgisi, direnişi ve mücadele azmiyse diğeri de zamanın kendisidir. Bütün bu nedenlerden dolayı, ABD’nin 20 yıllık Afgan savaşın da askeri, siyasi ve ekonomik açıdan içine girdiği açmazlar sonucunda çekilmek zorunda kalmıştır.

Afganistan radikal İslami örgütlerin kuluçkası olmaya devam edecektir. Taliban terör örgütü listelerinde yer almasına rağmen birçok ülkenin başkentinde ağırlanır duruma gelerek meşruluk kazanmış hale geldi. DAİŞ, El Kaide gibi terör yapılanmaların at koşturacağı bir ülke olacaktır. Afganistan, pimi çekilmiş bir el bombası gibi Rusya, Çin ve İran’ın ortasına bırakılmış oldu. ABD bu sorunu bölge devletlerine ihale ederek çekilmiş olması tümüyle alandan vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Tam tersine birçok gücü bu soruna ortak etmiş oluyor. Çevresine Kelebek etkisi yaratan Afganistan terör ve uyuşturucu üreterek dünya için bir sorun olarak varlığını sürdürmeye devam edecektir.

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi dünya gündemindeki yerini korumaya devam ederken, ortaya çıkan yeni durumun nasıl şekilleneceğine ilişkin çokça senaryo üretilmektedir. Elbette bu konuda çıkarılması ve üzerinde durulması gereken dersler vardır. Özellikle de Kürtler açısından teferruatla ele alınması gerektiren bir konudur. Türk devleti Afgan meselesinden azami derecede yararlanmanın çabası içindedir. Kabil havaalanını koruma isteminden tutalım Afganistan’da iş kapmaya kadar Taliban’ın son durumundan vazife çıkarmaya çalışmaktadır. Yine, Afgan mültecilerini Kürtlerin demografik yapısını değiştirmek için kullanmaktan tutalım (Suriye mültecilerinde olduğu gibi) silahlı güç haline getirip savaştırmaya kadar kendisine yeni bir alan açılmıştır.

Türk devletinin Kürt özgürlük hareketine karşı kuzeyde ve güneyde başlattığı savaşta Afgan göçmenlerini kullanma ve hatta yerleşik bir taban haline getirmek için çaba içine girdiği bilinmektedir. Ki daha öncede Kuzey Kürdistan’ın bazı kesimlerine Afgan göçmenlerinin yerleştirildiği biliniyor. AKP zihniyeti ile Taliban zihniyeti arasında fark olmadığını, benzeştiklerini söyleyen Erdoğan kaostan doğan fırsatları Allah’ın lütfu gibi görüp değerlendirmek istemektedir. Bir yandan Afgan göçmenlerini uluslararası alanda ranta dönüştürmeye çalışırken, diğer yandan da DAİŞ çete artıklarını kullandığı gibi, Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı bir silah gibi kullanacaktır.

Önemle üzerinde durulması gereken diğer bir konu da Afganistan’ın Rojava Kürdistan’ın da yaratacağı kelebek etkisidir. ABD’nin Suriye’de çekilişi gündeme gelirse Rojava nasıl etkilenir? Sorusudur. Suriye konusu çok denklemli bir konu olarak çözüm beklemektedir. Suriye sorununun çözümü içinde Rojava sorunu ancak çözüm bulabilir. Bölgede varlığını sürdüren ABD, Rusya ve İran’ın Suriye konusunda ortak bir çözüm politikaları henüz bulunmamaktadır. Uluslararası güçlerin çıkarcı yaklaşımları da Suriye sorununu uzatan ve çözümsüz bırakan yaklaşımlardan öteye gitmemektedir. Kaotik durumun sürgit devam etmesi anlamına gelmektedir.

ABD’nin çekilişiyle birlikte Türk devletinin Rojava’ya saldırma ihtimalleri daha şimdiden konuşulur hale geldi. Aslında Türk devletinin Rojava’ya saldırıları günü birlik devam etmektedir. Kamuoyunda yeterince yer almasa da bir savaş hali yaşandığı bilinmektedir. Bu saldırılar karşısında gerek ABD ve gerekse Rusya caydırıcı ve önleyici olmadıkları gibi Kürtlere güvence veren konumda değiller. Son derece pragmatik, günü birlik ve geleceği belirsiz pozisyonlarını korumayı tercih ediyorlar. Deyim yerindeyse can çekişmekte olan Suriye rejimine kene gibi yapışan Rusya ve İran kendi devlet çıkarlarını önceleyen bölgesel politikalarını sürdürüyorlar. ABD ise bölge denkleminde kalmak için Kürtlere dayanıyor. Kürtlere hayrı olmayan bir dayanışma içinde kalması her zaman Kürtleri risklerle karşı karşıya bırakmaktadır.

Afganistan’dan geri çekilerek yol açtığı insani trajedilere yenilerini ekleme ihtimali her zaman Rojava için de vardır. ABD, Rusya İran ve Türkiye’nin Suriye’deki varlıkları, Suriye sorununa ‘çözüm’ arayışları tamamıyla çıkarcıdır ve bölge halkına faydaları yoktur. Devlet çıkarları temelinde bölgeye şekil vermeye çalışıyorlar. Kaos halinin sürmesi bölgede var olma gerekçesi anlamına gelmektedir. Halkların bir arada yaşamasını ön gören çözüm perspektiflerine, özerk yönetim, öz savunma örgütlenmesine kısacası statü elde etmesine karşıdırlar. Rojava özerk idari yapılanmayı beka sorunu haline getiren Türk devleti ise Güney Kürdistan’da yapılan bağımsızlık referandumuna karşı çıktığı gibi Rojava yönetimine de tahammülsüzdür.

Türk devletinin Kürt düşmanlığı Kürtlerin var olduğu bütün coğrafyalarda devam edecektir. ABD’nin Rojava’da uzun vadede kalışı çıkışından daha fazla tehlike oluşturacaktır.  Kürtler halk olarak var olmak için başka güç üzerine hesaplarını yapmayacak kadar politik öngörüye sahiptirler. Üçüncü dünya savaşının karakterine uygun kendilerini konumlandıracak ve özgürlük mücadelesini sürdüreceklerdir. Var olmanın kanunu da bunu gerektirmektedir.