ABD’nin amacı demokrasi değil!

ABD’nin amacı demokrasi değil!
22 Aug 2021   04:20

SÎRWAN EZÎZ

Ortadoğu ve Afganistan'da yaşanan gelişmelerin inceleyen ilk sorduğu soru,  ABD’nin demokrasiyi nasıl kullandığıdır?

1979’da Sovyet güçlerinin Afganistan’dan çıkarılmasına neden olan savaşın ardından bugüne kadar Afganistan'da iç gerilim hiç durmadı. Bu gerilimin yaşandığı dönem içerisinde Taliban hareketi 1990'lı yıllarında ortasında ortaya çıkarak ülke yönetimini ele geçirdi. Taliban'ın Afganistan yönetimini ele geçirmesinden kısa süre sonra, Usame Bin Ladin liderliğindeki El Kaide 11 Eylül 2001’de ABD’ye büyük bir saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılar ABD’nin NATO ve diğer müttefikleriyle Afganistan’a saldırmasına neden oldu. ABD, Afganistan’a girdikten sonra Afgan halkını demokrasi söylemleriyle kandırmaya başladı. Aradan geçen 20 yılda harcanan milyarlarca dolar paraya ve Afgan güçlerinin ABD tarafından eğitilmesine rağmen Taliban yeni bir anlaşmayla bir kez daha Afganistan’ın başına geçti

ABD Başkanı Biden Afgan güçlerinin yenilgisinin ardından, “Amacımız Afganistan’da demokrasiyi tesis etmekti. Oradaki güçlerimizin de tek amacı terörle mücadele etmekti” dedi. Burada şu soru ortaya çıkıyor: Madem amacınız terörü yok etmekti nasıl oluyor da Taliban’la anlaşma imzalıyorsunuz?

ABD’nin bu geri çekilmesi müttefiklerini kandırdığı ilk geri çekilme değil. Tarih bu tür birçok olayın şahididir. 1973 yılında Vietnam’da, 2019 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananlar bugün Afganistan’da yaşananlardan farksız değildir. Bu da ABD’nin demokrasi dolandırıcılığını bir kez daha gözler önüne seriyor. ABD’nin son çekilmesinin amacı savaşı İran’ın sahasına taşımaktır. Bir diğer amaç ise Çin ve Rusya’nın gücünü azaltmaktır. Fakat Biden yönetiminin dış politikasını şu ana kadar kestirmek zor oldu. Fakat anlaşılan tek şey ABD’nin amacının demokrasiyi tesis etmek olmadığı oldu. Sadece kendi şahsi çıkarları için halkları kullanıyor. Bunun örnekleri de oldukça fazladır.

Herkes bugün dünyada özellikle de Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin yeniden dizayn amacı taşıdığını biliyor. Kapitalist güçler başta da ABD olmak üzere radikal gruplarla mücadele adı altında dünyaya yeni bir dizayn vermeye çalışmaktadır. Dünyayı kendi çıkarları arasında bölüşmek için radikal grupları kullanıyorlar. Suriye ve Irak’ta DAİŞ’in kullanılması Rusya’yı zayıflatmak, İran’ın bölgedeki etkisini kırmak ve İsrail’in çıkarlarını korumaktı. Şüphesiz ABD siyasetinin tek bir kişiyle belirlenmediği ortadadır. Daha çok kongre üzerinden yürüyen bir sistem var. Bir de gladyo var. İsrail bu gladyo içinde başat aktördür. Bu gladyonun amacı demokrasi ile mücadele etmektir. Bugün Kürdistan dağlarında ve Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananlara baktığımızda bu amaçlarını çok açık görebiliriz. Türk devleti bölgedeki bazı güçlere ve ABD’ye verdiği destekle kendisini savaşın içinde göstermeye çalışmaktadır. Türkiye’nin amacı yeni dizaynda pay almaktır. Aynı zamanda bu payı alırken Kürtleri de yok etmek istiyor. Bütün dünyanın dikkatini çeken Afganistan’da da bazı kazanımlar elde etme çabası içine girmiş durumda.

TÜRK DEVLETİNİN SON SALDIRILARI ABD’NİN PLANLARININ UZANTISIDIR

Osmanlı eliyle gerçekleştirilen 24 Nisan Ermeni soykırımının yıl dönümünde Türk devleti, ABD yönetiminden aldığı onayla Kürdistan dağlarına yönelik yoğun bir saldırı başlattı. Saldırılar bugüne kadar da devam ediyor. Eş zamanlı olarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye vahşi saldırılar yapılmaktadır. Son olarak Zirgan’da yapılan saldırıda çok sayıda kişi şehit oldu. Şengal’e yapılan saldırıda Êzidî komutan Seid ve yeğeni İsa şehit edildi. Bunlar ABD’nin demokrasi ile mücadele savaşının uzantısıdır. Bu savaşın öncülüğünü Türkiye yapıyor.

ABD Rojava’da bazı özel çıkarları için yer yer QSD’ye askeri destekler veriyor. Birçok yerde de Türk devletinin QSD’ye saldırmasına onay veriyor. Burada ABD’nin kirli politikası ortaya çıkıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’nin statüsünün tanınmamasının arkasında da aynı kirli politikalar bulunmaktadır. Burada Kuzey ve Doğu Suriye halkları başta olmak üzere Özerk Yönetim ve QSD’den beklenen şey diplomatik ilişkilerini geliştirmek ve ortaya konulan tecrübeye sahip çıkmaktır.

Düşmanın bölgeye yönelik planları işliyor. Önümüzdeki günlerde bulundukları her yerden de çekilebilirler. Bu nedenle Özerk Yönetim’in kendisini her türlü olasılığa hazırlaması gerekiyor. Düşmanlarımızı iyi tanımak kadar dostlarımızı da iyi tanımalıyız. Böyle yaparsak düşman her seferinde yaptığı gibi tekrar tarihi tekerrür ettiremez.

(rr)