Köleliğe sıkılan ilk kurşundan 21. yüzyılın özgürlük gerillacılığına!

Köleliğe sıkılan ilk kurşundan 21. yüzyılın özgürlük gerillacılığına!
14 Aug 2021   05:13

ROJHAN DERSİM

Yüzyıldır soykırım kıskacındaki Kürtlerin tarihinde 15 Ağustos adeta küllerinden kendini yeniden var etme mücadelesinin diriliş ve zafer bayramıdır. Kürtlere reva görülen makus tarih, sömürgeleştirmenin ötesinde soykırımın her boyutta uygulanmasını ifade etmektedir. Kürtler, 20. yüzyılda ulusal kimliğinin tanınması, kendi kendisini yönetmek ve halk olmanın varlık gerekçesi olan dilini, kültürünü, inancını özgürce yaşama talepleriyle onlarca isyan, başkaldırı gerçekleştirmesine rağmen, her seferinde katliamlarla yenilgiye uğratıldılar. Bunun kuşkusuz iç ve dış sebepleri vardı. Bilinç, örgütlenme ve mücadele yöntemlerinin, yine çağın hegemon ve bölgesel güçlerin çıkar ortaklıklarının bu isyanların sonuç almamasında önemli etkileri oldu. En önemlisi de Kürtleri tek amaç etrafında birleştirecek ulusal Önderliğin ve örgütün olmamasıydı. 15 Ağustos’ta somutlaşan ve bugün Ortadoğu’yu etkileyen, 21. Yüzyılın gerillacılığına öncülük eden bir Özgürlük Hareketi konumuna ulaşan PKK’nin farkı da buradadır.

Önder Apo’nun mücadele felsefesiyle gelişen ve 15 Ağustos’la başlayan gerilla mücadelesi, kimliğini dillendirmekten bile korkan bir halktan, bugün ezilenlerin mücadelesine yön veren bir halk olma düzeyini yarattı. Kürtlerin aşiretlere dayalı toplumsal yapısı bölgesel ve uluslararası güçler tarafından böl, parçala, yönet politikasının temel argümanı olarak tarih boyunca kullanıldı. Kürtler arası çatışmalar bu argüman üzerinden sistematik olarak tahrik edildi. Bu gün KDP gerçeğinde görüldüğü gibi, ulusal birliğin oluşmamasında aşiret ve partisel çıkarlar, hatta ailesel çıkarlar uğruna Kürt ulusal çıkarları soykırımcı devletlere, uluslararası hegemon güçlere peşkeş çekildi. Kürtler her başkaldırdığında iç ihanet ve çelişkilere kurban edildiler. Kürdü Kürde kırdırtma soykırım saldırılarında temel dayanak olarak kullanıldı.

15 AĞUSTOS SÖMÜRGECİLİĞE VE İÇ İHENETE SIKILAN BİR KURŞUNDUR

1923’te Lozan’da dörde bölünen Kürdistan coğrafyasının işgal altında tutulmasının, sürekli iç çatışma ile parçalanmasının temelinde sömürgecilere karşı ulusal birliğin ve ortak ulusal mücadelenin sağlanamaması yatmaktadır. Kürtlük adına hareket ettiğini ifade eden birçok şahsiyet ve parti ailesel, aşiretsel ve bölgesel olmayı aşamadı. Bu durum Kürtler arasındaki parçalanmışlığı derinleştirdi.  Kürdistan’ın hala dört devletin sömürgesi konumunda kalması, hegemon güçlerin paylaşım savaşlarında en büyük kavgayı yürüttükleri coğrafya olması, hala soykırım tehlikesini yaşamasında bu gerçeklik en başat etkendir. Kürt siyasi güçlerinin ulusal çıkarlar etrafında birlik olmaması, ulusal savunma ordusu veya gücünü oluşturamamaları, adeta cellatlarına halkının geleceğini peşkeş çekmeleri, Kürt halkının ve coğrafyasının sürekli katliam, soykırımın her biçimi ile karşı karşıya kalmasına neden oldu. Ne yazık ki, KDP’nin bu günkü işbirlikçiliğinde görüldüğü gibi hala devam ettirilmek istenmektedir.

PKK, 15 Ağustos’ta asıl bu gerçekliğe ilk kurşunu sıktı. Önder Apo, 15 Ağustos’tan bu yana Kürdistan gerillasını ulusallık üzerinden örgütledi. Bunun için ilk süreçlerden bu güne Kürdistan’ın dört parçasından kadın ve erkekler gerillada yer aldı, halkının savunulması ve özgürlüğü için nerede gerekliyse orada fedaice mücadele etti, ağır bedeller verdi. Bu ulusal ruh şimdi Kürdistan sınırlarını aşarak Ortadoğulaşan ve giderek evrenselleşen bir gerilla gücü haline geldi. DAİŞ’le mücadele sürecinde, öncesinde ve sonrasında dünyanın ve Kürdistan’ın her bölgesinden, her kesimden gerilla saflarına katılımlar oldu, her geçen gün kadın ve erkekler kutsal dağlara akın etti, ediyor. Büyüyen gerilla direnişi ve örgütlülüğüyle birlikte farklı halklardan onlarca kişi gerilla saflarında özgür, demokratik bir gelecek için bir araya geldi, birlikte mücadele etti. Kuşkusuz bu düzeye kolay gelinmedi. Başta Önder Apo olmak üzere PKK’nin öncü kadroları ve şehitlerin eşsiz emekleri, ödedikleri bedeller ve destansı direnişleri ile Önder Apo’nun kadın özgürlükçü, demokratik, ekolojik toplum paradigması, gerilla mücadele felsefesi ve sürekli kendini çağa göre yenileyen mücadele tarzı, taktiği Kürt gençleri kadar çok farklı kesimleri etkiledi, mücadele saflarına çekti. Kürdistan özgürlük gerillalarının TC faşist rejimine ve DAİŞ vahşetine karşı verdiği görkemli mücadele, gerilla şahsında açığa çıkardığı.

BAŞUR VE ROJAVADAKİ KAZANIMLAR 15 AĞUSTOS’UN ESERİDİR

Bu anlamda Önder Apo’nun ‘’iğne ile kuyu kazar gibi bu hareketi ve mücadeleyi yarattık’’ belirlemesi 15 Ağustos’un hangi koşullarda gerçekleştirildiğinin en yalın ifadesidir. Türkiye’de 12 Eylül askeri darbesinin devrimci dinamikleri ezmek için uygulamaya koyduğu faşizmin korkuyu tüm toplumda hakim kıldığı bir dönemde Amed zindanında Mazlum Doğan ve dörtlerin yaktığı direniş ateşini Kemal Pirler ve Hayri Durmuşların büyük ölüm orucu büyüttü ve 15 Ağustos atılımıyla gerilla direnişi olarak Kürdistan dağlarına taşındı. 15 Ağustos aynı zamanda Amed zindanındaki büyük direnişe cevaptır. Bu direnişi Kürdistan dağlarından topluma yaymanın, gerilla öncülüğünde 29. İsyanın silahlı direniş olarak yürütülmesinin başlangıcıdır. 15 Ağustos’ta faşizme, sömürgeciliğe, katliamlara karşı Agit-Mahsum Kormaz komutasındaki çok az sayıdaki gerilla gücünün sıktığı ilk kurşun, bir halkın yeniden kendini var etme mücadelesinin tarihi adımını ifade ediyor. 15 Ağustos atılımının Kürt toplumunda geliştirdiği umut, cesaret ve bilinç 90’larla birlikte toplumsal örgütlenme ve serhıldanları geliştirdi. Bu anlamda ulusal uyanış, diriliş ve mücadeleyi açığa çıkardı. Kürt ulusal diriliş devrimini kadın öncülüğünde geliştirdi, Kürtlerin demokratik uluslaşma sürecini başlattı. Bu anlamda Kürt kadınlarının özgürlük devriminin de temellerini attı.  Bu sadece Kürtlerin değil, halkların özgür geleceğini birlikte kendi iradeleri ile belirleme, inşa etmeyi ifade eden Kürdistan ve Ortadoğu demokratik devriminin de tarihi alt yapısını oluşturdu. 15 Ağustos’la gelişen gerilla mücadelesi Güney Kürdistan’daki federal bölgesel hükümet statüsünün kabulünde etkide bulundu. Rojava devrimi bu mücadelenin yarattığı kazanımlar üzerinden gelişti. 15 Ağustos atılımının toplum üzerinde yarattığı etkinin sonucunda devrim saflarına akın akın katılımlarla kadın ve gençlik hareketleri örgütlendi, devrimin her alanında öncülük yaptı. Bu gelişmeler Kürdistan demokratik devriminin bölgesel ve evrensel düzeyde alternatif bir yaşam, demokratik toplum ve mücadele gerçeğini açığa çıkardı. İlk kurşunla birlikte özgür Kürt kişiliğinin gelişimi bu gün Türk, Arap, Ermeni, Azeri, Türkmen, Asuri, Süryani halklarının özgür birlikteliğinin demokratik devriminin inşasını geliştiriyor.  

PKK kuruluşundan bu güne özgür birey, özgür toplumun ancak birlikte örgütlenir ve ortak mücadele edilirse mümkün olacağını temel aldı. İlk kurşunu sıkmanın ilhamı, cesareti, bilinci ve örgütlülüğü bu ideal üzerinden oluştu.  Bu anlamda Amed zindan direnişinde olduğu gibi, 15 Ağustos diriliş atılımı da özünde Kürt ulusal birliği kadar, Türkiye ve Ortadoğu halklar birliğinin de ön adımını ifade ediyor. Küçük bir gerilla birliğinden Kürdistan’ın dört parçasında faşizme, sömürgeciliğe ve soykırım uygulamalarına karşı mücadele eden gerilla orduları düzeyine ulaşılması bu adımın ve buna yol açan özgür yaşam felsefesinin gücünü, örgütlenme düzeyini ortaya koymaktadır. Dünyanın önünde korkuyla titrediği El Kaide-DAİŞ’i yenen, NATO’nun en büyük ordularından biri olan Türkiye ordusunu bozguna uğratan da Önder Apo’nun büyük emeklerle eğitip, örgütlediği, mücadele perspektifini verdiği 15 Ağustos eylemini gerçekleştiren gerillanın mirasıyla örgütlenen ve çağa göre kendini yenileyen 21. Yüzyıl gerillasıdır. Mahsum Korkmaz’ın komuta tarzı, devrimci militan kişiliği, Kemal Pir ve Sakine Cansız’ın fedai direnişi, Mazlum Doğan’ın ideolojik derinliği, Hayri Durmuş’un örgütleme tarzıyla kendini eğiten Kürt halkının yiğit kızları ve oğulları insanlığa eşsiz bir mücadele mirası bıraktılar.

İşbirlikçi, ihanetçi KDP’ye karşı Gülnaz Karataş (Beritan) ulusal birliğin ve ihanete karşı teslim olmamanın, Dersim’de düşmanın beyninde patlayan Zeynep Kınacı (Zilan) sömürgeciliğe geçit vermemenin, iç tasfiyeciliğe karşı militan duruşun temsilini yapan Engin Sincer, APO’cu felsefenin uygulanmasını yaşamında ortaya koyan Atakan Mahir ve Kasım Engin yoldaşlar Kemal Pir, Mahsum Korkmaz ve Sakine Cansız’ın ardıllarının nasıl olması gerektiğini ortaya koydular. Bu mirası Arin Mirkan, Avesta Xabur, Berxwedan ve binlercesi DAİŞ’e karşı savaşta kahramanca devam ettirdiler.

15 AĞUSTOS RUHU BUGÜN ZAP-AVAŞİNDE-GARE’DE DİRENİYOR 

15 Ağustos’un direniş ruhu bugün Gare’de, Avaşin’de, Metina’da, Zap’ta, Xakurke’de işgale ve ihanete karşı destansı bir direniş sergiliyor. Bu direnişe kadın gerillalar, YJA Star gücü öncülük yapıyor. DAİŞ’e karşı mücadelede tüm dünyayı etkileyen YPJ’nin temel aldığı miras işte 15 Ağustos’tan bu güne gerilla mücadelesinde yer alan kadın gerillaların bu direnişidir. Küçük birimlerden başlayan ve YJA Star’da somutluk kazanan kadın ordulaşma deneyimi dört parça Kürdistan’daki gerilla mücadelesine öncülük yapmaktadır. Mahsum Korkmaz- Agit komutasındaki ilk gerilla birliklerinden bugüne kadar Kürdistan dağlarında kadınlar, Kürt halkının olduğu kadar kadınların da özgürlük mücadelesini yürütüyorlar. Kadınların gerilla saflarına katılımı Kürt toplumunda sosyal, kültürel, ahlaki, zihinsel değişimi- dönüşümü yaratarak devrim içinde devrimleri gerçekleştirdi. Eğer bugün siyasi, askeri, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınlar faşizme, erkek egemen sisteme karşı örgütlü mücadele yürütüyorsa bunda en belirleyici etken; Kürt kadınlarının gerilla mücadelesinde yer almasının yarattığı bilinç, örgütlenme, özgürleşme düzeyi ve bunun toplumda yarattığı devrimci dönüşümdür. YRK, ARGK ve HPG örgütlenmesiyle Kürdistan halk savunma güçleri 21. Yüzyılın modern gerillası haline nasıl geldiyse özgün kadın ordulaşması da YJA Star adıyla kadın gerilla gücü olarak kadınların, ezilenlerin, Kürdistan ve Ortadoğu halklarının özgürlük, demokrasi, adalet, eşitlik mücadelesinde en ön safta mücadele etmektedir. Kadınların gerilla saflarındaki mücadelesinin kazanımları sonucunda bugün Kürdistan’ın her yerinde kadınlar savunma güçleri içerisinde yer almakta, savaşa komuta etmekte, fedai duruşlarıyla düşmana korku salmaktadırlar. Rojava’da YPJ, Rojhılat’ta HPJ, kadın sivil öz savunma güçleri HPC ve YPS Jın örgütlülüğü hemen her parçada YJA Star’ın ordulaşma deneyimi ve tecrübesi üzerinden kendisini örgütledi. 15 Ağustos’taki ilk kurşun soykırım karşısında öz savunmanın bir hak ve görev olarak pratikleştirilmesiyse, kadın ordulaşması da kadınlar üzerindeki beş bin yıllık köleleştirme uygulamalarına, tecavüz kültürüne ve dolayısıyla çok yönlü kadın kırımına karşı bir öz savunma olarak gelişti. Her geçen gün kadınlar ve halklar öz savunma bilinci, örgütlülüğü ve mücadele yöntemlerinin ne kadar hayati olduğunun çok yakıcı bir biçimde farkına varıyor.

KADINLAR ÖZ SAVUNMALARINI GÜÇLENDİRMELİ

3. Dünya savaşının tüm şiddetiyle sürdüğü, sistemsel kaos ve krizin toplumları, kadınları cendereye aldığı 21. Yüzyıl gerçeğinde öz savunmanın ekmek-su kadar gerekli olduğunu iliklerimize kadar hissediyor, yaşıyoruz. Özellikle kadınlar olarak cins kırımının sistematik bir biçimde dünyanın hemen her yerinde, özelde Kürdistan’da yürütülmesi karşısında bireysel ve örgütlü öz savunmayı geliştirmeyi zorunlu kılıyor. Bu anlamda başta kadınlar ve gençler olmak üzere toplumun tüm kesimleri devrimci halk savaşı temelinde örgütlenirse ve yaşamı bu perspektifle yaşarsa faşizme, soykırıma, kadın kırımına karşı direniş güçlenir, erkek-devletin saldırıları boşa çıkarılabilir ve özgür- demokratik- ekolojik bir dünyada yaşamak mümkün hale gelebilir.

15 Ağustos’tan bu yana 37 yıllık gerilla mücadelesi Kürt halkının öz savunmasını devrimci halk savaşı stratejisine dayalı olarak Kürdistan’ın her yerinde güçlü örgütlemesinin ne kadar hayati olduğunu göstermiştir. Ortadoğu ve dünya ezilen halklarına, kadınlara büyük umut olan Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı faşist MHP-AKP rejimi 2015’te devreye koyduğu çöktürme planıyla topyekûn saldırı geliştirerek özgür Kürdün soykırımını gerçekleştirmek istiyor. Türkiye ve Kürdistan’da Kürt halkına, kadın ve gençlerine karşı uluslararası hukuku, insan haklarını hiçe sayarak, savaş suçu işleyerek soykırım saldırılarını Hitler faşizmini aşan düzeyde uygulamaktadır. Kuzey Kürdistan’ın tüm bölgelerinde ve Güney Kürdistan’da gerillaya yönelik imha ve işgal saldırılarını NATO’nun, bölgesel devletlerin ve KDP ihaneti, işbirliğinin desteğini alarak gerçekleştirmektedir. Soykırım konsepti temelinde Efrin, Serekani, Grê Spî’yi işgal etti. Şengal ve Maxmur’a yönelik saldırılarını ve tehditlerini sürdürmektedir. PKK’nin, gerillanın varlığını bahane ederek Güney Kürdistan’ı işgal etti, bunu genişletmeyi hedefliyor, Musul ve Kerkük’ü kendi sınırlarına dahil etmenin zeminini hazırlıyor. Efrin’de, Kuzey Kürdistan’da şehit cenazelerini kaçırarak, çocuklarının kemiklerini posta ile ailelerine göndererek, mezarlıkları tahrip ederek, Kürt çocuklarına ve kadınlarına karşı taciz, tecavüzü bir devlet politikası olarak uygulayarak Kürt halkını onursuzlaştırmayı amaçlıyor. Kürdistan coğrafyasını, doğasını bombalayarak, yakarak yok ediyor, Efrin’de olduğu gibi işgal ettiği yerlerin tarihini, ekonomisini talan ve tahrip ediyor, DAİŞ çetelerine savaş ganimeti olarak sunuyor, askeri, memuru bundan kazanç sağlıyor. Demografyayı değiştiriyor. Zindanlardaki binlerce tutsağa her gün insanlık dışı uygulamalarla işkence yapıyor. Tüm bu saldırılar soykırım siyasetinin birer uygulaması olarak yürütülüyor.

HALKLARI HEDEF ALAN AKP-MHP FAŞİZMİ ÇÖKÜYOR

Bu saldırıların merkezinde İmralı’daki işkence sistemi ve rejimi yer almaktadır. Kürt halkına, Önderliğine ve örgütlü yapısına karşı AKP-MHP rejimi tarafından uygulanan bu kara faşizm artık sadece Kürt halkı için değil, tüm Türkiye ve Ortadoğu halkları için en büyük tehlike haline gelmiştir. Yeni Osmanlıcılık hayaliyle Kürdistan’ın her parçasını, Libya, Suriye, Irak başta olmak üzere Ortadoğu’nun birçok ülkesini DAİŞ çetelerini paralı ordusu olarak kullanarak, NATO’nun truva atı rolünü oynayarak işgal etmektedir. 3. Dünya savaşının çelişki- çatışmalarından yararlanarak enerji kaynaklarının paylaşımı hesaplarına dayanan çıkar ortaklıkları üzerinden halkların, kadınların özgürlük mücadelelerini tasfiye ederek yeni güç dengelerinde yer almaya çalışıyor. Özgürlük mücadelelerinin temel dinamiği olan kadın özgürlük mücadelesi kadın kırımları ile sindirilmek isteniyor. AKP-MHP faşist rejimi buna öncülük ediyor. Buna karşı kuşkusuz özgürlük gerillaları öncülüğünde Kürdistan Özgürlük Hareketi, kadınlar, demokratik-özgür yaşam ideali olan tüm kesimler büyük bir direnişi geliştiriyor. NATO’nun verdiği destek, en modern silahlar, uluslararası ve bölgesel güçlerin ortaklığı, DAİŞ’in paramiliter gücü, KDP’nin ihanetçi işbirliği olmasına rağmen, Kürdistan özgürlük gerillasının, Kürt halkının kesintisiz sürdürdüğü direniş, Türkiye’deki demokratik dinamiklerin, özelde kadınların mücadelesi karşısında AKP-MHP faşist rejimi artık kendisini sürdüremez hale gelmiştir. Ayakta kalmak için tek dayandığı şey; savaşı tırmandırması, kara faşizmi derinleştirmesidir. Ancak her gün yarattığı bataklığın içinde dibe doğru gitmekten kendisini kurtaramamaktadır. Kürtlere karşı çöktürme planını uygulayan AKP-MHP faşist rejiminin kendisi çökmektedir.      

KÜRTLER DEVRİMCİ HALK SAVAŞINI BÜYÜTMELİ

3. dünya savaşı etrafında gelişen kaos, kriz ve paylaşım savaşlarından nemalanan AKP-MHP faşist rejimi karşısında Kürtlerin ulusal birlik ve gerillanın öncülüğünde devrimci halk savaşıyla direnişi büyütmesi hayati önemdedir. Ulusal birlik önündeki en büyük engel olan KDP’ye karşı tüm Kürtlerin ortak tutum alması tarihi bir sorumluluk haline gelmiştir. Buna Kürt kadınlarının öncülük yapması, özgür Kürt tavrının toplumsallaşarak ulusal birliğin sağlanmasında rol oynaması, buna gelmeyen, işbirlikçi-ihanetçi çizgide ısrar eden KDP’nin aşılması Kürtlerin geleceğini belirleyecek çok ama çok önemli bir konudur.

İHANETE KARŞI 15 AĞUSTOS RUHU GÜNCELLENMELİ

KDP’nin işbirlikçi-ihanetçi tutumu, Güney Kürdistan’ı TC faşizminin işgaline peşkeş çekmesi, Kürdistan özgürlük gerillasını kuşatmaya alması KDP’nin özgür Kürt ve Özgür Kürdistan karşıtlığını net ortaya koymaktadır. Şengal’in DAİŞ eliyle soykırıma uğratılmasının yıl dönümü etkinliğine katılan RJAK’ın üç üyesini tutuklaması, öncesinde aylarca Reveberiya Xweser ve PYD’nin Hewler’deki temsilcilerini tutuklaması, Maxmur’u yıllardır abluka altında tutması, YNK’yi parçalama planları ve daha sıralayabileceğimiz onlarca özgür Kürt, ulusal birlik karşıtı pratikleri KDP’nin Kürtlükle hiçbir alakasının olmadığını, tamamen ailesel, partisel çıkarları uğruna Türkiye devletinin hizmetine girdiğini göstermiştir. KDP bu anlamda aynı AKP-MHP faşist rejimi gibi özgür Kürt ve özgür kadın karşıtı bir zihniyet ve yapılanmadır. Bu ortaklık 21. Yüzyılda da Kürtleri statüsüz bırakmayı, Kürdistan’daki işgali, faşizmi, parçalanmayı, soykırımı derinleştirmeyi, tamamlamayı amaçlamaktadır. Bu gerçekliğe karşı gelişen 15 Ağustos direnişini bugün her dönemden daha fazla güncellemeye, büyütmeye ihtiyaç var. Bunun için Kürtlerin ulusal birliğe, ortak savunma güçlerini örgütlemeye ve mücadeleyi büyütmeye ihtiyaçları var. Bunun tek yolu devrimci halk savaşı stratejisine dayalı öz savunmanın toplumsallaşarak örgütlenmesi, mücadelenin çok yönlü yürütülmesidir. Önder APO İmralı’da, binlerce tutsak zindanlarda, özgürlük gerillaları Kürdistan dağlarında, Kürt halkı alanlarda direniyor. Kadınlar yaşamın her alanında direniyor, mücadele ediyor. Gençler bu direnişi geliştiriyor. Ancak nasıl topyekün saldırı varsa buna karşı topyekün mücadele ve örgütlülüğün de güçlendirilmesine ihtiyaç var.  

ÖNDER APO VE GERİLLA ETRAFINDA KENETLENME ZAMANI

Bunun için genç kadın ve erkeklerin gerilla saflarına katılarak 15 Ağustos atılımının fedai ruhunu, Önder Apo’nun İmralı’daki direnişiyle birleştirmeleri gençliğin tarihsel görevidir. Nasıl 15 Ağustos fedai ruhuyla Kürt halkı küllerinden kendini yeniden yarattıysa, aynı ruh ve mücadele kararlılığıyla Önder Apo’nun İmralı’daki, tutsakların zindanlardaki, gerillanın dağlardaki direnişi etrafında kenetlenmek, bu direnişi yaşamın her alanında büyütmek özgürlüğe inanan her kesin esas alması gerekmektedir. Kadınların bunu gerçekleştirmede her zaman olduğu gibi öncülük yapacakları kesindir. Zaten yapıyorlar; gerillada, zindanlarda, yaşamın her alanındaki mücadelede kadınlar öncüler. Kadınlar ve gençlerin öncülüğünde faşizme karşı direnişi tüm ezilenlerin, demokratik kesimlerin katılımıyla büyüterek, yayarak AKP-MHP faşist iktidarını, işbirlikçi KDP’nin ihanetçi duruşunu yenilgiye uğratmak mümkündür. Gerillaya katılabilecek herkesin özgürlük dağlarına akması, anti- faşist direniş cephesinin genişletilerek daha örgütlü mücadele eder hale getirilmesi, düşmanlara yaşamın zehir edilmesi temelinde devrimci halk savaşının topyekun hale getirilmesi gerekiyor. Önder Apo, zindandaki tutsaklar ve gerilla hepimiz adına amansız bir direnişi geliştiriyorlar. Öyleyse herkesin ‘’ihanet teslimiyete, direniş zafere götürüyor’’ şiarıyla anti-faşist cephede kadınlar, gençler öncülüğünde mücadeleyi büyüterek özgürlüğümüzü kazanmalıyız.