‘15 Ağustos atılımı halkın ulusal kurtuluş için yeniden ayağa kalkmasıdır’

Önder Abdullah Öcalan; “15 Ağustos Atılımı, bugün olduğu gibi başlangıçta da yalnızca askeri boyutu ile sınırlı ele alınmamış hem tarihi hem de güncel olarak inkâr edilen, yok sayılan Kürt kimliğini duyurmayı amaçlamıştır.”

‘15 Ağustos atılımı halkın ulusal kurtuluş için yeniden ayağa kalkmasıdır’
13 Aug 2021   00:57
HABER MERKEZİ

15 Ağustos Atılımı 37. yılına doldurdu. Eruh’ta Mahsum Korkmaz (Agit) öncülüğünde sıkılan ilk kurşun dalga dalga yayıldı, günümüzde Kürdistan’ın dört parçasındaki her metrekareye ulaştı. Bu kurşun bugün Ortadoğu ve dünya halklarının aydınlanmasında rolünü oynuyor.

Önder Apo, 15 Ağustos 1984 yılında gerçekleştirilen atılımı ele aldığı bir değerlendirmesinde şunları ifade ediyor: “15 Ağustos eylemliliğinin tümüyle boğdurulmak istenen halk gerçekliğinin öz savunması olarak tanımlanması en doğru ifadedir. Bu, saldırı gibi gözükse de özünde, 'ben halkım, beni imha etme' uyarısıdır. Özellikle Diyarbakır zindan vahşetine duyulan tepki ve 'varlığımızdan vazgeçmeyiz' çığlığına verilen yanıttır; Mazlum Doğan'ın 'sesimiz dünyaya duyurulmalıdır' sözü kadar, Mehmet Hayri Durmuş'un 'varlığımızı inkâr ettiremezsiniz' sözlerine yanıt ve Kemal Pir'in 'Türk halkının kurtuluşunun da Kürt halkının özgürlük savaşımından geçtiğini görüyorum' belirlemesine anlam vermek için verilmesi gereken bir savaştır.”

12 Eylül faşist askeri darbe başta Diyarbakır zindanı olmak üzere, tüm ülkeyi hapishaneye çevirmiş, tüm toplum, işkence, hapis ve idamlarla teslim alınmak istenmişti. Özelde Kürt halkını, genelde toplumun bütün kesimlerini hedef alan devlet terörü bütün azgınlığıyla sürdürülüyordu. İşte 15 Ağustos eyleminin çıkışı bu koşullarda gelişmekteydi. Hêzên Rizgariya Kürdistan (HRK) adıyla anılan gerilla ordusu da bu süreçte Mahsum Korkmaz (Agit) öncülüğünde kuruluşunu ilan etti.

Tarih bakımından 15 Ağustos Atılımı 37’nci yılını geride bırakırken bu sürecin mimarı olan Önder Apo çeşitli tarihlerde yaptığı değerlendirmelerde, atılım sürecinin Kürt halkı başta olmak üzere Ortadoğu’da yaşayan halkların gelişimi bakımından önemli bir süreç olduğunu sürekli vurguluyor.

Önder Apo’nun farklı tarihlerde 15 Ağustos Atılımına ilişkin yaptığı değerlendirmeleri siz okuyucularımızla paylaşıyoruz:

“15 Ağustos Atılımı, bugün olduğu gibi başlangıçta da yalnızca askeri boyutu ile sınırlı ele alınmamış; hem tarihi hem de güncel olarak inkar edilen, yok sayılan Kürt kimliğini duyurmayı amaçlamıştır” diyen Önder Apo, yaptığı değerlendirmesinde şunları belirtiyor: “Özellikle 12 Eylül sonrası PKK hareketine yönelik imha siyasetinin daha fazla zindanlara, halka uygulandığı bir dönemde, devrimciliğin bitirilemediğini, yürütülen sistemli işkencelere karşı daha fazla tepkisiz kalınmayacağını göstermeyi de hedeflemiştir. Egemenler tarafından hareketin ilk oluşumundan itibaren dayatılan şiddetin 12 Eylül ile birlikte hiçbir kural tanımaksızın tırmandırılması, kendini silahlı savunma zorunluluğunu böylesi bir atılım boyutuna sıçratmıştır.”**

‘15 AĞUSTOS ATILIMI AMED ZİNDANINDA YÜKSELEN ÇIĞLIĞA BİR YANITTI’

Özellikle 15 Ağustos Atılımının Amed zindanında yaşanan işkenceye ve “varlığımızdan vazgeçmeyiz” çığlığına yanıt olduğu değerlendirmesini yapan Önder Apo, “Mazlum Doğan'ın 'sesimiz dünyaya duyurulmalıdır' sözü kadar, Mehmet Hayri Durmuş'un 'varlığımızı inkâr ettiremezsiniz' sözlerine yanıt ve Kemal Pir'in 'Türk halkının kurtuluşunun da Kürt halkının özgürlük savaşımından geçtiğini görüyorum' belirlemesine anlam vermek için verilmesi gereken bir savaştır. Bu savaş hamlesi, Türk ve Kürt oligarşik güçleri başta olmak üzere, diğer oligarşik ve despotik güçlere karşı 'halk üzerinde sınırsız baskı ve sömürü çağınız geçmiş, özgür yaşam vaktimiz gelmiştir' hükmüne verilen yanıttır. Çağdaş ve onurlu yaşamak için bir bedel ödemek gerekiyor. Bu bedel, halkın savaşımının kendisidir. Başka türlü kendini dört taraftan saran oligarşik ve despotik güçlerden kurtulması mümkün görünmemektedir. Her tür oligarşik ve despotik güçlere karşı kendi öz savaşımını verdiği oranda, onurlu ve özgür bir halk haline gelmesi gerçeklik kazanacaktır” vurgusunu yapıyor.

Önder Apo derlemesinin devamında şunları kaydediyor: “Tutuklanmalar, adeta kendini çok ucuza yakalatmalar, basit dikkatsizlikler yüzünden güç kaybının ortaya çıkması, inancın gittikçe zayıflamasına yol açtı. Buna bir müdahale olarak PKK hareketinin başka bir aşaması, üçüncü dönem dediğimiz aşama, tam bu umudun yitirilmesi noktasında büyük karşı-devrim hareketinin boşa çıkartılması ve yeniden üst düzeyde bir toparlanmanın sağlanmasıyla gerçekleştirildi. Çıkışın anlamı işte buydu. Gerçekten de özellikle 15 Ağustos Atılımının birinci yıldönümünde Türk Genelkurmay Başkanlığı'nın harekât sorumlusu, "Bu hareket içerde bitmişti; geriye kalanlar ise kılıç artıklarıydı. Ama bu harekât dışarda kendisini yeniden üretmesini bildi" diyordu. Aslında bu doğru bir değerlendirmeydi. O zaman içerde tarihsel bir dönem yaşanmış olsa da, daha sonrası için yaşama apayrı bir faaliyet istiyordu.”

‘HAKİKAT SESİNİ DAHA GÜR DUYURA BİLİRDİ’

“1980 sonrası direniş ve ideolojik-politik gelişmeler, Kürt gerçekliğinin hakikat olarak ifade edilmesinde büyük anlam taşıyacaktı” vurgusunda bulunan Önder Apo, şunları belirtiyor: “Silahlı direnişe geçmek ve halkı savaşa çekmek tarihsel adımlar olacaktı. Herkesin pes ettiği ortamlarda, hakikat sesini daha gür duyurabilirdi. Silahlı mücadele tam da bu tür dönemlerde hakikatin en güçlü ve adil sesi olarak yankı bulacaktı. Böyle de oldu. Teknik ve taktik olarak çok iyi başlatılamamasına rağmen, 15 Ağustos 1984 Hamlesi Kürt gerçekliğinde büyük yankı buldu. Aranan Kürtler varlıklarını hissettiriyorlar, tüm olumsuzluklarına rağmen dalga dalga katılım gösteriyorlardı.” ***

“Halbuki 15 Ağustos eylemleri, sömürgeci-faşist rejime vurulan bir darbe olduğu gibi ülkemizin ve halkımızın haklı mücadelesini tüm dünyaya yaymış ve tanıtmıştır” diyen Önder Apo derlemesinin devamında şu noktalara değiniyor: “O halde hiçbir güç, ne adına olursa olsun haklı olan bu mücadelemize ve onun ortaya çıkardığı eylemlere saldıramaz. 15 Ağustos Atılımı daha önce partimizin kendini stratejik olarak hazırladığı ve mücadele sürecini başlattığı büyük atılımına giriş oldu. Geç olsa ve zayıf da gelişse, 12 Eylül rejimine karşı gelişen zindan direnişlerinin ardından politik değeri olan, önemli hazırlıklara dayanan ve geleceği olan büyük bir devrimci hamle olarak gerçekleşti.”

‘15 AĞUSTOS, HALKIN ULUSAL KURTUILUŞ İÇİN YENİDEN AYAĞA KALKMASIDIR’

Atılımının önemi birçok çevre tarafından değerlendirildi. Önder Apo bilim insanlarının bu atılım sürecine ilişkin "İlk Kurşun" adını verdiklerini vurgulayarak değerlendirmesini şu şekilde sürdürüyor: “Kürdistan'da mücadele, önceden de mevcuttu. Silah kullanımı da vardı. Fakat Atılım süreci bütün bunlardan farklı oldu. Bu atılım, ideolojik-politik bir çizgiye bağlı olarak örgütlü, hazırlıklı ve planlı bir biçimde, dinamikleri ezilmiş ve uzun süre baskı altına alınmış bir toplum içinde, Kürdistan'ın kuzey parçasında, halkın ulusal kurtuluş için yeniden ayağa kalkması ve silahlı direnişe girişmesi oluyordu. Bu bakımdan diğer mücadelelerden, silah kullanımından farklıydı. Hedefi ve amaçları vardı. Düşmanı görüyor ve tanımlıyordu. Vurmak istediği hedefleri vardı, bir de kendi durumunu değiştiriyordu. Artık köleliği, sömürgeciliği ve ulusal imhayı kabul etmediğini ve etmeyeceğini, buna karşı yeni bir direnişe girme güç ve cesaretinde olduğunu ortaya koyuyordu. Bu bakımdan büyük bir atılım, son derece önemli bir başlangıç, bilinçli, planlı ve örgütlü olmasıyla Kürt halkının direniş tarihinde yeni ve modern bir direniş oldu. Bu atılımın bir de askeri yönü vardır. Kürt toplumunda modern askerliği ve savaş bilimini içermesiyle bir ilktir. Dolayısıyla toplum içerisindeki etkisi büyük olmuştur.”

Dünyada ve toplumda 15 Ağustos’un büyük yankı uyandırdığına dikkat çeken Önder Apo şu önemli noktalara değiniyor: “Herkesin içindeki özlemi yalın bir biçimde dile getirmesiyle insanların gönlünü fethetmiş, toplumda büyük bir coşku yaratmıştır. Endişeli olanlar kendilerini devrimimizin ezileceğine epeyce inandırmışlardı. Dönemin darbeci TC yöneticileri de, ‘Dışarıda bazı kılıç artıkları kalmıştır’ diyor ve ‘Kılıç artıklarından’ çok fazla bir gelişme beklemiyorlardı. Ancak böyle değerlendirdikleri bir gücün bu biçimde bir çıkış yapması karşısında, ciddi bir etkilenme ve sarsılmayı yaşadılar.”

‘BU ATILIM KÜRDİSTAN MÜCADELESİNİN NASIL YARATILACAĞINI ORTAYA KOYDU’

15 Ağustos Atılımı’nın ilk kez gerçekleşen sistemli, örgütlü ve planlı bir mücadelenin başlangıcı olduğunu belirten Önder Apo değerlendirmesinin devamında, “Herkes bu durumu değerlendirmeye, anlamaya ve Türkiye'ye yönelik politikalarını artık böyle bir mücadele ile ele almaya yöneldi. 15 Ağustos Atılımı, Hilvan-Siverek pratiğinin ardından, zindan direniş çizgisinin daha güçlü bir biçimde pratiğe geçirilmesi, yeni bir mücadelenin başlaması ve partinin kendi taktik uygulamasına etkili bir biçimde girmesi anlamına geldi. Partinin 12 Eylül rejimi karşısında bütün engelleri aşarak, böyle anlamlı bir pratik uygulama içine girmesi, önemli bir gelişmeyi ve yeni bir başlangıcı ifade ediyordu. Kadronun ve örgütün gelişmesi, parti örgütlerinin bütün alanlara yayılması bu atılım temelinde sağlandı. Bu atılım Kürdistan'da gelişmenin nerede olduğunu, nasıl yaratılacağını ortaya koydu. Parti ve Önderlik çizgisinin pratikleşme gücünü ve doğruluğunu ispatladı” vurgusunu yapıyor.

Önder Apo değerlendirmesinin sonunda Mahsum Korkmaz’ı anarak şunları kaydediyor: “15 Ağustos sürecini yaratma, sürekliliğini sağlama ve geliştirme, Lübnan-Filistin sahasında eğitilen kadroda önemli bir gelişmenin olduğunu, eğitimle ciddi bir yenilenmenin ortaya çıkarıldığını göstermiş ve pratikleşmesi olmuştur. Burada partinin taktik çizgisini en etkili biçimde uygulamaya yönelen militanlığın temsilcisi olarak Mahsum Korkmaz (Agit) yoldaşı anmak gerekir. Mahsum yoldaş gerilla gelişimin sembolüdür. Parti Önderliği O'nu, "Ulusal kurtuluşta partileşmenin sembolü" olarak tanımladı. O sadece muazzam güç dengesizliği koşullarında değil, kendisinden başka kimsenin olmadığı ortamlarda da Türk ordusuyla savaşa girdi. Bu, NATO ile savaşa girmek anlamına geliyordu. Mahsum yoldaş sömürgeciliğe karşı eyleme kalktı ve ulusal direnişi yaratan kahramanca bir çıkışı gerçekleştirdi. Parti Önderliği bu süreci "Ulusal Kahramanlık Süreci" olarak tanımladı. Bu, uluslaşmayı ve ulusal direnişi yaratan kahramanlıktı. Süreç, ulusal dirilişin ve ulusal kahramanlığın geliştiği bir süreçti.”

Kaynaklar:

(*) Nasıl savaşmalı?

(**) Demokratik Ulus Manifestosu, Beşinci Kitap: Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü, Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak.

(***) Önderlik Çizgisinde Yeniden Partileşme (Weşanên Serxwebun) 112

<iframe width="560" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/5SdOIXsO1vw" title="YouTube video player" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen></iframe>