Kürt Kurumlarından soykırım ve işbirlikçiliğe ilişkin açıklama

Kürt Kurumları, Konya katliamı’nı kınayarak,  KDP’ye işgalci TC ile işbirliğine son verme çağrısı yaptı.

Kürt Kurumlarından soykırım ve işbirlikçiliğe ilişkin açıklama
1 Aug 2021   11:29
HABER MERKEZİ

Kurdistan İttifak Grubu 30 Temmuz günü Konya'nın Meram ilçesinde Kürt aileye yönelik 7 kişinin katledildiği ırkçı saldırıyı kınadı.

KCDK-E ise KDP’ye işgalci TC ile işbirliğine son verme çağrısı yaptı.

Kürdistan İttifak Grubu’nun Amed Yenişehir ilçesinde bulunan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde  yaptığı açıklamaya ittifakta yer alan Kürt partileri katıldı.

Kürdistani İttifak Grubu’nun “Sistematik ırkçı saldırıyı güçlü bir şekilde kınıyoruz” başlıklı Kürtçe ve Türkçe ortak açıklaması şöyle:

"Türkiye’nin batısındaki illerde Kürtlere yönelik sistematik ve örgütlü ırkçı saldırılar ve linç girişimleri sonucu öldürülme ve zorla yerlerinden göçertilme vakaları artarak devam ediyor.

Bu kez Konya’da, yine Kürt bir aileye ırkçı saldırı sonucu bir katliam yaşandı. Ve 4’ü kadın, 7 kişi hunharca öldürüldü. Bununla da yetinilmeyip ev ateşe veriliyor. Katliam hükümet yetkililerinin yine iddia ettiği gibi iki aile arası ‘husumet kavgası’ ya da arazi anlaşmazlığı sonucu gerçekleşmiş değil. Bu ne biçim ‘iki aile arası husumet’ ki 12 Mayıs'ta 2021 de bir aile Dedeoğulları ailesine 60 kişiyle saldırıyor? Dedeoğulları ailesinden 6 kişi yaralanıyor ve darp ediliyorlar. Saldırı üzerine Kürt aile devletin oradaki yetkililerinden koruma talep ediyor. Koruma kararına rağmen aynı aileden 7 kişi katlediliyor. Aylardır sistematik olarak Konya Meram ve diğer ilçelerde Kürt aileler hedefte.

Katliam aylardır göz göre göre ‘geliyorum’ diyor, ama hükümet hiçbir ön tedbir almış değil. Konya ve öncesi Afyon, Ankara vb. kentlerde yaşananlar ‘Kürt-Türk çatışması’ asla değildir.  Konya Meram Dedeoğulları ailesinin katledilmesiyle doruğa çıkan olayda, ırkçı saldırıyı 12. Mayıs’ta gerçekleştirenlerin güçlerini cezasızlık politikasından alarak bir adım daha ileri giderek, bu kez yaşam hakkını gasp etmeleridir. Şimdiye dek yapılan saldırıların yargı tarafından nefret suçları olarak değerlendirilmemesidir. Soruşturma makamı olayı sıradan bir saldırı eylemi olarak değerlendirmiştir.

Bu saldırılarla Kürtlere açıkça şu deniliyor; ‘Konya, Afyon, Ankara, Manisa, İstanbul’da yaşamak istiyorsanız; Kürt olarak görünür olmayacaksınız. Kürtçe konuşup rahatsız etme. Kürt kimliğini unut. Yoksa sonuçlarına katlanacaksın’. Batı kentlerinde yaşayan milyonlarca Kürt halkına karşı bir sindirme politikası dayatılıyor.

Siyasi iktidarın şiddet dili, kutuplaştırma ve çatışmayı körükleyen uygulamaları, yandaş medyanın sürekli hedef göstermesi ırkçı saldırılara zemin hazırlamıştır. Yargının ırkçı saldırganlara karşı cezasızlık politikası, kolluk kuvvetlerinin vurdumduymazlığı hepsini birlikte göz önüne alındığında, saldırganların hangi siyaset ikliminden beslendiği ortadadır.

Siyasi iktidar olanlardan sorumludur. Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar sonrası BM Irk Ayrımcılığı Komitesinin tavsiyeleri doğrultusunda ırkçılığın etkili soruşturulmasını ve cezasız kalmasını önleyecek tedbirler almasını talep ediyoruz. Sorumlu veya sorumlular derhal bulunmalı ve yargı önüne çıkarılmalıdır. Türkiye’nin demokrasi güçlerini, muhalefet partilerini, sivil toplum kuruluşlarını bu ırkçı saldırılara karşı açık ve aktif tavır almaya çağırıyoruz. Halkımıza Kürt kimliklerinden ötürü yapılacak her ırkçı saldırının karşısında olduğumuzu ve bu saldırılar karşısında yalnız olmadıklarını ifade ediyoruz."

KCDK-E  de yaptığı açıklama ile  KDP'ye işgalci TC ile işbirliğine son verme çağrısı yaptı.

Açıklamada şunlar belirtildi;

"Irkçı-faşist-işgalci ve sömürgeci Türk devletinin Kürtleri soykırımdan geçirme konseptini Kürdistan'ın dört bir yanında sürdürdüğü işgal ve vahşiyane saldırılarla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. En son Konya'da bir Kürt ailenin vahşice katledilmesi bunun en son örneği oluyor.

Türk devletinin katliamcı ve soykırımcı politikası çok somut olmasına rağmen bazı Kürt güçlerinin bunu görmemesi, hatta bu politikaya destek sunması, soykırım sürecinde ortaya çıkacak en vahim durumdur. Türk devletinin bu soykırımcı politikasına her türlü desteği sunan, bu politikanın hayata geçirilmesinde önayak olan hiç kuşkusuz ki KDP'dir. KDP, Türk devletinin soykırımcı politikasına en fazla güç ve destek veren güç konumuna gelmiştir.

Neredeyse 40 yıldır gerillanın sömürgeciliğe karşı kıran kırana sürdürdüğü savaş alanını KDP güçlerinin Türk devletinden önce kuşatmaya alma temelinde geliştirdiği çaba bunun en somut örneğidir.

KCK ve HPG'nin yapmış oldukları açıklamalar öyle anlaşılıyor ki KDP yetkilileri tarafından kaale alınmamakta, Türk devletiyle yapmış olduğu işbirliği hala çok güçlü bir biçimde devam etmektedir.

HPG'nin Xelîfan bölgesinde Serwer, Dijwar ve Berxwedan adında üç gerillanın saldırıya uğradığını ve bu konuda KDP'den bir açıklama beklediğini belirtmesinin oldukça önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz. HPG, irtibatı kesilen üç kişilik gerilla grubu hakkında açıklama ve izahat istemektedir.

Avrupa'da yaşayan Kürtler ve dostları olarak KDP'nin işgalci TC ile geliştirdiği işbirliğe son verme, irtibatı kesilen gerilla grubu ile ilgili ikna edici açıklamada bulunma çağrısında bulunuyoruz. KDP inandırıcı bir açıklama yapmadığı sürece tüm eylem ve etkinliklerimizde KDP'ye dönük yaklaşımımız sürekli eleştirel düzeyde olacak, her alanda ve her yerde teşhir etme temelinde bir sürece girmiş olacağız."