Erdoğan nasıl diktatör oldu?

Erdoğan nasıl diktatör oldu?
21 Jul 2021   04:39

Delil Zilan

Birkaç örnek verecek olursak. 

Adolf Hitler nasıl Adolf Hitler oldu? Hitler yirmili yaşlarındayken parasız ve başarısız bir ressamdı. Peki nasıl oldu da bu adam bu düzeye geldi?

Diktatörler kendilerine aşırı sevdalı ve çoğunlukla kendini bir kurtarıcı olarak tanımlarlar. Birçok diktatör kendisi hakkında efsaneler uydurarak gizemli kılıflara bürünmeye bayılırlar.

Eğer dünya kusursuz olsaydı insanları kurtarma ihtiyacı doğmazdı. Ya da insanlar bir diktatörün peşinde gitmezlerdi. Etrafımıza bir bakalım, bir diktatör için aslında buna çok müsait bir zemin olduğunu göreceğiz. 

Kin, öfke, nefret ve şiddet ortamları daima bir diktatör için iyi bir zemin, yani umutsuz olmak için yeterli bir neden. Çünkü kin, öfke ve şiddet sarmalına düşen insanlar etraflıca düşünme yetilerini yitirirler ve çok rahat bir diktatörün ağına düşebilirler.

Diktatörlük sanatı burada devreye girer, halkın kime ve neye karşı öfkeli olduğunu hemen anlarlar ve halkın düşman olarak belirlediği şeyleri diktatörler de kendi düşmanı olarak belirler ve halkın desteğini kazanmaya başlarlar.

Örneğin Libya lideri Kaddafi, sürekli, yozlaşmış batının monarşisine karşı antipati yaratarak kendini yükseltti.

Kuzey kürenin babası Kim Jong- Suk ülkelerini işgal eden Japonya ordusunun yaşattığı acıları sürekli halka hatırlatarak şöhret kazandı.

İdi Amin, sürekli Uganda halkını, onları sömürgeleştiren İngiltere’ye karşı öfkelendirerek var etti kendini.

Ve aynı şekilde Hitler’in de daha önce baş vurduğu yöntemler de bundan farksız değildi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan ekonomik kriz ve toplumsal sorunlar Hitler’in sahneye çıkması için iyi bir neden oldu.

Yaptığı çeşitli komplo teorileriyle diktatörlük sahnesinde yerini alıp, komünizme ve Yahudilere karşı nefret söylemlerini halkın beynine yerleşmeyi başardı. Artık Hitler önü açık bir kurtarıcı olur. Çünkü çaresizlik insanları bir arada tutar. Bu bir arada olma duygusu doğru olandır.

Ancak bu size öncülük etmek isteyen bir diktatör için bulunmaz bir nimet. Çünkü bir arada dayanışma halinde olmak bir diktatörün sizin duygularınızla oynaması ve toplu güç olarak kendini zirveye taşımasına neden olur.

Şimdi asıl sorunumuza gelelim

Bağdat kasabı Saddam Hüseyin ve Erdoğan’ının şaşırtıcı özelikleri ve kullandıkları taktikler. 

Saddam Hüseyin acımasızdı ona rakip olan birinin, Saddam azıcık ondan şüphe duyduğunda onu çok rahat öldürebilirdi. Burada Erdoğan’ı sevmeyenlerin Erdoğan bir melektir diyeceklerini hiç sanmıyorum. Özelikle Kürtlerin Erdoğan’ı bir melek olarak görmediklerini çok iyi biliyorum.

Saddam Hüseyin çok küçük yaşlarda bile güce inanan biriydi. Saddam’ın metal sopasını duymuşsunuzdur. O metal sopayla kendi çevresindeki arkadaşlarını sürekli korkutarak ve tehdit eden biriydi. Sadece bununla sınırlı kalmıyor aynı zamanda küçük hayvanlara da inanılmaz eziyetler ediyordu.

Sanırım kimse de Erdoğan’ın çocukları ve hayvanları çok sevdiğini söyleyemez. Erdoğan’ın böyle bir sevgisini hiç duymadım.  

Saddam’ın 1959’da Irak’ın lideri olan General Abdülkerim Kasım’a yapılan suikasta parmağı vardı. Bu da Baas partisi tarafından onun gurur duyduğu bir şey olmuştu. Yapılan darbeden sonra kuzeni Ahmet Hasan El Bekir cumhurbaşkanı olur ve Saddam da başkan yardımcısı olarak atanır. Bu durumda Saddam on yıl başkan yardımcılığı yapar.

Tabii bu boş duracağı anlamına gelmezdi. Sürekli kendine yandaş topluyordu ve kendine yakın insanlarla planlar yapıyordu.

Saddam bir gün Ahmet Hasan El Bekir’ın yanına giderek “Sen artık yaşlandın hastalıkların da var emekli olma vaktin geldi” diyor.

Saddam’ın arkası güçlüydü, on yıl boyunca kendini iyi hazırlamıştı o nedenle mesajı açıktı. ‘’Yani ya istifa edersin ya da idam edilirsin’’ diyordu.

Ertesi gün Ahmet Hasan El Bekir basına çıkıp emekliliğe ayrılıyorum diyor.

Artık Saddam’ın iktidarı nasıl ele geçirdiğini bildiğimize göre şimdi de nasıl elinde tutuğuna bakalım.

İktidarı ele geçiren diktatörler doğru düzgün uyumazlar, huzursuzlar ve bu kaygıları sürekli istikrarsızlığa neden olur.

Etraflarındaki herkesi potansiyel tehlikeli görmek, sürekli kontrolde tutmak ve korkuyla hadlerini bildirmek gerektiğine inanırlar.

Bu potansiyel tehlikenin içinde en yakın yandaşlarınız veya akrabalarınızda varsa onların da icabına bakarlar. Çünkü diktatörler asla ona zarar veren yanlışlara tahammül etmezler. Diktatörlük rollerini oynamak için halkın içinde kendi gizemlerini korumaya özen gösterirler.

Saddam’ın 1964 yılında oynadığı darbe oyunu

Bir gün Saddam’ın bir dostu Saddam’a “İnsanlar sizin hakkınızda iyi konuşmuyor. Bu iktidara layık olmadığınızı söylüyor” der.

Bunun üzerine Saddam baas partisindeki herkesi bir meclis toplantısına çağırır. Saddam elinde o menşhur purosuyla karşılarında oturur. Şöyle der ‘’Bulunduğumuz salonda benim liderliğime karşı çıkanlar var’’ der.

Sonra Maşadi adında baas partisinin kıdemli üyelerinden ve çok saygı duyulan biri önceden hazırlamış bir konuşmayı yapmaya başlar. Maşadi, Irak lideri Saddam’a karşı bir komplo hazırlandığını ve darbe yapılacağını kendisi de bu plana dahil olduğunu açıklar.

Maşadi bunu söylerken aslında bu konuşma tamamıyla bir uydurmadır. Maşadi Saddam’a komplo yapanlar beni ve ailemi gizlice tutukladılar ve işkence ettiler ya bizim tarafımızda olursun ya da seni öldürürüz dediler. Ben de ölümü göze alarak Saddam‘ı seçtim diyor.

Ve en son Maşadi topluluğun içinde birinin ismini vererek o adamı ifşa ediyor oysa o adamın bu durumla alakası yok işin aslı hiç kimsenin böyle bir düzmece komplodan haberi yoktu tamamıyla Saddam ‘’Bana darbe yapılacak” diye kendi düzenlediği bir oyundu. Çünkü Saddam’ın iktidarını sürdürmesi için bir darbe oyunu ona ilaç gibi gelecekti.  

Salonda ki herkes iyice korkmaya başlar ve 20’ye yakın parti üyesi idam edilir ve geri kalanlar da zindana atılır. Saddam o toplantının görüntülerini herkese ve hatta yurt dışındaki temsilciklerine dahi gönderir.

Saddam, ona baş kaldıran herkesin akıbetinin bu olacağının mesajını çok net vermiş oluyor ama ortada bir darbe planı yoktu sadece iktidarını daha fazla sürdürmek için bu planı yapmıştı.

Bir diktatör yeni bir evreye sıçramak için bu tür oyunlar oynar. Bu onlar için son derece önem arz eder.

Saddam bu hamleyle 1964 yılında kendisine bağlı gizli bir polis örgütünü oluşturdu ve bütün kirli işlerini bu gizli örgütle yaptı. Bu gizli polis örgütü tamamıyla ona sadakat yemini etmiş ve özelikle kan bağından oluşan insanlardan oluşuyordu.

1970’lerde bu adamları yani gizli polisleri herkes tanırdı.  Aynı arabalar, aynı kıyafetler ve hatta bıyıkları dahi aynıydı. Tabii Saddam’ın sadece gizli polis örgütü tek yoktu aynı zamanda kendine bağlı bir casuslar ordusunu da kurmuştu o nedenle kimse korkudan Saddam’dan olumsuz söz edemezdi.

Tabii bir diktatör sadece korkuyla iktidarını ayakta tutamaz haliyle  başka şeyler de yapmalı, peki ne?

Örneğin toplumu yozlaştırmak etkili bir yöntem olabilir. Olabildiğince etrafında ki herkesi zenginleştirmek. Ama pahalı bir yöntem!!! peki bu paranın kaynağı nasıl sağlanacak?

Tabii ki Çalmak; kleptokrasi, yani ülkenin bütün kaynaklarını çalmak demektir.

1. adım doğal kaynakları kamulaştırmak. Petrol, altın ve doğalgaz. Kısacası bütün bunların devletin kontrolüne alınması gerekir.

2. adım bunların başına diktatörün adamının getirilmesi ve kontrolün emin ellere teslim edilmesi olmasa olmazlarıdır.

3. adım bütün ticaretin kontrol altına alınması. Fiyatların şişirilmesi, talep yaratmak için malı elinde tutmak, astronomik vergiler toplanması ve sonra oturmak ve paranın gelişini izlemek. Çok keyifli değil mi?

Bağdat kasabı Saddam Hüseyin bu şekilde meteliksiz bir çobanın oğluyken birden servetini 2 milyar dolara çıkarmayı başarıyor.

Tabii diktatörler bu kadar parayı kendi ellerinde tutmayı istemezler çok az bir kısmını etrafındakilere de dağıtırlar. Buda halkı kısmen susturma yöntemi sayılabilir.

Ayrıca Saddam’ın garip bir özeliği de vardı hiç beklenmedik bir şekilde herhangi bir Iraklının evine girer ve o ailenin mutfağına bakardı. Mutfağı boş görünce de medya eşliğinde gösteri yaparak liderin halkına sahip çıktığı imajını yaratıyordu.

Bu fakirlerin gönlünü kazanmanın iyi bir yoluydu. Tabii ki bütün ailelere gitmezdi sadece birkaç aile ve medyanın şişirmesiyle fakirlerin gönüllerini kazanmasına yetiyordu. Amaç halkın şunu demesiydi. ‘Bu diktatör doğru olanı yapıyor. Bizi düşünüyor bizim için çalışıyor ve onu seviyoruz.’ Bu iyi bir taktik ve tutan bir taktik.

Diktatörlerin bir özeliği de etrafındaki herkesi aşağılamaktır. Onlar için bu oyunun kuralları gereğidir. Ben sizinle eşit değilim mesajıdır. Bu tür insanlar patolojik olarak narsistirler. Bir diktatörün yanında “Ben olsam daha iyi yaparım” diyemezsin çünkü fikirler diktatörler için kötü şeylerdir. O nedenle diktatörler en yakın arkadaşlarını dahi çok kolaylıkla harcayabilirler.

Peki Erdoğan sizce bir diktatör mü?

Bir insanın diktatör olması için, elinde çok ama çok güçlü nedenler olmalı yoksa başka türlü nasıl kendi amacına ulaşabilir ki?

Aslında Erdoğan’ının elinde çok güçlü 4 neden vardı.

Din, etnisite, yoksulluk ve milliyetçilik!

Ayrıca bu Erdoğan’ı diktatör yapması için yeterli nedenlerdi.

Erdoğan’dan önce sürekli el değiştiren ve hiçbir çözüm üretemeyen hükümetlerin bir nevi Erdoğan’a sundukları şey diktatörlük kapısını açan bir ödüldü.

1-Ülkede Kemalistlerin yaratığı ve kullanılmaya açık bıraktıkları bir din sorunu ortadaydı. Bir diktatör için iştah kabartan çok ciddi bir nedendi.

Erdoğan daha belediye başkanıyken din sorunu onun iştahını kabarttığını hepimiz tahmin etmişizdir.

2- Ülkede inkâr ve imha politikasına maruz kalan Kürt sorunu vardı. Tabii ona benzer, Ermeni sorunu ve alevi sorunları da başlıca sorunlardı. Erdoğan bu derin sorunların da kahramanı ve kurtarıcısı olmak istiyordu. Diktatörlük basamaklarından ilerlemek için çok güçlü sorunlar. Çünkü bu sorunlarla ulaşmak istediği hedef kitlesine çok rahat ulaşabiliyordu.

3- Bir diğer yöntem ise daha önce Atatürk’ün uyguladığı bir taktik vardı o da şu, milliyetçilik. Türklük şovenizmini yükseltmek ve milliyetçiliğin kanına ve damarına girmek. Bir diktatör için hiç de fena bir yöntem değil. Aslında Erdoğan daha önceki hükümetlere ne kadar teşekkür etse azdır çünkü bu hükümetler bu sorunları çözmüş olsaydı bugün Erdoğan belki diktatör değil mütevazi bir belediye başkanı olabilirdi.

4- Yoksulluk, yani ülkede çok ciddi ekonomik sorunlar varsa ve halk bu konuda huzursuzluk yaşıyorsa bir diktatör için iyi bir sorun sayılabilir. Bereket tanrısı gibi kendini ortaya atar ve ‘bu sorunu benden başka kimse çözemez’ der.   

Erdoğan’ın, diktatörlük sınavını başarılı bir şekilde geçtiğini öğrendiğimize göre şimdi de bu kazandığı diktatörlüğünü yönetme şekline bakalım.

Mağduriyet, politikası bir diktatör için harika bir silah, özelikle bu politikayla halkın gönlünü de kazanmışsa kimse önünü alamaz. İtiraf etmeliyiz ki adam bu işi iyi yapıyor. Kendini halkın kurtarıcısı ve kahramanı konumuna getirdi. Bu çok zor bir yöntem ve bir diktatör bunu başardığı anda artık istediği bütün hedeflere ulaşabilir.

Erdoğan, tam 20 yıldır iktidarda peki neden? Çünkü arkasında ona inanan %50 bir halk desteği var!!!

Peki, Erdoğan bu kazanımlarıyla neler yaptı? Sanırım bu işi yakından yaşayan ve takip eden herkes biliyordur.

Kleptokrasi sistemi geliştirdi ama kimse ses çıkaramadı. Ülkenin bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerini ailesi ve çevresi için çaldı. Astronomik düzeyde zengin oldular. Toplumun geri kalan %50’si acılar içinde bas bas bağırsa da bu hiçbir zaman Erdoğan’ının umurunda olmadı çünkü istediği hedeflerine çok rahat ulaşabiliyordu.

Ülkenin en yakıcı sorunu olan Kürt sorunu onun için harika bir sorundu. Çünkü Kürt sorunuyla istediği yasayı çıkarabiliyor ve ona muhalefet eden herkesi terörize edebiliyor.

Sizce de harika değil mi? Ülkesinde yaşayan 20 milyona aşkın bir halkı terörist ilan eden bir diktatör üç beş muhalif partiyi mi terörist ilan etmeyecek.

Bunun için ülkenin yasasını da hukukunu da çok rahat değiştirebilir ki tek adam sistemi şu an yasaldır. Yani Erdoğan kendi diktatörlüğünü ülkede yasallaştırmış.

15 Temmuz darbesi!!!

Saddam Hüseyin, ona yakın olmayan herkesi hatta kendi ailesine dahi asla müsamaha göstermeden imha ederdi. Aynı şey Erdoğan için de geçerli ki belki Erdoğan daha fazlasını yapmıştır. Diktatörlük basamaklarını bir bir zirveye doğru çıkarken özelikle ‘’beraber yürüdük bu yollarda ’’ denilen arkadaşlarını bir bir yokuş aşağı fırlattı. Ve etrafı giderek boş kaldı çünkü zirvede tek kişilik bir yer vardı orayı da Erdoğan kendisi için hazırlamıştı.

Beraber yürüdükleri yolda onun çok sevdiği hocası Fethullah Gülen de o zirvede yer almak istiyordu. Ama orası tek kişilikti, o nedenle içlerinde iktidar savaşı başlar ve o savaşın sonunu hepimiz az çok biliyoruz.

Erdoğan hocasının gücünü biliyordu çünkü o yollarda birlikte yürümüşlerdi birbirinin zaaflıklarını çok iyi biliyorlardı. Erdoğan, hocasından kurtulmak için dâhiyane bir plan yaptı. Plan da şuydu DARBE!!!

Bir diktatörün mutlak güç olması için ülkede kaos çıkarmak kadar iyi bir şey olamaz. Tamda bunu yaptı. Bütün toplumu ve bütün muhalefeti susturmanın yegâne yolunu bulmuştu ve hemen darbe planını devreye koydu bununla aslında ömrünü uzattı.

Ağzını açana, terörist, dış güçler ve beka sorunu gibi uydurma politikalarla herkesi dize getirme yöntemini yıllardır kullanıyor.

Peki bizler halk olarak buna ne zaman Edi bese diyeceğiz?

ANHA